DTÖ Anlaşmalarındaki Yükümlülüklerden Kaçınmaya Olanak Sağlayan İstisna Hükümleri (original) (raw)
Related papers
Sözleşmeden Doğan Yükümlülüklerin İhlali ve Sonuçları
Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Türk Borçlar Kanunu, borcun kaynaklarını düzenlerken borç sözleşmelerini esas almıştır. Türk Medeni Kanunu m. 5’e göre borç sözleşmelerine ilişkin bu hükümler bünyelerine uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanmaktadır. Taraflar sözleşme ilişkisi içerisine girmekle beraber gerek bu sözleşmenin niteliğinden gerekse kanundan doğan yükümlülükler altına girerler. Böylece bu yükümlülüklerin ihlalinin ne gibi sonuçlar doğuracağı ayrı bir düzenleme konusudur. Bu açıdan iki büyük hukuk sistemi olan Anglo-Sakson Hukuk Sistemi ile Kıta Avrupası Hukuk Sistemi büyük farklılıklar arz etmektedir. Her ne kadar Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG) uyarınca bu iki hukuk sistemi arasında birçok konuda bu antlaşma özelinde uzlaşma sağlanmış olsa da halen bu iki hukuk sistemi arasında esaslı farklar varlığını korumaktadır. Her geçen gün devletler arasında daha sıkı siyasi, ticari ve sosyal ilişkiler kurulmaktadır. Bu nedenle gelecekte her iki hukuk sisteminin ortak çalışmalarının artması kuvvetle muhtemeldir. Bu çalışmada sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlali açısından Kıta Avrupası Hukuk Sistemi’ne bağlı olan Türk Hukuk Sistemi’nde nasıl bir düzenleme benimsendiğinin genel çerçevesi CISG ile yer yer karşılaştırılarak çizilmeye çalışılmaktadır.
TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR (TKHK m. 5)
2016
Tuketicinin Korunmasi Hakkinda Kanun (TKHK) m. 5 ve Tuketici Sozlesmelerindeki Haksiz Şartlar Hakkinda Yonetmelik (Yonetmelik) tuketici sozlesmelerindeki haksiz sartlari duzenlemektedir. Bu duzenlemelerle, ayni zamanda Sozlesmelerdeki Haksiz Şartlara Iliskin AB Yonergesi de ic hukuka aktarilmaktadir. TKHK m. 5 f. 1’de haksiz sartin tanimi yer almaktadir. Buna gore, muzakere konusu yapilmamis butun sozlesme kosullari denetime tâbi tutulmakta ve boylece tuketici korunmaktadir. TKHK m. 5 ve Yonetmelik yururluk denetimine iliskin TBK m. 21 gibi bir hukum ongormemekle beraber, soz konusu TBK hukmu TKHK m. 5 ve Yonetmelik acisindan icabi hâlinde tamamlayici bir hukum olarak uygulanma kabiliyetini haizdir. TKHK m. 5 f. 4 c. 2’de tuketici sozlesmelerinde yer alan haksiz sartlarin yorum denetimine iliskin olarak belirsizlik ilkesi ongorulmektedir. Tuketici sozlesmelerindeki haksiz sartlar acisindan icerik denetimi de mumkundur. TKHK m. 5 f. 1’e gore, taraflarin sozlesmeden dogan haklarinda v...
