19. Yüzyıl’da Osmanlı Devleti Hukuk Sistemi ve Modernleşme Çalışmaları (original) (raw)
Related papers
19. Yüzyıl Osmanlı Hukukunda Modernleşme, İktibas ve Dönüşüm: Konkordatonun Türk Hukukuna Girişi
İstanbul Hukuk Mecmuası, 2024
19. yüzyıl Osmanlı hukuk modernleşmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Modernleşmenin en belirgin yönlerinden birini oluşturan kanunlaştırmanın önemli bir örneğini 1850 tarihli Kânûnnâme-i Ticâret oluşturmaktadır. Fransız hukukundan iktibas edilen bu kanunnamenin mehazını 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu oluşturmaktadır. Literatürde ileri sürülen görüşler genellikle kanunnamenin mehaz kanunun bir tercümesinden ibaret olduğu yönündedir. Çalışmamız özelde 1850 tarihli Kânûnnâme-i Ticâret ile 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu arasındaki ilişkiyi, genelde 19. yüzyıl Osmanlı hukuk modernleşmesini, günümüzde hala güncelliğini koruyan ve kullanımı yaygın şekilde devam eden konkordato müessesesi üzerinden okumaktadır. Çalışmamız mehaz kanunun konkordatoya ilişkin hükümleri iktibas edilirken Osmanlı kanun koyucusunun söz konusu hükümler üzerinde esaslı ölçüde değişiklikler yaptığını, mehaz kanunda bulunan bazı hükümleri iktibas etmezken, mehazda yer almayan bazı hükümleri de kendiliğinden ilave ettiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda konkordatoya ilişkin hükümler özelinde Osmanlı kanun koyucusunun iktibas sürecinde “aktif iktibas” olarak adlandırdığımız bir tavır tutunduğunu söylemek mümkündür. Buna göre 1850 tarihli Kânûnnâme-i Ticâret’te yer alan konkordatoya ilişkin her üç hükümden en az bir tanesi Osmanlı kanun koyucusunun inisiyatifi ile sevk edilmiştir. Bu nedenle 1850 tarihli Kânûnnâme-i Ticâret’in 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu’nun aynen tercümesinden ibaret olduğu iddiasına ihtiyatlı yaklaşmak gerektiği gibi, Osmanlı hukuk modernleşmesi ve hukuk iktibası sürecinde Osmanlı kanun koyucusunun oldukça seçici ve mehaza müdahale edici olduğunu söylemek mümkündür.
XIX. Yüzyıl Başlarında Edirne Mahkemesi ve Çalışma Düzeni
Sadık Emre Karakuş, "XIX. Yüzyıl Başlarında Edirne Mahkemesi ve Çalışma Düzeni”, Oğuz-Türkmen Araştırmaları Dergisi (OTAD), C.2, S.1, Haziran 2018, s.141-174.
Bu makalede, birçok Osmanlı kazasında bulunmayan özelliklere sahip Edirne Şer’î Mahkemesinin XIX. yüzyıl başlarındaki durumu ve çalışma düzeni incelenmiştir. Bariz bir vazife taksimine dayanan ve ihtisaslaşmış alt mahkemelerin olduğu bu çalışma düzeninde, mahkeme kadroları ile kadı sicillerinin de bu nizama uygun bir biçimde şekillendiği ortaya çıkmıştır. Teşekkül eden teşkilatlanmanın en üstünde, çoğu zaman görevinin başında olan Edirne kadıları ve ona bağlı olarak vazifelerini yerine getiren beş farklı alt mahkeme bulunmaktaydı. Tespit edilen bu mahkemeler; ayrı naipler, kassamlar ve bazen de başkâtipler tarafından idare edilen Bab Mahkemesi, Askerî Kassam Mahkemesi, Beledî Kassam Mahkemesi, Çardak Mahkemesi ve Edirne’de bulunan Haremeyn-i Şerifeyn Evkafına bağlı vakıfların işlerini yürüten Haremeyn Teftişi Mahkemesi adlı alt mahkemelerden oluşurdu. Bu mahkemelerde görev yapan kâtipler de çalıştıkları mahkemelere göre farklı isimlerle anılır, babadan oğula geçen bir sistem dâhilinde görevlerini ifa ederlerdi. Edirne Mahkemesinde mukayyidlikle başlayan kâtiplik ve başkâtiplik süreçlerinin örnek vakalar üzerinden tahkik edilmesi neticesinde, bu kadroların uzun süre altı-yedi aile içinde kaldığı müşahede edilmiştir. Ayrıca birçoğu müderris sınıfından olan kâtiplerin/başkâtiplerin, onlarca yıl Edirne Mahkemesinde görev yapmaları, naipliğin dışında uhdelerine aldıkları nakibüleşraf kaymakamlığı, vakıf yöneticilikleri gibi vazifeler ile şehrin tamamında gayet nüfuzlu bir konuma sahip oldukları da anlaşılmıştır. Araştırmaya esas tutulan 1785–1840 tarihleri arasında yine pek çok Osmanlı kazasından farklı olarak Edirne’de birden fazla mahkeme binası olduğu görülmüş, üstelik bu binaların kadıların kiracılık usulüyle tuttuğu farklı konaklar olmayıp yerleri sabit kamu binaları olduğu tespit olunmuştur.
