Fotoğrafta Queer Pratikler ve Yaklaşımlar (original) (raw)

İslam ve Queer

Kelime-i şahadet ve ezan sesi ile başlayan bir kimlik tanımı; müslümanım, imamım ve gayim. Hint asıllı eşcinsel yönetmen Parvez Sharma’nın ödüllü belgeseli A Jihad For Love, çoğunlukla müslüman ülkelerde yaşan eşcinsel bireyleri, ilişkilerini ve kişisel cihatlarını anlatmaktadır. Hindistan, Pakistan, Fransa, Türkiye, İran, Mısır ve Güney Afrika’da yaşayan müslüman eşcinsellerin kendileriyle ve sonrasında toplumla yaptıkları mücadele yani cihatları konu alan belgeselin yapımı 6 yıl sürmüştür. Müslüman olmanın ve eşcinsel olmanın zıt şeyler olmadığını anlatmaya çalışan belgeseldeki kişiler, bu iki kimliğin bir araya geldiğinde oluşturduğu cesaretli duruşlarını anlatmaktadır. Bu makalede, İslam’da eşcinsel kimliğin yerini İslami kaynaklar incelenerek İslam Queer ilişkisine odaklanılmaktadır.

Aktivist Bir Eylem Pratiği Olarak Fotoğraf Sanatı

Through history, social transformations and their consequences have always had an effect on the formation of today's culture. Art, in this respect, is not apart from the experiences of social movements, which are one of the components of the progress, and political, social and economic dynamics of the era. Struggle and practices of resistance, which began to emerge especially with the 1848 revolutions, characterized by the emergence of the working class in history and other social movements afterwards, not only effected transformation in every aspect of life, but also crystallized the antagonistic character of art. In this respect, this dissertation tries to analyze the forms of esthetic expressions in visual arts and specifically the activist characteristic of the art of photography and their interaction with social movements.

Eleştirel Perspektiften Marksist Estetik ve Fotoğraf İlişkisi

2020

Rifat Becerikli* – Ahmet Dönmez ** * Dr. Öğr. Üyesi, Bozok Üniversitesi, İletişim Fakültesi,Radyo, Televizyon ve Sinema Böl.Yozgat/Türkiye E-Posta: rifatbecerikli@bozok.edu.tr ORCID: 0000-0001-6392-8330 ** Dr. Öğr. Üyesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Sinema ve , Televizyon Bölümü, Çankırı/Türkiye E-Posta: ahmetdonmez@karatekin.edu.tr ORCID: 0000-0003-1010-3516

Moda Fotoğraflarında Beden Dilinin Kullanımı ve Örnek Bir Çözümleme

Bu çalışmanın amacı, moda fotoğraflarında kullanılan çeşitli pozların beden dilinden yararlanarak çözümlenmesidir. Kitle iletişim araçları her gün binlerce ileti yayınlamaktadır. İletilerin görselleştirilmesi, bu iletilerin insanlar üzerindeki etkilerini artmanın çok etkili bir yoludur. 20. yüzyılın başından beri basın dünyasında fotoğraf kullanımına önem verilmiştir. Reklam profesyonelleri için tekstil ürünlerinin reklamlarında da fotoğraf kullanımı oldukça önemlidir. Birçok alandan uzmanın ortak çalışmasıyla ortaya çıkan bu görüntüler, ürünlerin kullanımı hakkında çeşitli bilgiler vermekte ve onları üreten firmalar hakkında bir imaj oluşturmaktadır. Bu çalışmada, moda fotoğrafının neden disiplinlerarası bir üretim olduğuna değinilecek ve moda fotoğraflarında beden dilinin bir imaj oluşturmak için nasıl kullanıldığı bir örnekle çözümlenecektir. Anahtar Kelimeler: Sözsüz İletişim, Beden dili, Moda Fotoğrafı, İmaj, Görüntü Çözümleme This study aims to analyzing messages of posses which are being used at fashion photographs, benefiting from body language. Mass media publish thousands of images every day. Visualizing of messages is very effective way to increase effects of these on people. Since first decades of 20th century, use of photograph has been being very important for media. Especially, use of photographs in garment industry advertisements is very important for advertisement professionals. These images, which are produced by common workings of different sphere’s professionals, give information about usage of products and constitute an image about their brands. In this study, I touch on why fashion photograph is a multidisciplinary production and analyze how body language is using for constitute an image with a sample. Key Words: Non-verbal Communication, Body Language, Fashion Photography, Image, Image Analysis

Bi̇r Anti̇-Masal Örneği̇ Olarak Cam Ayakkabilari Reddeden Vejetaryen Külkedi̇si̇

HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018

Tales emerging as a type of verbal tradition that conveys the unreal events that they deal with through heroes with extraordinary traits in the uncertainty of time and place, comes out as an important literary genre showing a cultic essence. Fairy tales are designed to transmit the dominant ideology and the basic dynamics of the society to the future generations and the claim that with the use of mythical elements, a new fairy tale which is called as anti-fairy tale has emerged aiming to purify the fairytales from these subtexts and support the mental development of children by approaching them as independent individuals. In this study the "Cindirella" having an important place in the remodeling and transmission of gender perception in a masculine plane, with "Vegetarian Cinderella" which Nunila Lopez has added to literature from Anti-Cinderella masks will be studied from the point of view of criticism of feminist fairy tale. The fact that women in the fairy tale are defined as the other gender and that this ideology has been reproduced for many years through these and similar tales are the main reasons for choosing Grimm Brothers' "Cindirella" fairy-tale. The field, in which the criticism of feminist fairy tale took the first action, is to investigates which women's models are produced. From this point of view, Nunila Lopez has moved her pen to show that marriage is not the only destiny for the woman, to create a female model that assumes the responsibility of her own's life without a savior, in other words to awaken Cinderella.

