ÇOCUKLARA KÖK DEĞERLERİN KAZANDIRILMASINDA İZLEME METİNLERİNİN YERİ: 120 FİLMİ ÖRNEĞİ (original) (raw)
Related papers
OTİSTİK ÇOCUKLARDA KENDİNİ İZLEME BECERİSİNİN KAZANDIRILMASI
ÖZET Bu çalışma, Otistik çocuklarda kendini izleme becerisinin kazandırılmasına yönelik bir derleme özelliği taşımaktadır. Türkiye'de ve dünyada otizm; sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğu şeklinde tanımlanmakta iken, kendini izleme ise, bireyin amaç davranışları kendisi üzerinde sistematik olarak gözlemlemesi ve kaydetmesi süreçleri olarak tanımlanmıştır (Anshel ve Seipel, 2009). Çalışmada kendini izlemenin iki boyutu tum yönleriyle ortaya konmaya çalışılırken kendini izleme stratejilerinin de eğitimde kullanılması ve etkililiği yapılan araştırmalar ışığında belirlenmeye çalışılmıştır. Kendini izlemenin iki boyutu olarak; kendini gözlemleme ve kendi davranışlarını kaydetme (Lee, Palmer ve Wehmeyer, 2009) ele alınmış ve Cole ve McCann (2000)'ın yaptıkları araştırmada belirttiği gibi kendini izlemenin kazandırılması ile öğrencilerin dikkatlerinde artış, akademik alanda verimlilik, sınıf içindeki davranış problemlerinde azalma meydana geldiği iddiası açıklanmaya çalışılmıştır. Bu alanda kullanılan kendini izleme stratejileri de çalışmanın bir bölümünü oluşturmuştur. Anahtar Kelimeler: Otizm, Otistik Çocuklar, Kendini İzleme Becerisi, Kendini izleme stratejileri.
İNANÇTAN KANDIRMACAYA: ÇOCUKLARA SÖYLENEN KALIPLAŞMIŞ YALANLARIN MİTOLOJİK BOYUTU
FROM FAITH TO DECEPTION: MYTHOLOGICAL DIMENSION OF THE STEREOTYPES LIES TELLED TO CHILDREN The child, who comes to a new realm from an unknown place with his birth, begins to question his existence with the abstract-concrete, living-lifeless objects, concepts and events he encounters as soon as he begins to perceive the world and get self-expression. For the child, this new world is a universe full of enigmas and a big puzzle waiting to be solved. In order to satisfy his curiosity, the child waits for the mental satisfaction of his parents with dozens of uninterrupted questions. While parents often answer these questions correctly, in some cases they resort to lies. These lies are used by almost all parents, both because they are not suitable for their age to speak and they facilitate the perception of the child. The most important feature of the lies told to children is that they are known to the society, used and thus molded. Therefore, it should not go unnoticed that stereotypical lies have a traditional aspect. As a matter of fact, the main reason why lies are stereotyped and structured around common characteristics is that the cultural structure and collective memory of the society they belong to are effective in this process. In other words, when a mother tells a stereotypical lie to her child, she creates her lie by making use of the sociocultural information source in her mind, which necessitates a folkloric investigation of these lies. In this context, a folkloric evaluation of various lies told to children based on our own determinations has been made in the study; It was concluded that these lies, which were determined to be nourished by the common cultural memory of the Turkish society, were constructed on the basis of old Turkish beliefs and primitive way of thinking and therefore became stereotypes.