ÖZET Geleneksel finans teorilerinde insan psikolojisi önemsenmemiş ve bireylerin rasyonel olarak hareket ettiği varsayılmıştır. Ancak, belirsizlik altında rasyonaliteyi esas alan modeller piyasadaki pek çok olayı açıklamakta yetersiz kaldığından, insan faktörünü daha çok anlamaya yönelen araştırmalara ve yatırımcı davranışlarını esas alan davranışsal finansa ağırlık verilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede çalışmanın amacı, bireysel yatırımcıların finansal karar alma davranışlarını yönlendiren psikolojik eğilimleri ortaya koymak ve bu eğilimlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediğini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda anket yapılmıştır. Betimleyici ve korelasyonel istatistik tekniğiyle anket verileri analiz edilerek yorumlanmış, hipotezler Ki-kare test yönteminden yararlanılarak değerlendirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre bireysel yatırımcıların finansal yatırım kararları alırken davranışsal eğilimlerden etkilendiği, sistematik hatalar yaptığı ve irrasyonel davranışlar sergilendiği bulgulanmıştır. ABSTRACT In traditional finance theory, the psychological state of individuals in the decision-making process have been ignored and it is assumed that individuals make rational decisions. However, since rationality-based models under uncertainty remain insufficient to explain many events in the market, research began to concentrate on behavioral finance that is based on investor behavior and the human factor. In this context, the aim of the study is to analyze psychological tendencies of individual investors that govern the behavior of financial decision-making process and determine how these trends affect investment decisions. A Survey was conducted for this purpose. Using Descriptive and correlational statistical techniques, survey data were analyzed, and hypotheses were evaluated by using chi-square test method. The results suggest that systematic errors were made, and irrational behavior are exhibited in the decision-making process, and the behavioral tendencies influence the financial investment decisions of individual investors.
Sözleşme Statüsünün Uygulama Alanı ve Uygulama Alanı Dışında Kalan Haller
2016
Bu calismayla sozlesme statusu tarafindan idare edilen hususlar ile sozlesme statusu disinda kalan haller Akdi Borc Iliskilerine Uygulanacak Hukuk Hakkindaki Avrupa Toplulugu Tuzugu (Roma I Tuzugu), Sozlesme Disi Borc Iliskilerine Uygulanacak Roma II Tuzugu ve Milletlerarasi Ozel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkinda Kanun (MOHUK) kapsaminda degerlendirilmistir. Sozlesmenin kurulusu, borclarin ifasi, hasarin ve yararin intikali, sozlesmenin yorumlanmasi ile sozlesmeden ve haksiz fiilden dogan tazminat taleplerinin sozlesme statusune dâhil olan konular oldugu Roma I Tuzugu’nde belirtilmistir. Diger yandan ehliyet, sekil, ifa sekli ve temsil gibi konularin sozlesme statusu kapsaminda ele alinmayacagi Roma II Tuzugu’nde bildirilmistir. Belirtmek gerekir ki, sozlesme oncesi yapilan gorusmelerden de birtakim sorumluluklar dogabilmekte ve bu sorumluluklar sozlesme statusu kapsaminda degerlendirilmektedir. Calismamizda hem sozlesme statusu kapsaminda degerlendirilen haller, hem de uygulama alani d...
Hitit Devleti ile Vassalları Arasında Yapılan Antlaşmalarda Vassallara Getirilen Yükümlülükler
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
MÖ II. binyılda Anadolu'da Kızılırmak Nehri'nin oluşturduğu çekirdek bölge başta olmak üzere bu bölgede yaşamış ve Eski Yakın Doğu'nun en büyük imparatorluklarından birini kurmuş olan Hititler, bu imparatorluğu 450 yıl boyunca ayakta tutmayı başarmışlardır. Hitit Devleti'nin asıl kurucusunun I. Hattušili (MÖ 1650-1620) olduğu kabul edilmektedir. Hattušili, günümüzde Çorum'a bağlı ve 82 km uzağında bulunan Boğazköy'deki Hattuşa'yı kendine başkent yapmıştır. Hitit idari sistemi genel yapısıyla incelendiğinde iki farklı yapı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri vassal statü ile krallığa bağlanmış bölgeler, diğeri ise doğrudan merkeze bağlı olarak yönetilen bölgelerdir. Hitit kralları kendilerine vassal statü ile bağlanmış merkezden uzakta bulunan