Tecrîd-İ Sarîh’İn İlk Üç Ci̇ldi̇ Bağlaminda Ahmed Naîm’İn Çevi̇ri̇ Metodu, Şerhçi̇li̇ği̇, Kaynak Kullanimi Ve Bazi Görüşleri̇ (original) (raw)
Related papers
Nazîr İbrâhîm’in Câmi‘ü’l-hikâyât Tercümesinde Kaynaklar Meselesi
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2019
Nazîr İbrâhîm'in Câmi'ü'l-Hikâyât Tercümesinde Kaynaklar Meselesi The Question of Sources in Nazîr İbrâhîm's Translation of the Câmi'ü'l-Hikâyât Müjgan ÇAKIR* Öz Avfî'nin meşhur hikâye derlemesi Cevâmi'ü'l-Hikâyât'ın İbn Arabşâh, Ahmed, Abdullâh Bahâyî Efendi, Celâlzâde Sâlih gibi kişiler tarafından kısmen veya tamamen tercümelerinin yapıldığı bilinmektedir. Bu eserin muhtasar tercümelerinden biri 18. asrın meşhur Edirneli şairlerin-den Nazîr ve Nazîrâ mahlaslarıyla yazdığı şiirleri ya-nında birçok dinî ve tasavvufî içerikli eserleri olan Nazîr İbrâhîm'e aittir. Nazîr İbrâhîm kısmen metni tercüme ederken Avfî'nin yararlandığı bazı kaynakları doğal ola-rak eserinde zikretmiştir. Fakat bunların yanında kendi-sinin az da olsa yeni kaynaklardan faydalandığı ve bir ta-kım ilavelerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim met-ninin giriş kısmında bu durumu yani yeni hikâyeler ilave ettiğini de belirtmektedir. Bu makalede eserde geçen kaynak isimleri üzerinden Nazîr İbrahîm'in metne ne derece katkıda bulunduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.
Şai̇r İsmâi̇l‘İn Manzum Bi̇r Hi̇kâyesi̇ Ve Ömer Seyfeddi̇n’İn Üç Nasi̇hat‘İ
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature
Anlatma esasına bağlı metinlerden olan hikâyelere kadim eserler içerisinde rastlanmaktadır. Bir durumun olay örgüsü içinde nakledildiği hikâye, Batı ve Doğu kültüründe benzer gelişim seyri göstermiştir. Bilhassa kutsal metinlerde hikâyelerin yer alması, bu türe olan ilgiyi arttırmıştır. Klasik Türk Edebiyatı devrinde kaleme alınan eserler arasında hikâye türünden metinler oldukça fazladır. Bu eserler, önce halk hikâyeleri çerçevesinde yazılmış, edebiyatın zamanla klasikleşmesiyle başta dil ve üslup olmak üzere çeşitli yönlerden farklılık arz etmiştir. Bu değişim esnasında önde gelen yazar veya şairlerin sanat kudretini gösterme amaçlarının da tesiri vardır. Manzum, mensur ve manzum-mensur olarak örneklerine rastlanan bu eserlerden biri de Şair İsmâil’e aittir. Müellifin hayatı hakkında her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Elyazması bir mecmuada üç kitapçığına rastlanan şairin bu mazi yadigârındaki son eseri “Hikâyet-i Tâcir…” başlıklı mesnevisidir. Olağanüstü hadiselerin de yer aldı...
Nedim’in Berây-ı Sitâyiş-i Sa‘dâbâd Adlı Kasidesine Metinlerarası Bir Yaklaşım: Gönderge ve Anıştırmalar, 2019
Birçok araştırmacı tarafından tanımlanan ve farklı adlandırılmalarda bulunulan metinlerarasılık kavramı, özünde bir metnin bir ya da birçok metinle “söyleşmesi”dir. Metinler birbirleriyle çeşitli şekillerde söyleşir. Bunlardan ikisi gönderge ve anıştırmadır. Gönderge, bir metinden alıntı yapılmadan o metinden bahsedilmesidir. Daha geniş anlamı ile gönderge, bir metinde bir çağın, bir türün (yazınsal olsun ya da olmasın), bir geleneğin, yazar veya şair adlarının ya da bir şiir veya hikâye kişisinin, tarihî bir kahramanın, kutsal kitaplardan birinin adının açıkça anılmasıdır. Anıştırma ise göndergeye göre daha ketumdur. İlk anda anlaşılması kolay değildir. Anıştırma, bir metne birkaç kelime ya da yarım bilgiyle sezdirim yoluyla göndermede bulunmadır. Anıştırmaların anlaşılması çoğu zaman zordur ve belli bir bilgi birikimini gerektirir. Bu birikimin gerekliliği metinlerarasılıkta okurun önemini vurgulayan kuramcıları doğrular niteliktedir. Zira okur göndergeleri ve anıştırmaları anlayacak bilgi ve birikime sahip değilse metnin metinlerarasılığı ortaya çıkamaz. Sözlükte “kastetmek, bir şeye doğru yönelmek” gibi anlamlara gelen kaside terim olarak “belli bir amaçla söylenmiş, üzerinde düşünülmüş şiir” demektir. 18. yüzyıl şairlerinden Nedim Berây-ı Sitâyiş-i Sa’dâbâd adlı kasidesinde Sa‘dâbâd bölgesinin güzelliğini tasvir ederken esasen mekân üzerinden III. Ahmed’in saltanatına dikkat çekmek istemiştir. Bu çalışmada söz konusu kasidenin teşbib bölümünde tasvir edilen Sa‘dâbâd bölgesi hakkında kısaca bilgi verildikten sonra kasidenin şekil ve muhteva özelliklerine değinilip gönderge ve anıştırmalar yönünden metinlerarası bir incelemesi yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Divan şiiri, Nedim, Sa‘dâbâd, kaside, metinlerarasılık, gönderge ve anıştırma.
