Kadın Yazarın Türkçedeki Yolculuğu (original) (raw)

Giriş Edebiyat, dille yapılan bir sanattır ve tarihin başlangıcından itibaren insanla birlikte vardır. İnsan, duygu ve düşünceleri gibi tarihsel deneyim ve birikimlerinin anlatım ve aktarımlarını da edebiyat üzerinden kalıcı kılar. Kadın ise edebiyat sanatının insanlık tarihine paralel yolculuğunda-bazen özne bazen nesne olarak-daima etkin bir katılımcıdır. Kadınsız bir edebiyat düşünülemeyeceği gibi edebiyatsız bir kadın da düşünülemez. Kadın ile edebiyat arasındaki yoğun ve çok yönlü bir ilişkinin boyutlarını ima eden bu cümle, en basit anlamıyla edebiyat sanatında kadının ve kadının dünyasında edebiyatın yerine dikkat çeker. Edebiyat İçin Kadın… Kadın, bütün sanatlar gibi edebiyat sanatında da öncelikle bir ilham kaynağı olarak kabul görür. Estetik-kadın ilişkisinin ortaya çıkardığı bu kabulün arkasında, kadının doğurganlığıyla sanatsal yaratım arasında kurulmuş bir bağın varlığı sezilir. Ancak bu kabul kadın için bir kutsallaştırma alanı oluştururken, nesneleştirilmesinin önünü de açar. Yüzyıllar boyunca kadının bir sanatçı olarak edebiyat sanatında varlık gösterememesinin, hatta yanı sıra hayatî bir 1 Bu görüşü dile getirenlerden biri de Ahmet Mithat Efendi'dir. Fatma Aliye Hanım'a yazdığı bir mektupta şöyle der: "Kadın o heykel-i ihsâs-ı aşk u hevâdır ki şiir denilen lisan-ı perestiş mahzâ onu tehlil ve tesbîh için güyâ olur. Bu halde kadının zeban-ı şiiri, erkek gibi söyler ise … kendi şân-ı ulûhiyetini kendisinin tesbîh etmesine benzer. … kendisine perestiş edilmek lazım geldiği halde kendisi âbidlik vazifesini alarak, o da bir ma'bûd arar ise, vaziyet-i asliye ve tabiiyesinden ne kadar tebâüd etmiş olur." (Ahmet Mithat, 2011: 303-304

Loading...

Loading Preview

Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.