Modern Zamanlarda Hukuk Devleti Olgusu
Yargıtay Dergisi, 2022
Toplumsal adalet ve siyasal meşruiyetin sağlanması yolunda başat hukuki kuramlardan biri, hukuk devletidir. Devlet gücünün hukuk ile sınırlandırılması ihtiyacının ürünü olan hukuk devleti olgusu, modern dünyada hukukun egemen olduğu bir devletin tesis edilmesi uğrunda verilen düşünsel ve toplumsal mücadeleler ile yükselen bir değer olmuştur. Modern dönemler itibariyle hukuki sahada yapısal sistematiğe kavuşan hukuk devleti, anayasal demokratik bir rejimi ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir yönetim anlayışını hâkim kılma ideali ile küresel bir siyasi referans ve evrensel bir hukuki standart haline gelmiştir.
Cumhuriyet Modernleşmesinin İlk Çeyrek Yüzyılında Siyaset Ve Hukuk Bağlamında So
Journal of Turkish Studies, 2016
Ottoman modernization starting in the 18th century continued throughout the entire 19th century. Although the Ottoman modernization turned the direction of the West, modernization strategy pursued by maintaining largely the legal and cultural structures of society. The most distinctive difference of the Republic modernization from the Ottoman modernization was that existing legal, cultural and social values and institutions was completely replaced by the Westerners. The Republican modernization was multi-dimensional and covered all aspects of the life in terms of society and the state. In this study, family and social policies in Turkey's modernization policies pursued by legal and political axis between the years 1923-1945 will be discussed. After First World War and Independance War, it was economically and socially poor communities and an insufficient population stands out in terms of employment between 1923-1945 in Turkey. These factors identified social policy to be followed.
Osmanlı İdare Hukuku ve Modern Devlet
I. Türk Hukuk Tarihi Kongresi Bildirileri, 2014
Osmanlı idare hukuku kitapları, Osmanlı 19. yüzyıl devlet teşkilatı, 19. yüzyıl Avrupa kamu hukuku, birey-devlet ilişkilerinin dönüşümü
Osmanlı Devletinde Adli Modernleşme ve Avukatlık Mesleğinin Gelişimi
Bu makalede yargılamada savunma makamını temsil eden avukatlık mesleğinin kısa tarihçesi, Osmanlı adli modernleşme sürecinde hukuk eğitimine ilişkin çalışmalar, avukatlık mesleğine alım koşulları, mesleğin nasıl bir seyir izlediği ve bu süreçte yayınlanan Ceza, Ticaret ve Usul Kanunları, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’de avukatlığın nasıl düzenlendiği incelenmiştir. Genel Kanunlardan sonra avukatlık mesleğini ayrıntılı olarak düzenleyen Dersaadet Dava Vekilleri Cemiyeti Nizamnamesinin önemli maddeleri mercek altına alınmıştır. Bu Nizamname, Devletin avukatlık müessesesinin önemini kavradığı, bu mesleğin yalnızca hukuk mezunlarına münhasır olması gerektiği bilincine vardığını göstermektedir. Makalenin sonunda Avrupa’da avukatların meslek örgütü olan Barolara benzer bir yapı arz eden Dava Vekilleri Cemiyeti’nin yapısı ve işleyişi incelenmiştir. Çalışmada öncelikle kanunname ve nizamnameler esas alınmış, Osmanlı adli modernleşmesine ilişkin hususlar için bu konuları inceleyen kitap ve makalelere başvurulmuştur.
