Bi̇r Bulgar’ın Tanıklığıyla Rus İşgali̇ndeki̇ Edi̇rne (1878–1879) (original) (raw)
Related papers
II. Meşrutiyet Öncesi Makedonya Sorununda "Bulgar" Rolü
• Tarih boyunca toplumlar, kültürler ve siyasî bloklar arasında geçiş alanı özelliği taşıyan Balkanlar böl gesi, 19. yüzyıla gelindiğinde, tarihsel sürecini etkileyecek önemli bir değişim geçirmeye başladı. Dünya ekono mi ve ticaret yapısının kapitalizm ağırlıklı değişimi, bu yapıya uyum sağlayamayan ülkelerin zayıflamasına neden olurken, bu değişime ayak uydurmakta zorluklar yaşayan ve sanayileşememiş olan Osmanlı Devleti, sanay-ileşmiş-kapitalist, emperyalist Avrupa devletlerinin pazarı haline geldi. Bu pazara ulaşmak için en elverişli yolun Balkanlardan geçmesi, bölgenin siyasî yapısına dışarıdan yapılacak müdahaleleri arttırdı. Bu müdahalede 19. yüzyıl ile hızlanan ulusçuluk akımının değerleri, çok etnik yapılı Balkanlar bölgesindeki halk üzerinde uygu lanacak elverişli bir yöntem olarak kullanıldı. Elbette bölgenin iç dinamikleri de Balkanlardaki ayrılıkçı-ulusal hareketlenmeyi doğurmuşsa da, bu süreçteki dış dinamiklerin rolü yadsınamayacak oranda etkili olmuştur'. Çokuluslu imparatorluklar çağının sonlarına denk gelen bu dönem, doğal olarak etnik köken açısından oldukça karmaşık olan Balkanlar bölgesinde kayda değer değişime neden oldu. Coğrafî keşifler ve sanayi devri mi sonrası gelişen burjuva sınıfının oluşturmaya başladığı ulus devlet modeli bu.bölgede kendisi için oldukça verimli bir çalışma alanı buldu. 19. yüzyıl başından itibaren Sırbistan ve Yunanistan ile başlayan, Osmanlı Devletinden ayrılıp bağımsız devletlerini kurma örneğini, geçen süreçte diğer Balkan devletleri izlediler2. Bu süreçte sıra Makedonya'ya geldiğinde, Bulgarların durumu diğer Balkan halklarından farklı idi. Bu farklılıklar bir yanıyla bölgesel özelliklerden kaynaklanıyordu (lehçe, dil, mezhep, din, kilise, etnik köken, coğrafya... gibi). Diğer yanıyla ise yayılmacı ve sömürü düzenine.dayanan sistemlerin yürütücüleri olan büyük devletlerin bölge üzerindeki çıkar dengelerine dayanıyordu. 1908 öncesi Makedonya sorununda belli dönüm noktaları vardır. 1878 Yeşilköy (Ayastefanos)
OSMANLI, RUSYA, İRAN ÜÇGENİNDE BEDİRHAN BEY VE TORUNU ABDÜRREZZAK BEY (İLİŞKİLERİ, FAALİYETLERİ 1821-1918), 2021
Birinci Basım / First Edition • © Mayıs 2021 ISBN • 978-625-7411-55-4 © copyright Bu kitabın yayın hakkı Gece Kitaplığı'na aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. The right to publish this book belongs to Gece Kitaplığı. Citation can not be shown without the source, reproduced in any way without permission.
