Papil ödemsiz idiyopatik intrakraniyal hipertansiyon (original) (raw)
Related papers
2012
Idiopathic intracranial hypertension is a state in which there are clinical aspects of intracranial elevated pressure with the lack of a structural lesion or cerebrospinal fluid abnormality. Patients may admit with headache worsening in the morning, especially with cough or movement, diplopia, blurred vision and a concentric contracted visual field. Unilateral or bilateral papilledema, which is an important component of the disease, may not be detected in every case. Here we report three cases in whom the cerebrospinal fluid pressures were over 200 mmH2O and who had symptoms of elevated intracranial pressure in the lack of papilledema. Pam Med J 2012;5(2):95-100
Idiopathic intracranial hypertension without papilledema
DergiPark (Istanbul University), 2012
İdiyopatik intrakraniyal hipertansiyon beyinde yapısal bir lezyon ve beyin omurilik sıvısında anormal bir bulgu olmaksızın KİBAS (Kafa içi basınç artış sendromu) belirti ve bulguları saptanan bir tablodur. Sabahları daha belirgin olan, öksürmekle ve hareketle artan baş ağrısıyla birlikte çift görme, görmede azalma, görme alanında daralma şeklinde şikayetlerle karşımıza çıkabilir. Klasik kitaplarda geçen ve hastalığın önemli bir bileşeni olan tek ya da iki taraflı papil ödem her vakada bulunmayabilir. Bu yazıda KİBAS bulguları olan, yapılan lomber ponksiyon sonucunda beyin omurilik sıvısı basıncı 200 mm H 2 0'nun üzerinde saptanan ancak papil ödemi olmayan 3 olgu sunulmaktadır.
FARKLI GLİSEMİK İNDEKSLİ KARBONHİDRATALIMININ SUBMAKSİMALEGZERSİZLE İLİşKİsİ
The present study was designed to examine the effects of carbohydrate ingestion with different glycaeııllc indexes on exercise capacity by evaiuating the blood glucos level, blood laclate amount and exercise heart rate. Fourteen healthy males age 22,50 ± 1.87 years, heights 174.42 ± 5,ıo cm, weights 68,28 ± 7,39 kg completed the same exercise protocol with a week interva!: high-glycemicindex breakfast before the first exercise, low-glycemic-index breakfast before the second exercise. Blood glucose levels were measured before and after breakfast, immediately after exercise as well as after 30, 60 and 120 min of exercise. Lactate acid levels were also measured before and iınmediately after exercise as well as after i Omin of exercise. In every 5 minutes, heart rate of the subjects were followed using telemeter. in the measurements of blood glucos [evel, high-glycemic-index breakfast increased blood glucos level compared with low-glycemic-index breakfast, and there was a significant difference between them. There were no significant differences in the other blood glucos levels, lactic acid measurements and heart rates of the groups in the same measurement times. In conclusion, these data indicate that before 30 minute submaximal exereise, carbohydrate feedings with varying glycemic indexes affect blood glucose level but do not affect the amount of lactic acid and heart beat rate throughout the exercise. Key words: Breakfast, !actate acid, glyceınic index.
Pulmoner arteriyel hipertansiyon: patogenez
2009
Pulmonary arterial hypertension (PAH) is histologically characterized by endothelial and smooth muscle cell proliferation, medial hypertrophy, and thrombosis in situ. However the pathogenesis of PAH remains unclear. Elevated pulmonary vascular resistance seems to ...
Esansiyel Hipertansiyonlu Hastalarda Deri Kan Akımındaki Kardiyak Pulsasyonların İncelenmesi
Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2013
Önde gelen hemodinamik risk faktörlerinden biri olan kan akımının pulslu doğasını, esansiyel hipertansiyonlu (EHT) hastalarda, deri kan dolaşımında araştırmak. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Çalışmaya esansiyel hipertansiyonlu (EHT) 33 hasta ile sağlıklı 25 genç ve sağlıklı orta yaşlı 34 kişi gönüllü olarak katıldı. Kan akımı, kişiler yatar pozisyonda iken, bazal koşullarda ve lokal ısısal uyaran (42°C) uygulanırken, ön kolun volar bölgesinden bir laser Doppler (LD) akış ölçer ile kayıtlandı. Deri kan akımının merkezi (pulslu) ve lokal kontrol mekanizmalarının güç spektrumlarını (PSD) hesaplamak için LD sinyallerinin hızlı Fourier dönüşümleri kullanıldı. Güç spektrumu eğrilerinin integralleri 1'e normalize edildi ve merkezi (0,145-16 Hz) ile lokal (0,005-0,145 Hz) bölgelerin integralleri üç grup arasında karşılaştırıldı. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Sağlıklı genç grupta, merkezi (I M) ve lokal (I L) bileşenlerin güç spektrumları birbirlerine eşit ve I L~ I M = 0,5 olacak şekilde aralarında anlamlı bir fark yoktu (p=0,335). Bu denge lokal ısısal uyaranın oluşturduğu vazodilatasyonla bozuldu ve I M~ 0,8, IL~ 0,2 oldu. Bununla birlikte, orta yaşlı kontrol grubunda ve EHT grubunda merkezi güç her zaman baskındı (IM~ 0,8) ve bazal koşullar altında bile denge yoktu (p<0,001). Orta yaşlı kontrol grubunda ısısal uyarana yanıt gözlenirken EHT grubunda anlamlı bir yanıt yoktu. S So on nu uç ç: : Bazal LD sinyalinin pulslu olma özelliğinin artması (bazal PSD fonksiyonundaki merkez/lokal dengesizliği) ve bu özelliğin vazodilatör uyaranlarla değişebilirliği mikro/makro-vasküler yapıların sağlığını belirlemede bir gösterge olarak kullanılabilir. A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Forier analizi; lazer Doppler flovmetri; hipertansiyon A AB BS ST TR RA AC CT T O Ob bj je ec ct ti iv ve e: : To investigate the leading hemodynamic risk factor, pulsatile nature of blood flow, in the cutaneous circulation in patients with essential hypertension (EHT). M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : Thirty three patients with EHT and 59 normotensive healthy young (n=25) and middle aged (n=34) subjects, participated voluntarily in this study. Skin blood flow was measured with a laser Doppler flowmeter (LDF) from volar region of the forearm when the subject is at rest in supine position under basal conditions, and during local thermal hyperemia (42°C). Fast Fourier transformation of LDF signal was used to calculate the power spectral density (PSD) of control mechanisms of central (pulsatile) and local skin blood flow. The integral of PSD curve was normalized to 1 and the integrals of local (0.005-0.145 Hz) and central (0.145-16 Hz) regions were compared among three groups. R Re es su ul lt ts s: : The integral of central (I M) and local (I L) components were not significantly different (p=0.335 and I L~ I M =0.5) in healthy young subjects for baseline LDF signal. This equilibrium was not maintained, I M~ 0.8 and I L~ 0.2, during vasodilatation in response to thermal hyperemia. However, central power (I M~ 0.8) was dominant in EHT patients and in middle aged subjects even for the baseline LDF signal (p<0.001). There was significant response with thermal hyperemia in middle aged healthy subjects but not in EHT patients. C Co on nc cl lu us si io on n: : The increase in the pulsatility of baseline LDF signal (central/local imbalance in baseline PSD function) and its variability with a vasodilator stimulus can be used as an index for determining the micro/macro-vascular health.