Torasik Çıkış Sendromunda Cerrahi Tedavi (original) (raw)

Vi̇deo Yardimli Torakoskopik Cerrahi̇

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 1996

Alternatif cerrahi yöntem olarak sunulan Video Yardımlı Torakoskopik Cerrahi konusunda literatür gözden geçirildi. VATS'ın teknik, endikasyon, kontrendikasyon koplikasyonları, sonuçları ve maliyeti özetlendi. Yakın gelecekte, ekipmandaki gelişme ile VATS'ın daha geniş kullanım alanı bulacağına inanıyoruz.

Fundoplikasyonun Torasik Migrasyonu Nedeniyle Uygulanan Redo Cerrahi

Kocatepe tıp dergisi, 2008

Antireflü cerrahi günümüzde gastroözofageal reflü hastalığının tedavisi için gold standart olarak kabul edilmektedir. Özellikle de, laparoskopik antireflü cerrahinin başlaması ve işleme ait düşük morbidite oranı definitif cerrahi tedavisi için bir talep artışına yol açmıştır. Antireflü cerrahinin değeri desteklenmesine karşın, optimal minimal yaklaşım halen tartışmalıdır. Antireflü cerrahi işlemlerden sonra yayınlanmış başarısızlık oranları %2 ile %17 arasında değişmektedir ve bu durum hem hekimler hem de hastalar açısından ciddi bir sağlık sorununa neden olabilmektedir. Bu olgu sunumunda, başarısızlık formalarını analize etmek ya da bir antireflü cerrahinin başarızlığına neden olabilen faktörleri tanımlamak ve mevcut prosedürün olası komplikasyonlarını minimalize etmek için açık Nissen fundoplikasyonundan sonra başarısız olan bir hastayı sunuyoruz.

Budd-Chiari Sendromu ve Cerrahi Tedavisi (Bir Vak'a Dolayısıyla)

Turkiye Klinikleri Journal of Gastroenterohepatology, 1994

Portal hipertansiyon sebepleri arasında Budd-Chiari sendromu tanı ve tedavi yöntemlerindeki özellikleri nede niyle farklı bir yere sahiptir. Hastalığın tedavisinde uygula nacak yöntem karaciğerdeki lezyonun evresine göre değişmektedir. Bu çalışmada Budd-Chiari sendromuna bağlı portal hipertansiyon nedeniyle halkalı Goretex greft ile mezoatrial şant yapılan bir vaka takdim edilip tartışıl maktadır.

Zenker Divertikülünün Cerrahi Tedavisi

ÖZET Amaç: Bu çalışmada Zenker divertikülü olan hastalarda divertikülek-tomi ve krikomiyotominin etkinliğini retrospektif olarak değerlendirme hedeflenmiştir. Gereç ve Yöntem: 1999-2005 yılları arasında başvuran ve cerrahi te-davi uygulanan 3 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların ikisi kadın, biri erkek ve yaş ortalaması 65 (53-74) idi. Vak'aların tü-münde preoperatif tanı yöntemi olarak özofagus pasaj grafisi ve endos-kopik tetkik uygulandı. Operasyon olarak tüm hastalara divertikülekto-mi ve myotomi uygulandı. Tüm hastalar Postoperarif 1 ve 6. aydalar arasında takip edildi ve postoperatif 1. ayda baryum grafileri ile pasaj kontrolu yapıldı. Bulgular: Tüm olgularda post operarif kamplikasyon ve mortalite ge-lişmemiştir. Sonuç: Divertikülektomi ve myotominin Zenker divertikülünün tedavi-sinde uygun cerrahi tedavi olduğu kanısına varıldı. Ancak son yıllarda tedavide endoskopik mınımal invazif girişimlerin de daha kısa hastane-de yatış süresi ile güvenli bir şekilde...

Sol Ana Koroner Arter Hastalığında Cerrahi Tedavi

… Klinikleri Journal of …, 1993

Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi Kliniği'nde Ocak 1974-Ocak 1992 tarihleri arasında sol ana koroner hastalığı olan 331 olguya cerrahi girişim uygulandı. Olguların 3157 erkek (%95.16), 16'sı kadındı (%4.84). Olguların hepsinin kliniğinde angına pektoris ...