2017
Koruma anlayışı, tarihsel gelişim süreci içinde tek yapı ölçeğinden başlayarak önce alan ölçeğinde korumaya daha sonra da çeşitli yeni kavramlar üzerinden içeriği genişleyerek somut olmayan kültürel mirasın korunmasına kadar bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sırasında koruma literatürüne yeni dahil olan kavramlardan biri de ‘kültürel peyzaj’ kavramıdır. Kültürel peyzaj; doğa, insan ve kültürün etkileşimi sonucu oluşan bir kavramdır. Bu süreçte zaman çok önemli bir unsurdur. Kavram, bir alanın sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi miras değerlerini ayrı ayrı ele almak yerine bu değerleri bütüncül olarak değerlendirmekte ve geniş bir çerçeve sunmaktadır. Kavram, ilk olarak coğrafyacılar tarafından kullanılmış ve daha sonra ise başta UNESCO olmak üzere uluslararası birçok kurumun gündemine girmiştir. Çalışmaların başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” (Peyzajın morfolojisi) başlıklı makalesi gösterilmektedir. Sauer, coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğunu ve daha geniş bir perspektifle incelenmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bu düşünce yapılan araştırmalarda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur. İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri algılayabilmek ve yaşayan geleneksel kültürler ile bunların kaybolmakta olan izlerini korumak amacıyla kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu değerlerin korunamaması kentlerin giderek özgün niteliklerini kaybetmesine neden olacaktır. Bu da tek tipleşmiş kent yerleşimlerini beraberinde getirecektir. Kentlerin sahip olduğu özgün değerlerin korunabilmesi, zamanla yitirilen değerlerin geri kazandırılabilmesi için öncelikle bu değerlerin zaman içerisinde geçirdiği değişimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak ele alınan İznik kenti; özgün kültürel, doğal ve tarihi miras değerlerine sahip bir kenttir. Geçmişten bugüne kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu çok katmanlı tarihi kent, günümüzde hala Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. İznik'i diğer kentlerden farklı kılan faktör; siyasi, kültürel, doğal, dini ve sanatsal özelliklerin bir arada bulunduğu ender bir kent olmasıdır. İznik’in; elverişli konumu, ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, üzüm bağları, bahçeleri, zeytinlikleri ve çinileri kente özel bir kimlik kazandırmıştır. İznik Ovası’nın ulaşım açısından elverişli bir noktada bulunması, suya erişimin kolay olması ve verimli topraklara sahip olması şehrin kuruluş yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Böylelikle kentte zaman içerisinde farklı kültürel katmanlar oluşmuş ve kent, doğa ile kültürün birlikte oluşturduğu bütüncül peyzajla gelişmiştir. İznik bu açıdan sahip olduğu değerlerle önemli bir kültürel peyzaj alanıdır. İznik gibi sürekliliği olan dinamik kültürel peyzaj alanları, organik olarak geliştikleri, halkın yaşam tarzı ve aktivitelerine göre şekillendikleri için zaman içerisinde yine toplumun gelişen istek ve ihtiyaçlarına veya doğal çevre faktörlerine bağlı olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu nedenle arazi örtüsü ve kullanımında zaman içerisinde oldukça fazla miktarda değişim meydana gelmektedir. Bu değişimler kenti kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma kapsamında bu değişimlerin tespitinde kullanılan yöntemlerden biri olan tarihi peyzaj değerlendirmesi, kentteki değişimlerin genel olarak saptanması açısından geniş bir çerçeve sunmuştur ve ileride yapılacak olan çalışmalar için de altlık oluşturabilecek bir niteliğe sahiptir. Tarihi peyzaj değerlendirmesi sonucunda, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılı kapsayan dönemlerde tarım ve zeytinciliğin hala kent için önemini koruduğu görülmüştür. Yine aynı dönem aralığında kentteki yapılaşma oranı 8 kat artmıştır. Bu artış özellikle 20. yüzyıl sonlarından itibaren daha da hızlanmıştır. Yapılaşmış alanlardaki bu hızlı artış; tarım alanlarının, bağ bahçe alanlarının ve doğal açık alanların tahrip olmasına neden olmuştur. Artan yapılaşmalar, yüzyıllardır kent için önemini koruyan doğal alanların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer analiz yöntemi olan rehberli gezilerde de yerel halk, doğal alanlardaki bu değişimden bahsetmişlerdir. Bunun yanı sıra rehberli gezi yöntemi özellikle somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerindeki değişimlerin tespiti açısından da oldukça yararlı olmuş ve nicel yöntemlerle tespit edilemeyen bilgiler elde edilmiştir. Buna bağlı olarak kent için önemli olan somut olmayan kültürel miras değerlerinin giderek yok olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan tüm analizler sonucunda İznik’in, kente özgünlük katan, değerlerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görülmüştür. Bu açıdan kentte, doğal ile kültürel değerlerin oluşturduğu bütüncül kültürel peyzajın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından tehdit unsurları ortadan kaldırılmalı ve kaybolan değerler ise yeniden canlandırılmalıdır.
