Tarih Boyunca Tekkeköy (original) (raw)
Related papers
Tekkeköy Çevresinde Kovuklu Çözülme Şekilleri
1989
Arastirma sahasi, Karadeniz bolgesinin Orta karadeniz bolumunde, Samsun'a bagli Tekkekoy ilce merkezinin hemen guneyinde yer alir. Tekkekoy deresi vadisinin Barakalar mahallesinden Tekkekoy ilce merkezine kadar olan kesimi ile Cinaralan ve Han deresi vadilerinin asagi kisimlarini icine alan, yaklasik 1.5 km2'lik bir arazi parcasi, arastirma sahasi olarak kabul edilmis ve sinirlandirilmasinda, kovuklu cozulme sekillerinin dagilisi esas alinmistir. Gorunen odur ki, kurak ve yarikurak bolgelerin yaygin sekil gruplarindan birini olusturan kovuklu cozulme sekilleri, nemli-iliman bir iklime sahip Karadeniz kiyi kusaginda da gelisebilmistir. Şuphesiz bu durum, bir takim uygun lokal fiziki cevre kosullarina bagli olarak ortaya cikmis olmalidir. Bu noktadan 292 hareketle, basladigimiz bu calismanin oncelikli amaci, bolgenin sozkonusu bu lokal fiziki cevre ozelliklerini, sekillenmedeki rolleri oraninda ayri ayri ele almak ve sonunda bir senteze varmak suretiyle morfojenezi izah etmek ...
Yönetim İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı islâm Araştırmaları Merkezi Icadiye Bağlarbaşı caddesi 40 Üsküdar 34662 İstanbul Tel: (0 216) 474 08 50 Faks : (0 216) 474 08 74 Elektronik posta : isam@isam.org.tr Basım, Dağıtım ve Pazarlama Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi OSTİM Örnek Sanayi Sitesi, 1. cadde, 358. sokak 11 Yenimahalle 06370 Ankara Tel: (0 312) 354 91 31 Faks : (0 312) 354 91 32 Elektronik posta : tdvyayin@diyanetvakfi.org.tr © Bütün yayın haklan Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir. Yazı ve fotoğraflar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. ISBN 975-389-427-9 (Takım) 975-389-455-4 (33. cilt)
Tekkeköy'de (Samsun) Mağara-Kale Yerleşmeleri
Doğu coğrafya dergisi, 2011
Arahrma sahasi, Ka~<ld(;.niz Bolgesinin Orta Karadeniz Bolumunde, Samsun'unj S km dogusundakr Tekkckoy il,L ' rncrkezinin hcmcn yarubasrnda ycr alrr. 86Jg:c, su kaynaklan, savunmn olnnaklnn, taruu arazilcri, yakacak tcmini vc ikJim ozellikleri buk;/llindan ycrlesmclcr icin ld~';'ll~,Irtl;]r arzetmcktedir. Bolgede. IllCVCU t olan dogi'll mng<lrJlnf, ya,dognJ. .halleriyle, ya de anaknynnm kolay islcnibilcn tuf'vc tutitlerdcu olmastmnverdig! nvantajla krsmen dcgWtJrilerck "'llcsb:'n •o.lnrnk kullamlnustu-, Ayncn, topogrntlk Y.<lpmll1 savunmaya olanak vcrdigi vo dognll1wgaralimn y()gUn.l<l~tlgl iki ayn kcsimde"s<lv,tlnn~'Cl amnchblr cok antropojen~ck.il de il;wl' cdilcrek /lIl/gafll-kll/l,'ler olusturulmustur. Bolgo. oynuhh bir proje haztrlanarnk turtzmc il\,i1rnahdlf. Boycce, hem dognl ve kulturel eserlerin daha tazla tnhrip. olmasr onlenecck hem de)\Xl' vc ulkc turizmino onernli katkrlar sngkmilc<lktlL
Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan, 2023
Karaçay-Malkarlılarda İmece Oyunu "Teke" - M. Tekin KOÇKAR, 2008
"Halk Kültüründe Tiyatro Uluslararası Sempozyumu" Yeditepe Üniversitesi ve Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı , 2008
Teke kültü Kuzey Kafkasyalı Karaçay - Malkarlıların avcılıkla geçimlerini sağladıkları dönemlerde ortaya çıkmıştır. Ancak toplum toprağa bağlanmaya başladıktan sonra ve tarım geliştikçe bu “Teke” kültü tarım, hayvancılık ve günlük yaşamla ilişkilendirilerek bir maske ile sembolize edilmeye başlanmıştır.
