Reşat Nuri Güntekin’in “Medeni Günahlar” Hikâyesinde Türk Toplumunda Yozlaşmanın İzleri (original) (raw)

Reşat Nuri Güntekin’in Hikâyelerinde Yozlaşma

Turkish Studies - Language and Literature, 2021

Degeneration is the actions of the individual that are contrary to moral, human and spiritual values and builds themselves in that direction. Mind-body, the relationship between the individual and society and the level of consciousness of the individual play an important role in the development, measurement and form of corruption. The perception / interpretation of actions considered corruption sometimes has a universal quality and sometimes varies according to the culture, national values and social status of the individual. In his stories written between 1917 and 1930, Reşat Nuri Güntekin presents sections from the daily life of Turkish society and works with a realistic reflection of human nature, the conditions of the era, the traditions and social norms of the individual and society's perspective. It has been determined that the author included the theme of degeneration in his 42 stories. In the study, the appearance of degeneration in these stories, its reflection on the individual and society, and its psychological and sociological background are examined. While a theoretical framework about corruption is drawn in the introduction, the appearance of degeneration in the stories is examined under six subheadings. In the first title of the paper, the reflections of betrayal and trust syndrome on male-female relationships and family are emphasized. In the second heading, the aspect of commodification that destroys human and moral values and the understanding that every way is permissible for money is discussed. While the third heading deals with the abuse of the place and importance of religion and the identity of "religiosity" in society, the fourth heading is devoted to the decay in the mentality of state institutions and the lack of awareness of the duty of civil servants. The superficial and formal perception of modernization and the gap between the intelligentsia and the peasant are included in the fifth and sixth titles. In the conclusion part, the structure of degeneration is revealed based on the similarities and differences between the stories.

Reşat Nuri Güntekin Hikayelerinde Kapalı Toplum Eleştirisi

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2021

Hikâye kurgusunu mekân ve zaman öğelerinden çok kişiler ve olaylar üzerinden kuran Reşat Nuri Güntekin, aynı zamanda birer tiyatro sahnesi haline getirdiği hikâyelerin konularını da Türk toplumunun içerisindeki sosyal ortamlardan seçer. Büyük küçük meseleleri gözlemci bir yazar tavrıyla ele alıp öyküleştirir. İnsandan yola çıkıp temel toplum dinamiklerini sorgulayan yazar, öğüt vermek yerine var olan problemin sebep ve sonuçları üzerinden mesaj vermeyi tercih eder. Toplumsal olanı yalnızca bir mahalle kültürü özelinden vermeyen yazar, aynı zamanda bir toplumun sosyal, iktisadi ve siyasi meselelerine de temas eder. Bütünsel bir açıdan değerlendirdiği toplum mekanizmasının aksayan yönlerini kırıp incitmeden ince bir mizah dili altından verir. Birçok hikâyesinde, aile kavramına ve kadın erkek ilişkilerindeki sorunlara değinir. Meşru olanın değil yasak olanın tercih edilmesinin arkasında kapalı bir toplumun varlığının oluşuna işaret eder. Batıl itikatların, taassubun, cehalet gibi kavramların toplumda devam etmesi neticesinde özelde insanın genelde ise bir toplumun ahlak açısından yok olabileceğini öykülerde dile getirir. O dönem toplum insanının genelde olumsuz yönlerine temas eden yazar, hikâyeleri ile bir suç grafiği de ortaya çıkarır. Alenen işlenmekten korkulan tüm suçların gizli kapaklı yapılmaya çalışıldığı konusuna vurgu yapan yazar, geleneklerden sıyrılmış daha özgür bir toplum tahayyülünde bulunur.

Reşat Nuri̇ Günteki̇n’İn Romanlarinda (Çalikuşu, Acimak, Yeşi̇l Gece, Kan Davasi) “Eği̇ti̇mde Şi̇ddet Olgusu”Nun İdeoloji̇k İşlevleri̇

