Dünden Bugüne Kıbrıs Siyaseti, Türkiye ve AKP (original) (raw)

Türkiye’deki Siyasal Partilerin Kıbrıs Sorununa Yaklaşımları: 2002-2020

Anadolu Strateji Dergisi, 2020

Kıbrıs sorunu, Türk Dış Politikası’nın en önemli konularından biridir. Adada bulunan Türklerin varlığının yanı sıra Kıbrıs’ın stratejik önemi, Türkiye’nin Kıbrıs’a ilişkin politikaları üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. Günümüze kadar Türkiye’nin takip ettiği Kıbrıs politikaları pek çok kez değişikliğe uğramıştır. Bu makale, Kıbrıs meselesinde Türkiye’deki siyasi partilerin izleyeceği politikalar arasındaki benzerlik ve farklılıkları saptamak için partilerin Kıbrıs’a ilişkin benimsediği ilkeleri karşılaştırmaktadır. Bir siyasal parti iktidara geldiğinde benimsediği ilkeler ile uyguladığı politikaların örtüşmesi gerektiği varsayılmaktadır. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde parlamento grubuna sahip olan beş siyasi partinin, Kıbrıs meselesine ilişkin yaklaşımlarına odaklanılmıştır. Çalışmada birincil kaynaklar olan parti programları ve 2018 yılındaki seçim beyannameleri baz alınmıştır.

Demokrat Parti Döneminde Türkiye’nin Kıbrıs Politikası (1950–1960)

Bu çalışmada, Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950–1960 yılları arasında Türkiye’nin izlediği Kıbrıs politikası incelenmektedir. Söz konusu dönemde, Kıbrıs’ta iki toplumlu devlet yapısının temelleri atılmıştır. Bu nedenle bu dönem, gerek Türkiye’nin dış politikası açısından, gerekse Kıbrıs’ta yaşayan Türk toplumunun geleceği açısından günümüzde de çok boyutlu olarak etkileri görülen önemli gelişmelere tanıklık etmiştir. Adım adım Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğmasını sağlayan bu süreçte, Demokrat Parti Hükümeti’nin görüşleri ve adanın milletlerarası statüsü ve ada halkının geleceği hakkında takip ettiği dış politika, üç safha halinde irdelenmiştir. Büyük ölçüde arşiv belgelerinden yararlanılan çalışma sonucunda, 1923 Lozan Barış Anlaşması ile Kıbrıs’ı İngiltere’ye bırakmak zorunda kalan Türkiye’nin, Demokrat Parti’nin izlediği dış politika ile Kıbrıs’ta tekrar hak sahibi haline geldiği görülmüştür. In this study, the Cyprus policy of Turkey is analysed between the years 1950-1960 when the Democratic Party was in power. In the period in question, structure of bi-communal state in Cyprus was laid. Therefore, this period, has witnessed important developments which have multi-dimensional effects nowadays as well in terms of both Turkey’s foreign policy, and the future of Turkish society living in Cyprus. During the process that provides the rise of The Republic of Cyprus gradually, the Democratic Party’s vision and the policy followed about the island’s international status and the future of the people of the island have been analysed in three phases. As a result of the study during which the archive documents greatly benefited, it is seen that Turkey which had to leave Cyprus to the UK with the Lausanne Peace Treaty1923, became eligible in Cyprus again thanks to the Democratic Party’s foreign policy.

