İşârî Tefsirlerde Hz. Nuh (original) (raw)
Related papers
Hazrat Noah and his ship are described with various imageries in ishari comments. People like Noah and those who deny it will always be. Because the prophets are the captains of the Islamic ship that leads to salvation and their ships are sharia. Salvation is obtained by being on the ship of sharia. The successors of the Prophets are the murshids. Just like prophets, Murshids are guides who call people to goodness, beauty, salvation, and the favor of God. Because every kind of being other than God that mankind has trusted and relied on has surrounded the mankind like a flood and has taken his liberty. True liberty can only be possible by being attached to God, trusting in Him and sheltering in Him. As a result, according to sufis, the mankind who were created with the most beautiful form can wake up from the sleep of heedlessness and return to the God by following the Qur'an and Sunnah and being under the guidance of a perfect murshid.
İşârî Tefsirlerde İsrâ ve Mi‘rac
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gidişini, oradan da semaya yükselişini ve Allah’ın huzuruna varışını ifade eden isrâ ve mi‘rac hadisesi, sahih kabul edilen görüşe göre hicretten bir yıl sonra meydana gelmiştir. İsrâ ve mi‘rac hadisesinden doğrudan bahseden âyetler ile ona işaret ettiği düşünülen âyetler, rivâyet ve dirâyet tefsirlerinde çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Tefsir literatüründe nasları yorumlamada farklı bir metot geliştiren sûfîlerin işârî tefsirlerde konuya yaklaşımı ise farklı bir perspektif çizmektedir. Merkezinde seyrüsülûk olan bu yorum metodunda sûfînin sülûk ederek elde ettiği hal ve makamların kişide farklı ve yeni anlam araçları ortaya çıkardığı düşünülür. Bu makalede işârî tefsirler bağlamında isrâ ve mi‘rac olayının anlatıldığı âyetler hakkında sûfî müfessirlerin yaklaşımı ele alınacaktır. Konunun sûfî düşüncedeki yansımalarını görmek için öncelikle tasavvuf klasiklerinde meseleye nasıl yaklaşıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece tasavvuf klasiklerindeki mi‘rac algısının sûfî tefsirlere ne ölçüde yansıdığını görmek mümkün olacaktır. Makalede işârî yoruma yoğunlaşıldığından rivâyet ve dîrâyet tefsirleri kapsam dışı bırakılmıştır. Burada daha çok tasavvuf klasiklerinden ve önde gelen işârî tefsirlerden hareketle sûfîlerin görüşleri belirlenmeye çalışılacaktır. Mi‘racı, Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmenin ötesinde Hakk’a vuslatta takip edilmesi gereken mânevî bir merhale olarak değerlendiren sûfîler, tasavvuf klasiklerinde isrâ ve mi‘rac mûcizesini; ubûdiyyet, yakîn, cem’, fenâ, sahv, mükâşefe, müşâhede ve tecellî gibi sûfîlere özgü kavramlar ile izah etmişlerdir. Bu çerçevede mi‘rac olayı ile seyrüsülûk arasında benzerlikler kurmuşlar; Hz. Peygamber’i takip ederek haller ve makamlar elde etmeyi bir nevi mi‘rac olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘racından ayrı olarak sülûk ile kendilerinin de mi‘raclarının olabileceğini iddia etmişler, bununla birlikte nebînin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında fark olduğunu belirtmişlerdir. İsrâ ve mi‘racı tasavvufî motiflerle bağlantılı bir şekilde ele alan sûfîler, kendi yaşadıkları mi‘rac tecrübelerinden de bahsetmişlerdir. Nebîlerin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında benzerliklerin bulunduğunu ileri sürmekle birlikte mâhiyet ve bağlayıcılık açısından farklılıklarına da dikkat çekmişlerdir. İsrâ olayından bahseden âyeti tasavvufî motifler ekseninde ele alan sûfî müfessirler, Necm sûresi 1-18. âyetleri de isrâ ve mi‘rac olayı bağlamında incelemişlerdir. İsrâ sûresinde temas edilip detay verilmeyen âyetlerin/delillerin neler olduğu, Necm sûresinde ifade edilen Hz. Peygamber’in müşâhede ettiği olağanüstülüklerden hareketle açıklanmıştır. Sûfî müfessirler İsrâ sûresi birinci âyette Hz. Peygamber’den “kulunu/abdihî” şeklinde kapalı bir şekilde bahsedilmesinden çeşitli tasavvufî anlamlar çıkarmışlardır. Hz. Peygamber’in, Allah’ın büyük âyetlerinden bir kısmını gördüğünden bahseden Necm sûresi 18. Âyetini, mi‘racda gerçekleşen bir olay olarak ele alırlar. Sûrenin ilk âyetindeki “necm/yıldız” kelimesinden ve onun batmasından Hz. Muhammed’e, kalb, kurb, ilham, ledünnî ilim ve rabbanî vâridatlara dair işaretler sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘rac’da fenâ ve bekâ ile marifete ererek bu âleme dönüş yaptığına dair çıkarımda bulunmuşlardır. Sûfîler âyette yıldızın batmasına yapılan yeminden, yıldızı Hz. Peygamber kabul edip mi‘racdan dönüşüne işaret saymışlar ve bu durumu âriflerin ledünnî ilimlere mazhar olmaları ile irtibatlandırmışlardır. Necm sûresi 9. Âyetteki “kābe kavseyn ev ednâ (iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu.)” ifadesindeki “kābe kavseyn” ve “ev ednâ” ifadeleri de sûfîler tarafından birer makam olarak yorumlanmıştır. Sûfîler “Kābe kavseyn ev ednâ” ifadesini bir taraftan tasavvufî bir kavrama dönüştürürken, diğer taraftan bir beşerin yaşayabileceği en üst manevî tecrübeyi ifade etmek için kullanmışlardır. Aslında sûfi müfessirler, sadece Hz. Peygamber’in tecrübe etmiş olduğu mi‘rac olayının mahiyetinin ondan başka hiçbir kimse tarafından gerçek anlamda anlaşılamayacağının farkındadırlar. Ancak mi‘rac olayı bağlamında Necm sûresinin âyetlerine getirdikleri yorumlar ile Hz. Peygamber’in yaşadığı bu özel tecrübeyi kendi tecrübelerine kıyasla anlamaya çalışmışlardır. Sûfîler Necm sûresi 14. Âyette zikredilen “sidretü’l-müntehâ” ifadesinden de Hz. Peygamber’in nûru ve ilimlerin nihayeti bağlamında işaretler çıkarmıştır. Bu yorum tasavvuf düşüncesinde merkezi bir yere sahip olan nûr-ı Muhammedî düşüncesinin bir yansımasıdır. Mi‘racda Hz. Peygamber’in Allah’ın huzurunda bulunmasını ayrıntılı bir şekilde ele alan sûfîler, Necm sûresindeki âyetler bağlamında olayın mahiyetini izaha yönelik açıklamalar yapmışlardır.
