Taşköprü-Aşağı Ayvalı Köyü Camisi ve Revzenleri (original) (raw)

Si̇va-Şarkişla Hardal Köyü Cami̇si̇

2010

Bu arastirmada ahsap direkli Sivas/Şarkisla/Hardal Koyu Camisi’nin tanitimi yapilacaktir. Bu yapiyla alakali bugune kadar herhangi bir arastirma yapilmamistir. Caminin plani, malzemesi ve suslemesi detayli bir sekilde incelenerek hem kendi bolgesindeki hem de Anadolu Turk Sanati icerisindeki yeri ve onemi ortaya konmaya calisilmistir. XV. yuzyil da insa edilen ve 1663 yilinda onarim geciren cami, ahsap destekli camilerin tasradaki bir uygulamasi olmasi bakimindan onemlidir.

Nuruosmaniye Camisi Taçkapıları

2021

Nuruosmaniye Camisi, Osmanlı mimari geleneğindeki klasik çizgilerden uzaklaşmanın başladığı ancak temelde yine klasik normlara bağlı kalınarak hareket edildiğini gösteren bir geçiş dönemi örneğidir. Caminin ibadet mekânını oluşturan harimin, dört büyük askı kemeriyle taşınan tek kubbeyle örtüldüğü benzer örnekler Osmanlı mimarisinde daha önce de görülmüştür. Bunun yanında harim-avlu birleşiminin 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı camilerinde uygulanıyor olması yerleşim prensiplerinin korunduğunu göstermektedir. Bu yönüyle, mimari geleneğin devam ettirildiği caminin, yarım oval plânlı avlusu, 18. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Osmanlı mimarisinde görülmeye başlayan Batı menşeli sanat akımlarının, cami plânına tesirini gösteren ilk somut örneğidir. Avlunun yarım oval formuyla Barok dönemin eliptik uygulamalarını hatırlatması, Avrupa'daki Barok üslupla ilişkilendirilmiştir. Geleneksel ve batılı uygulamaların bir arada kullanıldığı Camide benzer bir durum, taçkapılar için de söz konusudur. Plân olarak geleneksel şemayı yansıtan taçkapılarda, süslemede, tamamen Barok karakterli örnekler tercih edilmiştir. Taçkapılardaki bu değişim, yüzyılın ikinci yarısındaki örneklerin plânlarına da etki ederek, bezemeci anlayışın daha ağır bastığı yeni tasarımlara yerini bırakacaktır.

