Uyku Apne Sendromunun Nadir bir nedeni : Larengeal schwannoma (original) (raw)
Related papers
Nadir bir akut batın nedeni: Amyand hernisi
Kocaeli Tıp Dergisi, 2015
Amyand fıtığı; inguinal herni kesesi içerisinde apendiks vermiformisin bulunması durumudur. Tanı genellikle intraoperatif konulur. Genellikle herni kesesi içerisinde normal bir apendiks gözlenir.Basınç artışına bağlı olarak apendiks inflamasyonunun gelişmesi oldukça nadir olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz bu olguda akut batın ön tanısı ile laparoskopik opere edilen bir Amyand hernisi vakası sunacağız
Çocukluk çağında siyanozun nadir bir sebebi: Pulmoner arteriyovenöz malformasyon
Türk kardiyoloji derneği arşivi, 2017
Pulmonary arteriovenous malformation, which is defined as the presence of an abnormal connection between the pulmonary artery and pulmonary vein, is rarely seen. Although it generally presents as a congenital condition, it may be accompanied by hereditary hemorrhagic telangiectasia. Clinical signs vary according to the amount of shunt in proportion to the number and size of the fistulae. Patients may present with cyanosis and respiratory trouble. If the disease remains untreated, it may result in cardiac failure and ineffective endocarditis, thereby leading to the rupture of the an-eurysmal fistula. Transcatheter embolization of abnormal vascular connection is the current treatment method in this disease. This article describes the case of an 8½-year-old child. He was presented with the symptom of getting tired quickly. Transcutaneous oxygen saturation of 75%, and pulmonary arteriovenous malfor-mation was detected in his examination. Successful transcatheter fistula embolization was performed.
Ürik Asit Obstrüktif Uyku Apne Sendromunda Bir Belirteç midir?
Journal of Turkish Sleep Medicine, 2016
Objective: Uric acid which arises in conditions such as cardiovascular diseases, Chronic kidney failure, metabolic syndrome is a strong and independent marker of morbidity and mortality. Hypoxia-arousalreoxygenation cycles that observed in Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) throughout the night increase adenosine triphosphate degradation and cause uric acid production, an end-product of purine metabolism. We aimed to evaluate the relationship between OSAS and serum uric acid levels. Materials and Methods: Subjects who were evaluated by polysomnography (PSG) in our sleep laboratory were prospectively analysed. Demographic data, detailed history including comorbidities, smoking history of all the patients were recorded. PSG was performed all night and complete blood count and biochemical analysis were done. Results: Total of 449 subjects with a mean age of 47.78 (18-65) were included in the study. The study population consisted of 283 (63%) male and 166 (37%) female. According to PSG data, 43 subjects had apneahypopnea index was <5 and 406 subjects had OSAS. As comorbidities evaluated, hypertension in 135 (30%), diabetes mellitus in 80 (18%), coronary heart disease in 53 (12%), asthma in 53 (12%), dyslipidemia in 14 (3%), chronic obstructive pulmonary disease in 12 (2.7%) patients were found. Serum uric acid level was high in 75 cases; 3 of which was in control group and 72 of which was in OSAS group. Uric acid level was increased in 13 patients with mild OSAS, 25 patients with moderate OSAS and 34 patients with severe OSAS. Serum uric acid level was significantly higher in OSAS group compared to control group. Conclusion: Complete blood count data and serum urea levels were found similar in both groups, whereas creatinine was significantly higher in OSAS patients. Serum uric acid and creatinine levels were increasing significantly as the disease got more severe. When patient uric acid levels were compared by gender, mean uric acid level was 5.29 mg/dL in women and 6.58 mg/dL in men; the difference between genders was statistically significant.
Ses Kısıklığının Gözardı Edilen Nedeni: Larinks Tüberkülozu
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
Günümüzde dünya nüfusunun üçte birinin tüberküloz basili ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık sekiz milyon yeni tüberküloz hastalığı tanısı konurken, hastalığa bağlı olarak yılda 2 milyon ölüm meydana gelmektedir. Larengeal tüberküloz, tüm tüberküloz olgularının %1'inden azını temsil eder. Hastaların büyük bir kısmında tüberküloz öyküsü ya da aktif tüberküloz enfeksiyonu vardır. Hastalarda ortaya çıkan ilk belirtiler ağrılı disfaji ve ses kısıklığı olmakla birlikte kilo kaybı ve gece terlemesi gibi sistemik semptomlar da görülebilir. Günümüzde antitüberküloz ilaçların yaygın olarak kullanılması ile larinks tüberkülozu insidansı azalmıştır. Bu yazımızda, iki yıldır ses kısıklığı olan ve son dönemlerde nefes darlığı, kilo kaybı gibi şikayetlerin de ortaya çıkmasıyla larinks ve akciğer tüberkülozu tanısı konulan bir olguyu sunmayı amaçladık.
