"Adnan Demircan, Dört Halife Üç Cinayet Kitap İncelemesi, İstanbul: Beyan Yayınları, 1. Basım, 2021" (Kitap Kritiği), Mutaala (Karabük Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi), 2022, cilt: 2, sayı:1, ss.116-119 (original) (raw)

Kitap Değerlendirme: Dört Halifeyi Farklı Okumak 3, Hz. Osman, Mehmet Azimli, Ankara: Ankara Okulu Yayınları 2013.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 55 (2014/1), 151-169.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra Hulefâ-i Râşidîn olarak isimlendirilen dönem birçok açıdan önem taşımaktadır. Her ne kadar dört halifenin kendi dönemlerindeki gelişmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde hepsi farklı cihetlerden öne çıksa da Hz. Us m n dönemi bunların içinde ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü bu dönemde yaşanan hadiseler ve sonrasında Hz. Us m n'ın öldürülmesi İslam toplumunun şekillenmesinde nispeten daha etkili olmuş ve hatta bazı alanlardaki tesirleri günümüze kadar gelmiştir. Dolayısıyla bu süreçte yaşanan olaylarla ilgili rivayetlerin dikkatli bir şekilde incelenmesi hem bu dönemin hem de İslam tarihinin sonraki dönemlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Mehmet Azimli de Dört Halifeyi Farklı Okumak üst başlıklı serinin üçüncü kitabında Hz. Us m n dönemini ve bu dönemdeki hadiseleri incelemeyi hedeflemektedir. Konu itibariyle Türkçe literatürde benzer birçok çalışma olmasına rağmen "Hz. Peygamber'in ashabının gerçek hayatlarını öğrenmek ve ibret almak üzere [bir] okuma yapacağını" (ss.9-10) ve "uydurma rivayetler çerçevesinde geliştirilen övgücü anlayışa prim vermeyeceğini" (s.10) söyleyen Azimli'nin kitabının bu dönemdeki hadiseleri anlama ve yorumlama bakımından söz konusu çalışmalar içinde ilk örnek olduğu söylenebilir. Bu yazıda müellifin kitapta dile getirdiği bazı hususlarla ilgili değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır.

KEMALPAŞAZÂDE (İBN KEMAL), Tevârih-i Âl-i Osman: III. Defter, hazırlayan: Abdullah Satun, Çamlıca Basım Yayın: 171, 1. bs., İstanbul 2014. [Kitap Tanıtımı]

Belleten, 2019

Üç Osmanlı padişahı (Bâyezid II, Yavuz, Kanunî) devrine denk gelen askerî-siyasî bir hayatı bulunan İbn Kemâl, tarihçiler arasında daha çok Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı on ciltlik eseriyle tanınır. Osmanlı tarihi alanında klasik bir eser (kronik) olan Tevârîh-i Âl-i Osmân'ın dağınık bir biçimde altı cildi Türk Tarih Kurumu tarafından basılmıştır. Kurum, eserin ilk cildini ayrıca tıpkıbasım olarak da yayımlamıştır. Bu cildin uzun yıllardır mevcudu tükenmiş bulunmaktadır. Çamlıca Basım Yayın tarafından hazırlatılan III. Defter, Tevârih-i Âl-i Osman'ın bugüne kadar Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlatılmamış ciltlerinden biridir. TTK, eserin neşrine VII. Defter'in tıpkıbasımıyla1 başlamış (1954), peşinden aynı cildin tenkitli transkripsiyonunu2 basmış (1957), daha sonra ise sırasıyla I. Defter (1970), II. Defter (1983)3 , X. Defter (1996)4 , VIII. Defter (1997)5 ve IV. Defter'i (2000)6 yayımlamıştır. V. Defter'e ait nüshalar hiçbir kütüphanede yoktur (kayıptır) ve bu ...

Ş. Tufan Buzpınar, "Hicaz'da Bir Suikastın Arkaplanı: Şerif Hüseyin, Afganlar ve İngilizler (1877-1880)", S. 75 (2021/3), s. 223-249.

