16. YÜZYIL BATI EDEBİYATI DENEMELER’İNDE TARİH ANLATIMI: MONTAIGNE VE BACON ÖRNEKLERİ (original) (raw)

2021, Sözün Tarihi-Tarihin Sözü-Tarih ve Edebiyat Arasında Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu

“[Marcus Brutus] Vurulduğu zaman sözde: “Beni yendin, Nazaretli” (İsa), ya da: “Gözün aydın, Nazaretli,” demişmiş. Demiş olsaydı, orduda yanında bulunmuş, ölümü sırasında her yaptığını her söylediğini izlemiş olan benim tanık tarihçiler unutmazlardı bunu ve buna benzer başka uydurmaları”. (Montaigne, Denemeler, 221). “Tarih insanı bilge kılar, şiir iç-zenginliği, matematik titizlik, doğal bilimler derinlik, mantık ile söz söyleme sanatı ise tartışma yeteneği kazandırır” (Bacon, Denemeler, 136). Bu çalışmada, 16. yüzyıl Batı Edebiyatında ortaya çıkan bir tür olan “deneme” yazılarının, tarih yazımını kendi zaviyesinden nasıl inşa ettiğini Michel de Montaigne ve Francis Bacon üzerinden inceleyeceğiz. Her iki eserin de o zaman için yeni bir tür olan Deneme’nin ana konusunu tarih malzemesiyle daha estetik ve gerekçeli sunduğu görülmektedir. Burada tarihi hadiseler, bir meşruiyet aracı ve sanat malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle metnin ana konusunu vurgulamak ve okuyucuyu düşündürmek için en çok Roma ve Türk tarihinin kullanıldığı Denemeler’de Kitab-ı Mukaddes de yeterince atıf almaktadır. Zira kutsal metinler de edebiyata konu olacak yeterli tarih dokusu bulunmaktadır. Francis Bacon’a göre tarih insanı bilge kılmaktadır. Bununla birlikte buradaki tarih kavramı ile geçmişin top yekûn tecrübelerinin mi yoksa edebiyatçının kendine göre seçtiklerinin mi kastedildiği açık değildir. Bacon’ın “Türklerin bir çöküş içinde olduğu” fikri yazarın gerçekten inandığı bir iddia gibi gözükse de edebî bir zevk veya İngiliz kraliyeti için metnin içine sıkıştırılmış bir göz kırpma da olabilir. Montaigne’e bakarsak tarihî olaya tanıklık eden bir tarihçi, orada söylenmiş bütün sözleri kayda geçirmek zorundadır. Acaba gerçekten böyle mi olmuştur? Ya da tarihî olaya zaman veya mekân bakımından yakın olan kaynak ve yazar, mutlaka uzak olanlardan daha mı güvenilirdir? Tarih aktarımları ve ona dair notların, “öykü anlatımı” veya edebî tür içinde konuyu zenginleştiren/anlamlandıran “estetik işçilik” olduğu söylenebilir. Buna göre karşımıza çıkan metnin, edebî mi yoksa tarihsel bir metin mi olduğu belki de okuyucuya bırakılmıştır. Yine de yapılan işin bilimsel bir faaliyet değil sanatsal bir etkinlik olduğu, tarihsel metnin kanıttan retoriğe evrilmesiyle ortaya çıkacağı söylenebilir. İlk zamanlardan beri edebiyat, daha zengin ve alımlı olmak için tarihe; tarih de daha dinlenebilir ve dillerde yaygın bulunmak için edebiyata muhtaç olagelmiştir. Nitekim Batı’da edebiyat ve tarih İyonyalı ozan Homeros’tan beri birlikte anılmıştır. Montaigne, Sultan II. Mehmed’in Papa İkinci Pius’a Türklerin de İtalyanlar gibi Troyalıların soyundan geldiği görüşünü yazdığını aktarırken bunu bir edebiyatçı olarak nakletmiş olsa da üzerine yaptığı tarihe dair yorumlar elbette onun tarihçi kimliğine ait olacaktır. Bir edebî metin için tarihsel bilgi, nesnellikten ziyade metinde iş görme ve maksada hizmet etme özelliği ile orada yer alır. Zira yazarın ona yer verme gayesi, okuyucunun anlam dünyasını çeşitlendirmektir. Bununla birlikte tarihsel bilgiler verildikçe yazar farkında olmasa da bir tarih yazımı ve anlatımı inşa etmektedir.