Kur'an İlimlerine Ait Bir Kavram Olarak Neshin İşârî Yorumu
Kavramlar ve Kuramlar: Din Bilimleri, 2020
Lafızların sözlük anlamını bilmek onun kastettiği anlamı ortaya çıkarmaya yetmeyebilir. Bununla birlikte lafızların içinde doğduğu ortamı ve ait olduğu kültür dünyasını da bilmek ve anlamak gerekir. Dini, sosyal, siyâsî ve kültürel şartlar bazen kelimelere çok farklı anlamların yüklenmesini sağlayabilir. Bu nedenle tarih boyunca bazı kelime ve kavramların çok farklı anlamlara büründüğü tespit edilmiştir. İnsanın maddi ve manevi hayatı olduğu gibi canlı bir organizma gibi görülen kelimelerin de zâhir ve bâtın anlamları olabilmektedir. Sosyo-kültürel şartlar bazen bir kelimenin zâhir manasının ön plana çıkmasını sağlarken bazen de aynı kelimeye bâtınî bir mâna yüklenebilir. Kuşkusuz bu yüklemeler dini, sosyal, kültürel vb. sebeplerle insan tarafından yapılmaktadır. Bir dönem bir kelime siyâsî bir mâna yüklü iken başka bir zaman ise aynı kelime kültürel veya dini kodlar içeren başka bir mânaya bürünmüş olabilir. Veya aynı kelime, belli bir mezhebin veya inanışın yaygın olduğu bir bölgede ahlâkî; farklı bir inanışın yaygın olduğu başka bir bölgede ise siyâsî içerikli olabilir. Kur’an İlimleri’nin en temel kavramlarından biri olan Nesh’in çeşitli dönemlerde mutasavvıflarca farklı anlamlandırıldığı görülmektedir. Bu kavram ilk dönemlerde müfessirlerce şer‘î bir nassın başka şer’î bir nassın hükmünü ortadan kaldırmak şeklinde anlamlandırılırken; bazı mutasavvıflarca bu kavram ahlakî içerikli olarak yorumlanmıştır. Bazı Şiî müfessirler ise bu kavrama siyâsî içerikli anlamlar yüklemişlerdir.
Safâyî ve Tezkiresi Nuhbetü'l-Âsâr min Fevâ'idi'l-Eş'âr Hakkında Bir Derleme Çalışması
2020
Haliç Üniversitesi’nde geçen dört yıllık lisans dönemimin son çalışması olan bu belgeyi, dört uzun yıl boyunca yanımda olmuş, bana güven ve yardımını asla esirgememiş, ne olursa olsun akademiye ve etiğe sadık kalmam gerektiğini bana daima hatırlatmış saygıdeğer hocam Dr. Öğretim Üyesi Nuran Altuner’e ithaf ediyorum. Kendisinden çok şey öğrendim, ömrümün sonuna kadar da öğrenmeye devam edeceğimi umuyorum.
İşârî Tefsirin Mahiyetine Dair Bir İnceleme
Ordu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Bu araştırmada bir tefsir yönelimi olarak görülen “işârî tefsirin” mahiyetine dair bazı tetkikler yaptık. Tefsir ilmi dahilinde değerlendirilen bu yönelimin çerçevesinin çizilmesi için tefsir ilminin mahiyeti üzerinde de tefekkür etmek elzemdir. Buna binaen söz konusu araştırmamızda evvel emirde tefsir ilminin mahiyeti üzerinde kısaca duracak ardından işârî yönelimlerin çerçevesini, ifade ettiğimiz bazı dinamiklerden hareketle tetkik etmeye çalışacağız. Tüm bu araştırma ve analizlerimiz sonucunda işârî yönelimlerin ne salt hakikat ne de tefsir veyahut te’vil olarak isimlendirilemeyeceği kanaatine vardık. Makalemizin sınırları dar olduğundan; te’vil, yorum, yöntem, kıyas, teknik gibi ifadeleri semantik ilmi veçhesiyle inceleyemedik ancak bu noktada yapılmış araştırmaların tahlil sonuçlarını verdik. Binaenaleyh bunlara sathî bir veçhile değindik. Araştırmalarımız neticesinde ulaştığımız sonuca göre; te’vil, istinbat, yorum ve makalemizin girişinde analizini yapmaya çalıştığımız tefsir gibi kelimeler, bir aklî çabanın, meşguliyetin ürünü olduğunu çağrıştırmaktadır. Halbuki âyetlere işârî açılımlar getirenlerin kendi ifadelerine göre onlar bu açılımları kesinlikle kendi beşerî çabaları sonucu kesb etmemişlerdir. Tabiri caiz ise onlara yazdırılmıştır. Bazı müfessirlerin, bu bilgileri Allah’ın (c.c.) ilhamı/lütfu ile sezgi yoluyla alındıkları üzerine çokça vurgu yaptığı görülmektedir. Bu meyanda söz konusu vurgularının görmezden gelinerek bu bilgilerin eserlerinde arz edilmesine; bir tür kıyas ile elde edilmiş istinbat, bir tür irfanî te’vil veyahut yorum, yöntem veya bir tür teknik olarak isimlendirilmesi sağlıklı olmayacaktır kanaatindeyiz. Bununla birlikte neden böyle bir yargıya vardığımızı ve sonuç olarak ne yapmamız gerektiğine sonuç kısmında yer verdik.
