ŞİİR SANATININ ÇEVİRİ YOLUYLA YENİDEN DİLE GETİRİLMESİ: MIRABEAU KÖPRÜSÜ (original) (raw)
Related papers
ÇATIŞMA SONRASI YENİDEN YAPILANMA PERSPEKTİFİNDEN KÜLTÜREL MİRAS ALANLARI: DİYARBAKIR SURİÇİ ÖRNEĞİ
2020
Tarih boyunca şehirlerin, çatışmaların mekânı olması; yapısal, fiziksel ve kültürel olarak yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir. Kentsel dokunun kaybolması, insanların yerinden edilmesi gibi birçok süreci de beraberinde getiren bu yıkımların, toplumsal hafızanın kodlarını oluşturan kültürel miras alanlarında yaşanıyor olması, konuyu çok boyutlu ve önemli hale getirmektedir. İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan bireysel yaşama tutunmanın soyut ve somut dayanağını oluşturan kültürel miras alanları, çatışma sonrası yok olan gündelik yaşamın restorasyonu için de önemli bir yere sahiptir. Tam da bu noktadan hareketle, bu çalışma; savaş, çatışma ve kent arasındaki ilişki nedir, nasıl bir etkileşim içindedir, kültürel miras alanlarının çatışma ve toplumsal hafıza ile ilişkisi nedir, kültürel miras alanlarının çatışma ve çatışma sonrası inşa sürecindeki yeri nedir, çatışma sonrası yeniden yapılanmada kültürel miras alanlarının yeri nedir, Suriçi’nin bir hafıza mekanı olarak gündelik yaşamdaki deneyimi, karşılığı nedir, çatışma öncesi ve çatışma sonrası toplumsal hafızanın mekanı olan Suriçi kültürel miras alanındaki kırılmalar, kültür miras alanı olan ve hafızanın katmanlaştığı bu alanda çatışma sonrası yeniden planlama ya da kent planlaması nasıl olmalıdır gibi soruları irdelemektedir. Bu tez, toplumsal hafızanın mekânı olan Diyarbakır Suriçi kültürel miras alanında yaşanan mekânsal deneyimleri, çatışma sonrası yeniden yapılanma (post-conflict reconstruction) perspektifinden incelemektedir. Bu kapsamda mevcut literatürden teorik çerçevede yararlanılmış, kent sakinlerinin mekânsal deneyimlerini anlamak için derinlemesine görüşmeler yapılarak, kültürel miras alanlarında gündelik deneyimler ve hafızanın mekânsal unsurları ortaya konmuştur. ------ Throughout history, cities have been a setting for conflicts, which lead to their structural, physical and cultural reformation. The issue has become multi-dimensional and significant due to the fact that this destruction, accompanying many different processes such as loss of urban texture and displacement of people, is experienced in cultural heritage sites, in which the codes of collective memory are embedded. Constituting an abstract and concrete foundation of holding onto individual lives, which is one of the fundamental needs of human beings, the cultural heritage sites have an important role for restoring daily lives of people after the conflicts. From this point of view, this study addresses the relationship with and interaction between wars, conflicts and cities, the connection between cultural heritage sites with conflicts and collective memory, the role of cultural heritage sites on conflicts and post-conflict reconstruction, the experience and reflection of daily life of Surici as a space of memory, the fractures on cultural heritage site of Surici, which is a pre- and post-conflict space of collective memory, the method of post-conflict re-planning or urban planning of this cultural heritage site where memory is stratified. This thesis examines spatial experiences of Diyarbakir Surici cultural heritage site, a space of collective memory, from the perspective of post-conflict reconstruction. In this context, the literature is referred to within a theoretic framework and daily experiences in the cultural heritage sites and spatial factors of memory are presented via thorough interviews with residents of the city in order to understand their experiences in the space.
DİVAN ŞİİRİ KARŞISINDA ŞAİRİN DURUMU
Özet Divan şiirinin oluşturduğu gelenek içerisinde şairin durumu ne olmalıdır? Divan şiiri geniş bir kültür birikimiyle oluşturulmuş bir çerçeveye sahiptir. Şair, bu şiir geleneğini kültüre göre oluşturmak zorundadır. Bu tür bir şiiri oluşturmakla uğraşan şair, özgün ve yaratıcı olmaya çalışmaktadır. Anahtar Kelimeler: Divan şiiri, divan şairi, yaratıcılık, gelenek THE POSİTİON OF THE POET AGAİNST THE DİVAN POEM Abstract What is the position of the poet in the traditional produced by the divan poem? Divan poem has a forum produced by a spreading collection of culture. It has a definite frame. The poet has to produce that kind of poem according to the custom. The poet who is busy with producing this kind of poem tries to be contempary and creative.
