THE RELATIONSHIP BETWEEN PRICE AND FINANCIAL STABILITY IN MONETARY POLICY DESIGNS: EVIDENCE FROM THE EURO AREA (1999:01-2020:12) (original) (raw)

THE EURO AND THE MONETARY STABILITY IN THE POST-CRISIS PERIOD

Abstract The final stage of the unification process of European Union is monetary union. From July 1, 2002, The currency called the Euro has replaced the national currencies. This situation has caused concern from the very beginning. Unless achieving harmonization on application of monetary and fiscal policies, there might be problems on economic activities.

One Money-Many Fiscal Policies: An Analysis on European Union Macro Variables

2014

European Monetary Union member countries are trying to ensure both legal harmonization and coordination of fiscal policies. Countries which have to accord with the Maastricht criteria are also aim to political union as a member of Monetary Union. The basic problem arises at this point. Utilizing panel vector autoregression analysis and data from 12 member countries of the European Monetary Union during the period 1986-2011, we investigate the relationship between the macroeconomic variables that are specified in Maastricht criteria of fiscal policy harmonization as well as the GDP growth rates and net exports/GDP. Countries are divided into two groups considering macroeconomic development similarities. The empirical analysis confirms our expectations in two striking results: (1) A shock to GDP growth rate and net export/GDP mostly decreases public debt/GDP growth rate. (2) The deficit/GDP and public debt/GDP growth rates shows an expected positive response to a shock in themselves a...

An Evaluation on the Monetary Policy Approaches of the Balkan Countries in the Covid-19 Process

2023

Bu çalışmanın temel amacı Balkan ülkelerinin makroekonomik ve finansal yapısını dönemsel bir kriz olan COVID-19 sürecini (2020-2022) içerecek şekilde öncelikle teorik boyutta söz konusu ekonomilerin izledikleri para politikalarını mercek altına almaktır. Bu amaçla, ilgili ülkelerin merkez bankalarının para politikalarına ilişkin pandemi dönemindeki aylık verileriyle makroekonomik ve finansal performansları değerlendirilmektedir. Teorik boyutun ardından nicel araştırma metodu kullanılıp 2020Q1-2022Q1 dönemleri arası çeyreklik verilerle seçilmiş on Balkan ülkesi üzerinde Arellano ve Bond/Blundell ve Bover iki aşamalı sistem genelleştirilmiş momentler tahmincisi ile panel veri analizi uygulanmıştır. Çalışmada on iki Balkan ülkesi teorik analizi neticesinde açık piyasa işlemleri, reeskont oranı, zorunlu karşılık oranı, disponibilite oranı, politika faiz oranı gibi para politikası araçları incelenerek, COVID-19'un yalnızca bir sağlık krizi olarak kalmadığı, iktisadi ve toplumsal alanlar başta olmak üzere tüm sosyoekonomik ilişkileri doğrudan etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Panel veri analizi kapsamında ise Karadağ ve Kosova ülkeleri haricindeki on Balkan ülkesi için 2020Q1-2022Q1 çeyreklik dönemleri için Yeni Keynesyen Phillips Eğrisi teorisi çerçevesinde enflasyon, işsizlik ve referans politika faiz oranı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Arellano Bond Testi çerçevesinde enflasyonun bir dönem gecikmeli değeri ile kurulan modelde pandemi döneminin bir etkisi olarak düşük faiz oranları izlendiğinden faiz oranlarındaki bir birimlik artışın enflasyon oranlarını 0,75 oranında arttırdığı gözlemlenmiş, işsizlik oranındaki bir birimlik artışın ise enflasyon oranını 0,20 oranında azalttığı sonucuna ulaşılarak Philips teorisiyle de örtüşen bulgulara erişilmiştir.

Türkiye'de Fiyat Düzeyi ve Maliye Politikası Arasındaki İlişki: FTPL Yaklaşımının Ekonometrik Bir Analizi

Bu çalışmanın amacı Fiyat Düzeyinin Mali Teorisi (FTPL) yaklaşımını Türkiye için araştırarak para ve maliye politikasının dominant rejim özelliği gösterip göstermediğini tespit etmektir. Bu kapsamda 2006:Q1-2015:Q4 dönemi verileri kullanılarak Johansen eşbütünleşme yöntemi yardımıyla ampirik bir analiz gerçekleştirilmiştir. Yapılan ampirik analizin sonuçlarına göre söz konusu dönemde Türkiye’de fiyat düzeyinin belirlenmesinde maliye politikasının etkin bir politika olduğu tespit edilmiştir. Çünkü faiz dışı bütçe dengesinde meydana gelen bir birimlik değişim, fiyatlar genel düzeyinde 4,33 birimlik artışa yol açmıştır. Bu bulgu 2006-2015 döneminde FTPL yaklaşımının Türkiye için geçerli olduğunu söz konusu dönemde Türkiye’de maliye politikasının dominant rejim özelliği gösterdiğini ifade etmektedir.