İşârî Tefsirlerde Ramazan Ve Oruç
İşârî Tefsirlerde Ramazan Ve Oruç, 2020
Öz: İslam'ın şiârı/sembolü olan ibadetlerden birisi de kuşkusuz Ramazan orucudur. Ramazan orucunun farziyetini bildiren Bakara sûresi 183/184/185. âyetleri müfessirler tarafından genel olarak İslam hukuku disiplini çerçevesinde tefsir edilmiş, söz konusu ibadetin fıkhî şartları hadisler eşliğinde belirlenmeye çalışılmıştır. Ahkâm ayeti olarak kabul edilen oruç âyetleri, lugavi/fıkhi açıdan tefsir edildiği gibi tefsir literatüründe işarî tefsir olarak bilinen ekol mensubu müfessirler tarafından da batınî yorumlara da tabi tutulmuştur. Ramazan, oruç, hilalin görülmesi, hastalık ve sefer gibi oruç ayetlerinin ele aldığı konular sûfî eğilimli müfessirler tarafından ilgi çekici bir şekilde tefsir edilmiştir. Bu yorumlara göre Ramazan insanın ömrüne, hilalin görülmesi Zât-ı ilâhî'nin rü'yetine, hastalık ve sefer hali ise sûfînin seyr-ü sülûku boyunca başına gelen hallere birer işarettir. Âyetin zahir manalarının ötesinde derûnî anlamlar taşıyabileceği düşüncesinden hareketle tasavvuf terminolojisine tekabül edecek yorumlamalar yapılmıştır. Bu çalışmada işari tefsir ekolünün öne çıkan müfessirlerin söz konusu âyetleri nasıl yorumladıkları incelenecektir. Benzer yorumların tefsirlerde tekerrür ettiğinden dolayı daha ziyade özgün bulduğumuz izahlar seçilecektir. Anahtar Kelimeler: İşârî tefsir, Bursevî, Baklî, Kuşeyri, oruç. The Fast and Ramadhan in Sembolic Commentaries Abstract: One of the prayers that is the poem / symbol of Islam is undoubtedly the fast of Ramadan. The Surah Baqara reporting the obligatory fast of Ramadan is 183/184. The verses were interpreted by the commentators within the framework of the Islamic law discipline, and the fiqh conditions of the worship in question were tried to be determined in the presence of hadiths. The fasting verses accepted as the verse of Ahkâm have been subjected to western interpretations by the commentators who are known as the commentary tafsir in tafsir literature, as they are interpreted in terms of lugavi / fiqhi. The subjects dealing with fasting verses such as Ramadan, fasting, crescent, illness and expedition were apparently interpreted by Sufi tenders. According to these interpretations, Ramadan is a sign of the life of the human being, the view of the crescent is the dream of the Zât-ı ilahi, and the state of illness and expedition are signs of what happened during the course of Sufi.
Kuşeyrî’Ni̇n Letâi̇f’İnde İşârî Anlam Dünyasi
DergiPark (Istanbul University), 2017
Tefsirin Tasavvufla buluştuğu noktada karşımıza çıkan işârî tefsir geleneğinin öncü ve en güçlü simalarından biri, Ebu'l-Kâsım el-Kuşeyrî'dir. Onun Letâifü'l-işârât isimli tefsiri, bilginin ancak Kur'an ve Sünnet temelinde meşruiyet kazanabileceği ilkesini benimseyen ve Ehl-i Sünnet çizgisine riayet eden mutedil yapısıyla, zâhirî ve bâtınî anlam dengesini koruyan örnek bir eser olarak kabul görmektedir. Bu makale, Letâif'te rivayet ve dirayet tefsirine dair usullere de yer veren Kuşeyrî'nin ağırlıklı olarak kullandığı işârî metodu incelemektedir. Bu bağlamda onun tasavvufî ıstılahları âyetlerle destekleme gayreti; sûfîlerin bilgi kaynakları, hâl ve makamları hakkında tefsir aracılığıyla getirdiği izahlar; kıssaları, kevnî âyetleri ve ahkâm âyetlerini sûfî diliyle yorumlaması örneklerle ele alınmıştır.
