Body mass index and psoriasis area and severity index relation in Turkish psoriasis population (original) (raw)
Related papers
Clinical and Demographic Characteristics of 626 Patients with Moderate and Severe Psoriasis
The annals of clinical and analytical medicine, 2014
Amaç: Çalışmamızda İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı psoriazis polikliniğinde takip edilen orta ve şiddetli psoriazis hastalarının demografik özelliklerini, klinik tiplerini ve kullanılan tedavileri incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Psoriazis polikliniğinde 2002-2008 yılları arasında izlenen 1831 hasta tarandı, ve içlerinden orta ve şiddetli 626 (%34) olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamıza katılan olguların 305'i (%48.7) kadın, 321'i (%51.3) erkek olarak bulundu. Hastalık başlangıç yaşı 28.1 yıl ve en sık görülen klinik tip plak psoriazis olarak saptandı. Tırnak tutulumu saptanan hastalarda en sık pitting gözlendi. Artriti olan hastalarda tırnak tutulumu görülme sıklığı anlamlı şekilde yüksek bulundu. Ailede psoriazis bulunma öyküsü erken başlangıçlı psoriazis olgularında daha sık saptandı. Sistemik tedaviler arasında en sık retinoik asit, fototerapi türleri arasında en sık dar bant UVB tedavisi kullanıldığı belirlendi. Tartışma: Orta ve şiddetli psoriazis oranı %34 olarak bulundu. Kadın erkek oranı arasında fark saptanmadı. Başlangıç yaşı 16-25 yaş arası pik yapıyordu. En sık eşlik eden sistemik hastalık diyabetes mellitus olarak bulundu. Çalışmamızın bulguları literatür ile uyumlu olarak belirlendi. Sonuç olarak psoriazis toplumun yaklaşık %2'sini etkileyen, komorbiditeleri ile hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, kronik, rekürren inflamatuar bir hastalıktır. Özellikle şiddetli formları, hastalarda ciddi iş gücü kayıplarına neden olabilmektedir. Çalışmamızın psoriazisin demografik ve klinik özelliklerinin daha iyi anlaşılmasına yardım edecek ileri klinik çalışmalara ışık tutacağına inanıyoruz.
Psoriasis ve Malignite Birlikteliği: 5 Yıllık Verilerin Retrospektif Analizi
Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2021
Kronik inflamatuar bir hastalık olan psoriasisde, immünolojik değişiklikler ve uzun süreli kullanılan sistemik immünsüpresif tedaviler nedeniyle kanser riskinin arttığı düşünülmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiş, psoriasis ile malignite riski arasındaki ilişki henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada psoriasisli hastalarda malignite riskinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Manisa Celal Bayar Üniversite Hastanesi elektronik hasta kayıt sisteminden retrospektif tarama yapılarak, 2013 ile 2018 yılları arasında psoriasis tanısı olan 1669 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Aynı dönemde Dermatoloji polikliniğine başvuran ve psoriasis tanısı olmayan 3870 hasta kontrol grubu olarak değerlendirilmiştir. Her iki grupta, dermatolojik tanı aldıkları tarihten 1 ay sonrasından başlayarak kanserin tipi ve kanser tanısı aldıkları zaman kaydedilmiştir. Bulgular: Psoriasis ve kontrol gruplarının yaş ortalamaları sırasıyla 40,33±17,58 ve 40,22±16,91 olarak bulunmuştur. Psoriasis grubunun %47,5'i (n=793), kontrol grubunun %48,9'u (n=1892) kadınlardan oluşmaktaydı. Kanser bulunma sıklığı psoriasis grubunda %3,62, kontrol grubunda %4,25 olup, istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır. Psoriasisli hasta ve kontrol grubu arasında, kanser tanı yaşı, kanserli hastaların cinsiyet dağılımı açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır. Herhangi bir immünsupresif ilaç öyküsü bulunmasının genel olarak, ya da ilaçlardan herhangi birinin psoriasis hastalarında kanser riski üzerine anlamlı etkisi saptanmamıştır. Sonuç: Sonuç olarak, beş yıllık takipte psoriasise ya da psoriasis tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı olarak artmış bir malignite riski saptanmamıştır. Retrospektif bir çalışma olduğu için kanser riskini artırabilecek her parametrenin tam kontrolünün sağlanamaması bu çalışmanın kısıtlılığıdır. Kısa süreli tedavi alan hastaların da birlikte analiz edilmesi, uzun süre tedavi alan hastalarda kanser riskini istatistiksel olarak maskelemiş olabilir. Bu nedenle uzun yıllar sürecek şekilde planlanmış, prospektif randomize kontrollü çalışmaların gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır.