ŞEYHİ'NİN HÜSREV Ü ŞİRİN MESNEVİSİNDE MECLİS
Doğu Esintileri, 2019
e b i y a t ı A r a ş t ı r ma l a r ı D e r g i s i S a y ı / I s s u e : 1 1 , 2 0 1 9 / 2 A J o u r n a l O f I r a n o l o g y S t u d i e s E r z u r u m 2 0 1 9
ŞEHİR COĞRAFYASI AÇISINDAN BİR İNCELEME: BAĞBAŞI MAHALLESİ (KIRŞEHİR) KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ
Urban transformation can be defined as planned, conscious and systematic activities towards whole city or certain settlement areas. At first, this concept was used in northern European countries to describe the construction of housing processes with intervention of governments. The urban places which are similar to the living organisms become dilapidated because of increasing population in time, natural disasters and bad construction. In this situation, urban renovation becomes a current issue for providing the renovation which is bounded to the modern city planning principles. In this study; the renewal project of Bağbaşı Neighbourhood has been investigated. For this purpose; the study includes mainly three sections. In the first section of the study; the study area has been defined and, given detail knowledge about urban renewal project. In the second section of the study; current situation of the neighbourhood and its problems has been explored. Results from have been appraised and, some proposals which improve the quality of area and its identity have been given in the last section of the study.
DİVAN ŞİİRİNDEN ÖRNEKLERLE MÜBALAĞA SANATININ MİZAHLA İLİŞKİSİ
Mizah pek çok alanda olduğu gibi edebiyatta da en önemli konulardan biridir. Mizah yazar ve şairleri, ister gülmece isterse yergi nitelikli olsun, mizah yaparken bazı yöntem ve araçlara başvurmuşlardır. Bu yöntem veya araçlardan biri de mübalağadır.
DİJİTAL YENİDEN ÜRETİM ÇAĞINDA SANAT ESERİ: "AURA" KAVRAMININ DİJİTAL SANAT BAĞLAMINDA YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2018
Walter Benjamin’in birçok kuramsal çalışmaya esin kaynağı olan “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Eseri” (1936) isimli makalesinden günümüze, sanat eserinin “aura”sı ya da “hale”si tartışma konusu olmayı sürdürmektedir. Benjamin, sanat eserinin sahip olduğu “hale’yi” o sanat eserinin zaman ve uzam içindeki buradalığı, eserin meydana getirilmiş bulunduğu yerdeki biricik varlığı olarak tanımlar ve sanat eserinin halesinin biriciklik, gelenek, tarihe tanıklık, yaklaşılmazlık gibi etmenlerin birleşiminden doğduğunu iddia eder. Benjamin, teknik yeniden üretim çağında sanat eserinin sınırsız sayıda yeniden üretilmesi sonucu halesinin yitip gittiğini belirtir. Dijital sanat çeşitleri Walter Benjamin’in “hale” tanımı açısından ele alındığında birçoğunun Benjamin’in kıstaslarına uymadığını, ancak halenin tümüyle yitirilmediğini, aksine farklı medya biçemlerinde yeniden biçimlendirildiğini gözlemleriz. Bu çalışmanın amacı, Benjamin’in “hale” kavramının dijital sanata nasıl yansıdığını tartışmaktır. Çalışmada özellikle sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, tele-mevcudiyet gibi dijital sanat çeşitlerinden örnekler verilerek dijital yeniden üretimin, Benjamin’in iddia ettiği gibi “hale”yi tümüyle yok etmediği ancak yeniden biçimlendirerek “sanal hale’ye dönüştürdüğü savı tartışılacaktır.