Mahmûd Sâbit-Târîh-i Silistire (İnceleme-Metin-İndeks)
1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı cephelerinden Silistre merkezli savaş anlatısı. Eser bölgenin coğrafyası hakkında kıymetli bilgiler ihtiva eder. Ayrıca Rusların Osmanlılar'a karşı kullandıkları bazı silahların tafsilli anlatımını içerir. Târîh-i Silistire, is a historical work that mentions specifically about Silistre region and some close fronts to Silistre front, which was one of the fronts of 1768-1774 (1182-1188) Russo-Ottoman War
"Teceddüd-İ Hakikî Nasıl Olur?" Adlı Eserin Çevirisi
Tarih ve Gelecek Dergisi, 2019
31 Mart ihtilalinden sonra muvazzaf subaylara süreli yayınlarda yazı yazma yasağının getirilmesi üzerine Cemil Said Bey, kitap yazımına yönelmiş ve “Teceddüd-i Hakikî Nasıl Olur?” adlı eseri kaleme almıştır. Onun ilk telif eseri olma hüviyetine sahip olan eser Nisan 1330 (Nisan/Mayıs 1914) tarihinde ilk baskısını yapmıştır. “Teceddüd-i Hakikî Nasıl Olur?” adlı eser sadece Cemil Said Bey’in teceddüt konusundaki görüşlerini değil genel olarak onun fikrî yapısını ortaya koyan önemli bir eserdir. Eser Milli Kütüphane’de ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı kütüphanelerinde “C.S., Teceddüd-i Hakikî Nasıl Olur?, Dersa’âdet. Nisan (1330)” künyesiyle yer almaktadır. Çalışmamızda Cemil Said Bey’in C. S. Takma adıyla kaleme aldığı Teceddüd-i Hakikî Nasıl Olur? adlı eserin çevirisi yapılmıştır.
Yahyâ b. Saîd el-Antâkî’nin Târîh’inde Bahrî Seferler, Denizcilik ve Nil Nehri
Şarkiyat Mecmuası / Journal of Oriental Studies, 2021
Melkî Patriği Saîd b. Bıtrîk'in yeğenlerinden olan Yahyâ b. Sâîd el-Antâkî tahminen 370'ten (980-981) önce Kahire'de doğdu. Hayatının ilk 35 veya 40 yılını Mısır'da geçirdikten sonra 405 (1014-1015) senesinde Bizans hâkimiyetindeki Antakya'ya yerleşti ve ileri yaşlarda bu şehirde vefat etti. Târîh isimli meşhur eserini yıllara göre değil de tahta çıkış sırasıyla önce Abbâsî, sonra Fâtımî halifelerine ve ülkelere göre taksim eden müellif, Mısır, Suriye ve Bizans İmparatorluğu'ndaki olaylar hakkında geniş bilgi vermekte ve Kuzey Afrika'da meydana gelen hâdiselere ise sadece Fâtımîler dolayısıyla temas etmektedir. Yazar, te'lif ettiği eserinde X. ve XI. yüzyıllarda denizcilik bağlamında Bizans İmparatorluğu, Mısır'daki Türk-İslâm devleti İhşîdîler, Kuzey Afrika ile Mısır'da hüküm süren Fâtımîler ve kuzeydeki Rusların Akdeniz, Kızıldeniz veyahut Hazar Denizi'nde gerçekleştirdikleri sefer ve çıkarmalara yer vermektedir. Bunun yanında kaydettiği gemi isimleri ve Nil Nehri hususunda naklettiği kayıtlar özgün bilgiler niteliğindedir. el-Antâkî'nin deniz, denizcilik ve Nil Nehri hakkında kaleme aldığı orijinal aktarımları Ortaçağ tarihine âit eserlerdeki bilgilere katkı yapılmasına da imkân sağlamaktadır. Bu çalışmada müellifin denizler ve Nil hakkında verdiği mâlûmat ele alınarak su coğrafyasındaki hâdiseler, gelişmeler tetkik edilecektir.