KÜLTÜREL BOYUTUYLA YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE YAZINSAL METİN
The Journal of The Institute of The Middle East Studies, Center For International Area Studies, Hankuk University of Foreign Studies, Sayı 24-1, s.153-172, Seoul, KOREA, 2005
As a result of interaction between countries in a world which is gradually becoming global, foreign language teaching has become more important and this importance is increasing day by day. It is a fact that every language is a door which opens to a different culture; especially interaction between civilizations has made it compulsory to learn about other cultures. This is why the majority of people today are very eager to learn a foreign language.Reading an authentic literary text in the foreign language can be seen as a personal encounter with the foreign culture. If the process of reading and interpreting a text is seen as an attempt to produce meaning from the multiplicity and polyphony of that particular text, the learner enters into a dialogue with the text and the foreign culture in a productive subject-subject relationship. The reading process is individual and authentic and there is not only scope for the individual learner's interpretation and understanding, but also a need for it. Without the reader, the text is just a series of written signs on paper; it is the individual reader with his or her pre-knowledge and 'personal constructs'. In foreign language teaching culture, as regards the cultural dimensions in literary texts are subjects which are often neglected. It is quite difficult to say that the procession of a literary text has been materialized as it should be. This article consists of 3 chapters: I. The Peak of Authentic Text Types: Literary Text II. Foreign Language/Foreign Culture and Literary Text III. The Cultural Dimensions and Contributions of Literary text in Foreign Language Teaching. In this article, literary text are dealt with their cultural dimensions which is one of the most important factors in foreign language teaching-learning and the importance of choosing literary texts are discussed.
48-60 AYLIK ÇOCUKLARIN DİL GELİŞİMİ KAZANIMLARINDA SÖZLÜ MÜZİKLERİN KULLANIMI
I. Uluslararası Bilim, Eğitim, Sanat ve Teknoloji Sempozyumu UBEST 2019 Tam Metin Bildiri Kitabı, 2019
Dil, çocukların sosyal bir birey olmalarını sağlayan, kendilerini kontrol ve takip ettirebilen, düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını yavaş yavaş öğretebilen ve kendilerine güvenmelerini sağlayan bir olgudur. Dil gelişimi, düşünme, bellek, muhakeme, problem çözme ve planlama gibi bir dizi bilişsel süreçleri de içinde barındırmaktadır. Çocukların dil becerilerinin gelişimine uygun, seslerini kullanabilecekleri ve işitsel materyallerle zenginleştirilmiş bir ortamın yaratılması bakımından müzik etkinlikleri ve sözlü müzik ürünleri dikkat çekmektedir. Müzik etkinliklerinde kullanılacak olan sözlü müzik ürünlerinden ninni, tekerleme, sayışma ve çocuk şarkıları Türkçenin temel kurallarını içinde taşıması, sade bir dille ve sesin müziğe dayanan ezgili yapısı ile söylenmesi nedeniyle çocukların dil yeterliklerinin gelişiminde önemli bir araç olarak ortaya çıkar. Buradan hareketle bu çalışmada 48-60 aylık çocukların dil gelişimi kazanımlarında sözlü müziklerin nasıl ve ne şekilde kullanılması gerektiği ele alınmıştır. Araştırma betimsel bir çalışma olup, veriler doküman analizi ve betimsel içerik analizi yoluyla elde edilmiştir. Elde edilen veriler betimsel analiz yoluyla çözümlenmiş, 48-60 aylık çocukların dil gelişimi kazanım ve göstergeleri ile sözlü müzikler arasındaki tema ve örüntüler kurulmuş, böylece ninni, tekerleme, sayışma ve çocuk şarkılarının hangi kazanımları gerçekleştirmede işlevsel olabileceği saptanmaya çalışılmıştır. Bu araştırmanın, sonuçları bakımından, çocukların dil gelişimleri konusunda okul öncesi öğretmen adayları ile okul öncesi öğretmenlerine farklı bir yol, yöntem ve bakış açısı kazandırması beklenmektedir.
