Bening Paroxysmal Positional Vertigo:Pathophysiology, Evaluation and Diagnosis (original) (raw)

Relation Between the Benign Paroxysmal Positional Vertigo and Environmental and Climatic Factors

Turk Otolarengoloji Arsivi/Turkish Archives of Otolaryngology, 2013

Vertigo genel popülasyonda sık görülen bir semptomdur. Baş pozisyonunun yerçekimi yönüne göre değişimiyle ortaya çıkan kısa süreli rotatuar ataklarla karakterizedir (1, 2). Genellikle ani başlangıçlıdır ve sıklıkla uykudan uyanma sırasında yatakta hissedilir. Hastalar sıklıkla vertigonun baş hareketleriyle, yukarı veya aşağı bakışlarda ve yatakta dönmeler sırasında tekrarladığından bahsederler. Bulantı veya kusma azımsanmayacak sıklıkta bu duruma eşlik eder. Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) sadece en sık rekürren vertigo sebebiyle değil aynı zamanda başarılı ve ucuz tedavi edilebilir olması sebebiyle de, özel bir ilgiyi hak etmektedir. BPPV bu kadar

Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo ve Anksiyete Arasındaki İlişki

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2014

Baş dönmesi ve anksiyete arasındaki birliktelik antik çağda Plato'nun çalışmalarından bu yana tıbbi literatürde oldukça sık karşılaşılan bir konudur. Klasik tıpta, baş dönmesi kendi başına bir hastalık olma ve hipokondrial melankoli gibi ayrı bir hastalığın bir belirtisi arasında belirsiz bir durumdaydı. Bizim çalışmamızın amacı baş dönmesi ve anksiyete arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Polikliniği'ne akut baş dönmesi şikâyeti ile başvuran ve benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) tanısı alan hastalar arasından 50 gönüllüye psikiyatri kliniğinde kanalit repozisyon tedavisinden (Epley Manevrası) önce ve 4 hafta sonra olmak üzere Anksiyete Duyarlılık indeksi (ADİ-3), Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri 1 (STAI-1) ve 2 (STAI-2) uygulandı ve elde edilen değerler istatistiksel olarak karşılaştırıldı. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Tedavi öncesi uygulanan ADİ-3, STAI-1 ve STAI-2 ölçeklerinden alınan puanlar literatürle uyumlu bir şekilde orta derecede anksiyeteyi göstermekteydi. Hastalara uygulanan tedaviden (Epley Manevrası) sonra uygulanan ADİ-3 ve STAI-2 puanları istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düştü. Ancak anlık kaygıyı gösteren STAI-1 puanlarında herhangi bir anlamlı değişiklik bulunamadı. S So on nu uç ç: : Elde ettiğimiz sonuçların teyit ettiği üzere, BPPV olgularında kanalit repozisyon manevrası sonrası ADİ-3 ve STAI-2 değerlerinde anlamlı bir düzelme olmasına karşın STAI-1 değerlerinde düzelme saptanamaması, bu hastaların tedavi planlamasında kulak burun boğaz hastalıkları ve psikiyatri kliniklerinin ortaklaşa çalışmasının gerektiğiniortaya koymuştur. A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Anksiyete; baş dönmesi; tedavi A AB BS ST TR RA AC CT T O Ob bj je ec ct ti iv ve e: : Since Plato's ancient works, the association between vertigo and anxiety is a common issue found in the medical literature. Vertigo has an uncertain position in the classical medicine; being a unique illness or a symptom of an another illness such as hypocondriacal melancholy. Our study aimed to examine the relationship between vertigo and anxiety. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : Fifty patients who admitted to Otolaryngology Department, Bozok University School of Medicine with vertigo complaint, and diagnosed with benign paroxysmal positional vertigo (BPPV) were included in the study. The patients were instructed to fill out the standard forms of anxiety sensitivity index-3 (ASI-3), Stait-trait anxiety inventory I and II (STAI-I, STAI-II) before and 4 weeks after the canalith repositioning treatment (Epley maneuver). The results were compared statistically. R Re es su ul lt ts s: : The pre-treatment results showed moderate level anxiety severity in ASI-3, STAI-I and STAI-II. Four weeks after Epley maneuver, we noted a statistically significant decrease in ADI-3 and STAI-II scores while STAI-I scores did not significantly change, indicating anxiety remained unchanged. C Co on nc cl lu us si io on n: : We concluded that, despite statistically significant improvements observed in ADI-3 and STAI-II scores after canalith reposition maneuver, unchanged STAI-1 scores at high levels demonstrated the need for cooperation of psychiatrists and otorhinolarngologists for the evaluation and treatment planning in patients with vertigo.

