18. Yüzyilda Yazilmiş Mensûr Bi̇r Hi̇kâye: “Bi̇r İçi̇m Su Bahânesi̇yle Ni̇sâr-I Cûd” (original) (raw)

18. Yüzyılda Yazılmış Mensûr Bir Hikâye: "Bir İçim Su Bahânesiyle Nisâr-ı Cûd"

Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2018

Öz: Klâsik Türk edebiyatında, nesir, bütünüyle ihmal edilmemiş olmakla birlikte, şiirin daima gerisinde kalmış ve onun gölgesinde ilerlemiştir. Bu nedenledir ki klâsik nesir, gerek dil ve üslûp gerekse muhteva ve sanat yönüyle çoğu zaman şiirin etkisi altında kalarak ona yaklaşma çabası içinde olmuştur. Bu da süslü nesir yazmanın daha fazla tercih edilmesini beraberinde getirmiştir. Bu makalede, Halepli Edîb’in süslü nesirle yazdığı bir kısa hikâye ele alınmaktadır. Daha önce başka yerde yayımlanmamış olan bu kısa hikâye, Halepli Edîb Dîvânı’nın üç farklı yazma nüshasında yer almaktadır. Makalemizde, bu farklı nüshalardaki metinler birbiriyle karşılaştırılarak “tenkitli metin” oluşturuldu; nüshalar arasında görülen kimi farklar ise aparatta gösterildi. Ayrıca hikâye üzerine detaylı bir inceleme yapıldı. Burada eserin metin kompozisyonu, hikâyenin yapısı ve yazarın üslûbu detaylı olarak incelendi. Süslü nesrin en önemli unsurlarından biri olan seciler metinden tespit edilerek tablo hâlinde gösterildi. Hikâye, didaktik özellikte olup, yardımseverliği nedeniyle bir süre sonra borçlanmak durumunda kalan ve borçlarını ödeyemeyince de hapse atılan bir adamın varlıklı ve hayırsever başka bir adam tarafından borçları ödenerek hapisten kurtarılmasını konu almaktadır. 18. yüzyıl süslü nesir örnekleri arasında yer alan söz konusu kısa hikâye metninde, Arapça ve Farsça kelimelerin ve birbiriyle secili zincirleme terkiplerin çok fazla kullanılmasıyla anlaşılmaktan uzaklaşıp külfetli nitelik kazanan bir nesir dili kullanılmıştır.

15. Yüzyilda Yazilmiş Mensur Bi̇r Akâi̇d-Nâme Örneği̇: Yėgen Mahmûd’Un Envâru’L-Kulûb’Ü

Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017

Şeyh Bedreddin’in (ol.1420) muritlerinden olan Y ė gen Mahmud tarafindan 15. yuzyilda yazilan Envâru’l-Kulub, Islamin temel esaslarini anlatan mensur bir akâid-nâmedir. Eser; “Allah, Kur'ân-i Kerim, huruf-i mukatta’ât, Hz. Muhammed, iman, namaz, zikir, akil, nefis ve vesile” olmak uzere on bâbdan olusur. Her bâb, yazar tarafindan ilgili ayetlerin tefsiri yapilarak aciklanmistir. Harekeli nesihle 187 varak, 15 satirdan olusan eserin yazari Y ė gen Mahmud hakkinda kaynaklarda bir bilgiye rastlanilmamistir. Ayni sekilde eserin telif/istinsah tarihi hakkinda da bir bilgi yoktur. Kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanilmamissa da yazarin seyhinin Şeyh Bedreddin (ol.1420) olmasindan hareketle eserin 15. yuzyilda yazildigini soylemek mumkundur. Eser, 14-15. yuzyillarin dini ve siyasi yonuyle one cikan sahsiyetlerinden Şeyh Bedreddin’in muritlerinden biri tarafindan kaleme alinmasi ve iceriginde temel dini konulara yer verilmesi bakimindan onemlidir. Envâru’l-Kulub, harekeli bir Eski...

18.YÜZYILDA BİR OSMANLI ŞEHRİNİN DOĞUŞU VE TARİHİ GELİŞİMİ: NEVŞEHİR

ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL), 2020

Orta Anadolu'da Kapadokya bölgesinin merkezinde olan Nevşehir, bölgenin ilk ikame edilen yerleri içindedir. İlk kuruluşunda adı Nissa olarak adlandırılsa da bu bilgi kesin değildir. Ancak Nevşehir'in etrafında ilk çağlardan itibaren iskân edilen alanlar bölgenin geçmişi hakkında ışık tutmakta, yerleşime açık olduğunu göstermektedir. Daha sonra Roma ve Bizans İmparatorlukları döneminde geçiş bölgesi ve savaş alanı olarak kullanılan bölge akabinde İslam orduları ile beraber savaş alanı haricinde ticaret güzergâhı olarak da önem kazanmıştır. Nitekim Nevşehir 18. Yüzyıla gelene kadar köy olarak kalmış, kaderi Damat İbrahim Paşa ile değişmiştir.