Finansal istikrar ve para politikası

İktisat İşletme ve Finans, 2011

Türkiye ekonomisi, küresel kriz sonrası toparlanma sürecinde yakın tarihinde yaşamadığı şekilde iç ve dış talepte hızlı bir ayrışmaya maruz kalmıştır. Kısa vadeli sermaye girişleri, bozulan cari denge ve hızlı seyreden kredi genişlemesinin yol açtığı riskler karşısında alternatif politika arayışları gündeme gelmiştir. Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), makro finansal riskleri sınırlamak amacıyla, birbirini tamamlayıcı nitelikte farklı politika araçlarını bir arada kullanarak yeni bir politika stratejisi tasarlamış ve uygulamaya başlamıştır. Bu çalışma, TCMB tarafından uygulanan yeni para politikası bileşimini değerlendirmektedir. Çalışmada politika bileşiminin yapısı ile politika araçlarının nasıl ve hangi amaca yönelik olarak kullanıldığı açıklandıktan sonra iletişime dair hususlar ele alınmakta ve uygulanan politikanın ilk sonuçları tartışılmaktadır. Yeni para politikası stratejisinin etkilerini değerlendirmek için henüz erken olduğu düşünülse de, alınan ilk sonuçlar düşük politika faiz oranı, yüksek zorunlu karşılıklar ve geniş bir faiz koridorundan oluşan politika bileşiminin, özellikle yüksek cari açık veren ülkelerde kısa vadeli sermaye hareketlerinin makroekonomik dengesizlikler üzerindeki etkisini hafifletmek için etkili bir strateji olabileceğine işaret etmektedir.

The Application And Effectiveness of Monetary Policy in The

DergiPark (Istanbul University), 2016

Özet Sanayileşmiş ülkelerde yaşanan krizler bir yana, gelişmekte olan ülkelerde de 1980 ve 1990'lı yıllarda Bankacılık ve Finansal Sistem Krizleri yaşanmıştır. Merkez Bankaları para politikasıyla doğrudan müdahale ederek doğru kararlarla etkin bir para politikası uygulamaya çalışmıştır. Bazen de alınan yanlış kararlar krizin etkisini daha da artırmaya sebep olmuştur.

Developments in Monetary Policies before and after the Recent Financial Crisis and the Change in the Role of Central Banks

International Conference on Eurasian Economies 2014, 2014

During the historical process, application of the monetary policies and the roles of the central banks have changed within the framework of the developments in the world economy, problems encountered and the economic policies as a solution to these problems. The financial crises after 1990 and the recent financial crisis as the biggest experienced one after 1930s, caused an increase in the importance of the task of providing financial stability besides price stability and in this context in the function of “lender of last resort” of the central bank. The crisis required using new policy instruments in addition to interest rate instrument which was not sufficient enough in providing financial stability and the roles of the central banks in providing financial stability changed. In this study, applications of monetary policies and the changing role of the central banks will be examined. Within this framework, traditional and non-traditional instruments will be explained and the proble...

The impact of monetary policy decisions on the stock prices during the period of inflation targeting: an empirical study in BIST

Pressacademia, 2015

In recent years, developments occurring in the financial markets have led to the increasing importance of value-based management approach and the derivation of new performance measures about evaluation. One of these performance measures is Wealth Added Index (WAI) which was developed by the Stern Stewart consulting firm in 2002. WAI performance measure is used to determine which companies provide their shareholders more wealth and this measure is becoming increasingly popular in financial markets. The aim of this study is to determine whether or not shareholder value is created according to Wealth Added Index criteria in BIST 30 Index firms for the year of 2012. The results show that twenty four of the firms create value for shareholders.

