Cellular Differentiation of Human THP-1 Leukemia Cells with Phorbol-12-Myristate-13- Acetate (PMA) (original) (raw)

Investigation of Cytokine and Midkine Responses of Human THP-1 Leukemia Cells Induced by Phorbol-12-Myristate-13- Acetate (PMA) at Different Concentrations and Times

Mikrobiyoloji Bulteni, 2018

Makrofajlar doğal immün yanıtı başlatan ve patojenle ilk temasta bulunan hücre olarak kabul edilmektedir. Hem hücreler arası ilişkiler hem de enflamatuvar mediyatörlerin salınımı yoluyla doğal immün ve enflamatuvar yanıtta etkin rol oynamaktadırlar. İnsan THP-1 lösemi hücreleri, makrofajların in vitro olarak fonksiyonlarını, mekanizmalarını ve sinyal yollarını araştırmak için en yaygın olarak kullanılan hücre dizisidir. Phorbol-12-Myristate-13-Acetate (PMA) monositik hücre dizilerinde makrofaj farklılaşmasını başlatmak için yaygın olarak kullanılan uyarıcılar arasında yer almaktadır, ancak primer doku makrofajlarına kıyasla farklılaşma derecesi belirsizdir. Midkin bir sitokin ve büyüme faktörü gibi davranır, çoğalmayı, farklılaşmayı, hayatta kalmayı, adezyonu, hücrelerin migrasyonunu düzenlemekte ve organize etmektedir. Bu çalışmada, THP-1 monosit hücreleri farklı doz ve uygulama süreleri ile PMA ile uyarılarak hücrelerin makrofaja farklılaşmaları sonucunda, hücrelerden midkin, TNF-α, IL-10 ve IFN-γ salınımındaki değişikliklerin in vitro koşullarda gözlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla süspanse olarak üreyen THP-1 monosit hücreleri 10 ng/ml, 20 ng/ml, 40 ng/ml, 60 ng/ml konsantrasyonlarda PMA ile 24, 48 ve 72 saat inkübasyona bırakılmıştır. Kuyucuklardan inkübasyon süreleri sonunda toplanan süpernatanlarda midkin,

Differentiation of Human Leukemia Monocyte Cells to Macrophage-Like Cells with Phorbol- 12-Myristate-13-Acetate

Journal of Ankara University Faculty of Medicine, 2019

Objectives: In this study, it was aimed to evaluate appropriate model of application time and dosage of Phorbol-12-Myristate-13-Acetate (PMA) to get activated macrophages from monocytic cell line THP-1 cells. The differentiation of THP-1 cells into macrophages when stimulated with different dosage and application time of phorbol myristic acid (PMA) was shown morphologically and the effects on cell viability were evaluated. Materials and Methods: THP-1 cells were produced as suspension as 2x10 5 cells/mL in 6-well plates. Afterwards, THP-1 monocyte cells were treated with PMA of 10, 20, 40, 60 ng/mL concentrations and incubated for 24, 48 and 72 hours. Differentiation of suspended THP-1 cells into adherent macrophage-like cells was confirmed by tissue-culture microscope by observing cell adherence to cell culture flasks and phenotypic changes. Cell viability was determined by trypan blue staining. Results and Conclusion: The best results for phenotypic changes and cell viability for THP-1 cells were obtained with 20 ng/mL PMA at 48h incubation time and the cell viability was detected as 92.2%. The administration of 40 ng/mL PMA resulted in a significant decrease in cell count compared to 10 and 20 ng/ml PMA administration at the 48h, but no difference was observed between groups after 72h application. These findings show that the differentiation of THP-1 monocytes into macrophages needs to be optimized in order to reflect the real physiologic conditions of macrophage models used in in vitro studies. These findings suggest that THP-1 cells are well differentiated by 20 ng/mL PMA at 48h incubation.

Differentiation modifies Bach1 dependent regulation of HO-1 expression and increases sensitivity to oxidative stress in neuroblastoma cells

Free Radical Biology and Medicine, 2017

Bu çalışmanın amacı, insan kaynakları yöneticilerinin liderlik davranışları ile örgütün yaratıcı problem çözme kapasitesi ve çalışanların kariyer tatmini arasındaki ilişkilerin incelenmesi ve ampirik olarak test edilmesidir. Araştırma kapsamında ihtiyaç duyulan veriler yapılandırılmış anket yöntemiyle, Aydın ilinde faaliyet gösteren beş yıldızlı otellerde görev yapan 130 çalışandan elde edilmiştir. Yapılan faktör analizine göre liderlik tarzı için demokratik, babacan, katılımcı, dönüştürücü, otokratik ve serbest bırakıcı liderlik boyutları tespit edilmiştir. Yapılan analizlerde, liderlik tarzlarının araştırmanın bağımlı değişkenleri ile anlamlı seviyede ve pozitif yönde ilişkiler bulunduğu tespit edilmiştir. Regresyon analizi sonucunda liderlik tarzlarından demokratik liderliğin yaratıcı problem çözme kapasitesi ile ilişkisinin diğer liderlik tarzlarına göre daha kuvvetlice olduğu tespit edilirken, çalışanların kariyer tatmini düzeyini en fazla açıklayan değişkenin ise örgütün yaratıcı problem çözme kapasitesi olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırma kapsamında örgütler için oldukça önemli olan insan kaynaklarındaki liderlik davranışı ile yaratıcı problem çözme kapasitesi ve kariyer tatmini değişkenleri arasındaki ilişkileri analiz eden çalışmaların oldukça kısıtlı olduğu görülmektedir. Sözü edilen değişkenler arasındaki ilişkilerin analiz edilerek ortaya çıkarılmasının, ilgili literatürdeki bilgi birikimine önemli katkılar yapabileceği ve bundan sonraki araştırmalar için de temel oluşturacağı öngörülmektedir.