Evaluation of Vertigo in Pediatric Age Group

The Medical Journal of Okmeydani Training and Research Hospital, 2014

İntraartiküler kortikosteroid enjeksiyonları (İKE), osteoartritik eklemlerin konservatif tedavisinde yer alan bir tedavi seçeneğidir. Diz eklemi için pek çok çalışma bulunmasına reğmen, kalça osteoartritinde etkisini değerlendiren çalışmaların sayısı nispeten azdır. Bu çalışmada koksartroz olgularında İKE'nin semptomlar ve yaşam kalitesine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.

[The effectiveness of the Epley maneuver for the treatment of BPPV and the role of nystagmus direction as an early indicator of successful treatment]

Kulak burun boğaz ihtisas dergisi : KBB = Journal of ear, nose, and throat, 2007

We investigated the role of the direction of nystagmus that might occur during the Epley maneuver as an early indicator for treatment success in benign paroxysmal positional vertigo (BPPV). The study included 47 patients (24 males, 23 females; mean age 46+/-12 years; range 29 to 70 years) who underwent the Epley maneuver for BPPV. The occurrence and the direction of nystagmus were observed. Nystagmus occurred in 16 patients during the maneuver, being ipsilateral in nine patients and contralateral in seven patients. The treatment was successful in seven patients (77.8%) with ipsilateral nystagmus, whereas none of the patients with contralateral nystagmus benefited from the maneuver. While there was no significant relationship between ipsilateral nystagmus and the success of the treatment (p=0.625), a significant correlation was found between contralateral nystagmus and treatment failure (p=0.000). The occurrence of contralateral nystagmus during the Epley maneuver may be a sign of an...

Çocukluk Çağında Vertigo: Klinik ve Laboratuvar Bulgularının Değerlendirilmesi

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2012

Ço cuk luk ça ğın da ver ti go, gö re ce li ola rak na dir gö rü len, ge niş spek trum lu ayı rı cı ta nı sı olan bir ya kın ma dır. Bu ça lış ma nın ama cı, ver ti go da yaş, cin si yet, eti yo lo jik fak tör ler, eş lik eden be lir ti ler ve la bo ra tu var bul gu la rı nın in ce len me si ve bul gu la rın li te ra tür bil gi le ri ışı ğın da tar tı şıl ma sı dır. G Ge e r re eç ç v ve e Y Yö ön n t te em m l le er r: : Ço cuk Nö ro lo ji po lik li ni ği ne Ocak 2010-Ocak 2011 ta rih le ri ara sın da, ver ti go şikâyeti ile başvu ran 4-18 yaş ara sın da ki (yaş or ta la ma sı; 11,5±4,1 yıl) 30 has ta nın (17 er kek, 13 kız) ka yıt la rı ge ri ye dönük ola rak in ce len di. Has ta la rın ya şı, cin si ye ti, şikâyet sü re le ri, ek be lir ti le ri, me di kal öy kü le ri, kro nik has ta lık öy kü le ri, ai le öy kü le ri (mig ren, epi lep si), işit me kay bı, ba yıl ma, ku lak çın la ma sı, baş ağ rı sı, ka fa trav ma sı öy kü sü, ilaç kul la nı mı, la bo ra tu var tet kik le ri (tam kan sa yı mı, glu koz, elek tro lit ler, ka ra ci ğer fonk si yon test le ri, ko les te rol, de mir, erit ro sit se di men tas yon hı zı, vi ta min B12 dü ze yi ve ti ro id fonk si yon test le ri), se çil miş has ta lar da elek tro en se fa log ra fi ve be yin man ye tik re zo nans gö rün tü le me bul gu la rı kayde dil di. Ça lış ma nın ve ri le ri ni de ğer len dir me de kul la nı lan ta nım la yı cı is ta tis tik sel me tot lar SPSS 19.0 progra mı kul la nı la rak he sap lan dı. B Bu ul l g gu u l la ar r: : Has ta la rı mız da en sık ver ti go ne de ni ola rak si nü zit (%23,3), mig ren (%20) ve se lim pa rok sis mal ver ti go (%16,6) sap tan dı. Bu nu sı ra sıy la or tos ta tik hi po tan si yon, oti tis me dia, vi ta min B12 ek sik li ği ve de mir ek sik li ği ane mi si ta kip et ti. Ver ti go ile en sık bir lik te lik gös te ren semptom la rın sı ra sıy la baş ağ rı sı (%43), bu la nık gör me (%40) ve den ge kay bı (%26) ol du ğu gö rül dü. T Ta ar r t tı ış ş m ma a: : Ver ti go ço cuk lar da na dir gö rü len bir ya kın ma dır. Ço cuk luk ça ğı ver ti go de ğer len dir me sin de, de tay lı bir anam nez, fi zik mu a ye ne, la bo ra tu var test le ri ve ge rek ti ğin de be yin gö rün tü le me si ve elek tro en se fa log rafi ile bir lik te mul ti di sip li ner bir yak la şım ge re ke bi lir. Doğ ru ta nı, ge rek siz araş tır ma la rı en gel le yip ebeveyn le rin en di şe le ri ni azal tır ve ba şa rı lı bir te da vi ola na ğı sağ lar.

Benign paroksismal pozisyonel vertigo tedavisinde vestibüler alıştırma egzersiz tedavisiyle kanalit tekrar yerleştirme manevralarının etkinliğinin karşılaştırılması

Turk Otolarengoloji Arsivi, 2008

Comparison of the effectiveness of vestibular training and canalith repositioning maneuver in benign paroxysmal positional vertigo Objectives: The effectiveness and the improvement period of the vestibular training exercises and the canalith repositioning maneuvers were compared. Methods: The present study consists of 40 patients ranging in age from 23 to 75. The sample group was classified into two different subgroups. The patients of first group were treated with vestibular exercises and the patients of the second group were treated with canalith repositioning maneuvers. Results: In the group treated with vestibular exercises, the mean age was 42.3. The patients of this group were treated with antivertigo drugs for 4 days and were asked to practice the Cawthorne exercises once in a day. In the fallow-ups that were done within 19 days, it was observed that all symptoms were improved and the Hallpike Test was negative. In the group treated with canalith repositioning maneuvers, the mean age was 46.5. The total improvement was accomplished by an average of 1.25 maneuver. After the maneuver, the patients were asked to use soft collars for 48 hours in order to limit their neck movements. For this group, the improvement was seen in an average of 2.6 days. Conclusion: Total improvement was accomplished for both groups however a delay was seen in improvement in the group treated with vestibular training exercises.

Artrosentez Vertigo Tedavisinde Bir Seçenek Olabilir mi?: Olgu Sunumu

Journal of International Dental Sciences, 2017

Kronik pulpal-periodontal lezyonlar klinik çalışmalarda çok sık rastlanılmayan ve rejeneratif kapasiteleri uzun zamandır sorgulanan lezyonlardır. Pulpal-periodontal defektlerinde endodontik tedavi ile yönlendirilmiş doku rejenerasyonunun kombinasyonunun değerlendirildiği çalışmalar yeterli değildir. Bu 1,5 yıllık takipli vaka raporu pulpal-periodontal lezyonlu bir dişte yönlendirilmiş doku rejenerasyonunun tedavisinin klinik ve radyografik sonuçlarını değerlendirmektedir.