Kıbrıs Meselesinin Tarihi Arka Planı ve Bugünü

Yeni Türkiye 128i Kıbrıs Özel sayısı-II, 2022

Kıbrıs stratejik konumu itibarıyla, Türkiye’nin güvenliğinin ve milli menfaatlerinin temini için son derece önem arz etmektedir. Kıbrıs, Osmanlı Devleti 1571’de adayı fethetetikten sonra Türk yurdunun bir parçası haline gelmiştir. Dolayısı ile tarihsel bağlarımız mevcuttur. Diğer bir hususta Kıbrıs’ta yerleşik Türk nüfusu Türk milletinin yadsınamaz bir parçasıdır. Zira Kıbrıs’taki Türk nüfusunu, adanın 1571’de fethinden ve 1974 Barış Harekatı’ndan sonra Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden göç etmek suretiyle adaya yerleşen Türkler oluşturmuştur. Bu sebeple Türkiye’de ada için “Yavru Vatan” tabiri kullanılmaktadır. Tarihi ve kültürel zenginlikleri, denizi, kumsalları ile hayranlık uyandıran doğal güzelliği sayesinde büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Kıbrıs üzücüdür ki çözüm bekleyen bir mesele olarak gündemde yer almaktadır. Kıbrıs meselesi hakkında doğru bilgi ve kanaat sahibi olunabilmesi için tarihi arka planının ortaya konması gereklidir. Tarih, toplumların yaşadığı olayları zaman ve mekan ilişkisi içerisinde ele alan, yaşanan olayların sebeplerini ve yarattığı sonuçları, bu olayların ilintilerini inceleyen bilim dalıdır. Ele alınan olaylar belgeler ışığında ve zamanın şartları göz önüne alınarak incelenmelidir. Günümüzde yaşanan olyların sebepleri, geçmişte yaşanan olaylara dayanmaktadır. Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi vardır. Bu sebeple günümüzde yaşanan toplumsal olayları doğru anlayabilmek, tehditleri sezerek önlem alabilmek ve geleceğe yön verebilmek için tarih bilgisi ve bilinci gereklidir. Bu sebeple Kıbrıs meselesinin de doğru anlaşılabilmesi için meselenin tarihsel arka planının yani meselenin dayandığı temel nedenlerin anlaşılması gereklidir. Maalesef Türk kamuoyunda Kıbrıs meselesi ile ilgili yeterli bilgi ve bilinç oluşturulamamıştır. Meslenin başlangıcı Rum-Yunan ikilisinin propagandalarında dillendirdikleri gibi 1974’de mi başlamış, yoksa EOKA terör örgütünün tedhiş faaliyetleri ile 1950’lerde mi başlamış yada daha eski bir tarihte mi bu önemli hususun öncelikle anlaşılması gereklidir. Bu çalışmada kısa ve öz olarak meselenin tarihi arka planının anlatılması hedeflenmiştir.

Türkiyenin Kıbrıs Politikası 2017

Asya Pasifik politikası Muhammet Hamza Uçar ve Latin Amerika politikası da Mustafa Yetim tarafından yazılmıştır. Sadık Ünay ve Şerif Dilek ise yazdıkları makalede Türk dış politikasının ekonomi politiğini ele almışlardır. Yıllığın bu sayısının yayımlanması hususunda yazılarıyla katkıda bulunan değerli yazarlarımıza ve kitabımıza teveccüh gösteren saygıdeğer okurlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Burhanettin Duran Kemal İnat Mustafa Caner / 15 TEMMUZ'UN TÜRKİYE'NİN İÇ VE DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ Yine OHAL uygulamaları ve darbecilerin tasfiyesi konusunda ABD'li yetkililerin "endişeli" ve "uyarıcı" açıklamalarda bulunması ikili ilişkilerde gerilimi artırmıştır. Örneğin ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel'in DEAŞ ile mücadelede iş birliği içinde oldukları darbeci askerlerin tutuklanmasından dolayı "kaygılı" olduğunu söylemesi Obama yönetiminin 15 Temmuz gecesine sorunlu yaklaşımının başka bir tezahürüdür. Avrupa başkentleri de Washington'ın tepkilerine benzer bir sorunlu yaklaşım sunmuştur. AB'ye tam üyelik müzakere sürecinde olan bir demokrasinin maruz kaldığı darbe tehdidi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçleneceği ve daha da otoriterleşeceği yorumlarıyla karşılanmıştır. Avrupa siyasetçileri Türkiye'ye demokratik destek vermekte gecikmekle yetinmemişlerdir. OHAL ilanı Batı demokrasilerinin de kritik dönemlerde (Fransa'da Nice saldırısı gibi) başvurduğu bir yöntem olmasına rağmen kısa sürede kamu kurumlarından tasfiyeleri eleştirmeye başlamışlardır. Demokratik hukuk devletinin bir koruma refleksi olarak yürüyen OHAL ilanını Batı medyası "İslamcı otoriterleşme", "Erdoğan'ın radikal yetkilerle güçlenmesi" ve hatta "Erdoğan'ın intikamı" şeklinde mahkum etmekte gecikmemişlerdir. Alman, İngiliz ve ABD basını çeşitli varyasyonlarla aynı çizgiden yürüyerek darbe teşebbüsünün bastırılmasını "popülist",