Karpal Tünel Sendromunun Nadir Sebebi: Bifid Median Sinirde Ultrasonografik Bulgular
Journal of Experimental & Clinical Medicine, 2007
A Rare Cause of Carpal Tunnel Syndrome: Ultrasonographic Findings of Bifid Median Nerve Carpal tunnel syndrome (CTS) is an entrapment neuropathy of median nerve because of many pathological reasons at the wrist. Several diseases are responsible in the etiopathogenesis of CTS and anatomical variation of the median nerve is one of these reasons. A woman aged 39 years old who had pain and numbness in her first three fingers applied electrophysiology unit. Electrophysiological studies showed grade 5 CTS on the right hand and grade 4 on the left. Ultrasonographic studies showed bilateral high cross sectional area of the median nerve at the levels of radioulnar joint, psiform and hamate and median nerves echo were low bilaterally. Median nerve cross sectional area was 18.8 mm2 on the left wrist at the psiform level. But median nerve has two branches with area of 21.2 mm2 and 14.3 mm2 at the right wrist. The ultrasonographic findings of bifid median nerve, a rare anatomical variation, were...
Silver-Russell sendromu ve tıkayıcı uyku apneli bir olguda adenotonsillektomi
Praxis of Otorhinolaryngology, 2013
Silver-Russell sendromu (SRS), büyüme ve gelişme geriliği, beşinci parmakta klinodaktili ve üçgen yüz ile karakterize nadir bir sendromdur. Silver-Russell sendromu tanısıyla takip edilen 3.5 yaşındaki erkek hasta kliniğimize horlama, burun tıkanıklığı ve uyku apnesi yakınmaları ile başvurdu. Fizik muayene ve diğer incelemelerde SRS semptomlarının yanı sıra adenotonsiller hipertrofi ve sağ efüzyonlu otitis media tespit edildi. Sağ ventilasyon tüpü takıldı ve adenotonsillektomi (AT) uygulandı. Ameliyat sırasında ağız açacağı yerleştirilirken hastada bradikardi gelişti. Muhtemelen vagal iritasyon sonucu ortaya çıkan bradikardi, dil bir tarafa ekarte edilip ağız açacağı yerleştirilince düzeldi. Hastanın takibinde büyüme hızında artış görüldü. Silver-Russell sendromlu hastalarda tıkayıcı uyku apne sendromunun erken tanı ve tedavisi önem taşımaktadır. Gelişme geriliği ve mikrognatisi olan SRS'li hastalarda AT yapılırken, hastanın ağız boşluğunun da hacmen küçük olduğu göz önünde bulundurulmalı, cerrah ağız açacağını yerleştirirken dikkatli olmalı ve anesteziyoloji uzmanları olası bradikardi gibi komplikasyonlara karşı hazırlıklı olmalıdır. Anahtar Sözcükler: Adenotonsillektomi; pediatrik tıkayıcı uyku apne sendromu; Silver-Russell; uyku apnesi.
Yenidoğanda Solunum Yetmezliğinin Nadir Bir Nedeni: Jeune Sendromu
Turkish Thoracic Journal/Türk Toraks Dergisi, 2013
Jeune sendromu asfiktik torasik distrofi olarak da isimlendirilen otozomal resesif geçişli çoklu organ tutulumu olan bir iskelet displazisidir. Dar, çan şeklinde göğüs duvarı, farklı derecelerde kol ve bacak kısalığı bu sendromun en karakteristik özelliğidir. Jeune sendromlu çocukların çoğunda erken süt çocukluğu döneminde ağır solunum yetmezliği görülür. Burada doğumun hemen ardından solunum yetmezliği gelişen ve Jeune sendromu tanısı alan bir olgu nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur. Akraba evliliklerinin sık olduğu ülkemizde solunum sıkıntısı bulgularının yanında dar göğüs kafesi, kısa kol ve bacakların görüldüğü bebeklerde Jeune sendromu akla gelmelidir. AnAhtAr sözcüKler: Jeune sendromu, asfiktik torasik distrofi, yenidoğan Jeune syndrome, also known as asphyxiating thoracic dystrophy, is a rare autosomal recessive skeletal dysplasia with multiorgan involvement. Clinically, Jeune syndrome is characterised by a bell-shaped, narrow chest and variable limb shortness. Most of the children suffering from this syndrome present with severe respiratory failure during the early infancy period. Here we report a neonate with serious postnatal respiratory insufficiency who was diagnosed with Jeune syndrome. Since intermarriage is frequent in Turkey, when a newborn with respiratory failure has a bell-shaped, narrow chest and variable limb shortness, Jeune syndrome should be considered.