Bu makale, Şerif Hüseyin Paşa’nın Temmuz 1877-Mart 1880 tarihleri arasında devam eden Mekke Emirliği döneminde meydana gelen bazı gelişmeleri ele almaktadır. Makale, Hicaz vilayetinin kendine has idari yapısı ve Mekke Emirliği ile ilgili giriş mahiyetinde bilgiler aktardıktan sonra Hüseyin Paşa’nın devlet hizmetindeki tecrübesi, emirliğe atanma süreci ve kendi döneminde Hicaz’da gelişen siyasi faaliyetlere odaklanmaktadır. 1879’un ilk çeyreğine kadar Osmanlı hükümeti çizgisinde bir yönetim anlayışı sergileyen, vali ve Medine muhafızı ile uyumlu çalışan Şerif Hüseyin Paşa’nın giderek yeni bir arayışa girmesi ve bu çerçevede İngiltere ile gizli diyalog kurması, dönemin öne çıkan ve hakkında literatür oluşmamış gelişmelerindendir. İngiliz-Afgan gerginliği bahanesi üzerinden Cidde konsolosluğu aracılığıyla İngiltere ile kurulan gizli iletişimin safhaları, amacı ve İngiliz hariciyesindeki süreçleri dönemin bağlamı içerisinde anlatılmaya çalışılmaktadır. Ardından Şerif Hüseyin’in Afganistan’a heyet gönderme projesi ele alınmakta, neden böyle bir girişimde bulunduğu ve bunun getirileri üzerinde durulmaktadır. İngiltere lehine girişimlerde bulunmak ve Afgan Müslümanlarının İngilizlerle dostane ilişki kurmasını temin etmek amacıyla kararlaştırılan heyetle ilgili gelişmeler İngiliz arşivleri imkanlarıyla aydınlatılmaktadır. Son olarak, Şerif Hüseyin Paşa’nın heyetle ilgili nihai hazırlıkları tamamlamak üzere Cidde’ye girişi sırasında bir Afgan tarafından suikasta uğrayarak hayatını kaybetmesi, yakalanan katilin sorgulanma ve idam süreçlerinin açıklanmasının ardından suikastla ilgili spekülasyonlar aktarılmaktadır.

Metin EKİCİ, Dede Korkut Kitabı, Türkistan/Türkmen Sahra Nüshası, Soylamalar ve 13. Boy, Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi, Orijinal Metin (Tıpkıbasım)-Transkripsiyon-Aktarma. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2019, ISBN: 978-605-155-808-0, 224 sayfa

Milli Folklor, cilt.16, sa.123, ss.205-209, 2019

Ahmet Sarı, Edebiyat ve Suç: Felaketin Kapısını Dört Defa Çalmak, İstanbul: Ketebe Yayınları, 2018, 182 s

Journal of Humanity and Society (İnsan & Toplum Dergisi), 2020

dört önemli ve meşhur kahramanı üzerinden edebiyat ve suç ilişkisini çok yönlü bir şekilde masaya yatırıyor. Bu dört kahraman, Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi'sinden Santiago Nasar, Albert Camus'ün Yabancı'sından Mersault, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sından Raskolnikov ve Franz Kafka'nın Dönüşüm'ünden Gregor Samsa. Her bir kahraman için ayrı birer bölüm tahsis edilen kitap, bu kahramanların muhtemel suçlarının ve suçluluk hâllerinin kökensel, bireysel, toplumsal ve teolojik nedenleri üzerine bir tefekkür denemesi. Yayınevi, eseri, "kuram" serisinde yayımlamış. Bunun aslında esere bir haksızlık olduğu, Sarı'nın metninin daha ziyade bir deneme kitabı olarak telakki edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Edebiyat ve Suç'u temel olarak yakın okumanın ve izlenimci bir düşünme akışının kotardığı görülüyor. Sarı, dört romanın olay akışını, suç temasını merkeze alıp yeniden hikâye ederek okura aktarıyor. Bunu yaparken yazarın oldukça serbest hatta bazen kişisel bir okuma yaptığını söyleyebiliriz. Bir okur olarak izlenimlerini, sevgilerini, kızgınlıklarını ve tercihlerini ifade etmekten kaçınmıyor yeri geldiğinde edebiyat eleştirisinde çokça kaçınılan bir tavır olsa da metin içerikleriyle yazarların hayatları arasında ilişki kurmaktan geri durmuyor. Kanımca bu genel olarak oldukça meşru bir tercih, edebiyat üzerine böyle bir düşünme yolu tutturulabilir ama bunun "kuram" olduğu söylenemez. Öte yandan kitaptaki yorumlama süreci genel olarak bu eserler üzerine üretilmiş literatüre hiç bağlanmadan ya da çok az bağlanarak yürütülüyor. Yazarın bu Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi.