Ortaçağ'Dan Günümüze İslam Felsefesi̇ Ve Kavramlarina İli̇şki̇n Sorgulamalar (original) (raw)
Related papers
Felsefi Düşün- Ortaçağ ve Rönesans Felsefesi
Felsefi Düşün , 2018
Bu Sayının Danışma ve Hakem Kurulu / Board of Advisors and Referees GELECEK SAYILAR Felsefi Düşün Sayı: 11 / Fichte ve Alman İdealizmi Felsefe tarihine 'Alman İdealizmi' olarak geçen, Fichte'nin, Schelling'in ve Schleiermacher'in metinleriyle on sekizinci yüzyılın sonlarından on dokuzuncu yüzyılın başına kadar geçen sürede oluşan düşünsel akım, başta Kant olmak üzere kendisinden önceki felsefe tarihinin yeniden, farklı bir perspektiften ele alınmasını sağlamış, Hegel'in ve başka pek çok filozofun sistemi üzerinde de önemli etkisi olmuştur. Merkezinde Fichte'nin yer aldığı Alman İdealizmi'nin dosya konusu olarak seçildiği bu sayı, söz konusu akımı ontoloji, siyaset felsefesi, estetik gibi disiplinler açısından incelerken başka filozoflarla yapılacak karşılaştırmalı çalışmalara da yer verecektir.
Ortaçağ İslâm Felsefesi ve Çağdaş Batı Felsefesi Analizinden Hareketle YENİDEN İBN SÎNÂ
Ortaçağ İslâm Felsefesi ve Çağdaş Batı Felsefesi Analizinden Hareketle YENİDEN İBN SÎNÂ, 2023
Bu kitapta felsefe, filozof, İslam felsefesi ve modern Batı felsefesi kavramları yeniden tanımlanmakta; filozofluk mesleği tarihi, toplumsal, ekonomik ve bilgi koşullarına göre sistemci, yorumcu ve eleştirmen filozoflar açısından yeniden sınıflanmakta; felsefe için evrensel bir tarihin mümkün olabileceği bir zemin varsayılarak buradan hareketle İbn Sînâ felsefesinin Amerikan pragmatizmi ve Fransız postmodernizmi açısından anlamlandırılmasına çalışılmaktadır. Böylece modern ve çağdaş Batı Avrupa ve Kuzey Amerika felsefelerinden hareketle İbn Sînâ anaakım felsefe açısından değerlendirilmiş olmaktadır. Bu kitabın amacı İslam felsefesi ve Müslüman filozofları antropolojik, filolojik ve teolojik bağlamlardan kurtararak felsefe tarihinin içerisine eklemleyebilmektedir.
Ortaçağ İslam Dünyasinda Bi̇li̇m Ve Geli̇şmesi̇
2009
Bilim insanligin ortak mirasidir. Bu mirasa katkida bulunanlar bilime ve bilim adamlarina deger verenlerdir. Ortacagda, Islam Dunyasinda bilim adamlari en saygin kisiler iken, dunyanin kalan kisminda koyu bir cehalet hukum surmekteydi. Muslumanlar farkli irk ve inanctan bilim adamlarini kendi ulkelerine davet etmis ve boylece bilimin gelismesine katkida bulunmuslardir. Onlar Iskenderiye, Edesa, Cundisapur ve Suriye’den davet ettikleri bilim adamlarinin bilgisinden yararlandilar. Bu, insanligin ortak degeri olan bilimin gelismesi icin onemli bir etkendi. Tarih, Bagdat’tan Endulus’e, Ibn Sina, Biruni, Ibn Miskeveyh ve Cabir b. Hayan gibi bilim tarihine damga vuran buyuk bilim adamlarinin yetistigine sahit oldu. Bu bilim adamlari, tiptan farmakolojiye, astronomiden kimyaya bugunku modern bilimsel teorilerin onculugunu yapmislardir
Ortaçağ Felsefesi (2021 Bahar): Mısır'dan İran'a, Endülüs'ten Roma'ya Ortaçağ'da Felsefe
Ortaçağ, bin yılı aşkın uzun dönemi boyunca bizi pek çok kaynaktan besler: Stoacılık ve Helenistik dönemden arta kalanlar, Hıristiyanlığın doğuşu ve İskenderiye’de yükselen bir Yeniplatonculuk, Platon ve Aristoteles felsefesinin uzlaşı yolları, İslam’ın ortaya çıkışı, felsefe ve mantığın İslam okullarınca sahiplenilmesi, Bağdat’tan Horasan’a, Belh’ten Endülüs’e fikir alışverişleri, İslam kelamının Hıristiyan kelamında karşılık bulması, din ve felsefe savaşları ve her dönemde mevcut arabulucular, İslam dünyasından Batı’ya eser tercümeleri, hiç bitmek bilmeyen bir ilim peşinde koşma güdüsü. Bu haliyle Ortaçağ, karanlık olmaktan çok öte, zaten aydınlık ve aydınlatıcı bir fikir bolluğuna ve çeşitliliğine sahiptir. Bu dersin yegane amacı da, mevzubahis çeşitliliğe elimizden geldiğince temas etmek, bilhassa filozofların kendi metinleri eşliğinde, farklı coğrafyalara, farklı fikirlere, farklı isimlere değinmek olacaktır.
