Kaynaklar Işığında İsrâ ve Miraç Olayı (original) (raw)

Tefsi̇r Kaynaklarindaki̇ İsrâi̇lîyât Üzeri̇ne

e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2018

Çev: Hüseyin ZAMUR  Öz Muhammed İzzet Derveze, Arap milliyetçiliğinin oluşmasına fikirleri ve eserleriyle katkıda bulunmuş, Filistin direniş hareketinin şekillenmesinde belirgin bir rol oynamış önemli bir şahsiyettir. Ayrıca kendisi modern dönem Kur"ân tefsiri ile ilgili yapılan çalışmaların önemli isimlerindendir. Ettefsîru"l-Hadîs adlı çalışması bu alanda yapılmış önemli eserlerdendir. Derveze, bu eserinde sureleri nüzul sırasına göre dizerek tefsir etmeye çalışmıştır. Derveze, bu makalede Tefsir ilminin önemli konularından biri olan İsrâiliyyât"ı ele almıştır. Bu makalede İsrâiliyyât konusunun farklı bir açıdan ele alındığı düşünüldüğünden Türkçeye çevrilmesinin faydalı olacağı kanaatine varılmıştır.

Kıpti Kaynaklarında İznik Konsiline Götüren Süreç ve Arius

Atıf / ©-Baş, M. (2015). Kıpti Kaynaklarında İznik Konsiline Götüren Süreç ve Arius, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 15 (2), 89-101. Öz-İsa göğe yükseldikten sonra Hıristiyanlığın en önemli problemlerinden biri onun tabiatı ile ilgili tartışmalar olmuştur. Bu tartışmalar özellikle 3. yüzyılın sonları 4. yüzyılın başlarında hemen bütün Hıristiyanları meşgul eden bir problem haline gelmiştir. Özellikle İskenderiye Kilisesi ile bu kiliseye bağlı bir din adamı olan Arius arasında cereyan eden tartışmalar bölünmelere ve ciddi ayrışmalara sebebiyet vermiştir. Bu problemlerin ortaya çıkardığı toplumsal huzursuzluk ciddi boyutlara ulaşınca İmparator Konstantin din adamlarına bir davet göndererek İznik'te bir konsil toplayarak problemleri çözmeyi hedefle-miştir. Bu toplantıda Arius'un görüşleri ile birlikte mahkum edilmesi üzerine problem daha da kemikleşmiştir. Daha sonra devam eden süreçte Arius ve taraftarları ile İskenderiye Kilisesi arasında yarım asır devam edecek bir kav-ganın fitili ateşlenmiştir.

Nazîr İbrâhîm’in Câmi‘ü’l-hikâyât Tercümesinde Kaynaklar Meselesi

Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2019

Nazîr İbrâhîm'in Câmi'ü'l-Hikâyât Tercümesinde Kaynaklar Meselesi The Question of Sources in Nazîr İbrâhîm's Translation of the Câmi'ü'l-Hikâyât Müjgan ÇAKIR* Öz Avfî'nin meşhur hikâye derlemesi Cevâmi'ü'l-Hikâyât'ın İbn Arabşâh, Ahmed, Abdullâh Bahâyî Efendi, Celâlzâde Sâlih gibi kişiler tarafından kısmen veya tamamen tercümelerinin yapıldığı bilinmektedir. Bu eserin muhtasar tercümelerinden biri 18. asrın meşhur Edirneli şairlerin-den Nazîr ve Nazîrâ mahlaslarıyla yazdığı şiirleri ya-nında birçok dinî ve tasavvufî içerikli eserleri olan Nazîr İbrâhîm'e aittir. Nazîr İbrâhîm kısmen metni tercüme ederken Avfî'nin yararlandığı bazı kaynakları doğal ola-rak eserinde zikretmiştir. Fakat bunların yanında kendi-sinin az da olsa yeni kaynaklardan faydalandığı ve bir ta-kım ilavelerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim met-ninin giriş kısmında bu durumu yani yeni hikâyeler ilave ettiğini de belirtmektedir. Bu makalede eserde geçen kaynak isimleri üzerinden Nazîr İbrahîm'in metne ne derece katkıda bulunduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.