Turkish Journal of Dermatology / Türk Dermatoloji Dergisi, 2018
Birçok ülkede, hasta kayıt sistemlerinde (HKS) ilaçların etkin takiplerinin yapılabilmesi amacıyla, sistemik ve biyolojik ajan tedavileri alan hastalara ait bilgiler de dahil edilmiştir. Literatür bilgilerine dayalı olarak Türkiye'de psoriasise özel HKS olmadığı bilinmektedir. Burada psoriasise özel olarak ilk kez kullanılan HKS'nin sunulması amaçlanmıştır. Yöntemler: Psoriasis Takip Sistemi (PSORTAKSİS), Kayseri Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi (KSUAM) Dermatoloji Kliniği tarafından hazırlanmış ve KSUAM Bilgi İşlem Merkezi tarafından hastane otomasyon sistemine entegre edilmiştir. PSORTAKSİS, 01 Ekim 2016 tarihinden itibaren KSUAM Dermatoloji Kliniği Kronik Deri Hastalıkları Polikliniği'nde, hastalık şiddeti ya da tedavi farklılıkları gözetilmeksizin tüm psoriasis hastalarının takibinde kullanılmaktadır. Bulgular: PSORTAKSİS hastaların demografik verileri, klinik bulguları, laboratuvar çıktıları ve tedavi bilgilerinin kaydedilmesini sağlayan ana ve alt sekmelerinden oluşmaktadır. Sonuç: HKS, tedavi seçenekleri oldukça çok olan ve ayrıntılı takip gerektiren psoriasis için önemlidir. İlaçların güvenli ve etkin kullanılmasının yanı sıra HKS epidemiyolojik ve klinik çalışmalar için bilgiler sağlar. KSUAM Dermatoloji Kliniği'nde bir yıla yakın zamandır PSORTAKSİS kullanılmaktadır. Türkiye'de ilk uygulama olan PSORTAKSİS'in geliştirilmesi ve ülke çapında yaygınlaştırılması önemli ve gerekli bir katkı sağlayacaktır.
2010
Özet Amaç: Psoriasis; romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, Crohn hastal›¤› gibi patogenezinde inflamasyonun rol oynad›¤› kronik inflamatuvar sistemik hastal›klar grubunda yer almaktad›r. Son zamanlarda kronik inflamasyonun ateroskleroz pato-genezinde önemine ve kronik inflamatuvar hastal›klar ile ateroskleroz-metabolik sendrom birlikteli¤ine de¤inen çal›flmalar bulunmaktad›r. Bu çal›flman›n amac› de¤iflik fliddetteki psoriasis vulgarisli hastalarda metabolik sendrom birlikteli¤ini araflt›rmakt›. Gereç ve Yöntem: Çal›flmaya 100 psoriasis vulgarisli hasta, yafl ve cinsiyeti hasta grubuyla uyumlu 100 sa¤l›kl› kontrol al›nd›. Psoriasisli hastalarda hastal›¤›n fliddetinin de¤erlendirilmesinde PAfi‹ kullan›ld›. PAfi‹ de¤eri 7'nin alt›nda olanlar hafif, 7-12 aras› orta ve 12'nin üzerinde olanlar fliddetli olarak kabul edildi. Hasta ve kontrol grubunda ATP III metabolik sendrom kriterleri kullan›larak metabolik sendrom araflt›r›ld›. Verilerin de¤erlendirilmesinde SPSS for w...
