Katolik Toplum Öğretisi (Catholic Social Teaching) (original) (raw)
2022, Mardin Artuklu Üniversitesi III. Dil, Düşünce, Din Bilimleri Kongresi
Roma Katolik Kilisesi özellikle 16. yüzyıldan itibaren felsefi, bilimsel, ekonomik ve kültürel alanda yaşanan gelişmelere ayak uyduramayarak sürekli kan kaybeden bir kurum haline gelir. Önce Rönesans ve Reformasyon ardından Aydınlanma Çağı ve bunu takip eden Fransız Devrimi Katolik Kilisesi’nin gerileme sürecinin köşe taşlarını oluşturur. 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin yarattığı sosyo-ekonomik sorunlara çözüm önerileri sunmakta da başarısız olan Katolisizm, giderek liberalizm ve sosyalizm gibi yükselen ideolojiler ile pozitivizm, natüralizm ve pragmatizm gibi felsefi ekollerin gölgesinde kalır. Ancak 19. yüzyılın son çeyreğinde önce Kilise içinde ve ardından Katolik laymanlar arasında bu gidişatı tersine çevirmek için başta felsefe ve teoloji alanında olmak üzere kimi önemli girişimlerde bulunulur. Bunlardan biri de daha sonra Katolik Toplum Öğretisi olarak adlandırılacak girişimdir. Katolik Toplum Öğretisi, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında özellikle işçi sınıfının sosyo-ekonomik sorunlarına çözüm üretebilmek ve Marksizme bir alternatif yaratabilmek amacıyla bir dizi Papalık genelgeleri şeklinde ortaya çıkar. Ardından bu girişim giderek kapitalizmin benmerkezci bireyciliği ile kolektivist ideolojilerin aşırılıkları arasında bir orta yol bulma arayışına dönüşür. Katolik Toplum Öğretisi, 20. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa ve Latin Amerika’da ortaya çıkan ve siyasette önemli kazanımlar sağlayan Hıristiyan Demokrasi Hareketi’nin de düşünsel temellerini atar. Bu çalışmada Katolik Toplum Öğretisi’nin mahiyeti ve ona kaynaklık eden gelişmeler irdelenmiştir. Particularly as of the 16th century, the Roman Catholic Church becomes an institution that constantly loses ground alongside its failure to keep pace with developments taking place in the areas of philosophy, science, economy, and culture. First, the Renaissance and Reformation, then, the Age of Enlightenment, and the ensuing French Revolution form the cornerstones of the retrogression process for the Catholic Church. Failing also to present solutions to socio-economic problems created by the Industrial Revolution in the 19th century, Catholicism is overshadowed by rising ideologies such as liberalism and socialism and philosophical schools such as positivism, naturalism, and pragmatism. On the other hand, to reverse this course of events, certain significant initiatives are taken first by the Church itself and then by Catholic laymen, in the last quarter of the 19th century, in particular, in the areas of philosophy and theology. One of them is the initiative to be later called the Catholic Social Doctrine. In the late 19th century and the first half of the 20th century, the Catholic Social Doctrine emerges as a series of encyclicals of the Holy See especially to produce solutions to socio-economic problems of the labor class and to create an alternative to Marxism. Afterward, this initiative is gradually transformed into a quest to find a middle way between the egocentric individualism of capitalism and the extremities of collectivist ideologies. The Catholic Social Doctrine also lays the intellectual foundations of the Christian Democracy Movement that arises in Europe and Latin America and gains significant achievements in politics in the second half of the 20th century. Accordingly, this study examined the essence of the Catholic Social Doctrine and developments serving as its basis.