Rekabet ve İşbirliği Denkleminde Türkiye-İran İlişkileri: Suriye Krizi Örneği (original) (raw)

Suriye Krizinin Türkiye-İran İlişkilerine Etkileri

2020

Öz Türkiye'nin en uzun sınır hatlarından birisini oluşturduğu ülkeler arasında yer alan İran'la ilişkileri geçmişten günümüze dek tek yönlü ilerlememiştir. İki ülke arasında kimi zaman çok ciddi yakınlaşmalar görülmüşken, kimi zaman da neredeyse savaş boyutuna ulaşacak gerilimlere şahit olunmuştur. Her iki ülkenin mutabık olduğu konular olumlu ilişkilerin sürekliliğini beraberinde getirirken, stratejik yönden ayrışmalar ise politik çatışmaları tetiklemektedir. Çalışmada Türkiye'nin İran'la ilişkisi kronolojik bağlamda ele alınmakta, iki ülke arasındaki durumu etkileyen kırılma anları vurgulanmaktadır. Bunun yanında, Türkiye'nin 2000'li yılların başında komşularla sıfır sorun politikası çerçevesinde Suriye'yle yakınlaşmasının etkisi ve ardından Arap Baharı'nın patlak vermesiyle birlikte ilişkilerin ters düze olmasının üç ülke arasında oynadığı rol ele alınmaktadır. Çalışma, konuyla ilgili güncel literatürün taranması ve çeşitli kaynakların analiz edilip derlenmesi sonucunda ortaya konmuştur. Bu makalenin amacı; Türkiye-İran ilişkilerini genel çerçevede ortaya koymak ve Suriye'de yaşanan krizin iki ülke arasında nasıl bir sonuç doğurduğunu göstermektir. Bu bağlamda, Türkiye-İran ilişkileri genel olarak dile getirilmekte, ilişkilerdeki gerilim ve süreklilik ele alınmakta, Suriye Krizi'nin bölgeye yansıyan etkileri vurgulanmaktadır.

Türkiye -İran İlişkilerini Yeniden Düşünmek

Politika Notu, 2018

"Türkiye –İran İlişkilerini Yeniden Düşünmek” konulu politika notunda Suriye krizi merkezli olmak üzere Ortadoğu’da istikrar ve güven ortamının oluşmasında Türkiye-İran ilişkilerinin önemi üzerinde duruluyor. Her iki ülkenin karşılıklı beklentileri ve bu beklentileri karşılama kapasitelerinin kritik edildiği metinde Türkiye-İran ilişkilerinin rekabet eksenli süregelen tarihsel tecrübeyi aşıp aşamayacağı sorgulanırken güven temelli kalıcı bir işbirliğinin sağlanması önündeki engeller ve bu engelleri aşmaya yönelik çeşitli öngörüler sunuluyor. Dikkate değer öneriler sunan metin, uygulamaya dönük politikalar için önem arz ediyor.

