Ayfer Karakaya-Stump (2015). Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık Alevi Kaynaklarını, Tarihini ve Tarihyazımını Yeniden Düşünmek (original) (raw)

Kızılbaşlık, Alevilik, Bektaşilik (Tarih-Kimlik-İnanç-Ritüel)

Alevilik, sadece güncel politik değil, teolojik ve tarihsel bağlamda da, üzerine hâlâ çok tartışılan bir olgu. Alevi-Kızılbaş-Bektaşi tanımları ve aralarındaki ayrımlar dahil olmak üzere, terminolojiden başlayan anlaşmazlıklar veya belirsizlikler var. İslam içi mi, kendine mahsus bir inanç mı olduğu bahsinde hararetlenen yorum farkları, Doğulu-Batılı, Türk-Kürt gibi ayrımlarla çeşitleniyor. Elinizdeki kitap, Suavi Aydın’ın sunuşunda bir etno-dinsel kimlik olarak tanımladığı Aleviliği üç düzlemde ele almaya çalışıyor: Tarih, Kimlik, İnanç ve Ritüel. En geniş bölümü oluşturan “Tarih” bölümü, özellikle Aleviliğin tanımının gelişimi yanında, iç ayrımlarına ışık tutuyor. “Kimlik” bölümündeki yazılar, Alevilerin ve Alevi hareketinin güncel gündem konularına odaklanıyor. “İnanç ve Ritüel” bölümü, çok canlı bir gelenek tablosu sunuyor. Yalçın Çakmak ve İmran Gürtaş’ın hazırladığı derleme, Türkiye’den ve Türkiye dışından, bilinen uzmanların yanı sıra yeni kuşak araştırmacıların özgün verimlerini bir araya getiriyor. Sosyal bilimin bu konuda hâlâ yetersiz bulunsa da önemli bir gelişme kaydeden üretimini, sadece akademisyenlerin değil, güncel tartışmaların gündemine taşıması umulan bir çalışma. Alişan Akpınar, Gürdal Aksoy, Murat Alandağlı, Suavi Aydın, İbrahim Bahadır, Mehmet Bayrak, Yalçın Çakmak, Yavuz Çobanoğlu, Ercan Geçgin, Erdal Gezik, İmran Gürtaş, Ayfer Karakaya, Ahmet Karamustafa, Hans-Lukas Kieser, İlker Kiremit, Robert Langer, Fahri Maden, Ahmet Yaşar Ocak, Dilek Kızıldağ Soileau, Martin Sökefeld, Gülay Tulasoğlu, Erdoğan Yalgın, Ali Yaman, Rıza Yıldırım ve Besim Can Zırh’ın katkılarıyla.

Rıza Yıldırım, Aleviliğin Doğuşu: Kızılbaş Sufiliğinin Toplumsal ve Siyasal Temelleri 1300-1501 ( Rise of Alevism: Social and Political Foundations of Kizilbas Sufism)

“Alevilik nedir?” sorusuyla başlar kitap. Bu sadece bir akademik soru değil yazarın tüm hayatını meşgul eden, kişisel bir sorudur. Kitabi özgün kılan da, bu soru ekseninde şekillenen yazarın akademik ve toplumsal kimliğidir. Akademik anlamda istisnai bir parkura sahip olan yazar, aynı üniversitenin Fizik Bölümünden mezun olduktan (1998) sonra tarih bölümünde doktorasını (2008) yapar, ve doçentlik görevinden ayrılıp ABD Emory Üniversitesi’nin Din Çalışmaları Bölümü’nde ikinci doktorasına başlar (2016). Doktora tezinden sonra ununu eleyip eleğini asan bir akademik dünyada Yıldırım gibileri bir istisnadır. Diğer bir istisnası da çalıştığı konuyla ilişkisidir, yakın ama bir o kadar da mesafeli. Bir Alevi “dede ve aşık (zakir)” olan babasıyla -din derslerindeki Sünni “endoktrinasyonu” yüzünden- “açık tartışmalara” girmiş; ‘evde alevi, okulda Sünni’ olma durumunun yol açtığı kimlik krizi, yine kendisinin ifadesiyle, Aleviliği “akademik ve entelektüel hayatinin merkezine oturtmuş (s.18)”tur. Alevilik nedir? sorusunun cevabını tarihe, Aleviliğin tarihsel köklerine, yönelerek cevaplamaya çalışıyor. Ancak alışılagelenin ve beklenenin aksine, bir “pozitif bilimci” olmanın da etkisiyle olacak sanırım, meseleye soğukkanlı ve mesafeli yaklaşıyor. Bu sayede belki, Türkiye’nin son dönem en iyi tarihçilerden ve Alevi sorunu uzmanlarından biri olmuştur.