CCT137690, Inhibitor of Aurora Kinase, Can Stimulate Apoptosis in Chronic Myeloid Leukemia Cells

Stimulate Apoptosis in Chronic Myeloid Leukemia Cells ÖZET Amaç: Serin/treonin protein kinaz olan aurora kinazlar, hücrelerin uygun mitotik ilerlemeden sorumlu önemli moleküllerdir. Kanser hücrelerinde anormal olarak ifade edildikleri bilinmekte ve bu nedenle önemli bir terapötik hedefler olarak görülmektedir. CCT137690, yüksek oranda seçici özellik gösteren sentetik bir aurora kinaz inhibitörüdür. Bu çalışmada CCT137690'un KU812 hücreleri (insan kronik miyeloid lösemi-KML) üzerinde apoptotik ve antiproliferatif etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: CCT137690'ın KU812 hücrelerindeki sitotoksik etkisi, WST-8 ile belirlenmiştir. IC 50 dozunun apoptoz üzerine etkisi Annexin V-FITC Apoptosis Detection Kit I, hücre döngüsü üzerine etkisi BD Cycletes Plus DNA Reagent Kiti ile akım sitometrisinde değerlendirilmiştir. Bulgular: KU812 KML hücre hattında CCT137690'ın 48 saatlik IC50 dozu 6.24 μM olarak belirlenmiştir. CCT137690'ın 48 saatlik IC 50 dozunun apoptozu yaklaşık 7,2 kat indüklediği, G 2 /M fazında hücre döngüsünün durdurulmasına yol açtığı bulunmuştur. Sonuç: CCT137690'ın, KU812 hücrelerindeki etkinliği, aurora kinaz inhibitörlerinin KML tedavisinde potansiyel avantajlarının olabileceği görüşünü destekler niteliktedir.

Detection of MYC gene rearrangements by conventional cytogenetics and fluorescent in situ hybridization in patients with acute lymphoblastic leukemia cases

Journal of Clinical and Experimental Investigations, 2015

The aim of this study is to investigate rearrangements at the region of MYC gene by conventional cytogenetics and interphase FISH methods in patients with acute lymphoblastic leukemia (ALL). Methods: The study was carried out on bone marrow specimens of 25 ALL patients who were referred to our laboratory. Fourteen children and 11 adult ALL cases were examined. Conventional cytogenetic analysis was performed using G banding technique and fluorescence in situ hybridization technique was applied using MYC breakapart probe (Cytocell). Results: Totally, in 2 of 25 cases available metaphases were not obtained. While in 9 of 23 cases were found to have normal karyotype (39.1%), numerical chromosomal abnormalities were detected in 6 cases, structural abnormalities in 4 and both numerical and structural abnormalities were found in 4 cases.

Soluble Programme Death- Ligand 1(sPDL-1) Identify Acute Myeloid Leukemia Patients

LLM Dergi

Programlanmış hücre ölümü (PD)-1 ve programlanmış hücre ölümü ligandı (PDL-1) yolağı bağışıklık sisteminin kontrol noktası moleküllerindendir. PD1/PDL-1 yolağı; T-hücrelerinin sitokin üretimi dahil olmak üzere çoğalma, hayatta kalma ve efektör fonksiyonunu inhibe eder ve tümör hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçmasında rol oynar. Bununla birlikte, akut miyeloid lösemi (AML)'deki PD-1/PDL-1 yolağının prognostik ve terapötik potansiyeli büyük ölçüde bilinmemektedir. Hastalar ve Yöntem: Yeni tanı almış 42 AML hastasında; ELISA yöntemi kullanılarak serumda çözünebilir PDL-1 (sPDL1) düzeyleri ölçüldü. AML hastalarında; sPDL-1 için sPDL seviyesinin medyan değeri olan 0.82 ng/mL kesme değeri (cut-off) olarak belirledik. Bulgular: sPDL-1 düzeyleri ile yüksek laktat dehidrogenaz (LDH), C-reaktif protein (CRP) ve nötrofil düzeyleri arasında pozitif korelasyon saptandı. Sağkalım sonuçlarını tahmin etmek için sPDL-1 kesme (cut-off) değeri, AML hastalarında tespit edilen medyan değer 0.82 ng/mL kabul edildi. Yüksek sPDL-1 düzeylerine sahip olan AML hastalarının daha kısa genel sağkalıma sahip olduğu bulundu (6.6 ay-32.2 ay; p< 0.007). Çok değişkenli sağkalım analizinde, sPDL-1 > 0.82 ng/mL'nin üzerinde olmasının, ilk tedavi yanıtsızlığının ve kötü ECOG skorunun, daha kısa tam sağkalım için bağımsız prognostik faktörler olduğu gösterildi. Sonuç: Yüksek serum sPDL-1 düzeyine sahip hastalarda; tam sağkalımda anlamlı derecede azaldığını gösterdik. Bununla birlikte, PDL-1'in prognostik önemini açıklığa kavuşturmak için daha fazla hastayı içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.