Tektanrılı dinlere mensup düşünürler, eski Yunan felsefesiyle karşılaşınca, ona yönelik birbirinden farklı tutumlar geliştirmişlerdir. Kimileri, onu putperestlik döneminin bilgeliği olarak görmüş, putperest unsurlar taşıdığı ve yabancı kökenli olduğu ve dinle çeliştiği gerekçesiyle reddetmiş; kimileri, içinde kısmi hakikatler barındırsa da, ona ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini ileri sürmüş; kimileri ise, dinle felsefenin, farklı köklere ve yaklaşımlara sahip olsa da, felsefenin dinle çelişmediği, onunla büyük ölçüde uzlaştığı tezini benimseyip işlemiştir. Özellikle dinle felsefenin çelişmediği ve hatta uzlaştığı savını benimseyen kimi düşünüler, felsefeyle dini farklı kaynağa bağlamanın gerekmediğini, ikisinin de tanrısal bir temelinin olduğunu gösterilebileceğini düşünmüşler, bu konuda önemli mesai harcamışlardır. Bu düşünürlere göre, felsefe de tıpkı din gibi ilahi bir kaynaktan köken almaktadır; kökensel ortaklıkları bulunmaktadır. Daha doğru bir deyişle, dinsel düşünce tarihsel olarak felsefi düşünceyi öncelediği için, filozofların bu kaynaktan beslendiğini ileri sürmüşlerdir. Aslında felsefeyi tanrısal kökene bağlayan yaklaşımın ilk izleri, Pythagoras ve Sokrates-Platon geleneğinde mevcuttur ve bu gelenek felsefenin tanrıların bir armağanı olduğuna inanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, felsefeyi tanrıların armağanı olarak gören bu anlayış, bir tek tanrılı din olarak felsefeyle karşılaşan İskenderiye Yahudi düşüncesinde köklü bir etki bırakmış, Yunan filozofları ile Hz. Musa'nın öğretisi arasında bağ kurulmuş, bu anlayış ardından Hıristiyan kilise babalarında gelişimini sürdürmüştür. Aynı anlayışın, Yunan filozoflarıyla Davud, Lokman, İdris gibi peygamberlerle bağ kurma yoluyla İslam düşüncesi içerisinde de bir karşılık bulduğu görülmektedir. İşte bu makale, İskenderiye Yahudi felsefesindeki kökleri ışında, felsefeyi tanrısal kökene bağlayan anlayışın, Hıristiyan ve İslam ortaçağındaki gelişimini izlemeyi ve bir değerlendirmesini yapmayı amaçlamaktadır. Anahtar Sözcükler: Felsefe, Yunan felsefesi, ortaçağ felsefesi, Hıristiyan felsefesi, İslam felsefesi, İskenderiye Yahudi felsefesi, felsefenin kökeni.
Orta Çağ İslam Düşüncesi̇ Tari̇hi̇nde Zaman Kavramina Bakiş
Milli Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Zaman geniş bir anlayışıdır, fizik, sosyoloji, ekonomi ve diğer bilimlerde farklı bakımdan yaklaşmışlar. Tüm tarihi dönemlerde bu kavram büyük değer taşımıştır. Zaman sürenin, iş ve hareketin geçdiği aşamanı ifade eder. Ku'ran-ı Kerim'de zaman kavramı saat, gün, ay, yıl gibi gösterilmiştir. Ortaçağ'da İslâm düşüncesi tarihinde dünyanın, evrenin yaratılışı hakkında meseleleri araştırarken zaman kavramına dikkat etmişler, zaman varlıkla birge araştırma konusudur. Doğu peripatetizminin ilk büyük temsilcisi, Mu'tezile mezhebine mensup Ebu Yusuf Yakub el-Kindî (800-873), Eşârilik mezhebinin kurucusu Ebu Hasan Eşâri (873-935), Basra'da X. yüzyılda ortaya çıkmış İhvân-ı Safâ felsefi cemiyetinin temsilcileri, Doğu peripatetikleri (meşşaileri) ve başka düşünürler zaman kavramını kendilerine özgü açılardan değerlendirmişler. Böylece, Ortaçağ'da İslâm düşüncesi tarihinde bilim adamları ve filozoflar zaman kavramına ait oldukları doktrinlere göre farklı bir bakış açısından yaklaşmışlar.