Kayıp Geçmişin Yetersiz İkameleri: İstanbul Ansiklopedisi'nin Hummalı Queer Arşivi

Mülkiye Dergisi, 2021

Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi tarihin kıyısında kalanların hikayelerini yazmak isteyen araştırmacılarca sık sık başvurulan, toplumsal tarihyazımı için olduğu kadar popüler imgelemde de önemli bir metin olagelmiştir. Resmi tarih yazımı kaynaklarının yanı sıra Reşad Ekrem Koçu’ya ve ansiklopedi yazarlarına ait notlar, fotoğraflar, İstanbul destanları, el yazmalarından parçalar ve gazete kupürlerinden oluşan arşiv, İstanbul’un homoerotik erkek altkültürünün kapsamlı bir kaydını tutar. Yirminci yüzyıl Türkiyesi’nde dile getirilmesi güç homoerotik arzulara ve cinsiyet normlarının dışına düşen yaşantılara bolca yer veren İstanbul Ansiklopedisi arşivini araştırmacılar, “queer hisler arşivi” olarak ele almaktadır. Bu yazıda, İstanbul Ansiklopedisi’nin queer bir arşiv inşa ederken aynı zamanda arşiv kavramına içkin bazı çelişkileri abartıp dramatize ederek arşivi queerleştirdiği öne sürülmektedir. Kadir Has Üniversitesi ve SALT Araştırma’nın ortaklaşa yürüttüğü projeyle İstanbul Ansiklopedisi arşivi uzun yıllardır içinde bulunduğu belirsizlikten kurtulmaktadır ve arşivin zengin içeriği yakında dijital olarak erişime açılacaktır. Öte yandan arşiv – her arşiv gibi- pek çok düzeyde eksiktir; yoklukla ve kısmilikle maluldür. Fetiş nesneler, ansiklopedinin “hummalı” arşivinin eksiklerini ve boşluklarını doldurulur. Farklı düzeylerdeki farklı yoklukların yetersiz ikameleri olarak fetiş nesneler, arşivin kendisinin kayıp geçmişin yetersiz bir ikamesi olduğunu abartılı bir biçimde açığa vurur. Fetiş nesnelerinin inşa ettikleri hayali ve mitik dünya, arşivin yaratıcı, canlandırıcı güçleri ile yıkıcı, yok edici güçlerinin bir arada işleyişini; arşivin sağladığı varlık imkânlarının yoklukla, eksiklikle ve ölüm dürtüsüyle iç içe geçtiğini dramatize eder. Arşivden tarihin sırlarını ifşa eden bütünlüklü ve sarsılmaz bir tarihsel hakikat sunmasını bekleyen “dolabın epistemolojisi” karşısında İstanbul Ansiklopedisi arşivinin kısmi, çetrefilli, tedirgin edici ve bölük pörçük anlatıları, arşivin sunabileceklerinin ancak yetersiz ikamelerle sınırlı olduğuyla yüzleşme olanaklarını genişleterek arşivi queerleştirir.

Gey ve Lezbiyen Dili Araştırmalarının Queer'leşme Süreci

Kaos Queer+, 2020

Özet Bu yazıda, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yapılmaya başlanmış gey ve lezbiyenlerin dil kullanımları hakkındaki çalışmaların günümüze kadar geçen sürede nasıl bir dönüşüme uğradığına ilişkin, alanda yapılmış çalışmalara göndermede bulunarak, kısa bir tarihçe sunulmakta ve söz konusu dönüşümün yöntembilimsel karşılığının ne olduğu ile ilgili bir tartışma yürütülmektedir. 1990'lı yıllara kadar araştırmacılar, gey ve lezbiyenlerin farklı bir dil kullandıkları anlayışını benimseyerek bu sözde dilin sözcüksel, dilbilgisel ve söylemsel özelliklerini ortaya koymaya çalışmışlardır. 1990'lı yıllarda özellikle Queer Kuram'ın etkisiyle kimlik temelli geleneksel dil çalışmaları geri planda kalmaya başlamış ve heteronormativite, ikili cinsiyet ve cinsel kimlik söylemlerini hedef alan Queer Dilbilim alanı doğmuştur. Eleştirel Söylem Çözümlemesi ile düşünsel ve yöntemsel paralellikleri olan bu alan, cinsel kimliğe indirgenen, özcü yapıdaki dil çalışmalarının nasıl istikrarsız bir zemine kavuştuğunu göstermesi açısından özellikle diğer sosyal bilimler için queer bir yöntemin mümkün olup olmadığını düşündürebilir. Anahtar Sözcükler: queer, gey ve lezbiyen dili, queer dilbilim, eleştirel söylem çözümlemesi, yöntembilim Abstract In this article, a brief history, based on a literature review, is presented on how the studies on gay and lesbian language have transformed since the first quarter of the 20 th century until today, and a discussion is made about what this transformation stands for from a methodological perspective. Until the 1990s, assuming that gay and lesbian people use a different language, researchers tried to reveal the lexical, grammatical and discursive features of this so-called language. In the 1990s, especially with the influence of Queer Theory, identity-based conventional linguistic studies tended to decline, and Queer Linguistics, which targets heteronormativity, binary gender and sexual identity discourses, came about as a new field of research. The field, which has philosophical and methodological common grounds with Critical Discourse Analysis, might make one think about the possibility of a queer method, especially for other social sciences, in terms of showing how essentialist linguistic studies, which are reduced to sexual identities, have been destabilised.