Osmanlı devletinde Tekkelere Bir Bakış Aşure GELENEĞİ
Look Ing at Tekkes -Derv Ish Fratern ItIes -In the Ottoman Emp Ire : TradItIon of Ashura Abstract Some dishes and beverages have come to the fore on special days in all religions to serve as a means of social unity and solidarity. The Day of Ashura is one of such days when ashura, a dessert made of various cereals, nuts and fruits, is served and offered to relatives, neighbors and guests. During the Ottoman period, this special festive day was celebrated enthusiastically by people and the takkas belonging to both Sunni and other Islamic groups. On the Day of Ashura, the ashura used to be cooked in takkas with some rituals and offered to everybody, no matter civil or soldier, poor or rich. The fact that great takkas in Istanbul used to send ashura even to the palace and that the state used to subsidize tekkes for cooking ashura shows that it was performed with a collective consciousness by the state, takka, and society. It is known that two types of ashura used to be cooked: Ashura of Safar (expedition, war) and Ashura of Muharram. The Ashura of Muharram was observed in commemoration of Karbala incidence and the Ashura of Safar was cooked to celebrate Zaynalabidin’s (pbh) escape from Karbala and the continuation of the Prophet’s (pbh) descent. Thus, one of the ashuras symbolized sorrow, while the other represented joy. Cooking and eating ashura was accepted as a kind of prayer in the daily life of Tekke. Therefore, it was believed that each of ingredients (wheat, chickpeas, dry beans, corn, green lentils, under-cooked rice, raw wheat, walnut, almond, fig, clove, zamzam water, etc.) that were put into ashura was a signs for different names of God. It is because of this belief that even one grain of it was accepted as reciting the Surah of Fatiha once and hence it was not dropped to the ground and was not wasted. It was accepted as healing food and spiritual medicine. Ottomans supported all organizations such as takka financially to cook ashura and when this task was hindered from time to time, they subsidized imarets that were not able to afford the costs of cooking ashura. This tradition continued until 1925 when takkas were abolished. In 1849, the amount that was accrued by the State Treasury for ashura cooked in Hankahs was 120 kurush (pennies), whereas this amount was increased to 3000 kurush in 1890 and 1891 and when this allowance was insufficient, supplement appropriations were issued. Keywords: Ashura, Muharrem Grief/Fast, Darülaceze-hospice, Karbala, Haci Bektas Veli.
Tekyeler Tarih Oldu: Tasavvuf Tarihi Literatüründe Öncü Bir Eser Olarak Tekkeler ve Zâviyeler
TALİD Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2017
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Harîrîzâde (ö. 1882), Bursalı Mehmed Tâhir (ö. 1925), Hüseyin Vassâf (ö. 1929) ve Sâdık Vicdânî (ö. 1939) gibi mutasavvıfların Osmanlı tasavvuf ve tarikat birikimini kayıt altına almak için kaleme aldıkları ve halen dahi temel başvuru kaynakları arasındaki yerini koruyan eserlerinin ardından Cumhuriyet döneminde, özellikle tekkelerin kapatılması sonrasında bu alandaki üretim yok denecek kadar azdır. Mustafa Kara’nın Din Hayat Sanat Açısından Tekkeler ve Zâviyeler isimli çalışması, bu zor zamanda ilmî/yazılı geleneğin devamını sağlama girişimi olarak oldukça kıymetlidir. 26 yaşındaki genç bir araştırmacının, henüz Türkçe tasavvuf tarihi literatürünün yok denecek kadar az olduğu bir dönemde, gerektiğinde arşiv belgelerine başvurarak alanında öncü olacak bu eseri kaleme alması her türlü takdirin ötesindedir. Zor bir dönemde tekkeleri ve tasavvufu savunan bir dil kullanabilmesi de kayda değerdir. Eserin bir diğer önemli artısı tekkelerin çok boyutlu irdelenmesidir. Eserde akademik soğukluğun olmadığı, fakat ilmî ciddiyetin de elden bırakılmadığı başarılı bir dil ve üslup yakalanmıştır. Kitabın genel olarak alandaki başarısının önemli bir göstergesi, kendinden sonra yapılan tasavvuf tarihine dair çalışmalarda ilk başvuru kaynakları arasında yer almasıdır. Eserdeki eksikliklerin -uzun ve kaynağı belirtilmemiş alıntılar, yazım hataları, bibliyografya eksiklikleri gibi- sonraki baskılarda neden giderilmediği, oluşan yeni literatür ışığında meselelerin neden yeniden ele alınmadığı soruları haklı olarak akla gelmektedir. Özellikle kitapta esas alınan Anadolu tasavvufunun Türk kaynaklı olduğu gibi bazı tezlerin yeni baskılarda yazar tarafından yeniden gözden geçirilmesinin kitabın bundan sonraki serüveni ve ilmî çalışmalara muhtemel katkısı açısından elzemdir. Bu makalede Kara’nın adı geçen eseri tanıtılmakta ve burada bazıları zikredilen değerlendirmeler okuyucuyla paylaşılmaktadır.