Yurtdişindaki̇ Kütüphanelerde Bulunan Eserleri̇mi̇zden Ayvansarayli Afîf Di̇vani Ve Şai̇ri̇n Hayati (original) (raw)

Bir Kütüphanenin Hazin Hikayesi: Âsâr-ı Müfide Kütüphanesi

1916'da Cenap, Süleyman Nazif ve İbnülemin'in öncülüğünde "kıymetli eserlerimizi" yok olmaktan kurtarmak için kurulan; fakat pek çok teşebbüs gibi yarıda bırakılan bir çaba... --- Established c. 1916 by a group of well-known intellectuals (such as Cenap, Suleiman Nazif and Ibnulemin) to get some priceless works to be published; but ended up with a sad failure as such enterprises always did...

Şeyh Vefâ’nın Konya ve İstanbul’da Kurduğu Kütüphaneleri ve Vakfettiği Kitapları

Osmanlı Kitap Koleksiyonerleri ve Koleksiyonları: İtibar ve İhtiras, 2023

Giriş Şeyh Vefâ adıyla tanınan Muslihuddîn Mustafâ on beşinci yüzyılın ilk çeyreğinde Konya'da doğmuş ve burada başladığı öğrenimini Edirne'de tamamlamış, eğitimi sırasında Zeyniyye tarikatine intisap etmiştir. Dini ilimler yanında tasavvuf icazetiyle Edirne'den Konya'ya dönen Şeyh Vefâ, Karamanoğlu İbrâhîm Bey'in (ö. 1464) inşa ettirdiği cami ve medresede faaliyet yürütmüş, fetihten sonra İstanbul'a gelip burada da II. Mehmed tarafından yaptırılan cami ve imarette faaliyetine devam etmiştir. 896 (1491) yılında vefatına kadar İstanbul'da çok sayıda müridi dışında dönemin padişahları II. Mehmed (ö. 1481) ve II. Bâyezîd'in (ö. 1512) yanı sıra dönemin ileri gelenlerinin saygısını görmüştür. 1 Bugün de adıyla anılan Vefâ semtindeki tekkesi "seçkinler tarikatı" merkezi olarak bilinmiştir. 2 Şeyh Vefâ'nın, dönemin önemli bir müderrisi ve şeyhi olarak hem Konya'da hem de İstanbul'da kendisi için yaptırılan camilere kitaplar vakfettiğini bugüne ulaşan belgelerden biliyoruz. Şeyh Vefâ'nın şiirlerine dair hazırladığımız yüksek lisans tezinde 3 Vefâ'nın hayatını yazarken Konya'da ve İstanbul'da vakfettiği bu kütüphanelere de kısaca değinmiştik. Bu yazıda ise söz konusu kütüphanelerin içeriğini ve akıbetini ele alacağız.

Zâhi̇d-Sûfî Ti̇pi̇ni̇n Ki̇mli̇ği̇, Di̇van Edebi̇yatindaki̇ Yeri̇ Ve Sosyal Hayattaki̇ Örnekleri̇

2007

Zâhid kelimesi Arapca zuhd kokunden turemistir. Zuhd tasavvufi bir terim olarak; dunyaya, maddeye ve menfaate deger vermeme, ragbet etmeme, kanaatkâr olma, Allah korkusuyla gunahtan kacinip kendini ibadete verme anlamlarinda kullanilir. Buna paralel olarak zâhid de tasavvuf literaturunde, Cenâb-i Hakk’a kavusmak maksadiyla, Allah’dan gayri her seyi terk eden kisi anlamindadir. Kaynaklarda muhtelif tanimlari verilen ve yine aslen tasavvufi bir istilah olan sufi kelimesi de genel olarak kalbini kotu huylardan arindirip nur ile dolduran kimse anlaminda kullanilir. Zâhid-sufi kelimeleri tarihi seyir icerisinde birtakim anlam degisikliklerine ugramis, kisilik itibariyle birbirinden cok farkli insan tiplerini ifade etmeye baslamistir. Bu kelimelerle ifade edilen insan tipleri; baslangicta olumlu ozelliklere sahipken, zaman icerisinde menfi niteliklerle anilir olmustur. Zuhd hareketinin baslangic safhasindaki bir zâhid tipi ile Osmanli toplumundaki zâhid tipi, karakter olarak, hemen hemen ...