IMF POLİTİKALARI'NIN GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ÜZERİNDEKİ BAŞARISI(Z)LIKLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Özet II. Dünya Savaşı sonrasında, yeni dünya için politik ve iktisadi sistemlerde devrim niteliğinde köklü bir yeni sistem kurulmuştur. Uluslararası Para Fonu (IMF)'nun kuruluş gayesi, ülkelerin borç ödemelerini dengelemek şartı ile giderlerini ve beklentilerini karşılamak maksadıyla kurulmuş olan bir yapıdır. 1944 senesinde Uluslararası Para Siteminin genel çerçevesini oluşturan Bretton Woods anlaşması gereğince kurulmuş olan Uluslararası Para Fonu, gelişme yolunda olan ülkeler açısında mühim bir finansman kaynağı olmaktadır. IMF, öncelikli olarak ödemeler dengesinde karşılaşılan açıkları finanse etme misyonunu görev olarak üstlenmektedir. Ayrıca mali krize girmiş olan ülkelere kısa vadeli borç imkanı da temin etmektedir. IMF'ye Türkiye'nin de dahil olduğu 180'den fazla üye olan ülke bulunmaktadır. Dünya genelinde gelişme yolunda olan ülkelerin hepsi IMF'ye, ödemeler bilanço açığını gidermek ve ülkesine ek kaynak sağlamak amaçlı başvurmuşlardır. Türkiye IMF'ye üyeliğinden sonra sık sık devalüasyonlara başvurmuştur. IMF'nin tavsiyeleri yönünde bir kısım iktisadi politikalar uygulamıştır. Bunlar sıkı ve maliye politikaları kapsamında uygulanan istikrar sağlayıcı programlardır. Ancak Türkiye, borç probleminin çözüme kavuşturulması yönünde IMF ile stand-by anlaşması imzalayarak uygulamakta olduğu istikrar programlarında istenilen hedefi sağlamamıştır. Fakat krizlerden sıyrılmak ve kaynak temini yönünden IMF ile mutabakattan başka seçeneğimiz bulunmamaktadır. Bu çalışmada ise, IMF politikalarının gelişmekte olan ülkelerdeki başarılı ve başarısız etkileri ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: IMF, İktisadi Politikalar, Ödemeler Bilançosu Jel Kodları :E02, E05, H5 1.Giriş 1929 Ekonomik buhranı ve ardından gerçekleşen II. Dünya Savaşı sonrasında ülkeler ciddi ekonomik problemler yaşamıştır. Ekonomik sorunlara çözüm bulmak amacıyla 1944'de BrettonWood'ta toplantı düzenlenmiştir. Uluslararası Para Sisteminin genel çerçevesini belirleyen BrettonWoods anlaşması gereğince kurulmuş olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF), ülkeler için mühim bir finansman kaynağı olmuştur. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, karşılaştıkları makro ekonomik problemlere ya da darboğazlara çözüm aramak için sıklıkla Dünya Bankasına ve IMF'ye başvurdukları saptanmaktadır. Söz konusu iki kuruluş arasında IMF'nin mühim yeri vardır. IMF özellikle ülkelerin ödemeler dengesinde karşılaşmış oldukları açıkları finanse etme görevini üstlenirken aynı anlaşma esnasında kurulmuş olan Dünya Bankası ise savaş sonrası ülkelerin kalkınmalarına ve yeniden yapılanmalarına yardımcı olacak kaynakları temin etmeyi amaçlamıştı (Yenal, 2009; s4). IMF kurumu, uluslararası konumundan ve öneminden dolayı hakkında birçok akademik araştırma yapılmıştır. Araştırmalar ağırlıklı olarak, IMF'nin dünya ekonomisine ve ülkeler üzerindeki etkisine yönelik yapılmıştır. IMF vermiş olduğu kaynaklar açısından en önemli kurum olması nedeniyle, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke yöneticilerinin gelişmiş ülke olma hedefine ulaşmaları için yeterli bir kaynak olmuştur. Fakat IMF imkanlarının kullanılması ülkelerin bireysel ve makro seviyedeki zenginliklerini ne yönde etkilediği konusunda henüz bir görüş birliği oluşmadığı saptanmaktadır. Söz konusu belirsizliği bilimsel yönden belli seviyede açıklığa kavuşturmak için çalışılacaktır. Çalışmamızda ilk olarak Uluslararası Para Sistemi, IMF ve istikrar politikalarının tanımı yapılıp içerikleri hakkında bilgi verilecektir. Ardından, literatürde daha önce yapılmış olan çalışmalardan toplanan veriler ile 44 tane gelişmekte olan ülkelerin analizi tablo halinde sunulacaktır. Son olarak, verilerdeki bulgulara göre elde ettiğimiz sonuca yer verilecektir. 2. Uluslararası Para Sistemi Uluslararası Para Sistemi, farklı ülkelerdeki iktisadi birimlerin birbirileriyle alakalı ödemelerini yapmalarını temin eden işlemler bütünüdür. Uluslararası Para Sistemi, ülkeler arasında mevcut ödeme ilişkilerini ve döviz kurlarını düzenleyen norm, kurum ve anlaşmaların oluşturmuş olduğu bir bütündür. Sistem ticari ilişkilerde yaşanan belirlisizlik, likidite, güven ve denkleştirme problemlerini ortadan kaldırmakta ve çok taraflı bir ödemeler sisteminin geliştirilmesine etkin bir kredi mekanizması oluşturmaktadır. Ticari ilişkilerde kullanılacak para birimi problemi, para arzını kimin yapacağının seçilmesi problemi ve diğer para birimleri ile olan değişim oranının saptanması probleminin temel sebebi çeşitli para sistemleri bulunmasıdır. Bu problemlerin çözüme kavuşturabilmesi için etkin güvenilir ve ortak bir değişim aracının geliştirilmesi gerekmektedir (Uğurbaş, 2010: s10).