Obstrükti̇f Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Gündüz Aşiri Uykululuk Hali̇ni̇ Etki̇leyen Faktörler
2020
Bu calismanin amaci, obstruktif uyku apne sendromu (OUAS) olan hastalarda asiri gunduz uykululuk halini karakterize ederek klinik ve polisomnografik degiskenlerle iliskisini belirlemektir. Apne hipopne indeksi 5 ve uzeri olan OUAS’li hastalar (n = 143) calismaya dahil edilmis olup, OUAS’li hastalardan Epworth uykululuk olcegi (EUO)≥ 10 olanlar gunduz asiri uykululugu pozitif kabul edilmistir (n:73). EUO <10 olanlar gunduz asiri uykululugu negatif kabul edilmistir. (n:70). EUO pozitif hastalar, EUO negatif hastalar ile karsilastirildiginda; belirgin sekilde daha yuksek apne hipopne indeksi, gece daha dusuk ortalama oksijen saturasyonu ve daha dusuk ortalama desaturasyon indeksi gosterdi. EUO pozitif hastalarda solunumsal uyarilma indeksi ve ortalama apne suresi daha yuksek oldugu sonucuna ulasilmistir. OUAS’lilarda solunumsal uyarilma indeksi, apne hipopne indeksi, ortalama apne suresi ve gece oksijen saturasyonundaki dusmeler GAUH’ni belirlemede onemli rol oynayabilirler.
Obstrükti̇f Uyku Apne Sendromunun Uvulopalatal Flep İle Tedavi̇si̇
kbb-forum.net
ÖZET Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OUAS); uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu (ÜSY) tıkanmaları ve buna bağlı kan oksijen satürasyonunda (SO2) düşme ile karakterize bir sendromdur. Bu çalışmanın amacı; OUAS'u olan hastalarda Uvulapalatal Flep (UPF) ile cerrahi tedavinin etkinliğinin polisomnografi (PSG) ile objektif olarak değerlendirilmesidir. Bu çalışmaya ortak şikayeti horlama, tanıklı apne ve gündüz uykuya meyili olan, nazal patolojisi ve OUAS'na yol açabilecek kraniofasial anomalisi olmayan, müller manevrasında multiple düzeyde obstrüksiyon saptanan, PSG sonucu Apne Hipopne İndeksi (AHİ) 5 ve 5'in üzerinde olan 16 hasta (3 kadın, 13 erkek) dahil edildi. Bu vakalara UPF operasyonu yapıldı. Cerrahi tedavinin etkinliği postoperatif 3. ayda PSG yapılarak değerlendirildi ve sonuçlar preoperatif değerler ile karşılaştırıldı. Subjektif semptomlar (horlama, apne, gece uyanmaları, gündüz aktivitesi) 0-3 arasında skorlanarak preoperatif ve postoperatif değerler karşılaştırıldı. Karşılaştırma sırasında eşleşmiş gruplarda T-test uygulandı. Postoperatif AHİ' de %58.48' lik azalma tespit edildi. Apne sayısında % 73.04, hipopne sayısında %44.58 oranında azalma, ortalama desatürasyon değerinde %20.4 artış saptandı. Subjektif semptomlar açısından 12 vaka başarılı, 1 vaka kısmen başarılı, 3 vaka ise başarısız olarak bulundu. Sonuçta UPF operasyonu orofarengeal obstrüksiyonu olan ve AHİ 20'nin altında olan hastalarda başarılı bulunmuştur. AHİ 20 ve üzerinde olan hastalarda ise AHİ düşmüş ve desatürasyon derecesi artmıştır. Bu da postoperatif CPAP kullanması gereken hastalarda, CPAP'a uyumu kolaylaştırmıştır. UPF postoperatif komplikasyonları az olan ve seçilmiş olgularda etkinliği yüksek olan bir cerrahidir girişimdir. Anahtar Sözcükler: Obstrüktif uyku apnesi sendromu, uvulopalatal flep FIBROUS DYSPLASIA IN THE HEAD AND NECK REGION SUMMARY Obstructive Sleep Apnea Syndrome (OSAS) is a characterized with the upper airway obstruction intervals during sleep and decrease in blood oxygen saturation (S02). In this study we evaluate objectively the efficacy of Uvulapalatal Flap (UPF) treatment of the OUAS patients by using polysomnography (PSG). The study group consisted of 16 patients (3 female, 13 male) who suffered from snoring, apnea and daytime sleepiness and with an apnea hypopnea index (AHI) > 5. Müller Maneuer was performed to find degree of obstruction in all patients. The patients with nasal pathology and craniofacial abnormality were excluded. The patients underwent UPF. The efficacy of the treatment was evaluated with PSG at postoperative 3rd month.Subjective symptoms (such as snoring, apnea, arousal and daytime activities) were classified with 0 to 3 points for each patients preoperative and postoperatively. We analyzed these data with T-test. The values of postoperative AHİ decreased %58.48. Apnea and hipopnea decreased to %73.04 and %44.58, respectively. Mean desaturation value increased %20.4. The method of UPF is effective for the patients who have orofarengeal obstruction and AHI £ 20. For the patients whose AHI score ³ 20, desaturation level increase with this method. This also made to tolerate continuous positive airway pressure (CPAP) who have to take CPAP postoperatively. The complication rate of UPF is lower. In conclusion, UPF is a promising procedure in the selected cases.