Süleymani̇ye Kütüphanesi̇’Nde Bulunan Safevi̇ Dönem Özelli̇ği̇ Gösteren Bazi Yazma Eserleri̇n Ci̇ltleri̇

2020

Islam sanati icinde onemli bir yer teskil eden Safevi devleti gosterisli sanat eserleri ile temsil edilmistir. Safevi hukumdarlari sanatcilari korumus ve sanat faaliyetlerinin gelisiminde onemli rol oynamistir. Ozellikle kitap sanatlarina verdikleri onem pek cok konuda yazma eser uretimine neden olmustur. Bu eserler Tebriz, Herat, Şiraz, Isfahan gibi, sanat merkezlerinde uretilmistir. Bu merkezlerden Şiraz, minyaturlu ve tezhipli yazma eserlerin uretimin yapildigi onemli merkezlerden biri olmus, tarih, bilim, edebiyat, din gibi pek cok konularda yazma eserler istinsah edilmistir. Bunlardan Islam dunyasinin kutsal kitabi olan Kur'ani Kerim nushalari Safevi doneminde de onem arz etmis, gerek cilt, hat, gerekse sayfa tezyinati acisindan nadir, ozellikli Kur'an-i Kerim nushalari uretilmistir. Bu nushalardan bazilari bugun ulkemizdeki bazi yazma eser kutuphanelerinde bulunmaktadir. Makalede Safevi donemi cilt sanatinin olusumunu etkileyen etmenler uzerinde durarak, Suleymaniye Ku...

İstanbullu Eşref Di̇vani’Nda Ri̇nd Ve Zahi̇d Ti̇pleri̇

Recep tayyip erdoğan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2015

Klasik Türk şiirinde rind ve zahid tipleri arasında bir çatışma vardır. Divan şairleri rindane şiirler yazmış ve zahid tipini karşılarına almışlardır. Rind tipi dürüst, tokgözlü, korkusuzdur ve dıştan çok öze önem verir. Diğer yandan, zahid tipi ise olgunlaşmamış, dinin özünden habersiz kimsedir. Aynı zamanda kuru nasihatçi, sıkıcı, dedikoducudur. Zahid medrese ehli olup aklı öncelerken, rind tekke (meyhane/harabat) ehlidir ve onun için gönül ön plandadır. Bu çalışmamızda rind ve zahid tipleri üzerine genel değerlendirme yaparak 19. Yüzyıl'da telif edilmiş İstanbullu Eşref Divanı'ndaki rind ve zahid tipleri hakkındaki beyitlerden örnekler derleyecek ve izahları ile sunmaya çalışacağız.

Pazvantoğlu Osman ve Vidin’de Kurduğu Kütüphane

Bilgi Yönetimi, 2020

Bu çalışmada; Pazvantoğlu Osman tarafından 19. yüzyılın başlarında Vidin'de kurulan ve onun ismini taşıyan Vidin Pazvantoğlu Kütüphanesi hakkında bilgiler verilmektedir. Kütüphane hem Osmanlı Devleti döneminde İstanbul dışında kurulan ilk müstakil kütüphanelerden biri olması; hem de zengin bir dermeyi barındırması özellikleriyle döneminin önemli kütüphanelerinden birisidir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'na kadar Vidin halkına hizmet veren kütüphane, savaş sonrasında yağma ve talan tehlikesi altında kalınca Vidin'den Sofya'ya taşınmıştır. Burada oluşturulan bir komisyon aracılığıyla kitapların yaklaşık üçte biri Sofya'da Bulgaristan Ulusal Kütüphanesi'nde bırakılırken, üçte ikisi İstanbul'daki Beyazıd Kütüphane-i Umumisi'ne nakledilmiştir. Bulgar alanyazınında Pazvantoğlu Kütüphanesi ile ilgili yapılan birçok çalışma bulunmaktadır. Ancak bu çalışmalarda kütüphanenin tarihsel gelişimi hakkında bazı eksik bilgiler ve yanlışlar bulunmaktadır. Türkiye'de ise Pazvantoğlu Kütüphanesi hakkında yapılmış kapsamlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu kapsamda, çalışma, hem Türkiye alanyazınında bu konuda var olan boşluğu doldurmayı, hem de Bulgar araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalarda eksik kalan kısımları tamamlamayı ve hataların düzeltilmesini amaçlamaktadır. Çalışmada, belgesel tarama yöntemi kullanılarak arşiv belgeleri ve alanyazındaki kaynaklar ışığında kütüphanenin ve kütüphanedeki kitapların tarihsel gelişimi ele alınmıştır.