Aleksander Malinof Hükümeti ve Türk-Bulgar İlişkilerine Etkisi (Haziran-Eylül 1918)
Türkiyat Mecmuası, 2019
Bu çalışma Haziran-Eylül 1918 tarihleri arasındaki Osmanlı-Bulgar ilişkilerini incelemeye çalışmaktadır. Bu meyanda bu zaman aralığında ortaya çıkan sorunların getirdiği sürecin Osmanlı-Bulgar ilişkilerine etkisinin irdelenmesi amaçlanmıştır. I. Dünya Savaşı'nda İttifak Bloğunda yer alan Osmanlı Devleti için Bulgaristan vazgeçilmez bir siyasi coğrafya haline gelmişti. Bu yüzden Osmanlı makamları Bulgaristan'ın sadece dış politikasını değil, iç siyasi gelişmelerini de yakından takip etmişti. Özellikle 1918 başlarında mağlup Rusların Karadeniz filosunun akıbeti ve Kuzey Dobruca'nın geleceği üzerinden Osmanlı Devleti ve Bulgaristan arasında yaşanan tartışmalar, iki müttefik ülke için sarsıntılı bir ortam meydana getirmişti. Bu noktada Bulgaristan'da İttifak Devletleri yanlısı V. Radoslavof yerine muhalif A. Malinof'un başbakanlığa getirilmesi her iki ülke ilişkilerinin geleceğinin anlaşılması açısından önemli işaretler vermekteydi. Malinof'un başbakanlığı, sadece iki ülke ilişkileri açısından değil, I. Dünya Savaşı'nın gidişatına ve İttifak Bloğunun kaderine etkisi bu çalışmanın sorguladığı bir problemdir. Bu sorgulama Osmanlı Arşivleri ve hem kendi ülkesinin hem de Bulgarların düşüncelerini ortaya koyan Osmanlı basını incelenerek cevaplanmaya çalışılacaktır.
BULGAR KOMİTECİ MİHAİL GERCİKOV’UN EDİRNE VİLAYETİNDE ASAYİŞİ BOZMA GİRİŞİMLERİ (1903- 1908)
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Abdülkadir ERÇİN * Öz 19. yüzyılda milliyetçilik akımlarının etkisiyle Balkanlarda etnik ayaklanmalar baş gösterdi ve 1830 yılında Yunanistan bağımsızlığını kazandı. Sırplar başta olmak üzere diğer Balkan ulusları Osmanlı Devleti'nden ayrılmak için çeteler meydana getirerek bağımsızlıkları için mücadeleye giriştiler. 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayastefanos Anlaşması ile önce Trakya'nın ve Makedonya'nın bir kısmını içine alan Büyük Bulgaristan kuruldu. Ancak Avrupalı devletlerin duruma müdahalesi ile Ayastefanos yerine bu kez Berlin Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Bulgaristan'ın sınırları daraltıldı ve Bulgaristan özerk bir prenslik olarak Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Berlin Anlaşması'ndan memnun olmayan Bulgarlar büyük komite ve çeteler meydana getirerek yeniden Büyük Bulgaristan'ı kurmak için harekete geçtiler. Birçok komite kuruldu. Özellikle Makedonya İç Örgütü ve Bulgaristan'daki Yüksek Komite bünyesinde barındırdığı komiteciler ile diğerlerinden ayrıldı. Komiteciler isyan bölgelerine taksim edildi. Edirne vilayeti sorumluluğu Mihail Gercikov'a verildi. 1877 yılında Filibe'de dünyaya gelen Mihail Gercikov genç yaşlarından itibaren komitecilik deneyimi yaşamış biriydi. Cenevre'de okuduğu dönemlerde Rus etkisi ile arkadaşlarıyla beraber anarşist bir cemiyet bile kurmuştu. Cemiyet kısa ömürlü olmasına rağmen başarısı Bulgar komiteciler arasında yayılmış ve kendisi Makedonya İç Örgütüne katılmıştı. Örgütün kendine verdiği talimat gereği 1901-1903 yılları arasında Edirne vilayetinde gizli keşifler yapan Gercikov 1903 yılında İlinden İsyanı'nın devamı olarak Edirne vilayetinde çıkarılan Preobrajen İsyanı'nın baş aktörlerinden biri oldu. İsyan sırasında kurduğu çeteler ile özellikle vilayete bağlı Kırkkilise (Kırklareli) ve Tırnova'da Osmanlı Devleti'ne büyük kayıplar yaşattı. İsyandan sonra vilayette faaliyetlerine devam eden Gercikov Bulgaristan Komiserliği vasıtasıyla Osmanlı Devleti tarafından yakın takibe alındı. Yakalanması için uzun uğraşlar verildi. Fakat Gercikov sürekli kılık değiştirerek Edirne vilayetine sızma girişimlerini sürdürdü. Vilayetin asayişini bozmak için irili ufaklı çeteler kurarak saldırı faaliyetlerinde bulundu. Gercikov'un Edirne vilayetindeki faaliyetleri 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilene kadar sürdü. II. Meşrutiyet'in getirdiği kısa süreli sükûnet ortamı ile Mihail Gercikov Edirne'ye yönelik saldırılarına son verdi.