Atalarımızdan Kalan Miras: Göç

Atalarımızdan Kalan Miras: Göç, 2011

Çalışmamızın birinci konusu olan eğitim durumumuz, günümüz sorunlarının temel ögelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, toplumumuzun eğitim seviyesi, günümüze ait değil geçmişten taşıdığımız bir sorundur. Yani, geçmişte çok aydındık, çok okuryazardık da şimdi bu konuda gerilemedik. Dolayısıyla, özellikle son yıllarda toplumumuzda gözlemlenen çalkalanmayı, çatışmaları, gel-gitleri açıklayacak başka bir faktöre daha ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu faktörün adı “göç”tür.

Mevdûdî’Ye Göre Yahudi̇ Ve Hiri̇sti̇yanlarin Kaynaklari Ve Kaynaklarinin Tahri̇fi̇ Meselesi̇

2020

Tahrif; kelimenin manasını değiştirmek, bir şeyin yerini değiştirmek gibi manalara gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarındaki âyetleri tahrif ettiklerini, onlardaki hükümlerle amel etmediklerini, birtakım âyetleri gizlediklerini ve yanlış yorumladıklarını belirtmektedir. Tahrifin boyutunun bilinmesi, bu kitapların doğru anlaşılması için önem arz etmektedir. Bu çalışmada tahrif ifadesinin geçtiği âyetler ışığında Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarında yapmış oldukları tahrifler ve tahrifin boyutu Mevdûdî'nin açıklamalarıyla beraber ele alınmıştır. O'na göre değişiklik kutsal kitapların belli bölümlerinde yapılmıştır. Yani kısmî bir tahrifat söz konusudur. Mevdûdî, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncilin kelimelerini değiştirerek metinde tahrifat yaptıklarını ifade etmektedir. Mevdûdî aynı zamanda Ehl-i Kitap mensuplarının Tevrat ve İncil'de bulunan kelimelerin anlamlarını başka yönlere çekerek kelime oyunları ile ayetleri yorumlamada da tahrifat yaptıklarını belirtmektedir. Ancak Tevrat ve İncil'in ne kadarının tahrif edildiğinin bilinemeyeceğini söylemektedir. İlâhî kitapların aynı kaynaktan geldiğini özellikle vurgulayan Mevdûdî, Yahudi ve Hıristiyanların yapmış oldukları tahrifat ortadan kaldırıldığı zaman Kur'ân-ı Kerîm ile önceki kitaplar arasındaki çelişkilerin ortadan kalkacağını belirtmektedir. Tahrif konusunda özellikle Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının kendi kutsal metinlerine göstermiş oldukları sadakatsizliğin etkisinin olduğu görülmektedir.