Psoriasisde Serum Neopterin ve TNF-α Düzeyleri ve Hastalık Şiddeti ile İlişkisi
Turkderm, 2012
Amaç: Psoriasis, henüz tam olarak tanımlanamamış bir antijenik uyarana yanıt olarak artmış keratinosit proliferasyonu ve aktive olmuş T hücre birikimi ile karakterize T hücre aracılı otoimmün bir deri hastalığıdır. Psoriatik lezyonun oluşumunda ve devamında tümör nekrozis faktör-α (TNF-α) oldukça önemli rol oynamaktadır. Neopterin hücresel immün aktivasyonun spesifik olmayan immünolojik belirteci olup; T lenfositlerden salınan interferon gama'nın oluşturduğu uyarıya yanıt olarak insan monosit ve makrofajlarında üretilmektedir. Bu çalışmada, psoriasisli hastalarda serum neopterin ve TNF-α düzeylerini araştırmayı ve PASI (Psoriasis Area and Severity Index) ile aralarında korelasyon olup olmadığını değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 40 psoriasisli hasta ve 37 sağlıklı birey dahil edildi. Tüm bireylerde serum neopterin ve TNF-α düzeyleri Enzyme Immunoassay (ELİSA) yöntemi ile ölçüldü. Psoriasisli hastalarda PASI skorlaması yapıldı ve serum neopterin ve TNF-α düzeyleri ile PASI skoru arasında korelasyon araştırıldı. Bulgular: Psoriasisli hastalarda ortalama serum neopterin düzeyleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek idi (sırasıyla 11,04±5,42 nmol/L ve 5,44±2,40 nmol/L, p<0,001). Ortalama serum TNF-α konsantrasyonları da psoriasisli hastalarda (8,51±2,34) kontrol grubuna (7,09±1,77 pg/ml) kıyasla anlamlı olarak yüksek saptandı (p=0,013). Fakat serum neopterin ve TNF-α düzeyleri ile PASI skoru arasında anlamlı korelasyon yok idi (p>0,05 sırası ile r=-0,096 ve r=0,089). Serum neopterin düzeyleri ile serum TNF-α düzeyleri arasında da anlamlı bir korelasyon saptanmadı (p>0,05, r=0,214). Sonuç: Çalışmanın sonuçları serum neopterin ve TNF-α düzeylerinin psoriasisde hastalık şiddetini yansıtması açısından güvenilir bir laboratuvar belirteci olarak kullanılamayacağını göstermektedir. (Türk derm 2012; 46: 7-10) Anah tar Ke li me ler: Psoriasis, neopterin, TNF-α Sum mary Background and Design: Psoriasis is a T cell-mediated autoimmune skin disease characterized by hyperproliferation of keratinocytes and accumulation of activated T cells responding to a hitherto unidentified antigenic stimulus. Tumor necrosis factor-α (TNF-α) plays an essential role in the induction and maintenance of psoriatic lesion. Neopterin is a non-specific immunological marker of cellular immune activation, which is produced by human monocytes/macrophages as a result of interferon-gamma secretion by activated T lymphocytes. The aim of the presented study was to determine the levels of serum neopterin and TNF-α in psoriatic patients and to evaluate whether Psoriasis Area correlated with Severity Index (PASI) and serum levels of neopterin and TNF-α. Materials and Methods: Forty patients with psoriasis and thirty-seven healthy controls were included in this study. Serum neopterin and TNF-α levels in all subjects were measured by the Enzyme Immunoassay (ELISA) method. The disease severity index was assessed in psoriatic patients by means of PASI and correlation of PASI scores with serum levels of neopterin and, TNF-α was investigated.. Results: The mean values of serum neopterin levels were significantly higher in patient group compared to healthy controls (11.04±5.42 nmol/L and 5.44±2.40 nmol/L, respectively, p<0.001). The mean of serum TNF-α concentrations were also found to be significantly elevated in patients with psoriasis (8.51±2.34 pg/ml) than in controls (7.09±1.77 pg/ml, p=0.013). However, PASI scores did not significantly correlated with serum levels of neopterin and TNF-α (p>0.05, r=-0.096, r=0.089, respectively). No statistically significant correlation was found between serum neopterin levels and serum TNF-α levels (p>0.05, r=0.214). Conclusion: These results indicate that serum neopterin and TNF-α levels may not be used as a reliable immunological marker for monitoring the severity of psoriasis.