Clinical and Polysomnographic Properties of Patients with Positional Obstructive Sleep Apnea Syndrome

Solunum, 2012

Amaç: Obstrüktif uyku apne sendromlu (OUAS) hastalardan, sırt üstü yatış pozisyonunda, yan yatış pozisyonuna göre, apne hipopne indeksi (AHİ) en az iki kat artan veya yan yatış pozisyonunda normalleşen (AHİ<5) hastalar yani "pozisyonel hasta"lar ile sırt üstü yatış pozisyonlarında AHİ'de iki kattan daha az bir artış olan "pozisyonel olmayan" OUAS'li hastaların klinik bulgularının, fizik muayene bulgularının ve polisomnografik özelliklerinin karşılaştırılması. Gereç ve Yöntemler: 2006-2008 tarihleri arasında kliniğimize başvuran ve polisomnografi (PSG) yapılarak obstrüktif uyku apne sendromu tanısı alan 500 hastanın tıbbi kayıtları retrospektif olarak incelendi; 230 hasta çalışmaya dahil edildi. PSG bulgularına göre hastalar pozisyonel (PH) ve pozisyonel olmayan (POH) olarak gruplara ayrıldı; iki grubun klinik özellikleri, fizik muayene bulguları ve polisomnografik özellikleri belirlendi ve karşılaştırıldı. Bulgular: İki yüz otuz hastanın 112'si (%48,6) PH idi. PH'ler POH'lerden daha genç, vücut kitle indeksleri ve boyun çevreleri daha düşük hastalardı ve daha hafif dereceli OUAS'ye sahiptiler. PH'lerin %31'inde AHİ yan yatış pozisyonunda 5'in altına iniyordu. Epworth uykululuk skalası ile değerlendirilen gündüz aşırı uyku hali PH grubunda daha hafifti. PH'lerde yıl boyu süren burun tıkanıklığı şikâyeti ve muayenede konka hipertrofisi sıklığı POH'ye göre daha fazlaydı. Sonuç: Bu çalışmayla, iki yıllık bir süreyi kapsayan hasta kayıtlarımızdan pozisyonel OUAS tanısı alanların temel özelliklerini, hastalığın pozisyonel olup olmamasına göre gruplandırarak belgelemiş olduk. Pozisyonel hastaların bazı klinik, fizik muayene ve polisomnografik bulgularında POH'ye göre farklılıklar tespit edildi. Anah tar kelimeler: Uyku apnesi, apne, tıkayıcı uyku apne sendromu ABST RACT Aim: "Positional patients" (PP) were patients with obstructive sleep apnea (OSA) whose apnea hypopnea index (AHI) becomes at least twice as high in the supine position as in the lateral position and an AHI that normalizes (AHI<5) in the non-supine position. Non-positional patients (NPP) were characterised by an AHI in the supine position less than twice as high as in the lateral position. In this study we aimed to compare clinical, polysomnographic and physical characteristics of patients with non-positional and positional sleep apnea. Materials and Methods: Medical records of 500 patients diagnosed with OSA syndrome (OSAS) by polysomnography (PSG) in our clinic, between 2006-2008, were retrospectively reviewed, and 230 of these were included in the study. Patients were separated into two groups according to polisomnographic results as PP and NPP. The clinical, polysomnographic and physical characteristics of the two groups were compared. Results: 112 of the 230 patients (48.6%) were classified as PP. These were younger, with lower body mass index and neck circumflex and a milder OSAS as compared to the NPP. AHI in 31% of the PP fell below 5 in the lateral recumbent position. Excessive daytime sleepiness (EDS), as assessed by the Epworth Sleepiness Scale, was lighter in the PP group. Also, frequency of complaint from year-long nasal blockage and frequency of finding turbinate hypertrophy were more common in the PP as compared to the NPP. Conclusion: In this study, basic features of patients diagnosed as positional OSAS over a two-year period were documented by grouping as PP and NPP. Some differences were identified at the physical examination, clinical and polysomnographic features of the positional and non-positional cases.