Anti̇k Kaynaklarda Mi̇das

DergiPark (Istanbul University), 2014

T arihte Frigya'nın (phrygia) başkenti olarak bilinen, günümüzde kalıntıları ankara'nın polatlı ilçesinde, Sakarya nehri ile porsuk Çayı'nın birleştiği yassıhöyük köyünde bulunan gordion kentinin efsanevi kralı Midas hakkında birçok rivayet anlatılmaktadır. ağızdan ağıza değişerek geçen bu rivayetler, aslında çok eski yazılı kaynaklara dayanmaktadırlar. bu kaynaklar hesiodos, herodot, Ovidius, plutarkhos, Marcus Junianus Justinus gibi birçok antik yunan ve roma tarihçilerin, filozofların eserleridir. bu makalede, antikçağda yazılan eserleri bir araya getirerek, Midas hakkında anlatılanları alıntılarla ortaya koymayı ve bu veriler doğrultusunda Midas'ın kimliği ile ilgili bilgilerimize hem zenginlik katmayı, hem de bilimsel nitelik kazandırmayı amaçlamaktayız. Makalede, göndermeler ve alıntılar yapacağımız kaynakların bir kısmının Türkçe çevirileri var olduğu halde, bir kısmı henüz Türkçeye çevrilmemiştir. bu eserlerin tanınması gerektiğini düşünerek orijinal dili olan latincelerini, kimi zaman ise yunancadan ingilizceye ve rusçaya yapılan çevirilerini ele alarak onlardan bahsetmeyi gerekli gördük. alan üzerinde çalışan araştırmacıların Türkçedeki kaynaklara vakıf olduklarını düşünerek makalede daha çok Türkçeye henüz çevrilmeyen kaynakların *doç.dr., eskişehir Osmangazi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat bölümü öğretim üyesi. folklor / edebiyat 120 yazarları hakkındaki bilgilerin açıklanması gereksinimini duyduk. aşağıda geçen yazar isimleri alfabetik sıraya göre sıralanmıştır. Athenaeus. (MS ıı-ııı. yüzyıl) yunan dilbilimcisidir. eski fıkraların anlatıldığı ve ikinci kaynak olarak görülen Bilgelerin Ziyafeti adlı 15 parçadan oluşan kitabın yazarıdır. Cassiodorus. (MS ı. yüzyıl) romalı bilim adamı ve yazar. Claudius Aelianus. (MS ıı.-ııı. yüzyıl). antik roma yazarı ve filozofudur. günümüze 17 kitaptan oluşan Hayvanların Doğası Üzerine ve 14 kitaptan oluşan Varia Historia (Çeşitli Öyküler) eserleri ulaşmıştır. Varia Historia antik yunanların hayatındaki ilginç olaylardan bahsetmektedir. her iki eser yunanca yazılmıştır. Hesiodos. (MÖ vııı. yüzyıl). yunan şairi. Türkçede de çevirileri bulunan İşler ve Günler, Tanrıların Doğuşu adlı eserleriyle tanınmaktadır. şairin Catalogue of Women or Ehoiai eseri tanrılarla ilişkide olan kadınlardan bahsetmektedir. Makalede bu esere gönderme yapılmaktadır. Julius Pollux. (MS ıı. yüzyıl) yunan dilbilimcisi ve belagat ustası. Onomastikon başlıklı 10 ciltlik çalışması bir ansiklopedi örneğidir. bu çalışmada kelimelerin açılımı, eski yazarlardan alıntılar, hükümdarlara methiyeler, haraç ve vergi toplayanlar için söylenebilecek kötü ifadeler yer almaktadır. Lycophron. (MÖ ııı. yüzyıl). yunan şairi ve dilbilimcisi, mitolojik konuların ele alındığı birçok trajedilerin yazarıdır. Marcus Junianus Justinus. (MS ııı. yüzyıl). roma tarihçisidir. Pompeius Trogus'un Philippicae'in Tarihinden Parçalar adlı kitabı ı.yüzyılda yaşamış roma tarihçisi pompeius Trogus'un günümüze ulaşmayan Makedonya hükümdarı ıı. philippicae'i anlatan 44 ciltlik külliyatından alıntılardan oluşturulmuştur. Marcus Tullius Cicero. MÖ ı. yüzyılda yaşamıştır. romalı devlet adamı, filozof ve belagat ustasıdır. Makalemizde 45 yılında yazdığı De Divinatione (kehanet üzerine) eserinden bahsedilmiştir. Pausanias (gezgin). MS ıı. yüzyılda yaşamıştır, yunan coğrafyacısıdır. 10 ciltlik Periegesis tes Hellados (yunanistan'ın Tasviri) eserini kaleme almıştır. Platon. (MÖ ı. yüzyıl) Phaidros eseri, platon'un diyaloglarından birinin adıdır, Sokrates (aslında platon'un kendisi) ile phaidros arasında geçer. Felsefe üzerine yapılan bu diyalogda platon bilgi ve güzellik hakkında fikirlerini anlatmaktadır. Plinius. (MS ı. yüzyıl) Naturalis Historia (doğa Tarihi) adlı 37 kitaptan oluşan yunan ve romalı yazarların kitaplarının özetinden oluşan bir derleme ile tanınmaktadır. Polyaenus. (MS ıı. yüzyıl) roma'da yaşayan ama yunanca yazan polyaenus 8 kitaptan oluşmuş ve en çok bilinen Savaş Manevraları mecmuasını pers imparatorluğu'yla savaşa giren roma imparatorları Marcus aurelius'a ve lucius verus'a ithafen yazmıştır. Ptolemaeus Chennus. (MS ıı. yüzyıl) yunanlı yazar. Mitolojik kahramanları konu eden Bilgililer İçin Yeni Tarih adlı 7 kitaptan oluşan eserin yazarıdır. bu kitap konstantinopolis patriği ı. Fotios'un kütüphanesinde yer almaktaydı. Tyrtaios. (MÖ vıı. yüzyıl) yunan şairi. yukarıda adı geçen eserler henüz XıX. yüzyılda orijinal dilleri olan latinceden * dionysos'un bir başka adı; not M.S. ** Frigya'nın bir başka adı; Frigya'da bulunan berekintu dağı'nın adından alınmıştır; M.S. on the legendary phyrgian king Midas, as well as those of the modern researchers. These views sometimes overlap with one another, but sometimes do not. nowadays, through scientific research and archelogical excavations, the dispute on the king Midas has been gaining new perspectives. This study has shown that the ancient sources are rich in terms of the documents related with Midas (anatolian Civilizations). With the help of this data in the ancient sources it would be possible to better comprehend the different civilizations which have become sovereign states in anatolia throughout history. We hope that this study will be a good reference for academicians and researchers who want to carry on their studies on the phrygian kingdom.