Rusların Hizmetinde Bir Türk: Mendiyar Bekçurin'in 1781 Buhara Seyahati
XVIII. yüzyılda Buhara Hanlığı ve Rusya İmparatorluğu arasındaki diplomatik ilişkiler gelişmemiştir. Ruslar Maveraünnehir bölgesine uzun zaman aralıklarıyla elçiler göndermiştir. Bu durumun oluşmasında Maveraünnehir’in siyasi ve coğrafi vaziyeti de etkili olmuştur. Avrupa’daki siyasi dengeler ve Hindistan’daki İngiliz nüfuzunun artması Rusları doğuya yöneltmiştir. Rus devlet adamları Buhara Hanlığıyla diplomatik ilişkileri arttırmak istemiştir. Rusların nihai hedefi Buhara Hanlığı üzerinde siyasi ve ticari menfaatler elde etmektir. Bu sayede Hindistan coğrafyasına yaklaşmak ve İngilizlerle mücadele etmek amaçlanmıştır. Buhara’ya gönderilecek elçilik heyetine görevi başarabilecek nitelikte kişiler aranmıştır. Tatar Türkü olan Mendiyar Bekçurin bu görev için en uygun adaydır. Mendiyar Bekçurin İdil-Ural bölgesinde yetişmiştir. O Türk lehçelerini ve kültürlerini çok iyi bilen bir kimsedir. Bekçurin’in elçilik heyetine Maveraünnehir bölgesine aşina kimseler dahil edilmiştir. Elçilik heyeti Buhara şehrine geldiğinde çok iyi karşılanmıştır. Mendiyar Bekçurin 1781 yılı itibariyle Ebu’l Gazi Han’ın 2 kez huzuruna çıkmıştır. Dönemin önemli şahsiyeti Danyal Bey Atalıkla görüşmelerde bulunmuştur. Mendiyar Bekçurin bu görüşmelerde Buharalı devlet adamlarının güvenini kazanmaya çalışmıştır. Rus elçilik heyetinde bulunan diğer görevlilerde benzer faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bekçurin siyasi ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi için yoğun çaba sarf etmiştir. Bekçurin’in elçilik heyeti kısmi başarılar elde edebilmiştir. Bunun nedeni hanlığın karışık siyasi durumu ve Rus heyetine güvenilmemesidir. Çalışmamızda Mendiyar Bekçurin’in seyahat günlüğü incelenmiştir. Bu kaynak Danyal Bey Atalık devrini anlatan mühim bir eserdir. In the XVIII century, diplomatic relations between the Bukhara Khanate and the Russian Empire did not develop. Russians sent envoys to the Maveraunnehir region at long intervals. The political and geographical situation of Maveraunnehir was also effective in this situation. The political balances in Europe and the increasing British influence in India directed the Russians to the east. Russian statesmen wanted to increase diplomatic relations with the Bukhara Khanate. The ultimate goal of the Russians was to gain political and commercial interests over the Bukhara Khanate. In this way, it was aimed to approach the Indian geography and to fight against the British. The embassy delegation to be sent to Bukhara sought people who could accomplish the mission. Mendiyar Bekchurin, a Tatar Turk, is the most suitable candidate for this post. Mendiyar Bekchurin grew up in the Volga-Ural region. He was well acquainted with Turkic dialects and cultures. Bekchurin's embassy delegation included people familiar with the Maveraunnehir region. When the embassy delegation arrived in Bukhara, it was very well received. Mendiyar Bekchurin appeared before Abu'l Ghazi Khan 2 times as of 1781. He held talks with the important figure of the period Danyal Beg Atalik. Mendiyar Bekchurin tried to gain the trust of Bukharan statesmen during these meetings. Other members of the Russian embassy delegation engaged in similar activities. Bekchurin made great efforts to develop political and commercial relations. Bekchurin's embassy delegation could achieve partial success. The reason for this was the complicated political situation of the khanate and lack of trust in the Russian delegation. Mendiyar Bekchurin's travel diary was analysed in our study. This source is an important work describing the period of Danyal Beg Atalik.
Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, 12/2, 2023
Prens Aleksandır Batenberg, kendisine yapılan 9/21 Ağustos 1886 tarihli darbe ile tahttan indirildi. Stefan Stambolov’un liderliğinde yapılan karşı darbe ile tekrardan tahta geri dönse de Rus İmparator III. Aleksandr’ın bu dönüşe onay vermemesi, prensin tahttan feragat etmesine sebep oldu. Bu da uzun yıllar gündemi meşgul edecek bir siyasî krizi doğurdu. Bu çalışmanın iki temel amacı vardır. İlki, Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne bağlı Bulgaristan Prensliği’nde yaşanan bu siyasî krize son verilebilmesi adına Konstantin Stoilov Hükümeti’nin (1894-1899) aldığı kararları, verdiği tavizleri ve ettiği teşebbüsleri göstermektir. Diğeri ise statükonun yarattığı dinamikleri aktararak prensliğinin tüm büyük güçler nezdinde meşrulaşmasının ardından Ferdinand’ın Osmanlı başkentine yaptığı ziyaret ile ilgili bilgiler vermektir. Çalışmada Osmanlı ve Bulgar arşiv belgeleri kullanılmıştır. Ayrıca Türkçe ve Bulgarca bazı araştırma eserlerden ve dönemin tanıklarının anılardan faydalanılmıştır. Konu ile ilgili dönemin gazetelerinin bazı sayıları incelenmiştir. Prince Alexander of Battenberg was deposed by a coup d’état on 9/21 August 1886. Although he was restored to the throne by a counter-coup led by Stefan Stambolov, the Russian Emperor Alexander III’s disapproval of this return caused the prince to abdicate. This led to a political crisis that would last for many years. This study has two main aims. The first one shows the decisions taken, the concessions it made, and the initiatives taken by the Government of Konstantin Stoilov (1894-1899) in order to put an end to this political crisis in the Principality of Bulgaria, which was affiliated with the Ottoman Empire with the Treaty of Berlin. The other is to convey the dynamics created by the status quo and to give information about Ferdinand’s visit to the Ottoman state after the legitimation of his principality before all the Great Powers. In the study, Ottoman and Bulgarian archive documents were used. In addition, some research works in Turkish and Bulgarian and the memories of witnesses of the period were used. Some issues of the newspapers of the period related to the subject were examined.
Türk - Bulgar İli̇şki̇leri̇nde Mustafa Kemal Atatürk
Dumlupınar Üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 2015
Avrupa ve dünya tarihinde önemli bir rol oynamış olan Balkanlar, Türk dış politikası içinde de özel bir yere sahiptir. Bu öneminden dolayıdır ki Balkanlar özellikle Bulgaristan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün dış politikasında öncelikli bir yere sahiptir. Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan Mondros ve Selanik Antlaşmaları uyarınca, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki diplomatik ilişkilere son verilmiştir. Söz konusu yasağa rağmen, her iki ülke arasında doğrudan diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde Milli Mücadele'nin ilk gününden itibaren sıcak ilişkilerin başladığını görüyoruz. 1919-1923 yıllarını kapsayan çalışmamızda, Mustafa Kemal Atatürk'ün iki ülke arasında dostluk ve işbirliğinin gelişmesindeki katkıları üzerinde durulmuştur.