Şam Hanefî Kadısı Necmeddin Tarsûsî'nin Kitabü't- Tevârîh'i: (Tahkik -Tercüme -Değerlendirme)
Çukuruva Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Özet Memlükler dönemi ilim adamları tarafından sultan ve devlet ricalinin destekleri ve teşvikleri ile çok yönlü zengin bir edebiyat meydana getirilmiştir. Bunda vakfiyeler aracılığıyla inşa edilen dört mezhebe ait medreselerin faaliyetlerinin de olumlu etkisi olmuştur. Şafiiler başta olmak üzere bu medreselerde Hanefî, Maliki ve Hanbeli mezhebine mensup müderrisler ve kadılar yetişmiştir. Bu atmosferde yetişen âlimler İslami ilimlerin her alanında kendini ifade etme imkânı bulmuş; özgün ve derinlikli eserler ortaya koymuşlardır. Eserlerin başında tarih, teracim ve tabakat türü eserler gelmiştir. Hemen her mezhepte kurucusundan kendi dönemine kadar etkin liderlerin biyografisinin yapıldığı tabakat, teracim ve vefeyât türü eserler yazılmıştır. Bununla beraber muasır kişilerin kaleme alındığı eserler de kaleme alınmıştır. Söz konusu çalışmayı yapan âlimlerden biri de Türk asıllı, dedeleri Tarsus'tan Şam'a gelmiş olan Necmeddin Tarsûsî'dir. İlmiyi sınıfı bir aileden gelen Tarsûsî, "Ürcuze fi Vefeyâti'l-Aʻyân min Mezhebi Ebî Hanîfeti'n-N'umân" adlı eseriyle Ebû Hanîfe'den (ö. 150) Alâaddin Türkmânî'ye (ö. 750) kadar Hanefî âlimlerin vefat tarihlerini konu edinen vefeyat türünden bir eser ortaya koymuştur. Ayrıca Kitabü't-Tevârîh adıyla 664 yılından kendi zamanına kadar Şam'da kadılık yapan Hanefî kâdılkudâtların başka bir ifadeyle muasır hanefî âlimlerinin biyografilerini de yazmıştır. Çalışmamızda incelediğimiz eser de Kitabü't-Tevârih'tir. Kitabü't-Tevârîh, Tarsûsî'nin 54 bölümden oluşan el-Feâidü'l-Fıkhiyye adlı 1000 beytlik manzumesinin ve ed-Dürretü's-Seniyye fi'l-Fevâidi'l-Fıkhiyye adlı şerhinin 13 beytlik son bölümüdür. Eserin bu bölümünün çalışma konusu edilmesinde bölümün Şam tarihçileri olarak bilinen Nuaymî (ö. 927) ve İbn Tolun'un (ö. 953) eserlerine kaynaklık etmesi yatmaktadır. Bununla ilgili çalışmamız da yayın aşamasındadır. Özellikle İbn Tolun'un "Kudâtu Dımaşk" olarak bilinen "es-Sağru'l-Bessâm fi Zikri men Vülliye Kadâe'ş-Şâm" adlı eserinin ilk dokuz Hanefî kadısı neredeyse Kitabü't-Tevârih'in aynısıdır. Bölüm h. 664 yılında Şam'a kâdılkudât olarak İbn Ata'dan başlayarak h. 746 yılı babası İmadüddin Tarsûsî'nin kadılığı bırakıp kendisinin geçmesini ifade etmesiyle son bulmaktadır. Eser, kadıların doğum, vefat ve kadılık tarihlerini ebced sembolleriyle ifade eden nazımla başlamıştır. Sonra da şerh edilerek dokuz kadının hayatına dair önemli bigiler verilmiştir. Şerhte sembollerin karşılığı olan tarihlerin açıklamasına ilaveten, kadıların hocaları, öğrencileri, ilgi duydukları eserler, öne çıktıkları yönler, görev yaptığı medreseler, tayinleri, terfileri, azilleri, bazılarının da edebi yönleri ele alınmıştır. Bu yönüyle teracim özelliği taşıyan eser Moğol istilası, halkla münasebetler, iktidar ulema ilişkisi gibi siyasi ve sosyokültürel yönü ortaya koymasıyla da tarih niteliği taşımaktadır.