İşârî Tefsirlerde İsrâ ve Mi‘rac

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gidişini, oradan da semaya yükselişini ve Allah’ın huzuruna varışını ifade eden isrâ ve mi‘rac hadisesi, sahih kabul edilen görüşe göre hicretten bir yıl sonra meydana gelmiştir. İsrâ ve mi‘rac hadisesinden doğrudan bahseden âyetler ile ona işaret ettiği düşünülen âyetler, rivâyet ve dirâyet tefsirlerinde çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Tefsir literatüründe nasları yorumlamada farklı bir metot geliştiren sûfîlerin işârî tefsirlerde konuya yaklaşımı ise farklı bir perspektif çizmektedir. Merkezinde seyrüsülûk olan bu yorum metodunda sûfînin sülûk ederek elde ettiği hal ve makamların kişide farklı ve yeni anlam araçları ortaya çıkardığı düşünülür. Bu makalede işârî tefsirler bağlamında isrâ ve mi‘rac olayının anlatıldığı âyetler hakkında sûfî müfessirlerin yaklaşımı ele alınacaktır. Konunun sûfî düşüncedeki yansımalarını görmek için öncelikle tasavvuf klasiklerinde meseleye nasıl yaklaşıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece tasavvuf klasiklerindeki mi‘rac algısının sûfî tefsirlere ne ölçüde yansıdığını görmek mümkün olacaktır. Makalede işârî yoruma yoğunlaşıldığından rivâyet ve dîrâyet tefsirleri kapsam dışı bırakılmıştır. Burada daha çok tasavvuf klasiklerinden ve önde gelen işârî tefsirlerden hareketle sûfîlerin görüşleri belirlenmeye çalışılacaktır. Mi‘racı, Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmenin ötesinde Hakk’a vuslatta takip edilmesi gereken mânevî bir merhale olarak değerlendiren sûfîler, tasavvuf klasiklerinde isrâ ve mi‘rac mûcizesini; ubûdiyyet, yakîn, cem’, fenâ, sahv, mükâşefe, müşâhede ve tecellî gibi sûfîlere özgü kavramlar ile izah etmişlerdir. Bu çerçevede mi‘rac olayı ile seyrüsülûk arasında benzerlikler kurmuşlar; Hz. Peygamber’i takip ederek haller ve makamlar elde etmeyi bir nevi mi‘rac olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘racından ayrı olarak sülûk ile kendilerinin de mi‘raclarının olabileceğini iddia etmişler, bununla birlikte nebînin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında fark olduğunu belirtmişlerdir. İsrâ ve mi‘racı tasavvufî motiflerle bağlantılı bir şekilde ele alan sûfîler, kendi yaşadıkları mi‘rac tecrübelerinden de bahsetmişlerdir. Nebîlerin mi‘racı ile velîlerin mi‘racı arasında benzerliklerin bulunduğunu ileri sürmekle birlikte mâhiyet ve bağlayıcılık açısından farklılıklarına da dikkat çekmişlerdir. İsrâ olayından bahseden âyeti tasavvufî motifler ekseninde ele alan sûfî müfessirler, Necm sûresi 1-18. âyetleri de isrâ ve mi‘rac olayı bağlamında incelemişlerdir. İsrâ sûresinde temas edilip detay verilmeyen âyetlerin/delillerin neler olduğu, Necm sûresinde ifade edilen Hz. Peygamber’in müşâhede ettiği olağanüstülüklerden hareketle açıklanmıştır. Sûfî