Safâyî Tezki̇resi̇ Özeli̇nde 18. Yüzyil Edebi̇yat Cami̇asinda Mi̇zahî Ortam

turkishstudies.net

Yazıldığı veya ele aldığı dönem hakkında önemli bilgiler veren tezkireler, şâirlerin kişisel bilgileri, şâirlik kudreti ve şiirlerinden örnekleri günümüze taşımanın yanı sıra o devrin sanat ve edebiyat ortamı hakkında ilginç ayrıntıları da içerir. Bu çalışmada Safâyî Tezkiresi esas alınarak XVIII. Yüzyıl edebiyat dünyasının mizahî yönü; sosyal görünüm, eğlence hayatı, gelenek ve görenekler ile şâirlerin şiir kudreti, mahlas seçimi ve fiziksel özellikleri açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Türk Di̇li̇nde Yazilmiş Mensur Mi̇hr Ü Mâh Hi̇kâyesi̇

International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2015

Türk ve Fars edebiyatlarında, manzum veya mensur olarak kaleme alınan hikâyelerden biri de Mihr ü Mâh anlatılarıdır. Hikâyenin her iki medeniyette de ilk örnekleri, 16. yüzyılda verilmiştir. Klâsik Türk Edebiyatı şairlerinden Âlî, Kıyâsî, Zarîfî ve Cebrî'ye ait dört Mihr ü Mâh anlatısı üzerinde bilimsel çalışmalar mevcuttur. Necâtî, Hamîdî ve Azmi-zâde Haletî'nin de Mihr ü Mâh isimli eserlerinin olduğu, kaynaklarda verilen bilgiler arasındadır. Fars dilinde yazılmış ve sadece bir nüshası olan mensur Mihr ü Mâh anlatısı da Türkçe özetiyle birlikte ilim âlemine tanıtılmıştır. Mensur Mihr ü Mâh anlatılarından birisi de Batı Türkçesi ile kaleme alınmıştır. "Kitab-ı Mihr Mâh" başlıklı Azerbaycan Türkçesi dil özelliklerini gösteren metin, anlatım tekniği açısından da "halk anlatısı" olarak değerlendirilebilir. Bu makalede, "Kitâb-ı Mihr Mâh" adıyla M. 1770/H.1183 yılında yazıya aktarılmış söz konusu anlatı tanıtıldıktan sonra hikâyenin içeriği hakkında bilgiler sunulacaktır.

18.ASIR OSMANLI DÜŞÜNCESİNDE BİR İBN SÎNÂ ŞÂRİHİ: EBÛ SAÎD HÂDİMÎ VE İHLÂS SÛRESİ HÂŞİYESİ

Öz İhlâs sûresi, Allah'ın varlığını ve birliğini konu edinen yegâne sûre olma niteliğini taşımaktadır. Kısa ancak anlam acısından çok derin manaları içeren bu sûreye dair farklı türden birçok tefsir yazılmıştır. Yazılan bu farklı türdeki tefsirlerden biri de İbn Sînâ'ya aittir. O, yazdığı bu kısa tefsiriyle din ile felsefeyi uzlaştırma çabasının so-mut bir örneğini sunmakla beraber kendisinden sonra İhlâs sûresinin felsefi olarak yorumlanması geleneğinin de başlatıcısı olmuştur. İbn Sînâ'nın varlık ve birlik anla-yışını yansıtan bu tefsirine tarihi süreç içerisinde farklı kişiler tarafından birçok şerh ve hâşiye yazılmıştır. Bu makalede Ebû Saîd Hâdimî'nin (ö. 1762) İbn Sînâ'nın İhlâs sûresi tefsirine yazdığı hâşiye incelenecektir. Hâdimî, aynı zamanda Osmanlı'da selefi düşünceye yakın olan isimlerden Birgivî'nin şârihidir. Hâdimî'nin bu hâşiyesi temel alınarak aynı zamanda İbn Sînâ'nın varlık, yaratma ve birlik anlayışlarına da değinile-cektir. Hâdimî bu hâşiyesini felsefî düşüncenin göz ardı edildiği bir dönemde yazmış-tır. Bu aynı zamanda Hâdimî'nin felsefi düşünceye verdiği önemi göstermektedir. Bu hâşiye ile Hâdimî'nin varlık, birlik ve yaratma meselesinde İbn Sînâ merkezli felsefî bir düşünceye sahip olduğu görülmektedir. Abstract A Commentator on Avicenna in Ottoman Thought in 18th Century: Abu Saîd KHâdimî and His Hashiya of the Surah Ikhlas The Surah Ikhlas bears the characteristic of being the only surah that deals with the existence and unity of Allah. Many commentaries (tafāsir) of differing types have been written on this short but deeply meaningful surah. Avicenna wrote a short tafsir offering a concrete example of efforts to reconcile religion and philosophy. At the same time, with this tafsir he has been the initiator of a tradition of philosophical interpretation of the Surah Ikhlas. Many full commentaries (suruh) and marginal note ♣