Şi̇habüddi̇n Abdullah Sayrafî Ve Kendi̇si̇ne Atfedi̇len Hulâsatü'L-Efkâr Fî Ma'Ri̇feti̇’L-Edvâr Adli Eser; Hayati, İçeri̇ği̇ Ve Şüpheler

Mecmua, 2022

Öz Mûsikî nazarîyâı tarihinde, Safîyüddîn Urmevî"nin 13.yy"ın ilk yarısında kaleme aldığı Edvâr adlı eseri önemli bir yere sahiptir. İslamiyette mûsikî nazariyatı risâleleri ile temellerini oluşturan İshâk-ı Mevsilî ve Kindî gibi âlimlerin çalışmaları, daha sonra Fârâbî, İhvân-ı safâ, İbn-i Sînâ, İbn-i Zeyle"nin çalışmalarıyla ilerleyerek mûsikî nazarîyâtınıda olan eksiklerin ve hataların giderilmesi doğrultusunda devam ettirildi Bu çalışmaların zirve noktasına ulaşması Safiyyüddin Urmevî"nin mûsikî nazariyatını ilgilendiren tüm konuları yeni bir düzenle ortaya koyduğu Edvâr"ıyla gerçekleşmiştir. Urmevî"den sonra gelen mûsikîşinâslar da onun ortaya koyduğu sistemi kabul ederek, kurduğu çizgide hareket edip eserlerini ya Edvâr"ı genişletilmiş bir şekilde yeniden yazdıkları ya da Edvâr"in şerhi veya tercümesi olarak kaleme aldıkları gözlenmektedir. Edvâr üzerinde yoğunluklu olarak şerh çalışmalarının yapıldığı dönem 14. yüzyıldır. Günümüz araştırmalarında bu döneme ait Edvâr şerhlerinden birisi de dönemin ünlü hattâtı Abdullah Sayrafî"ye nisbet edilen Hulâsatü'l-efkâr fî ma'rifeti"l-Edvâr isimli eserdir. Bu makalede, zikredilen eserin müellifi, içeriği ve nüshalarına dair bilgi verildikten sonra, eserin içeriği ve nüshalarına dayanarak sunulan deliller ile bu eserin Sayrafî"ye ait olup olmadığı ortaya konulacaktır. Bununla birlikte eserin müellifinin, eserin en eski nüshasının müstensihi olan Fahreddîn-i Müstevfî"nin Risâle fî fenn"il-elhân adlı eseri olup olmadığı irdelenecektir.

Sami̇ha Ayverdi̇’ni̇n Eserleri̇nde Konak Hayatı

2008

1905-1993 yillari arasinda yasayan Samiha Ayverdi yazdigi eserlerle Turk edebiyatiyla birlikte Turk kultur tarihine de buyuk hizmetlerde bulunmustur. Osmanli devletinin son donemlerinde ic ve dis unsurlariyla hem toplumun hem de devletin aynasi olarak dusunulebilecek konak ve konak hayati Ayverdi’nin eserlerinin temel yapisini olusturur. Normal “ev” ile “kosk” ve “yali”larin da o donemin mekân anlayisina isik tuttugu dusunulurse bu devletin yukselis donemindeki ihtisamla cokus donemindeki trajediyi bu ana mekânlardan hareketle tespit etmemiz mumkundur. Surekli degisen hayatin ona nispetle daha az degisen unsuru olan mekân, insanoglunun dunyaya bakisini belirleyen cok onemli bir faktordur ve bu yazida da Ayverdi’den hareketle, bu onemli faktorun edebiyatimiza ve toplumumuza yansimalariyla ilgili onemli ipuclari bulunmaktadir