Sâsâni Öncesi İran Mazdeizm’i ve Ona Etkisi Bağlamında İran Ruhbanları: Muğlar (original) (raw)
Related papers
Mesnevî Şerhlerinin Tanıtımı, Eleştirisi ve Tahlîli: Farsça Şerhler ve İran’da Bulunanlar
Mevlânâ'nın Mesnevî'si muhtevası ve tesiri bakımından Türk ve dünya edebiyatında seçkin bir yere sahiptir. Hicri sekizinci yüzyıldan günümüze kadar Mesnevî'ye birçok şerh yazılmıştır. Bu şerhlerin yazımı Anadolu'da başlayıp İran, Hindistan, Avrupa, Suriye ve Mısır'a kadar uzanmıştır. Mesnevî şerhleri sayesinde Mevlânâ'nın düşüncesi birçok insana ulaşmıştır. Mesnevî Farsça yazıldığı için şerhlerin çoğu Farsça yazılmıştır. Hindistan ve Anadolu'da bazı şârihler de şerhlerini Farsça kaleme almıştır. Bu çalışmada Rızâ Şecerî'nin "Mesnevî Şerhlerinin Tanıtımı, Eleştirisi ve Tahlîli: Farsça Şerhler ve İran'da Bulunanlar" adlı eseri ele alınacak ve bu eserde geçen Farsça Mesnevî şerhleri hakkında kısaca bilgi verilecektir.
İmam Hüseyin’in Yasçıları: Gelenekten Günümüze İran’daki Şiî Matem Merasimlerinde Meddahlar
İran Çalışmaları Dergisi, 2021
Bu çalışma günümüz İran toplumunda büyük bir coşkuyla tertip edilen matem merasimlerinde okudukları şiirlerle dinleyicileri hüzünlendirip ağlatan meddahları konu edinmektedir. Meddahlık usulüyle şiir okuma geleneğinin geçmişi, çeşitli Şiî rivayetlerinde Kerbela hadisesine kadar uzanmaktadır. Büveyhîler ile birlikte tarihte ilk kez devlet desteği alıp kamusal alanda görünürlük kazanan meddahlar, Safevîler döneminde Şiî kimliğinin yeniden inşasında ve Sünni devletlerle olan mücadelede önemli bir propaganda aracına dönüşmüş ve bu işlevini Kaçarlar döneminde de sürdürmüştür. 1979 Devrimi’ne giden süreçte halkın Şah karşıtı gösteriler için mobilize edilmesinde de etkili olan meddahlar, İran-Irak savaşında da benzer bir işlev görmüş ve kitlelerin cepheye seferber edilmesinde önemli rol oynamıştır. Günümüzde Devrim Rehberi’ne verdikleri destek sebebiyle “Hamaney’in askerleri” olarak nitelenen meddahlar, dini bir ritüelin icracısı olmanın yanında İran’daki sosyo-politik birçok gelişmenin arka planında da adından söz ettirmektedir. Son dönemde meddahlığın icrasında geleneksel uygulamalardan farklı olarak, musiki ve muhteva açısından değişim yaşanmış, “pop tarzı” diye nitelenen yeni bir meddahlık akımı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı Şiî hadis rivayetleri, batılı seyyahların gözlemleri ve konuyla alakalı Farsça literatürdeki temel çalışmalar ışığında, İran merkezli Şiî devlet ve topluluklarda önemli bir yeri olan meddahlık geleneğinin tarihsel gelişimini ve günümüzdeki etkilerini ana hatlarıyla ele almaktır. Anahtar Kelimeler İran, Şiî, Kerbela, Safevî, Meddah
iHYÂ, 2022
XIX. Yüzyılın başlarında Kafkaslarda hızla yayılan Nakşibendî-Hâlidî tasavvuf düşüncesi bölge halkları arasında hızla yayılmıştır. Kısa sürede Kuzey Batı Azerbaycan, Şirvan, Karabağ ve Dağıstan gibi bölgelerde etkisini gösteren bu yeni tarikat, tasavvuf kültürüne aşina olan Kafkas halkları arasında bir ihvan ağı oluşturmuştur. Hâlidîliğin yayılma süreci aynı zamanda Rusların da sıcak denizlere inme ideolojisiyle bölgeyi işgal etmeye başladığı döneme rastlamıştır. Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesine girişen Kafkas halkları –özellikle de Dağıstan ve Kuzey batı Azerbaycan Müslümanları- millî bağımsızlığı manevî hayatın ihyası ve sıhhati için en önemli şart olarak değerlendirmişlerdir. Millî bağımsızlığı olmayan diğer bir ifadeyle hürriyetleri eksik olan Müslüman halkların iman, ibadet ve ahlak olarak da kemale eremeyeceklerini düşünen Müridizm hareketi imamları bu görüşlerini desteklemek için dönemin nüfuzlu Nakşibendî-Hâlidî şeyhleriyle görüşerek onların fikirlerini almışlardır. Bu görüşmeler esnasında Müridizm hareketinin ilk imamı olarak kabul edilen Gazi Muhammed ile Nakşibendî şeyhleri Molla Muhammed Yerakî ve Şeyh Cemâleddin Gazi Kumukî arasında Ruslara karşı topyekûn bir ayaklanma hususunda sert tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar genellikle işgalci küffara karşı yapılacak millî mücadelenin Kurânî ve nebevî referanslarının o dönemin şartlarına uygun olarak yorumlanması etrafında şekillenmiştir. Yine bu tartışmalar süresince imamlar daha radikal bir mücadeleyi desteklerken şeyhler ise Kafkas halklarının Rusların tahakkümü altında yaşamaya alıştıklarını o nedenle mücadelenin silahsız olarak yürütülmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Bu tartışmalar Gazi Muhammed’in Yerakî vasıtasıyla tarikata intisap etmesinden sonra da devam etmiş, bazı şeyhler imamlar tarafından korkaklıkla suçlanmıştır. Bu araştırmamızda Müridizm hareketinde imamların ve Nakşibendî şeyhlerinin aralarındaki tartışmaları millî bağımsızlık ve manevî ihya ekseninde ele alıp tahlil edeceğiz. Müridizm hareketine tasavvufî karakter kazandıran bu tartışmaların ortak bir akla evirilip evirilmediğini sebep-sonuç ilişkisi içinde izah etmeye çalışacağız.
Safevî Döneminde Hindistan’a Göçen İranlı Mûsıkîşinaş Şâirler
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 2023
İslâmiyet’ten sonra İran’da çeşitli hânedanlar yönetimi ele geçirmiştir ve bu durum zaman zaman büyük istikrarsızlığa sebebiyet vermiştir. İran yönetimini uzunca bir süre elde tutan hânedanlardan biri Safevîlerdir. Bu hükümetin ortaya çıkması gerek İran halkı gerekse Osmanlı, Özbek ve Babür gibi civâr yönetimler için de bir dönüm noktası olmuştur. Safevîlerle birlikte İran’ın yönetimi iki buçuk asırlık bir süre boyunca tek bir sülâlelin elinde kalmıştır. XVI-XVIII. asırlar aralığını kapsayan bu süreçte İranlı sanat erbâbı ve elit kesimin bir kısmı çeşitli gerekçelerle ana vatanlarını terk edip Anadolu ve Hindistan başta olmak üzere civâr bölgelere göçmüştür. O devirde göçler resmî bir şekilde kayıt altına alınamazken kaleme alınan tezkireler ve cönkler bu göçlerle ilgili önemli bilgiler ihtivâ etmektedir. Safevî döneminde İran ve Hindistan’da tezkirecilik faâliyetli iyice yaygınlaşmış olup büyük önem arz etmekteydi. Bu sebeple o asırlarda yaşamış olan şâirler ve ilim erbâbının terce...
İslam Öncesi Dönem İran'da Tıp ve Tebâbet
2016
Antik Iran tibbinin ortaya cikmasinda Mazdeizm'e ait dini metinlerin ve Avesta'nin onemli bir yeri vardir. Bunun yaninda Erken Iran tibbi, antik Mezopotamya uygarliklarinin tibbi birikimlerini devralarak olgunluk duzeyine ulasmistir. Iran topraklarinda ortaya cikan bu tibbi birikim Yunan tibbi uzerinde buyuk etkiler ortaya koymustur. Iranlilar, Erken Ortacaglarda ise yogun bir sekilde Yunan ve Hint tibbinin etkisinde kalmislardir. Erken Ortacag Iran tibbi, Sâsâniler sonrasinda Islam tibbinin temelini olusturmasi acisindan onemli bir yere sahiptir. Bu donemde Iran'da buyuk tip okullari ve hastaneler kurulmus; onemli bir hekim sinifi ortaya cikmistir. Iran'da tibbi anlamda ortaya cikan entelektuel birikim bircok yabanci hekimin Iran topraklarina akin etmesine yol acmistir. Bunun yaninda Iran topraklari uzerinde tapinak ve kiliselerin de tibbi calismalar uzerinde onemli rolleri bulunmaktadir.