Krizler Çağında Türkiye- Suriye İlişkileri

Türk Dış Politikasında Güncel Tartışmalar, 2024

Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti birbirlerine sınır bakımında 911 kilometre ile en uzun kara sınırlarına sahip coğrafik bakımdan iki komşu devletlerdir. Suriye- Türkiye Sınırı hem Suriye hem de Türkiye'nin en uzun kara sınırı olup 1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşması (İtilafnâmesi) ile belirlenmiştir. 1939 yılında Hatay Cumhuriyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmasıyla birlikte günümüze kadar gelmiş en yeni sınırıdır. Türkiye ve Suriye ilişkileri geçmişten günümüze hem tarihsel ve kültürel bağların hem de jeopolitik konumun getirdiği yakınlık sebebiyle birbirine bağımlı iki ülke konumdadır. Her iki ülkenin çıkarları ters düşse de hiçbir zaman ilişkilerini tam anlamıyla koparamamaktadırlar. Suriye’nin Fransız mandası altından kurtulup bağımsızlığını ilan ettiği tarihten bu yana Türkiye’yle birtakım problemler yaşamışlardır. Bu problemlerin başında Hatay’ın Türkiye topraklarına katılması, sınır aşan suların paylaşılması, terör tehdidi ve güvenlik gelmektedir. Türkiye ve Suriye ilişkileri 2012 yılına gelinceye kadar inişli-çıkışlı devam etmiş, Suriye’de yaşanan iç savaş neticesinde yaşanan insanlık dramları ve yaşan krizin, uluslararası kriz boyutuna evrilmeye başlaması sonrası Türkiye ve Suriye ilişkilerinin askıya alındığı görülmektedir. Yapılan bu çalışmada geçmişten günümüze Türkiye ve Suriye ilişkilerini derinden etkileyen olaylara, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı neticesinde ortaya çıkan Suriye krizi sürecini ve her iki ülkeyi doğrudan etkileyen olayları özetleyerek krizin çözümü için birtakım öneriler getirmeyi amaçlamaktadır. Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye’nin Suriye’ye bakışı ve politikaları büyük ölçüde değişilmiştir. İki ülke arasında meydana gelen krizler, her iki ülkenin de tarihsel perspektifiyle analiz edilerek, krizlere neden olan kişilerin, grupların, örgütlerin ve olaylar üzerinden incelenerek, yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak krizlerin çözüm yollarının tespiti yapılacaktır. Yaşanan olayların krize varan noktaya kadar genişlemesi sonrası yaşanan ve yaşanacak süreçlerin tespiti yapılarak geçmişe, geleceğe yönelik durum tespiti yapılarak analizi gerçekleştirilerek, yapılan analizler sonucu krizlerin bir daha çıkmaması noktasında alınması gerek önlemler sırlanacaktır. Soğuk savaş dönemi öncesi ve soğuk savaş sonrası dönemi kapsayan gelişim sürecinde meydana gelen krizlerin Türkiye ve Suriye ilişkilerine etkileri nelerdir? ve bu krizlerin çözümünde rol oynayan kişiler, örgütler ve grupların rolleri nelerdir? sorularına cevap aranacaktır.

Ortadoğu'da Türkiye dış politikasının dış ticareti ile ilişkisi : İran örneği

2018

Osmanlı Devleti'nin son döneminde yüzünü Batı'ya çevirmesi hususu Osmanlı ardılı olarak bilinen Türkiye Cumhuriyeti Devleti için de devam etmiştir. Yüzünü batıya çeviren Türkiye, Batı'nın medeniyet ve kültürel alandaki yeniliklerini hızlıca alma gayretine girmiştir. Türkiye'nin Batı ile olan bağı bazı durumlarda Ortadoğu politikasını da etkilemiştir. Fakat günümüz koşullarına bakıldığında, Türkiye yeni bir ışık olma durumu ile kendi bölgesi içerisinde lider ülke pozisyonuna kavuşmuştur. AK Parti hükümetleri dönemini kapsayan, İçinde bulunduğumuz bu yeni yapılanmada Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile olan ilişkileri çok fazla ilerleme kaydetmiştir ki bu durum günümüzde Batı ülkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasında var olan ilişkileri dahi zedeleyecek duruma gelmiştir. Bu durum gözetilerek, bu çalışmada Türkiye'nin Ortadoğu politikası üzerinden İran örneği incelenmiştir. Bu çalışmanın birinci bölümünde, Türkiye ve İran'da eşgüdümlü olarak yaşanan siyasi rej...

ABD'nin İmparatorluk Projesini Gerçekleştirme Düşüncesi Çerçevesinde İran Krizi ve Türkiye