International Journal of Eurasian Education and Culture, 2021
Dört temel dil becerisinden biri olan dinleme, iletişimin doğru bir şekilde kurulabilmesi açısından oldukça önemlidir. Alıcı tarafından doğru bir şekilde anlamlandırılamayan mesajlar iletişimin önündeki en büyük engellerden biridir. Yabancı dil öğrenimi süreçlerinde mesajların alıcı tarafından doğru bir şekilde anlamlandırılabilmesi için dinleme metinlerinin seslendirilmesinde seviyeye uygun kelime - gramer kullanımına, seviyeye uygun seslendirme hızına ve doğru telaffuz kullanımına özen gösterilmesi gerekir. Diller İçin Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesi’nde yabancı dil öğrenicilerinin dinledikleri metinleri anlamlandırabilmeleri için seslendirmelerin B1 seviyesi de dâhil olmak üzere yavaş ve açık bir şekilde olması gerektiği belirtilmektedir. Bu bakımdan dinleme metinlerinin dinleyicinin anlayabileceği bir biçimde düzenlenmiş olması başka bir deyişle öğrenicilerin seviyelerine göre uyarlanmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde dinleyiciler metni anlamlandırmakta zorluk çekebilmektedir. Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarındaki dinleme metinlerinin seslendirilme hızlarını tespit etmeyi amaçlayan bu çalışma nitel araştırma olarak planlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden durum araştırması yapılmış olup verilerin elde edilmesi için doküman incelemesi yöntemine başvurulmuştur. Çalışmanın inceleme nesnesini alanda yaygın bir şekilde kullanılmakta olan Yedi İklim Türkçe Öğretim Seti (YİTÖS) A1, A2, B1 ders kitapları ve Gazi Yabancılar İçin Türkçe Öğretim Seti (GAZİ) A1, A2, B1 ders kitaplarında yer alan seslendirilmesi yapılmış dinleme metinleri oluşturmaktadır. Çalışmada inceleme kapsamına alınmış olan YİTÖS ders kitaplarındaki dinleme etkinliklerinin sayısının Gazi ders kitaplarındaki dinleme etkinliği sayısından %45 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Gazi A1, A2, B1 ders kitaplarında yer alan dinleme etkinliklerinde dakika başına düşen ortalama kelime sayısının YİTÖS A1, A2, B1 ders kitaplarından %37 daha fazla olduğu hatta Gazi A1 ders kitabındaki seslendirme hızının YİTÖS B1 ders kitabındaki seslendirme hızından daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Özet Hayvancılık geleneği asırlar boyu Kırgızlarda önemli bir yer tutmaktadır. Hayvancılık Kırgızlar için hem bir geçim kaynağı hem de kültürün bir parçası olmuştur. Kırgızistan'da hayvancılık geleneğinin devam ettirilmesiyle birlikte misafir ağırlama geleneğinde genellikle büyük veya küçük baş hayvan kesilmesi önemli yer tutmaktadır. Bu makalede, Kırgız Türkçesindeki koyun kemik isimleri, misafir ağırlama sırasındaki dağıtımı ve kemik isimleri etimolojik yönden incelenecektir. Bununla birlikte Kırgız Türkçesinin Batken şivesi, öbür Türk dilleriyle karşılaştırılacaktır. Abstarct Livestock husbandary takes an important place in the life of Kyrgyz people over the centuries. Livestock husbandary is one of traditional foundations of the economy and culture of the Kyrgyz people. In addition to livestock husbandary, the traditional hospitality of the Kyrgyz people has also taken an important place in the national culture, especially slaughtering sheep and the serving of meat according to the age and honor of the guests.
2021
Bu çalışmada koksidiyozisle enfekte keçilerin bağırsaklarında ısı şoku proteinlerinden Hsp70’in etkinliği araştırıldı. Bu amaçla çeşitli ırk, cinsiyet ve yaşlardan 27 adet keçi kullanıldı. Bu keçilerin 18 tanesi patolojik olarak koksidiyozis tanısı koyulmuş hayvanlar geri kalan 9 keçi ise herhangi bir patolojik bulgu göstermeyen kontrol grubu olarak kullanılan hayvanlardı.Nekropsi sonrası alınanbağırsak örnekleri bilinen yöntemlerle tespit edilditen sonra bu örneklerdenhemotoksilen eozinve immunohistokimyasal boyamalariçin kesitler alındı. Alınan kesitlerin tamamırutin metodlarla boyandı. Histopatolojik bulgular epitel hasarı, hiperplazi, nodüler lezyonlar, çeşitli gelişme dönemlerindeki Eimera etkenleri ve bağırsağın mukozal ve submukozal bölümlerindeki yangısal infiltrasyondu. İmmunohistokimyasal incelemelerde bağırsağın çeşitli bölümlerinde değişen yoğunlukta Hsp70 ekspresyonu görüldü. Hsp70’in hücrelerde koksidiyozis hastalığının meydana getirdiği stresi baskılamak amaçlı ekspre...
CÂHİLİYYE ARAPLARINDA KIZ ÇOCUKLARINI GÖMEREK ÖLDÜRME ÂDETİ
The custom of wa'd al-banat is one of the most frequent blames used against Jahiliyya Arabs by people who want to criticize them. Frequent usage of this blame has been causing to give someone an impression that the custom was commonly being performed among all Arabs in the time of Jahiliyya. In fact, after searching and evaluating the sources in this field, it is seen that the custom was taking place in few tribes, such as Tamim tribe, not in the others. Reports claiming that the custom of wa'd al-banat emerged just before the advent of the Prophet Muhammed, are far from being acceptable.