Çapakçur (Bi̇ngöl) İsfahan Bey Cami̇i̇ Ve Zavi̇yesi̇ Vakfi

Bingöl üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2022

Osmanlı öncesi ve devamında Çapakçur ve çevresinde liva beyliği yapmış olan İsfahan Bey, Çapakçur'un merkezi bölgesine yakın Abtor Köyü'nde bir cami ve zaviye yaptırmıştır. Köydeki mülk bina, yapı ve arazileri Abtor Camii ve Zaviyesi'ne sahih vakıf olarak vakfedilmiştir. Vakfın işleyişi, gelir gider muhasebesi, görevli tayini ve maaş ödemeleri, İsfahan Bey'in Mayıs 1548 tarihli vakıf şartlarına göre belirlenmiştir. Cami ve zaviye, bölgenin dini ve sosyal ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynamıştır. İsfahan Bey, vakıflarını tescil ettirmiş olduğu tarihten yaklaşık altı yedi ay sonra vefat etmiştir. Aynı tarihlerde Çapakçur Livası'nda başlanan tahrir işlemi, tahminen bir yılı aşkın bir süre almıştır ve 18 Mayıs 1550 tarihinde tamamlanmıştır. Sonraki üç ay içinde söz konusu mufassal defterin icmali (özeti) hazırlanmıştır. Bu arada, İsfahan Bey'den sonra Çapakçur Livası beyliği, on, on bir ay kadar boş kalmıştır. Kasım 1550 tarihinde Timurtaş Bey, Çapakçur beyliğine atanmıştır. Timurtaş Bey dokuz ayı aşkın bir süreliğine burada sancak beyliği yapmıştır. Onun ardından, yine farklı yerlerden ve Süveydi hanedanından olmayan liva beyleri kısa aralıklarla Çapakçur Sancağı'na gönderilmişlerdir. Daha sonra, İsfahan Bey'in büyük oğlu Maksud Bey, Çapakçur hanedanının bir üyesi olarak Çapakçur bölgesine sancak beyi olarak gönderilmiştir. İsfahan Bey Vakfı, kurucusunun ölümünden sonra bazı sarsıntılarla karşılaşmıştır. Abtor Köyü'nde faaliyet göstermekte olan cami ve zaviyesi, tahminen 1750'li yıllarda sahipsizlik veya bakımsızlık nedeniyle yıkılmaya yüz tutmuş, hizmet veremez olmuştur. Vakıf idaresi ve akarları da benzeri sarsıntıyı yaşamıştır. Bugün Aşağı Çarşı bölgesinde mevcut olan tarihi cami, İsfahan Bey'in hatırasını yaşatan tek eserdir. Çevlik ahalisi, Abtor'da olup yıkılmaya yüz tutmuş olan camiin kalıntılarını taşımak suretiyle 1750'li yıllarda aynı adla camiyi yeniden yaptırmışlardır. İsfahan Bey Vakfının idaresi, görevlileri ve gelirleri de bu yeni camiye tahsis edilmiştir. Vakıf görevlisi tayini ve 19. yüzyılda rastlanan gelir gider muhasebeleri dolayısıyla vakfın gelir kaynağı, miktarı, görevlileri, onarım, tefrişat ve sair giderleri hakkında tespitler yapılabilmiştir. Aynı tespitlere göre, vakıf varlıklarının mülkiyeti, idaresi, kullanımı ve paylaşımı konusunda pek çok anlaşmazlıklar yaşanmıştır.

Ayni Çati Altinda Buluşmak: Ni̇ksar-Gültepe Köyü Cami̇si̇, Köy Odasi Ve Tahil Ambarlari

Istanbul University - DergiPark, 2020

Öz-Bu çalışmada Tokat İli Niksar İlçesi'nin Gültepe (Alçakbel) Köyü'nde bulunan Gültepe Köyü Camisi ve cami bünyesinde bulunan köy odası ile tahıl ambarları incelenmiştir. Niksar'ın 15 km. kuzeyinde yer alan Gültepe köyü Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgesi arasında bir set oluşturan Canik Dağları'nın güney yamaçlarına konumlanmıştır. Tarihsel süreç içerisinde birçok uygarlığa ev sapliği yapan Niksar, 11. yüzyılda Anadolu'da Türkler tarafından ilk fethedilen yerleşim yerlerinden biridir. Niksar, Anadolu'da kurulan ilk Türk beyliklerinden biri olan Danişmendli Beyliğine başkentlik yapmış olmasıyla da ayrı bir öneme sahip olmuştur. Danişmendliler ile başlayan ve günümüze kadar devam eden Türk hakimiyeti süresince birçok yapı inşa edilmiştir. İmar faaliyetlerinin ağırlığı ilçe merkezinde olsa da köylerde de bu süreç devam etmiştir. Gültepe Köyü'nde inşa edilen çantı tekniğindeki cami bu örneklerden birisidir. Karadeniz Bölgesinde 13. yüzyıldan itibaren örneklerini gördüğümüz ahşap cami geleneğinin de önemli bir örneği olarak günümüze ulaşan Gültepe Köyü Camisi köyün batısında eğimli bir arazi üzerinde yer almaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı olan yapı bünyesinde barındırdığı köy odası ve iki adet ahşap tahıl ambarıyla da önemli bir yere sahiptir. Cami plan, inşa tekniği, malzeme ve süsleme açısından benzer örneklerle karşılaştıralarak tarihlendirilmiş ve Türk sanatındaki yeri belirlenmeye çalışılmıştır.