İHVÂN-I SAFÂ'DA SANATIN AHLAKİ BOYUTLARI: MÜZİK ÜZERİNE BİR İNCELEME
Öz Bu çalışma, IV/X. asırda Basra ve civarında bir felsefe topluluğu olarak yaşamış olan İhvân-ı Safâ'nın felsefesinde etik ve estetik arasındaki bütünlük ilişkisini müzik sanatı üzerinden ortaya koymayı amaçlar. Bu amaç doğrultusunda makalede öncelikle, müziği diğer sanatlardan farklı kılan özellikleri, müziğin kaynak ve gaye bakımından hikmetle olan ilişkisi, müziğin, İhvân'ın hakikate ulaşmanın temel yolu olarak gördüğü matematiğe dayalı zemini ve tanrısal sanatın doğrudan eseri olan semavi varlıklarla irtibatı ele alınmıştır. İhvân'ın müziğe yüklediği bu metafizik anlam ve boyutlar, onların düşüncesinde, söz konusu sanatı metafiziğe açılan bir kapı hâline getirmektedir. Böylece müzik, bu sanatla meşgul olan kimselere söz konusu metafizik hakikatlerin gerekli kıldığı belirli ahlaki erdemler kazandırmaktadır. Metafizik hakikatlerin ahlaki sonuçlar doğurması fikrinin İhvân düşüncesindeki en belirgin anlamı, sanatın insanı Yüce Sanatkâra benzemeye çalışmaya sevk etmesi şeklinde ifade edilebilir. İhvân, metafizik bir çerçevede etikle estetik arasında kurduğu bu ilişkiyi, müziğin insan üzerindeki psiko-fizyolojik etkilerinin birtakım ahlaki sonuçlar doğurduğunu açıklayarak farklı bir düzlemde sürdürür. Bu açıklamasında İhvân, Galenci tıp geleneğine dayanan insandaki dört sıvı karışım (ahlât-ı erba'a) teorisini müziğe uygular. Buna göre ud enstrümanındaki tellerin çıkardığı sesler, dört karışımın oranlarına etki ederek insanda cesaret, cömertlik, iffet ve yumuşak huyluluk gibi birtakım kalıcı ahlaki erdemler meydana getirmektedir. Bu düşüncesiyle İhvân, müzik üzerinden geliştirdiği etik ve estetik arasındaki bütünlük ilişkisini, metafizik bir çerçevenin yanı sıra fizik bir zeminde de kurmuş olur.
MAGRİB’DE ESʿARILİĞİN YAYILMASINDA BÂKILLÂNÎ VE CÜVEYNÎ’NİN ETKİLERİ.pdf
İmam Eşʿarî ortaya koyduğu ilkeler vasıtasıyla kendisinden sonra takip edilecek bir kelamî ekolün oluşmasına sebep olmuştur. Onun sistemini benimseyen pek çok isim vardır. Ama bu isimler içerisinde Ebu Bekr el-Bâkıllânî ve İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî oldukça önemlidir. Biz bu çalışmamızda Bâkıllânî ve Cüveynî’nin Eşʿarî düşüncedeki yerini genel olarak hedeflemekten ziyade bu isimlerin, Eşʿarîliğin özellikle İslam’ın batısında (Mağrib) yayılması açısından etkilerine değinmeye çalışacağız. Öyle ki onların oluşturdukları bu etki sonucu Eşʿarîlik İslam’ın batısında ilk zamanlardan günümüze kadar resmî bir mezhep olarak kabul görmüştür. Yöntem olarak Bâkıllânî’yi göndermiş olduğu öğrenciler vasıtasıyla “fiilî etki” bakımında inceleyecek; Cüveynî’yi ise yazmış olduğu eserlerin bölgedeki geniş yayılımını göz önünde bulundurarak “eğitim etkisi” bakımından inceleyeceğiz. Bu bölgede Bâkıllânî’nin göndermiş olduğu Ebû Abdullah el-Ezrî (ö. 423/1032), Ebû Tâhir el-Bağdâdî (ö. 517/1123) gibi isimler oldukça etkili olmuştur. Cüveynî ise eserleri ile bölgeye tesir etmiştir. Mağribli âlimler özellikle de onun “Kitabü’l-İrşâd” eserini yöntem olarak benimsemiş; bu eser üzerine birçok şerh ve haşiye yazmışlardır.