Öz 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, hem Rusya hem de Osmanlı Devleti açısından önemli sonuçları olan bir savaştır. Ülkemizde son yıllarda konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalar, ya yabancı devletlerin savaş sırasındaki tutumlarını ya da savaştan sonra yaşanan göçleri ele almışlardır. Ayrıca bahsi geçen savaş sırasında Rus ordusunun durumu, Rus muhabirlerinin savaşla ilgili notları ve son olarak 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın resmilere yansımalarıyla ilgili bazı çalışmalar mevcuttur. Bunların hepsi savaşın anlaşılması açısından mühim olmakla birlikte, hiç birinde askeri personelin savaşa bakışına yer verilmemiştir. Bu savaş döneminde Rus Ordusu'nda görev alan bazı komutan ve subayların o dönemi anlatan günlük ve hatıratını analiz etmeyi amaçlayan bu makale, bu konuda hiç çalışma olmaması hasebiyle, bu alanda yapılan çalışmalara dar da olsa bir pencere açmayı amaçlamaktadır. Makalede incelenen hatırat ve günlükler az sayıda olmalarına rağmen, Rus askeri personelinin savaşa ve savaştıkları Türklere " içeriden " bakışını ele alması açısından son derece önemlidir. Anahtar Kelimeler: 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, 93 Harbi, Rus ordusu, Türkler, günlük, hatırat. Abtract Ottoman-Russian War of 1877-78 in Diaries and Memoirs of some Russian Officers and Commanders Ottoman-Russian War of 1877-78 had important results for both Russia and the Ottoman Empire. Recent scholarly Works on this war in Turkey deal either with attitude of foreign Powers toward the war or with migrations in post war period. Also, there are some studies dealing with condition of the Russian Army during the war and the reports of Russian war journalists. Finally, there are some articles on the reflections of the war in wartime paintings or cartoons. Even though all these studies are very important for a better understanding of the war, none mentions how Russian military personnel viewed the war. Analyzing memories and diaries of some Russian commanders and officers who in their writings described wartime conditions and their observations on the war, this article aims to open a window, even though a narrow one, to scholarly studies on the Ottoman-Russian War of 1877-78. Even though they are small in numbers, the diaries and memoirs analyzed in this study are very important since they show how some members of Russian military personnel perceived war and the Turks.
Makedonya İsyanları Döneminde Bulgar Firarileri Meselesi (1902-1906)
Makedonya İsyanları Döneminde Bulgar Firarileri Meselesi (1902-1906), 2023
20.yüzyılın başında Osmanlı Devleti, 1902 yılında Cuma-yı Bala ve 1903 yılında İlinden İsyanı adı verilen iki büyük Bulgar isyanı ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Adı geçen isyanlar Osmanlı Devleti tarafından bastırılmış olsa da ilerleyen zamanlarda devlet için bazı sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlardan bir tanesi, bu çalışmanın konusu olan Bulgar firarileri meselesidir. İki isyan döneminde Osmanlı vatandaşı birçok Bulgar sınırı geçerek Bulgaristan'a firar etmiştir. Bulgaristan Emareti ve Avrupa tarafından bir mülteci meselesi olarak görülen bu soruna Osmanlı Devleti farklı bir açıdan bakmış, özellikle Bulgar komitalarının Bulgar köylerindeki ahaliyi firara teşvik ettiklerinin tespit edilmesi üzerine, devlet bu durumu bir firari meselesi olarak nitelendirmiştir. Bu çalışmada, iki isyan sonrasında Bulgaristan Emareti'ne göç eden binlerce Bulgarın durumları ve bu meselenin Osmanlı Devleti ile Bulgaristan Emareti arasındaki ilişkileri nasıl etkilediği incelenmiştir. Ayrıca Firari Bulgarların ne şekilde göç ettikleri, Emaret tarafından ne amaçla kullanıldıkları ve nasıl geriye döndükleri de ayrıntılı bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.