Amasya – Şıhlar Kilisesi (Dünden Kalanlar)

III. ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MERZİFON ve AMASYA YÖRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI, 2015

Amasya, Göynücek İlçesi, Gediksaray Bucağı sınırları içindeki Şıhlar (Bugün Şeyhler) köyü kırsalında yer alan Kilise yapısı ve eki hakkında ilk inceleme, dönemin Amasya Müze Müdürü, Hikmet Takas tarafından 1974 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bugün bir bölümü müzede olan, bir bölümünün ise yeri belli olmayan birkaç parça döşeme mozaiği açığa çıkarılmıştır. Konuyla ilgili ikinci bir araştırma, “Amasya’daki Bizans Eserleri” başlıklı lisans tezi kapsamında Zuhal Kalıpçı tarafından gerçekleştirilerek 1981 yılında tamamlanmıştır. Çalışma kapsamında Yapı kalıntıları fotoğraflanmış, yapının bir restitüsyon planı çıkarılmış ve bu plan üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır.(Kalıpçı,1981) Çalışmanın başında ilk yaptığımız iş, Kilise ve Müzede korunan mozaik parçası hakkında bir çalışma yapılıp yapılmadığını araştırmak oldu. Bu çabanın sonunda Kocaeli Üniversitesinden Füsun Tülek’in Kültür Bakanlığı 26. Araştırma sonuçları toplantısı bildirileri kitabında yayınlanan çalışmasına ulaştık. Yazar, Bitinya - Paflagonya bölgeleri ve civarı müzelerde bulunan mozaik eserleri konu alan bu çalışmasında, Şıhlar Kilisesi’nden Amasya Müzesine getirilen mozaik parçası da tanıtılmış ve Müzede türünün tek örneği olan bir eser olarak tanımlanmıştır. (Tülek, 2008) Ancak çalışmanın yapıldığı günden bu yana Amasya mozaikleri konusunda önemli gelişmeler yaşandığını da bildirimizin ilgili bölümünde paylaşacağız.

Çankırı İnaç Köyü Camisi ve Alçı Minberi

Çankırı İnaç Köyü Camisi ve Alçı Minberi, Akademik Hassasiyetler, Yıl/Year: 2019 Sayı/Issue: Sanat Tarihi Özel Sayısı Cilt/Volume: 6 Sayfa/Page: 55-83, 2019

İnaç, Çankırı'nın 8 km doğusunda kurulmuş bir köydür. Merkez ilçeye bağlı köyün eski camisi, Çankırı merkez ilçede bulunan ve Geç Osmanlı döneminden günümüze ulaşabilen 23 camiden biridir. Yapı, Anadolu Türk sanatında sıkça görülen dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı camilerdendir. Bu çalışmamızda doktora tezimizin bir bölümünü meydana getiren İnaç Köyü Camisi'nin mimari özellikleri rölöve ve fotoğraflarla desteklenerek kısaca tanıtılacak; ayrıca ünik alçı minberi üzerinde de durularak Anadolu Tür mimarisindeki yeri belirtilecektir. Kuzey güney yönünde boyuna dikdörtgen planlı caminin üzeri içten düz ahşap tavan dıştan kırma çatı ile örtülüdür. Duvarları sıvalı yapının inşa malzemesi kabayonu taştır. Düşey dikdörtgen biçimli pencereleri, sade cepheleri ve duvarları ile sıradan bir taşra yapısı izlenimi vermektedir. Ancak bu eser, içerisinde barındırdığı alçı mihrabı ve özellikle de ünik alçı minberi ile özel bir yere sahiptir. Maalesef uzun zamandır ibadete kapalı cami, içindeki bu değerlerle birlikte yok olmaya terk edilmiştir. Caminin minberi, mimari unsurları ve bezemeleri itibariyle genel minber özelliklerini taşımakla birlikte, yaptığımız araştırmada, alçı malzemeyle yapılmış başka bir minbere rastlamamamız nedeniyle, şimdilik ünik bir eser olarak Anadolu Türk Sanatı'ndaki yerini almıştır. Caminin ve özellikle minberin tanıtılıp, yetkililerin dikkatine sunularak, korumaya alınmasını sağlamak çalışmamızın aslî amacıdır.