eyaletleri, kendilerine mutlak sadakat ile bağlı olan güvenilir hanedan üyeleri veya Hitit Kralına yakın bölgenin ileri gelenlerinden birisini vassal kral olarak atayarak yönetirlerdi. Hititlerdeki vassal devlet yapılanmasının I. Šuppiluliuma tarafından oluşturulduğu ve II. Muršili zamanında da geliştiği gözlenmektedir. Yapılan vassal antlaşmalardan 6'şar adeti I. Šuppiluliuma ve II. Muršili tarafından, 3'ü III. Hattušili, 2'şer adeti II. Muwatalli ve IV.Tuthaliya tarafından, diğer 1'er adeti ise II. Tuthaliya ve II. Šuppiluliuma tarafından yapılmıştır. Bu makale, Hitit krallarının vassalları ile yapmış oldukları tüm antlaşmaların içeriğinin incelenerek, bu antlaşmalarla vassallara getirilen benzer ve farklı yükümlülükleri topluca sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Yatırımcıların ev sahibi devlette kendilerini güvende hissetmesi, yatırımların gerekli ölçüde korunmasına bağlıdır. Yatırımların korunması için ev sahibi devletin uyması gereken bazı ilkeler vardır. Bunların en önemlilerinden biri ise, adil ve eşit davranma yükümlülüğüdür. İlk olarak Havana Şartı'nda karşımıza çıkan adil ve eşit davranma yükümlülüğü, yatırım-ların karşılıklı teşviki ve korunması amacıyla yapılan antlaşmalarda yer alan ilkelerden biri olmuştur. Adil ve eşit davranma yükümlülüğüne antlaşmalarda sıklıkla yer verilmekle beraber, tam olarak kapsamının belirlenmesi konusunda güçlükler yaşanmaktadır. Bu çalışmada, yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması antlaşmalarında yer alan diğer koruma ilkeleri ile karşılaştırma yapılarak ve hakem kararları ele alınarak, adil ve eşit davranma yükümlülüğünün kapsamının belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Kamu Hizmetine Girme Hakkı ve Liyakat İlkesi Açısından İstisnai Memurluklar
2003
Ġdarenin üstlendiği görevleri baĢarıyla ve gereği gibi yerine getirebilmesi istihdam ettiği insanların hem nicelik, hem de nitelik yönünden yetenekli kiĢilerden oluĢmasına bağlıdır. Anayasa'ya göre,-her Tük kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayrım gözetilemez‖. Türk pozitif hukukunda memurluğa giriĢ ve yükselmede liyakat sistemi benimsenerek tarafsız bir memuriyet sistemi oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır. Liyakat, kamu görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona ermesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eĢit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır. Bu çalıĢmada, kamu hizmetine girme hakkı ve liyakat ilkesi açısından istisnai memurluklar ele alınacaktır. Ġstisnai memurluk, DMK'nun atama, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine iliĢkin düzenlemeleri dıĢında özgülenen ve derece aylığı ile atama yapılabilen memurluklardır.
Taşkin Yapiya Katlanma Yükümlülüğünün Oluşma Koşullari
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2017
Structural encroachment is rightly or unjustly surpassing the boundaries of the immovable property either on the ground of the adjacent immovable, under the soil or in the airspace. As a rule, no one has to bear any leniency against his own immovable, and in such a case, according to the Turkish Civil Code (C.C.) Art. 683/p.2 a lawsuit can be filed. However, the legislator is concerned that the labor and money spent on the structure will not affect the building owner alone, but that the demolition of the structural encroachment means the destruction of a very important economic and social value, and that this will not coincide with the interests of the society as stated in Art. 725 of the Turkish Civil Code. Article 725 consists of two paragraphs and basically organizes two different situations. The first paragraph of the relevant article regulates that the parties may arise from mutual agreements on the transposition of the obligation to bear the burden of structural encroachment. In the second one, it was ruled under which circumstances the burden of doubt would arise for the unjustly act of encroachment. In this study, both conditions of the relevant matter should be examined and the conditions necessary for the obligation to bear the structural encroachment will be evaluated within the framework of the teaching and judicial decisions.