TURKDERM, 2014
Background and Design: The Cutaneous Lupus Erythematosus Disease Area and Severity Index (CLASI) is used to evaluate the cutaneous manifestations in patients with lupus erythematosus (LE). In recent years, the Revised Cutaneous Lupus Erythematosus Disease Area and Severity Index (RCLASI) which provides more objective assessment has been developed, but the number of studies utilizing RCLASI are limited. The aim of this study was to increase the clinical use of the RCLASI by translating this scale into Turkish and to evaluate the effects of factors, which affect CLASI, on RCLASI. Materials and Methods: The scale was translated into Turkish by using proper international translation steps. Ninety-three LE patients who were admitted to Trakya University Faculty of Medicine were included in this study. Socio-demographic and clinical characteristics of the patients were recorded. Cutaneous manifestations were calculated using RCLASI. Two scores were obtained: activity and damage scores. The relationship of the scores with patient age, gender, duration of illness, facial involvement, subtypes of LE, and antinuclear antibody, Anti-Ro/ SS-A antibody and Anti-La/SS-B antibody positivities were evaluated. Results: The mean activity and damage scores were 2.59±2.88 and 0.81±1.88, respectively. When activity and damage scores were compared between the age groups, there was no statistically significant difference. The damage scores were significantly higher in male patients than in female patients. The activity scores were statistically significantly higher in patients with disease duration of more than three years and facial involvement. There was no statistically significant difference between the subtypes of LE and the activity and damage scores. RCLASI damage scores were statistically significantly higher in Anti-La/SS-B antibody positive patients. Amaç: Lupus eritematozuslu (LE) hastaların deri bulgularını değerlendirmek amacıyla kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi (KLASİ) kullanılmaktadır. Son yıllarda daha objektif değerlendirme sağlayan revize edilmiş kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi (RKLASİ) geliştirilmiştir. Ancak ölçeğin kullanımıyla ilgili yeterince çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmadaki amacımız, RKLASİ'yi Türkçe'ye çevirerek klinik kullanımını artırmak ve KLASİ'yi etkileyen faktörlerin RKLASİ üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Ölçek, uluslararası çeviri basamakları izlenerek Türkçe'ye çevrildi. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne başvuran toplam 93 LE hastası çalışmaya alındı. Hastaların sosyo-demografik ve klinik özellikleri kayıt edildi. Deri bulguları RKLASİ ile hesaplanarak aktivite ve hasar skoru olmak üzere iki ayrı skor elde edildi. Elde edilen skorlar ile hastaların yaşları, cinsiyetleri, hastalık süreleri, yüz tutulumları, LE alt tipleri ve antinükleer antikor, Anti-Ro/SS-A antikor, Anti-La/SS-B antikor pozitiflikleri arasındaki ilişkiler değerlendirildi. Bulgular: Ortalama aktivite skoru 2,59±2,88, ortalama hasar skoru 0,81±1,88 olarak bulundu. Yaş grupları arasında aktivite ve hasar skoru karşılaştırıldığında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı. Erkek hastalarda hasar skorunun kadın hastalara göre anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi. Aktivite skoru, hastalık süresi üç yıldan fazla olan hastalar ile yüz tutulumu olan hastalarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptandı. LE alt tipleri ile aktivite ve hasar skoru arasında anlamlı istatistiksel bir fark bulunamadı. RKLASİ hasar skoru Anti-La/SS-B antikor pozitif hastalarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptandı. Sonuç: RKLASİ LE'li hastaların deri bulgularını değerlendirmek için kullanılabilecek uygun bir skorlama sistemidir. Bu ölçekte elde edilen skorlar cinsiyete, hastalık süresine ve yüz tutulumu olup olmamasına göre değişkenlik gösterebilmektedir. (Türk derm 2014; 48: 208-14) Anahtar Kelimeler: Lupus eritematozus, revize edilmiş kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi (RKLASİ), hastalık şiddeti Summary Özet Ori ji nal Arafl t›r ma Ori gi nal In ves ti ga ti on