İnfektif Endokardit'te Cerrahi Tedavi

Turkiye Klinikleri Journal of Cardiovascular Surgery, 2003

Amaç: Đnfektif endokardit, ekokardiografi kullanımının yaygınlaşması ile tanı oranı ve buna bağlı olarakta, bu tür hastaların tedavisinde sınırlı endikasyonlarda tercih edilen cerrahi tedavi uygulamaları artmıştır. Bununla beraber cerrahi tedavi endikasyonları ve sonuçları hala sorgulanmaktadır. Bu nedenle, biz, kliniğimizde infektif endokardit nedeni ile opere edilen hastalarımızdaki sonuçlarımızı değerlendirmeyi hedefledik. Materyal ve Metod: Ankara Üniveritesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi kliniğinde ocak 1990 ile temmuz 2001 tarihlerinde infektif kapak endokarditi nedeni ile opere edilen hastalar değerlendirildi. Bu dönem içinde 18 hastanın infektif kapak endokarditi nedeni ile opere olduğu saptandı. Đnfektif kapak endokarditi nedeni ile opere olan hastaların , bu dönemde opere olan hastalara oranı ise % 0.231'di. Hastaların 8'i kadın (%44.4), 10'u erkekti (%55.5). Hastaların yaş ortalaması 45.3±5.1'di. Hastaların 4'ünde stafilokok (% 22.2) , 4'ünde streptokok (%22.2), 2 hastada ise brucella (%11.1) infektif kapak endokarditin nedeni olarak saptandı. Ancak 8 hastada (%44.4) mikroorganizma tespit edilemedi. Hastaların hepsi operasyon öncesinde mikroorganizmaya uygun antibiotik tedavisi aldı. Mikroorganizma tesbit edilemeyen hastalar ise ampirik tedavi gördüler. Hastalar preoperatif olarak transtorasik ve transözafajiyal ekokardiografi ile değerlendirildi.Hastaların 10'unda mitral (%55.5), 4'ünde aort (%22.2), 4'ünde ise hem aort hem de mitral kapak disfonksiyonu (%22.2)mevcuttu. Tekrarlanan kan kültürlerinin negatif olması ve infeksiyon kriterlerinin ortadan kalkması ile hastalar operasyona verildi. Operasyon esnasında kapaklar kültüre gönderildi. Postoperatif olarak hastalar hemodinamik , metabolik yönden değerlendirildi. Uzun dönem takiplerinde ise hastalar ekokardiografi ile değerlendirilmelerinin yanı sıra yeniden bir kapak endokarditi açısından da değerlendirildiler. Sonuçlarımız: Hastalarımızdan redo AVR yapılan bir hasta perioperatif olarak ciddi kardiak yetmezlik nedeni ile exitus oldu. Brucella endokarditi saptadığımız bir hasta ise postoperatif 5. günde intrakranial kanama nedeni ile exitus oldu. Mortalite oranımız %11.1 olarak saptandı. Mitral kapak replasmanı yaptığımız bir hastamızda A-V tam blok gelişmesi üzerine hastaya kalıcı pace maker konuldu. Diğer hastalarımız yoğun bakım ve serviste herhangi bir sorun yaşamadan taburcu edilmişlerdir. Hastalar ilk yıl içinde dört kez ve ikinci yıldan itibaren yılda iki kez ekokardiografik olarak değerlendirildiler. 2 yıl ve daha uzun dönem sonuçlarında ise bu hastalarda hemodinamik ve kapak ile ilgili bir soruna rastlanmadı. Yorum: Đnfektif kapak endokarditi geçirildikten sonra hastada ciddi kardiak hasarlar oluşabilmektedir. Bu nedenle infektif endokardit profilaksisi temel yaklaşım olmalıdır. Ancak infektif endokardit vakalarında cerrahi yaklaşım unutulmamalı ve hastanın uzun dönem yaşam kalitesinin arttırılmasında önemli bir yol olduğu gözden kaçmamalıdır.

Diz Osteoartriti’nde Cerrahi Tedavi Yöntemleri

DergiPark (Istanbul University), 2016

ÖZ Diz ekleminin yaşla birlikte sıklığı artan dejenerasyonu sonrasında ortaya çıkan osteoartrit; sık gözlenen ve tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Gelişen ciddi fonksiyon bozukluğu, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Çoğu eklem probleminde olduğu gibi diz osteoartritinde de başlangıçta konservatif tedavi seçeneklerini uygulamak gerekmektedir. Konservatif tedaviler sonrasında hastanın şikayetlerinde azalma olmadığı durumlarda; artroskopik debridman, osteotomi ve artroplasti gibi cerrahi tedavi seçenekleri hastalara sunulabilmektedir. Artroskopi ile hastanın problemi tam olarak ortadan kaldırılamasa da, eklem içindeki patolojiler hakkında daha sağlıklı bilgilere ulaşılabilir. Bazı hastalarda da semptomlarda gerileme sayesinde ileri cerrahi tedaviler ertelenmiş olur. Osteotomi ise diz ekleminin mekanik aksını değiştirerek, eklemde aşınmaya sebep olan aks bozukluğunu düzeltmeye yardımcı olur. Diz osteoartritinin nihai tedavisi olarak düşünülen artroplasti; seçilen bir kompartmanı içeren tek kompartman artroplastisi ya da dizin üç kompartmanını da içine alan total artroplasti şeklinde uygulanabilmektedir. Total artroplasti geri dönüşü olmayan majör bir cerrahi girişim olduğu için cerrahi öncesi hastanın tüm yönleriyle değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.

Cerrahi hastalarında müzikle tedavi

Sağlık ve Yaşam Bilimleri Dergisi

Müziğin tedavide kullanımı tarihin bilinen en eski dönemlerine kadar uzanmaktadır. Birçok tıbbi durumda etkinliği kanıtlanmış yenilikçi bir yaklaşım olan müzik ile tedavi uygulamaları, cerrahi hastalarının bakımında olumlu etkiler göstermektedir. Yapılan çeşitli deneysel çalışmalar, müzik ile tedavi uygulamalarının cerrahi hastalarının bakım kalitesini iyileştirmedeki etkilerini değerlendirmiştir. Müziğin tedavide kullanımının altında yatan temel mekanizma, kişiyi olumsuz uyarandan uzaklaştırmasıdır. Müzik bireyde hem fizyolojik hem de psikolojik yanıtlara neden olmaktadır. Farklı müzik türlerinin solunum sayısını, solunum derinliğini, kalp hızını, kan basıncını, kalp kasını ve oksijen ihtiyacını etkilediği görülmüştür. Bireyin müzik tercihleri, müziğe olan tepkisi, doğru müziğin seçimi önceki müzik deneyimleri ve cinsiyet, yaş, kültür, ruh hali ve tutumundan etkilenir ve terapötik etkiye katkıda bulunması açısından son derece önemlidir. Müzik uygulamaları hasta memnuniyetini öneml...