Hematolojik Kanserlerde Moleküler Hedeflere Yönelik İlaç Tespiti

Amaç: Yakın gelecekte, kanser kemoterapisinin kişiye özel planlanmasında belki en önemli kıstası moleküler tümör biyobelirteçleri oluşturacaktır. Böyle biyobelirteçler ile tümörün hangi kemoterapötik ajana cevap vereceğinin öngörülmesiyle, hem morbidite ve mortalitede, hemde mali-yette kayda değer azalma olması beklenebilir. Gereç ve Yöntemler: Yakın zamanda tamamlanan ve sonuçları veri tabanlarına yüklü iki büyük çalışmada, içlerinde hematolojik kanserlerin de bulunduğu, çok sayıda kanser türünden geliştirilmiş hücre hatlarının birçok ilaç için hassasiyet değerleri tespit edilmiş, aynı zamanda bu hücrelerin mutasyon profilleri ve transkriptomları da tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu veriler, her hangi bir kanser türü için ilaç hassasiyet bilgisi ile genom ilişkisini tespit edilebilir kılmaktadır. Bu çalışmamızda, bu iki tür bilgiyi bulunduran veritabanından yararlanarak hematolojik kanserlerin alt gruplarının hangi ilaçlara en hassas olduğunu saptamayı hedefledik. Alt grupları hem kli...

Effect of ferulic acid on cytokine release in human leukemia monocytic cells induced with lipopolysaccharides

Ege Tıp Dergisi

Amaç: Makrofajlar doğal immün cevabı başlatan ve patojenle ilk temasta bulunan hücreler olarak kabul edilmektedir. Hem hücreler arası ilişkiler hem de inflamatuar mediyatörlerin salınımı yoluyla doğal immün ve inflamatuar yanıtta etkin rol oynamaktadırlar. İnsan THP-1 lösemi monositik hücreleri, makrofajların in vitro olarak fonksiyonlarını, mekanizmalarını ve sinyal yollarını araştırmak için en çok kullanılan hücre dizisidir. Lipopolisakkarit makrofaj farklılaşmasını başlatmak için yaygın olarak kullanılan uyarıcılar arasında yer almaktadır. Ferulik asidin, indüklenebilir nitrik oksit sentaz, kaspazlar ve siklooksijenaz (COX)-2 dahil olmak üzere proinflamatuar sitokinlerin ekspresyonunu ve/veya aktivitesini inhibe ettiği bilinmektedir. Bu çalışmada, lipopolisakkarit ile indüklenen THP-1 monosit hücrelerinde Ferulik asidin sitokin (COX-1, IL-lα, IL-1β, TNF-α, IL-6, IL-10, NF-kβ ve IFN-y) düzeyleri üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: TNF alfa seviyeleri farklı...

Hairy Cell Leukemia: A Single-Center Experience

LLM Dergi

Bu çalışmanın amacı tüylü hücreli lösemi (THL) tanılı hastaların klinik özelliklerini ve kladribin tedavisiyle uzun dönem sağkalımı geriye dönük olarak değerlendirmekti. Hastalar ve Yöntem: Mayıs 2005 tarihinden Mart 2015 tarihine kadar 29 hasta klasik THL tanısı aldı. Tüm hastaların tanısı kemik iliği aspirasyonu ve biyopsi yapılarak konuldu. Aynı zamanda tanılar akım sitometrisi ile de desteklendi. Bulgular: Yirmi üç hasta erkek ve altı hasta kadındı. Ortanca yaş 56 (43-81 arasında) idi. Başvuru anı en genel şikayet halsizlikti (n= 13). On üç hastanın tanı anında splenomegalisi mevcuttu. Tam kan sayımı ile tanı anında 12 hastanın bisitopenik ve 10 hastanın pansitopenik olduğu saptandı. Birinci basamak tedavide 28 hastaya kladribine tedavisi uygulandı. Tedavi sonrası 15 hastada tam yanıt ve sekiz hastada kısmi yanıt elde edildi. Hastaların ortalama izlem süresi 92 aydı. Toplam sağkalım %75 olarak saptandı. Sonuç: Bu küçük seri ile THL'de kaldribin tedavisinin etkinliğini yeniden gözden geçirdik. Kladribin tedavisine yanıt alınamayan hastalarımızda ileri yaş, tanı anı derin pansitopeni, düşük performans durumu ve komorbid hastalıklar tedaviye yanıtsızlıkla ilişkilendirilebilir. Uzun dönemde hayatta kalan hastaların gözlenmesi ikincil malignite gelişimini de tespit etmek amaçlı yol gösterici olacaktır.