Kocaeli Hereke Dokuma Fabrikası Yerleşkesi’ndeki Hümâyûn Camii

Vakıflar Dergisi Yıl: Aralık 2020 • Sayı: 54, 2020

Hereke, Kocaeli ili Körfez ilçesinin batısında yer almakta olup bugün belde statüsündedir. Sultan Abdülmecid Dönemi’nde 1842-45 yılları arasında kurulan Hereke Dokuma Fabrikası’na (Fabrika-Hümâyûn) zaman içinde yeni birimler eklenerek genişletilmiş ve fabrika, beldeye ekonomik ve sosyal anlamda bir canlılık kazandırmıştır. Fabrikanın sanayi ve üretim birimlerinin yanında oluşturulan sosyal hizmet kuruluşlarından biri de Hereke Fabrika-i Hümâyûn Camii’dir. Yapı, Cumhuriyet Dönemi’nde fabrikanın Sümerbank’a devredilmesiyle Sümer Camii adını almıştır. Sultan Abdülmecid M.1850-51 yılları arasında fabrika işçilerinin ibadet ihtiyacını karşılamak üzere bu camiyi inşa ettirmiştir. Arazinin eğimli olmasından dolayı caminin planı asimetriktir. Yapı malzemesi kâgirdir. Yapı, içten düz ahşap tavan, dıştan çatıyla örtülüdür. Cami, tarafımızca yerinde incelenmiş olup, fotoğrafları çekilip ölçüleri alınmıştır. Yapıya ait rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri incelenmiştir. İlgili arşiv kaynakları ise Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden temin edilmiştir. Bugüne kadar konuyla ilgili detaylı bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada, caminin kurulduğu dönemden bugüne kadar geçirmiş olduğu evreler kronolojik sırasıyla anlatılacak ve zaman içinde yapılan değişiklik ve eklemeler eldeki veriler ışığında ortaya konulacaktır.

Konya-Hatunsaray (Lystra) ve Çevresindeki Cami ve Mescitler

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2015

İncil'de Aziz Pavlos'un uğradığı kentler arasında bahsedilen antik Lystra'nın yeri, bugünkü Konya-Hatunsaray olarak kabul edilir. Bu Roma koloni kentinden günümüze ulaşabilen pek bir iz bulunmamasına karşın, bölgenin erken Hıristiyanlık döneminden başlayarak şenlendiği anlaşılıyor. Hatunsaray çevresinde parçalı yerleşimler halinde gelişen Gökyurt/Kilistra, Güneydere/Botsa ve Yeşildere/Detse kentlerindeki kaya oyma mimarlık ürünleri bölgenin Roma ve Bizanslı kimliğini gözler önüne sermektedir. Osmanlı arşiv belgelerine göre Hatunsaray ve çevresinin Türkleşip-İslamlaşma süreci, Selçuklu döneminden itibaren kurulan tekke ve zaviyelerin yardımıyla, ancak XVII. yüzyılda tamamlanabilmiştir. Geç Osmanlı döneminde Hatunsaray civarında yerel tarzda çok sayıda cami ve mescidin inşa edildiğini söyleyebiliriz. Bölgede geleneksel ahşap direkli camilerin yanında düz ahşap tavanlı mahalle mescitleriyle de karşılaşılmaktadır. Bu çalışmada, 2012 yılından itibaren yürüttüğümüz "Ortaçağdan Günümüze Konya ili ve Güneybatı İlçeleri" konulu yüzey araştırması kapsamında, Hatunsaray ve çevresinde incelenen tarihi niteliğe sahip, 13 adet cami ve mescit tanıtılmaktadır. Bu kapsamda, yapıların tarihlendirme sorunları yeni buluntu ve araştırmalar ışığında ele alınarak, bölgenin Türk-İslam dönemiyle değişen sosyokültürel ve fiziki çevresi tanımlanmaya çalışılacaktır.