İşârî (Tasavvufî) Tefsirlerde Besmele Yorumu
2020
Ishar tafsir is a tafsir method that focuses on the religious meanings of the Qur'an that is not seen at first glance. It is a tafsir style preferred by the people of cult. However, it is also a fact that there were some applicants to the tafsir bil isharah method before the cult's systematization. In this tafsir method, understanding the Qur'anic verses is a matter of interest thanks to information obtained through kesf and inspiration. In addition, there are narratives that the execeter had been thinking on a verse for a long time for revealing the isharah meaning. The isharah meaning of the unearthed, while adapting in general to the evident of the word, sometimes displayed an appearance contrary to its evident. Basmala is accepted as the key of the Qur’an. The fact that it is at the beginning of every surah, except one, increases its importance. For this reason, many researches have been conducted about it. These are generally related to the importance of basmala. Ac...
Bilimname
Derviş DOKGÖZ a Öz Bu makalede Kur'an'da Hz. Peygamberle ilgili yer alan ayetlerin işârî tefsirlerde şeyhler (mürşid-i kâmiller) yönünde yorumlanması konusu el-Bahru'l-medîd tefsiri özelinde ele alınarak incelenmiştir. Buna göre Kur'an'daki Hz. Peygamberle ilgili bir kısım ayetlerin bazı işârî tefsirlerde mürşid-i kâmiller yönünde yorumlandığı görülürken, bu durum Bahru'l-medîd tefsirinde daha belirgin durumdadır. Ayetin konusu Hz. Peygambere itaat veya ona karşı çıkmak ya da onu inkâr olsa da durum değişmemekte, işârî yorumda mürşid-i kâmiller peygambere benzetilerek (yahut kıyaslanarak) onlara itaat veya isyan ya da onları inkâr şeklinde manalandırılmaktadır. Bu konuda çerçeve o derece genişlemektedir ki, genel olarak Allah'ın dinini ve ayetlerini inkârın dile getirildiği ayetlerin dahi mürşid-i kâmillerin inkârı şeklinde yorumlandığına şahit olunmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamberle ilgili bir kısım fıkhî hükümlerin de yine mürşid-i kâmiller yönünde yorumlandığı, hatta Hz. Peygambere mahsus olan hasâis türündeki hükümlerin de yine bu şekilde yoruma tabi tutulduğu görülmektedir. Makale konusu, Hz. Peygambere itaat, ona karşı çıkma/isyan ve Hz. Peygamberle ilgili çeşitli fıkhî konulardaki hükümlere dair işârî yorumlar başlıkları altında incelenmiştir. Bu konuya dair Bahru'l-Medîd tefsirinde dikkat çeken örnekler aktarılmış, bazı durumlarda başka işârî tefsirlere de başvurulmuş ve bu örnekler üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur. Sonuç olarak Hz. Peygamberle ilgili birçok farklı konuda, işârî yorumların genellikle mürşid-i kâmiller yönünde olduğu görülmektedir. Bu tür yorumların bir kısmı tefsir usulü kuralları açısından kabul edilebilir türden makul yorumlar olarak görülebilir. Ancak bir kısım yorumların ise işârî tefsir metoduna (i'tibâr/analoji yöntemine) uygunluk açısından bir kısım sıkıntılar barındırdığı gibi bazı noktalarda da şer'î hükümlerle uyumsuzluk gösterir vaziyette olduğu ortaya çıkmaktadır.