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017

Öz Reşat Nuri Güntekin, II. Meşrutiyet'ten 1950'li yıllara kadar bir zaman aralığını anlatan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Acımak ve Kan Davası romanlarında, bir Cumhuriyet aydını tavrıyla, Anadolu'nun geri kalmışlığı ve bunda etkili olan eğitimsizliği, mevcut durumun muhafazasını amaçlayan bürokrasiyi, eğitim kurumlarında var olan yozlaşmayı, insan gerçeğimizden hareket etmeyen anlayışların başarısız kalacağını, "eğitimde şiddet olgusu" çerçevesinden ortaya koymaya çalışır. Çalıkuşu'nda eski terbiye usullerinin yeni insan tipi ile çatışmasının kaçınılmaz olduğu, bürokrasinin ve meslektaşların psikolojik şiddeti doğurduğu vurgulanırken, Yeşil Gece'de Meşrutiyet'ten bu yana uygulanan eğitim politikalarının bir sonucu olarak Ali Şahin "ideolojik bir militan" portresi çizer. Eğitimde şiddet olgusunun kaynağı medrese ve medreselilerdir. Acımak'ta Zehra öğretmen, bireysel farklılıkları ve insan gerçeğimizi dikkate almadığı için, adeta bir makine gibidir. Bu kitapta da kısmen geleneksel eğitim kurumlarının şiddetle olan ilişkisine yer verilir. Kan Davası, eğitimle şakileri eğitmek ve kan davasını sona erdirmek düşünceleri üzerine kuruludur. Romanda, şiddet gören ve şiddete meyilli çocukların ancak sevgi, şefkat ve iyilikle eğitilebileceği düşüncesi çağdaş eğitim anlayışıyla önemli bir yakınlık gösterir.

"Anadolu Notları”nda Reşat Nuri Güntekin’in Çocukluğuna Dair İzler

Anadolu Notları”nda Reşat Nuri Güntekin’in Çocukluğuna Dair İzler, 2022

Cumhuriyet Dönemi’nin önde gelen roman, hikâye ve tiyatro yazarlarından Reşat Nuri Güntekin’in (1889-1956) “Anadolu Notları” adlı yapıtı; gezi yazısı, anı ve deneme türünün özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır. Eser, yazarın müfettişlik görevi sebebiyle Anadolu’ya yaptığı gezilere ilişkin notlarını kitaplaştırmasıyla oluşturulmuştur. Eser iki ciltten oluşmaktadır. Birinci cildin ilk baskısı 1936’da, ikinci cildin ilk baskısı ise 1966’da yapılır. Birinci ciltte yirmi yedi, ikinci ciltte yirmi beş olmak üzere “Anadolu Notları”nda toplamda elli iki not yer almaktadır. Eserde Anadolu’nun 1930’lu yıllardaki sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili yazarın çeşitli görüş ve izlenimleri yer almaktadır. “Anadolu Notları”ndaki temel konuları şu şekilde sıralayabiliriz: Anadolu coğrafyası ve Anadolu insanı, fakirlik, eğitim, sağlık, ulaşım, din, misafirperverlik, tiyatro, kahvehane kültürü, para. Yazarın “Anadolu Notları”nı kaleme almasında çocukluğunu Anadolu’da geçirmesinin ayrıca Milli Eğitim Bakanlığındaki müfettişlik görevi sebebiyle Anadolu’nun birçok yerine seyahatler yapmasının payı büyüktür. Bu çalışmanın giriş kısmında sırasıyla; yazarın hayatı, sanatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ardından eserin tanıtımı yapılmıştır. Son olarak da bu eserin oluşmasında yazarın çocukluğunun katkısı kısaca belirtilmiştir. Bu çalışmanın en kapsamlı kısmı olan “Anadolu Notları”nda Reşat Nuri Güntekin’in çocukluğuna dair izler” başlıklı kısımdaysa metinlerden alıntılar yapılmak suretiyle yazarın çocukluk hatıralarının, çocukluğunda dinlediği veya okuduğu hikâyelerin esere olan katkısı gösterilmiştir. Bu çalışmayla, Reşat Nuri Güntekin’in çocukluğuna dair izlerin “Anadolu Notları”na ne şekilde yansıdığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş Teması

2011

Türk Edebiyatı'nın en önemli romancılarından biri olan Reşat Nuri Güntekin, eserlerinde Osmanlı Đmparatorluğu'nun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına denk gelen savaş yılları içerisinde yaşanan gelişmeleri, roman kahramanının hayat hikâyesi içerisine yerleştirerek anlatır. Özellikle Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Mütareke Dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarındaki savaş ortamının nesilleri ve cemiyet düzenini ne hale getirdiğinden bahseden Reşat Nuri, cephede olanlardan çok cephe arkasındakilerle ilgilenir. Onun romanlarında "savaş" toplumsal değerleri yıkan, insanları birbirine düşüren acı bir felaket olmasının yanında aynı zamanda roman kahramanlarına acımayı, sevmeyi öğreten ve onları olgunlaştıran bir öğretmendir. Bu çalışmanın amacı insanlığın en acı tecrübelerinden biri olan "savaş" temasının romana yansıyan yönüyle insan ve toplum üzerindeki tesirlerini tespit etmektir.

Reşat Nuri Güntekin'in "Yaprak Dökümü" Adlı Romanında Değişmenin Sosyo-Kültürel Boyutları

2011

Türk edebiyatı bilhassa Türk romanı, Türkiye'deki sosyo-kültürel değişmelerin içeriğini, yönünü ve boyutlarını anlamada önemli sosyal verileri taşıma özelliğine sahiptir. Türkiye 'de modernleşmenin bir ürünü olarak toplumsal hayatta yer almaya başlayan Türk romanı, etkileyici, yönlendirici ve eleştirel rolüyle zamanla modernleşme sürecine de yön verme işlevini sergilemiştir. Türk edebiyatında realist bir bakış açısıyla yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarına ışık tutan, değişmeyi farklı boyut ve görünümleriyle ele alan yazarlarımızdan biri R. Nuri Güntekin 'dir. R.N. Günlekin 'in romanları Türk roman sosyolojisi açısından incelenmeye değer sosyal verileri içermektedir. Bu makalede Güntekin 'in değişmeyi toplumsal ve bireysel düzlemde nasıl ve ne şekilde ele aldığı sorunundan hareketle, "Yaprak Dökümü" adlı romanı içerik açısından analiz edilerek, nitel bir yorumlama yoluna gidilmiştir. Romanda, eleştirel bir perspektifle toplumsal sorunların birer aktarıcısı/taşıyıcısı işlevini gören karakterlerin sosyo-kültürel değişmeye direnen/kayıtsız kalan "geleneksel" tipler (Ali Rıza Bey gibi) ya da değişmeye kendini sorgulamadan kaptıran "yeni" tipler (A. R. Bey'in kızları gibi) olarak karşımıza çıktıkları ve değişme karşısındaki bireyin tavır alış biçimlerinin farklı örneklerini sergiledikleri görülmektedir.

Reşat Nuri Güntekin'in Duygusal Romanlarında Anadolu

Millî Edebiyat’ın kurucularından biri olarak kabul edilen Reşat Nuri Güntekin (1889-1956), şöhretini borçlu olduğu Çalıkuşu’nun 1922 yılında yayımlanmasının ardından kaleme aldığı kurmaca ve kurmaca dışı pek çok yapıtıyla Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunmuş bir sanatçıdır. Yazarın edebiyat kanonundaki yeri, Millî Edebiyat Hareketi’ne değin çoğu zaman göz ardı edilen Anadolu’yu yapıtlarında temel sorunsallardan biri olarak çeşitli yönleriyle ele almasıyla belirlenmiştir. Güntekin, toplumsal sorunlara eğilen bir yazar olarak Anadolu’nun geri kalmışlığına, bakımsızlığına, eğitimle ilgili sorunlara, halkın cehalet ve yoksulluğuna, adaletsizliklere dikkat çekmiş ve söz konusu sorunların giderilmesi için çözüm önerileri getirmiştir. Reşat Nuri hakkında kaleme alınan eleştiri metinleri de, çoğu zaman yazarın eserlerinin bu cephesine odaklanmış ve yazarın özellikle Acımak (1928), Yeşil Gece (1928), Miskinler Tekkesi (1946), Kavak Yelleri (1961), Kan Davası (1962) gibi, Cevdet Kudret’in yerinde ifadesiyle, “toplumsal romanlar”ını Anadolu’nun temsili bağlamında sorunsallaştırmıştır. Bu incelemede ise Güntekin’in Harabelerin Çiçeği (1918), Gizli El (1920), Çalıkuşu (1922), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Eski Hastalık (1938) ve Ateş Gecesi (1942) başlıklı, yine Cevdet Kudret’in ifadesiyle, dokuz “duygusal romanı”nda Anadolu imgesinin roman anlatıcıları tarafından nasıl kurgulandığı irdelenmiştir. Romanlardaki benmerkezci, bencil ve sürekli olarak hayran olunma ihtiyacı duyan anlatıcıların kibir, empati eksikliği gibi kişilik özelliklerinin Anadolu deneyiminin doğasını belirleyen temel unsur olduğu gözlemlenmiştir. Anadolu da, bu çerçevede bir yandan “merkez” İstanbul’un karşıtı “bir sürgün mekânı” olarak deneyimlenmekle birlikte, anlatıcıların hayran olunma ihtiyacının tatminine yönelik ilişkiler üretmeye uygun toplumsal yapılanmasıyla yer yer olumlanan “çevre” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Reşat Nuri Güntekin’in Dudaktan Kalbe Adlı Romanında Yabancılaşma İzleği

Turkish Studies - Language and Literature, 2021

The concept of alienation dates back a long way to ancient Greece. However, there have been changes in the content of the concept since then. The issue of alienation was handled in a metaphysical dimension historically from ancient times to the 18. century. Hegel was the first philosopher to address alienation both as a philosophical term and as an abstract concept. It was Karl Marx who discussed alienation in the context of concrete realities and gave the concept a social content. Today, the concept of alienation is related to a wide range of disciplines from theology to philosophy, from psychology to sociology, from economics to politics. Addressing alienation in such a wide field of study also increases the diversity of studies on alienation. The concept of alienation was examined through the alienation of Hüseyin Kenan, the hero of the novel Dudaktan Kalbe by Reşat Nuri Güntekin Alienation, which refers to a number of meanings in itself and is divided into subheadings, is evaluated from a more psycho-social perspective in this study. The first part of this study consisted of three main parts and alienation was examined etymologically. In the second part, the historical course and the content of alienation were included. In the third part, the dimensions of alienation in Hüseyin Kenan, the hero of the novel Dudaktan Kalbe were discussed. Accordingly, the alienation of Hüseyin Kenan was examined depending on the themes of “loneliness, fame and self-return” in itself. As a result of the study, assessments were made about the relationship between the concept of alienation and the novel Dudaktan Kalbe.

Reşat Nuri’nin “Recm” Adlı Hikâyesinde Zihniyet Çatışması

Erciyes Akademi, 2022

Daha geriden başlatmak mümkün olmakla birlikte Osmanlı'daki modernleşme çabalarının ve girişimlerinin milat noktası on dokuzuncu asrın ilk yarısı olarak görülür. Gerek bu dönemde gerçekleştirilen Tanzimat ve Islahat hareketleri gerekse devamında ilan edilen Birinci ve İkinci Meşrutiyet, çağı yakalamada atılan önemli adımlar olarak öne çıkar. Yürürlüğe konulan bu hamlelerin etkileri idari ve siyasi alanlarla sınırlı kalmaz. Topluma da yayılması hedeflenir. Ancak doğası gereği toplumlar yenilikleri hemen benimsemez, direnç gösterirler. Bu direnç de beraberinde çatışmaları ortaya çıkarır. Yerleşik ve kökleşen değer yargıları ile çağdaş ve filizlenmeye çalışan değer yargılarının karşılaşması ise bir tür zihniyet çatışmasını doğurur. Bu zihniyet çatışmasının türlü görünümlerine yer veren eserlerin ve bunları işleyen yazarların ise özellikle İkinci Meşrutiyet Döneminde arttığı fark edilecektir. Cumhuriyetimizin siyasi laboratuvarı olarak nitelendirilen bu dönemde edebiyat dünyasına adım atan Reşat Nuri'nin kaleme aldığı "Recm" hikâyesi de bir zihniyet çatışması etrafında kurgulanmıştır. 1919'da yayımlanan ve Reşat Nuri'nin ilk hikâye kitabı olan Recm, Gençlik ve Güzellik'te yer alan bu hikâyesinde genç ve idealist bir mektep hocasının hazin akıbeti ele alınır. Taassup ve cehaletin yol açabileceği trajik durumları işaret eden hikâyede Elmacık köyü ahalisi ile köylerine gelen genç bir İstanbullu öğretmenin değer yargıları ve yaşamı yorumlayış tarzları arasındaki karşıtlık vurgulanır. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının da temel izleklerinden birini oluşturacak bu karşıtlık ve zihniyet çatışmasının öncüllerinden biri olan Recm hikâyesinin çözümlenmesi çalışmanın temel amacıdır.