müfessirler İsrâ sûresi birinci âyette Hz. Peygamber’den “kulunu/abdihî” şeklinde kapalı bir şekilde bahsedilmesinden çeşitli tasavvufî anlamlar çıkarmışlardır. Hz. Peygamber’in, Allah’ın büyük âyetlerinden bir kısmını gördüğünden bahseden Necm sûresi 18. Âyetini, mi‘racda gerçekleşen bir olay olarak ele alırlar. Sûrenin ilk âyetindeki “necm/yıldız” kelimesinden ve onun batmasından Hz. Muhammed’e, kalb, kurb, ilham, ledünnî ilim ve rabbanî vâridatlara dair işaretler sûfîler, Hz. Peygamber’in mi‘rac’da fenâ ve bekâ ile marifete ererek bu âleme dönüş yaptığına dair çıkarımda bulunmuşlardır. Sûfîler âyette yıldızın batmasına yapılan yeminden, yıldızı Hz. Peygamber kabul edip mi‘racdan dönüşüne işaret saymışlar ve bu durumu âriflerin ledünnî ilimlere mazhar olmaları ile irtibatlandırmışlardır. Necm sûresi 9. Âyetteki “kābe kavseyn ev ednâ (iki yay arası kadar yahut daha da yakın oldu.)” ifadesindeki “kābe kavseyn” ve “ev ednâ” ifadeleri de sûfîler tarafından birer makam olarak yorumlanmıştır. Sûfîler “Kābe kavseyn ev ednâ” ifadesini bir taraftan tasavvufî bir kavrama dönüştürürken, diğer taraftan bir beşerin yaşayabileceği en üst manevî tecrübeyi ifade etmek için kullanmışlardır. Aslında sûfi müfessirler, sadece Hz. Peygamber’in tecrübe etmiş olduğu mi‘rac olayının mahiyetinin ondan başka hiçbir kimse tarafından gerçek anlamda anlaşılamayacağının farkındadırlar. Ancak mi‘rac olayı bağlamında Necm sûresinin âyetlerine getirdikleri yorumlar ile Hz. Peygamber’in yaşadığı bu özel tecrübeyi kendi tecrübelerine kıyasla anlamaya çalışmışlardır. Sûfîler Necm sûresi 14. Âyette zikredilen “sidretü’l-müntehâ” ifadesinden de Hz. Peygamber’in nûru ve ilimlerin nihayeti bağlamında işaretler çıkarmıştır. Bu yorum tasavvuf düşüncesinde merkezi bir yere sahip olan nûr-ı Muhammedî düşüncesinin bir yansımasıdır. Mi‘racda Hz. Peygamber’in Allah’ın huzurunda bulunmasını ayrıntılı bir şekilde ele alan sûfîler, Necm sûresindeki âyetler bağlamında olayın mahiyetini izaha yönelik açıklamalar yapmışlardır.

Osmanlı Kültür Ortamında Miraç ve Yolculuk Durakları

Öz AyĢe TaĢkent ve Nicole Kançal-Ferrari editörlüğünde Aralık 2021 tarihinde yayın hayatına kazandırılan, Türkçe ve Ġngilizce hazırlanan, Osmanlı Kültür Ortamında Miraç ve Yolculuk Durakları baĢlıklı iki ciltten müteĢekkil eser, Ġslâm tarihinde hususî bir öneme sahip olan miraç hadisesini; felsefî, tarihî, tasavvufî, edebî ve sanat boyutlarıyla ele alan kapsamlı bir çalıĢmadır. Kitap, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Topkapı Sarayı ve Türk ve Ġslam Eserleri Müzesi gibi çeĢitli saygın kurumların desteğiyle yürütülen kapsamlı bir projenin çıktısıdır. Projenin devamında on sekiz müellifin katılımıyla, yirmi altı makale ve yaklaĢık iki yüz görselden oluĢan kitap çalıĢması ilim dünyasına sunulmuĢtur.