Avrasya coğrafyasında uygulama safhasına koyduğu imparatorluk projesinde Küçük Şeytan olarak tanımladığı Irak’ı/Irak’ın enerji kontrolünü denetimi altına alan Washington, tehditkâr bir söylemle dış politikasını, Büyük Şeytan olarak adlandırdığı İran’a yöneltmiştir. Hazar bölgesinde yer alan enerji kaynakları ve içerdiği zenginlikler, ABD’yi her zaman cezp etmiş ve Orta Doğu politikalarında, Hazar’ın statüsünü belirlemede acele etmemeye çalışmıştır. Hatta Hazar ve çevresi için sadece Orta Doğu’da sıcak operasyonlar geliştirmekle kalmamış, Kafkasya ve Orta Asya’da kendisine yakın ilişkiler ağı geliştirmiştir. Washington, Hazar Denizi üzerinden İran nüfusunun engellenmesi ve Moskova'nın hâkimiyetinin dengelenmesi açısından Kafkasya’yı göz ardı etmeden, Orta Asya genelinde de iyi ilişkiler temelinde bölgedeki çıkarlarını koruma yoluna gitmiştir. 1995 sonrası Washington yönetiminin İran ile ilişkilerini etkileyen önemli unsurlardan birisi, son on beş yılda Çin’in Körfez bölgesinde giderek artan etkinliği ile birlikte gelişen Pekin- Tahran yakınlaşmasıdır. Washington’un önceliklerinden birisi de enerji ulaşım hatlarının güvenliğidir. Bu bağlamda İran’ın jeopolitik konumu ve İran’ın enerji kaynaklarına sahip olma isteği, -İran’ı kontrol altına alarak- İran üzerinden Orta Doğu ve Orta Asya ekseninde oluşturulacak gücün Washington’a sağlayacağı avantajlar –İran konusunda- Amerikalı şahinleri daha istekli kılmıştır. ABD-İran denklemini irdeleyen bu çalışma 2006 yılında kaleme alınmış ve 2012 yılında yine dönemin konjonktürüne göre güncellenmiştir.

Türk Dış Politikasının Bir İzdüşüm Alanı Olarak Kuzey Suriye Örneği

Türk Dış Politikasının Bir İzdüşüm Alanı Olarak Kuzey Suriye Örneği, 2018

Kuzey Suriye’deki son gelişmeler, Türk dış politikasının temel kriz alanlarının başında geliyor. Bu anlamda ABD’nin bölgeye dönük dış politika projeksiyonu ile Türk dış politikası yer yer örtüşüyor fakat birçok kez çatışıyor. Diğer yandan Rusya ile ilişkiler de Kuzey Suriye özelinde şekilleniyor. Bu yanıyla Kuzey Suriye; Türkiye’nin, ABD ve Rusya ile ilişkilerinde bir laboratuvar özelliği taşıyor. Zımni bir anlaşma yoluyla Fırat Nehri’ni sınır telakki eden (nehrin Batı yakasına düşen Menbiç ve Tabka’daki SDG kontrolü ile nehrin doğusunda bulunan Deyrezzor kent merkezinin rejimin kontrolünde olmasını hariç tutarsak) ABD ve Rusya’nın Suriye’yi jeopolitik anlamda iki etki alanı olarak kavradığı uzun süreden beri biliniyor. Bu durum, Türkiye’yi dış politika yapımında belirli zorluklarla karşı karşıya getiriyor. Fakat daha da ötesi Türkiye’nin, Suriye’de 2011 yılında iç savaş patlak vermeden önce sahip olduğu dış politika vizyonu köklü bir değişime uğruyor. ABD destekli uluslararası koalisyonun öncülüğünde YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Fırat’ın doğusunda IŞİD ile mücadelede sona yaklaşmasının yanı sıra İran ve Rusya’nın desteğini alan Suriye’nin yakın zamanda İdlip operasyonuna start verecek olması, Türkiye’nin kaygılarını katlıyor. Böylesi bir denklemde taraflar, karşılıklı çıkar ilişkilerini yeniden gözden geçirecekleri bir döneme giriyor. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Türkiye’yi, yumuşak güç unsurlarına daha fazla ihtiyaç duyacağı gelişmeler bekliyor. Bu gelişmelerin başında, olası bir İdlip operasyonunun doğuracağı sonuçlar ile SDG kontrolündeki Kuzey Suriye Yönetimi’nin de-facto statüsünün hukuki bir hüviyet kazanacak olması geliyor. Tüm bunlar, temelde Suriye’nin özelde ise Kuzey Suriye’nin Türk dış politikasındaki ayrıcalıklı yerini ortaya koyuyor.