Osmanlı Örfı Hukukunda Standartlaşma (16.Yüzyıl)
2005
Osmanli yonetim dinamiginde ilk karsimiza cikan, idari alandaki kural ve uygulamalarda gorulen birlik egilimidir. Bu egilimin daha baslangictan itibaren timar rejimine yansiyan yonleri, kimlere timar verileceginden, timarlilarin devlet ve halk nezdindeki yetki, gorev ve sorumluluklari gibi temel alanlara kadar genisce bir yelpazede kendini gosterir. Bu hem idare, hem de vergi hukuku alanlarinda belirli olcudeki standartlasmayi beraberinde getirir. Ceza hukukunun "cerimeleri" ilgilendiren yonu de timar sistemi ile alakasi bakimindan daha erken donemden itibaren standartlasmaya baslamistir. Standartlasmanin gorulebildigi bir diger alan, yine timar rejiminin temel dayanagini olusturan rniri toprak sisteminin uzantisi niteligindeki toprak tasarruf hukukunda tebaruz eder. Imparatorlugun cok ozel tarzlarda yonetilen Dogu Anadolu ve Misir gibi bolgeleri disinda kalan sancaklarda toprak tasarruf sistemi de hukuken standartlasrnistir. Butun bu alanlar, hukuk en kanun...
Modernleşme Döneminde Doğal Hukuk Vurgusu ve Hukûk-ı Nâs ‘ın Neşredilmesi
7. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - I, 2019
Uluslararası hukuku doğal hukuk çerçevesinde ele alan Hukuk-ı Nas(Le Droit des gens) adlı eser Emer de Vattel tarafından 1758’de Fransızca yazıldı. Frankofon ve Anglo Sakson toplumlar başta olmak üzere uluslararası siyaset anlayışlarını etkiledi. Yayımlandığı dönemden XX. yüzyıla dek alanında popülerlik kazanan bu eserin, Fransızcada 1863 yılına kadar 20 farklı baskı, İngilizcede 1834 yılına kadar 10; Amerika Birleşik Devletleri’nde 1854’e kadar 12 farklı baskısı yapılmıştır. Tanzimat sonrası Osmanlı Türkçesine çevrilen eser müellifler tarafından ilk hukuk tercümesi olarak tanımlanmaktadır. Türkçede ilk hukuk metni olmasının yanı sıra Tasvir-i Efkar’ın ve Yeni Osmanlı aydınlarının siyasi düşüncelerini yansıtması da önemli bir husustur. Modernleşme döneminde felsefenin, felsefenin siyasi tezahürlerinin ve modernleşme mefhumunun kendisinin tahlil edilebileceği bir yayın görünümündedir. Yeni Osmanlı aydınlarının muhalefet teşebbüslerini İslam esaslarıyla temellendirmeye devam ederken uluslararası düşüncelerden destek almasının bir örneğidir. Öteden beri ilahi adalet talebi olan aydınların Hukuk-ı Nas ile aynı talebi doğal hukuk şeklinde telaffuz etmesi batı felsefesinin alımlanış yöntemine de delalet eder. Türk düşüncesindeki eksen değişikliğinin nedenleri, mahiyeti, yöntemi ve etkileri modernleşme dönemi felsefe çalışmaları kapsamında ortaya çıkmakta ve bu eser ile de örneklenmektedir.
OTAM(Ankara, 2017
Kökeni Eski Yunan ve Roma hukukuna dayanan dava zamanaşımı, İslam hukukçularınca da kabul görmüş ve uzunca süre İslam hukukunda yürürlükte kalmış bir uygulamadır. Bunun Osmanlı Devleti'nde sıklıkla uygulandığı, kadı defterleri ve fetva koleksiyonlarında yer edindiği bilinmektedir. Çalışmanın amacı 17. ve 18. yüzyıllarda Amid mahkemesine yansıyan davalar arasında 10-15 yılın üstündeki davaların neler oldukları ve bunların zamanaşımı olgusu/karinesi ile ilişkisini irdelemektir. Çalışmanın amaç edindiği ikinci bir husus ise genelleme problemidir. Tarihe özgü çalışmalarda sıklıkla karşılaşılan bu yanılgı/sapma zamanaşımı hususunda da görülmektedir. Hukukta zamanaşımı olgusunun/karinesinin varlığına rağmen, bu karinenin her zaman ve her yerde aynı şekilde uygulanmadığı düşünülmektedir. Bundan hareketle, bu çalışmada, zamanaşımı hakkında kesin ve mutlak yargılar koymanın araştırmacılar için bir problem oluşturduğuna dikkat çekilmektir.