ZİYA’YA MEKTUPLAR IŞIĞINDA CAHİT SITKI TARANCI’NIN ŞİİR SANATINA DAİR DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2022
Türk şiirinin önemli poetik metinlerinden biri olan Ziya’ya Mektuplar, Cahit Sıtkı Tarancı’nın yakın arkadaşı şair Ziya Osman Saba’ya 29.6.1930–24.10.1946 yılları arasında muhtelif zamanlarda yazdığı mektuplardan oluşur. İnsan duyarlığıyla öne çıkan şair, yalnızlığına ikame ettiği ve âdeta bir iç dökme vasıtası olarak gördüğü mektup türünde hassasiyetlerini en tabii hâlleriyle yansıtır. Diyarbakır, Paris, Perigueux, Lyon, Cenevre, İzmir, Burhaniye, Ilıca ve Ankara’dan çeşitli vesilelerle gönderilen elli yedi mektup, ilk olarak 1957 yılında Varlık Yayınları tarafından bir araya getirilerek kitaplaştırılmış, daha sonra farklı baskıları yapılmıştır. İki şairin Galatasaray Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarında başlayan dostlukları ve edebiyata, özellikle de şiire olan tutkularının bir ürünü olarak ortaya çıkan bu mektuplar, Tarancı’nın şahsi izlenim ve birikimlerinin yanı sıra şiir ve şiir sanatı üzerine düşüncelerini de ihtiva eder. Tarancı yalnızca şiir yazmakla yetinmez, aksine şiir üzerine düşünmek de hayatının önemli bir parçasıdır. Kaleme aldığı bu edebî mektuplarda hem kendi şiirleri hem de Saba’nın şiirlerine ilişkin görüşlerini ortaya koyarken kendi poetikasını da oluşturur. Bu minvalde Ziya’ya Mektuplar, onun aşama aşama şiirdeki gelişimini göstermektedir. Bu çalışmada Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiir ve şiir sanatı üzerine düşünceleri, söz konusu edebî mektuplarında öne çıkardığı form, şiir dili, vezin, ses, kelime, mana, şiirde mevzu, güzellik gibi unsurlardan hareketle incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya’ya Mektuplar, Şiir Sanatı
SAVAŞ MUHABİRLİĞİ; SURİYE İÇ ÇATIŞMASI ÖRNEĞİ
SAVAŞ MUHABİRLİĞİ; SURİYE İÇ ÇATIŞMASI ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ, 2011
Savaş gazeteciliği dünyada Kırım Savaşı’yla başlamış ancak bir uzmanlık dalı olarak gazetecilik literatüründe yer bulması uzun evreler sonucunda olabilmiştir. Özellikle Vietnam ve Körfez Savaşlarında savaş muhabirleri bölgeden sıcak gelişmeleri tüm dünyaya duyurarak savaşın nabzını tutmuşlardır. Körfez Savaşıyla birlikte savaş gazeteciliği, genç gazetecilerin ilgisini çekerek popüler olmaya başlamıştır. Bununla birlikte Amerika’nın Irak işgali sırasında ve savaş sonrasında savaş gazeteciliği, bu savaşta uygulanan gazetecilik yöntemleri ve objektif haberciliğin nasıl yapıldığı tartışma konusu olmuştur. Ortadoğu’daki karmaşanın hüküm sürdüğü son ülke Suriye olmuştur. Ülkede 2011’den günümüze, kimilerine göre bir kıvılcımla, kimilerine göre de uzun yılların birikimiyle meydana gelen bir iç savaş meydana gelmiştir. Suriye’de çıkar grupları, sermaye güçleri ve siyasilerin savaşının bedelini sivillerin dışında gazeteciler de ödemektedir. Bölgeye giden gazetecilerin bir kısmı resmi olarak Amerika’nın Irak İşgalinde olduğu gibi “iliştirilmiş” olarak görev yapmakta bir kısmı da muhaliflerin gözetiminde gazetecilik yapmaktadır. Bu noktada gazetecilerin savaşın hangi boyutlarını kamuoyuna aktardığı tartışma konusudur. Objektif haberciliğin iç savaşta bir zorunluluk mu yoksa bir lüks mü olduğu ve medya yoluyla savaş konusunda kamuoyunun nasıl şekillendirildiği, doğru ve gerçek haberciliğin Suriye’de nasıl yapılabildiği ya da yapılamadığı bu çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Bununla beraber Suriye’de görev yapan savaş muhabirlerinin haklarının hangi düzeyde olduğu ve savaş muhabirlerinin güvenlik sorunları da çalışmada ele alınmıştır. Irak işgalindeki gibi bir habercilik anlayışının Suriye’de de oluşturulmak mı istendiği, objektif haberciliğin gazetecilerin baskı ve güvenlik sorunları çerçevesinde incelenerek, Suriye İç Savaşı’nda orduya ya da muhalif gruplara bağlı ve serbest çalışan gazetecilerle yapılan röportajlar göz önüne alınarak yanıtlanmaya çalışılmıştır.