"Vaka-i Hayriyye'ye Kadar Anadolu'da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri", Alevilik Araştırmaları Dergisi, S. 15 (Haziran 2018), s. 107-136.

Alevilik Araştırmaları Dergisi, 2018

Bektaşilik, birbirine aykırı pek çok öge-yi barındıran, dili Türkçe olan ve senkretik bir öğretidir. XVI. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti tarafından Safevi yayılmacılığının önlenmesi için desteklenmiş; Balım Sultan ile başlayan mücerred derviş teşkilatı varlığını resmen 1925’e kadar sürdür-müştür. Anadolu’daki Rafızî ve Kızılbaş toplulukları Osmanlı yönetimine bağlamak ve bu hareketler üzerinde “yatıştırıcı” rol almak gibi bir hizmet için Bektaşilik teşvik edilmiştir. Anadolu, Rumeli ve Ortadoğu coğrafyasında pek çok tekke ve zaviyesi açılmıştır. Bu çalışmada, arşiv kaynakları ve ilgili literatür doğrultusunda 1826’ya kadar Anadolu’da varlığı tespit edilebilen Bektaşi yapıları incelenecektir.

Türk-İslam Bezeme Sanatinda Gamali Haç (Svasti̇ka) İle Çarkifelek Moti̇fleri̇ni̇n Köken Ve İkonografi̇k Anlamlari Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme

Social Sciences Studies Journal, 2017

Türk-İslam bezeme sanatında kullanan motiflerin kaynaklarına inildiğinde çok farklı ve geniş coğrafyalarda karşımıza çıkan motiflerle büyük benzerlik gösterdikleri görülmektedir. Ancak, ikonografik çözümlemeleri yapıldığında Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra bu motiflere farklı anlamlar yükledikleri ve yeni bir anlayışla değerlendirerek kullandıkları da anlaşılmaktadır. Türk-İslam bezeme repertuarında çok geniş bir kullanım alanı olan ve zengin ikonografik anlamları ile dikkat çeken gamalı haç (svastika), çarkıfelek motifleri bu bağlamda en yaygın görülen motiflerin başında gelmektedir. İnsanlığın bilinen en eski sembollerinin başında gelen ve kaynağı Paleolitik dönemlere kadar uzanan gamalı haç (svastika), çarkıfelek motifleri farklı zaman dilimlerinde, farklı coğrafyalardaki toplumların "iyiliği", "doğruluğu", "koruyucu gücü temsil etme" gibi zengin anlamlar yükleyerek kullandıkları motifler olduğu görülmektedir. Ortak kökenden geliştikleri kabul edilen gamalı haç (svastika), çarkıfelek motiflerinin kaynakları, yansımaları ve ikonografik anlamları üzerine günümüze kadar birçok araştırmalar yapılmıştır. Ancak, bu motiflerin Türk-İslam sanatı bağlamında ikonografik anlamları konusunda ayrıntılı bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bazı yayınlarda kısmen değinilen bu motiflerin Türk-İslam bezeme sanatının en yaygın motiflerinden oldukları görülmektedir. İslam öncesi Türk kültür tarihinde önemli bir yeri olan, kozmolojik anlamlarının yanı sıra dinsel ve siyasal anlamları ile ön plana çıkan bu motiflerin Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra da varlığını sürdürdüğü ve evrilerek yeni anlamlar yüklenilip kullanıldıkları görülmektedir. Bu araştırma bildirisinde gamalı haç (svastika), çarkıfelek motiflerinin kaynağı, Türk-İslam bezeme sanatındaki kullanımı ve ikonografik anlamları üzerinde ayrıntılı durularak örnekler ışığında çözümlemeye gidilmiş, tarihi çerçeve olarak da İslam sonrası Türk sanatı dönemi ele alınmıştır.