KARS CEBECİ KÖYÜ TARİHİ MEZAR TAŞLARI (original) (raw)
Related papers
MALATYA KIRKLAR MEZARLIĞINDAKİ MEZAR – MEZAR TAŞI TİPLERİ
ABSTRACT We have located 312 tombstones during the excavations at the Malatya Kırklar cemetery in 2011-2012. While 59 of the sea refully intact others were damaged to varying extents. The cemetery was ruined following the years of 2nd World War. The information that 52 of the gravestones’ are dated and some of them are from early Islamic period is not true. 17 are dated between 1308-1391, 1 is from 15th century out of 19 dated samples. Considering the style features we are concluding that the remaining samples are from 14-15th century. Out of 312 tombs, 14 are framed (with two subtypes), 84 are lidded, and 190 are sarcophaguses. It was not comprehensible what the remaining ones were. All of these types have been used to varying degrees until the end of the Ottoman period. 16 samples are 8 subtypes of sarcophaguses. Sarcophaguses are more common in the Principalities period. In Ottomans, especially the two way stilted top surface dones are gradually lessens after 17th century. 80 head and footstones have been unearthed in these tombs. The only sample of the first type with a square cross-section and vertically rectangular front, is dated 1767. The same type with a headstone is common in Turkey in 15-16th centuries. 77 of the head-foot Stones have rectangular cross-sections. Since 49 of these are broken, how their top surfaces were unknown. There are 28 with their top shapes are clear, 21 of these have vertical rectangular fronts. Even though it can be seen in a couple of centers such as Ahlat, Selçuk, this type is not common in Turkey in general. The remaining 7 samples have three sliced tops which has three subtypes. This type gradually lessens in Ottomans after 16th century. There isn’t good workmanship at the parts of the tombs remaining under the soil. Keywords Malatya, tomb, tombstone, sarcophagus, excavation
KAYSERİ MÜZESİ'NDEN MERMER HEYKEL PARÇALARI
Sosyal Bilimler Araştırmları Dergisi, 2020
Öz-Ülkemizde kaçakçılık ciddi sorunlardan bir tanesidir. Hem kültürel mirasın bilinçsiz şekilde yok edilmesine hem de eserlerin kaçırılması sonucu ait oldukları bölgeler hakkında gelecek verilerin yok olmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada ele alınan eselerin bir kısmı kaçakçıların yakalanması bir kısmı ise bağış sonucu Kayseri Müzesine gelmiştir. Eserlerin Kapadokya bölgesi sınırları içinden geldikleri bilinmektedir. Heykel parçalarının değerlendirilmesi sonucunda bölgenin antik dönem heykel sanatındaki yeri hakkında bir öneri sunabilmekteyiz. Ayrıca eserlerin bir kısmının tanrı-tanrıça heykellerine benzerliği bölgenin kültleri hakkında öneriler sunmamıza olanak sağlamaktadır. Bu çalışma sonucunda ileride yapılacak çalışmalarla elde edilen verilerin değerlendirilmesinde bir kaynak olarak kullanılması amaçlanmıştır 1 .
KIBYRA'DA BULUNAN TAŞÇI MEZARI KAİDESİ
Septem Artes 2, 2024
Kibyra Antik Kenti kazılarında ortaya çıkarılan bir blok üzerinde, dönemin taş ustalarının kullandığı aletlerden bir grubun betimlendiği kabartma figürler bulunmaktadır. Roma İmparatorluk Dönemi içinde gelenekleşen, meslek erbaplarının aletlerinin mezar kontekstleri içinde kabartmalarla belirtilmesinin Anadolu’daki nadir örneklerinden biri olan blok, kentte yaygın olarak bulunan ostothek tiplerinden birinin kaidesi olarak değerlendirilmektedir. Antik dönem mezar stelleri üzerinde mesleklere dair tasvirler Helenistik Dönem’de oldukça az yer bulmaktadır. Roma Dönemi’ndeyse, zanaatkarlar yaptıkları işle ve mezarlarında mesleklerine dair yazıtların yanı sıra kabartma tasvirlerle de anılır olmuşlardır. Anadolu’da zanaatkarlara ait mezar stelleri, Helenistik Dönem ile görülmeye başlar ve Roma İmparatorluk Dönemi ile birlikte sayıları artar. Literatürdeki benzerleriyle yapılan karşılaştırmalarda, kaide üzerindeki kabartmalarda betimlenen taşçı aletlerinin geniş bir coğrafyada, benzer tipolojiyle kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır.
TOPKAPI SARAYI MÜZESİ HAREM DAİRESİ’NDE BULUNAN KÂBE TASVİRLERİ
Mekke ve Mescid-i Haram Müslümanlar için manevi bir değere sahip, İslam medeniyetinde üç kutsal mekândan birisidir. Bunun nedeni Mekke'nin İslam inancında en önemli farz ibadetlerden biri hac merkezi olarak manevi ve uhrevi olarak büyük önem taşımasından kaynaklanmaktadır. Tarihte ziyaret etme imkânları daha kısıtlı olduğu için Müslümanlardan hacca gitmeyi gerçekleştiremeyenler açısından bu şehir zaman ve mekânın ötesinde özlem duyulan bir yer haline gelmiştir. Şehrin önemi Kâbe ve Mescid-i Harama dayanmaktadır. Osmanlı Devletinin Hicaza hâkim olmasından itibaren mukaddes bir bölge olan Mekke ve Kâbe'ye verilen değer daha da artmış durumdadır. İslam coğrafyasının en kutsal yeri kabul edilen Mekke şehrindeki Kâbe'nin resim sanatlarında ve bilhassa çinicilikte yapılmış olan tasvirleri Osmanlı Dönemi'yle birlikte yaygınlık kazanmıştır. Kutsal kent tasvirleri, Osmanlı tasvirciliğinin önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Osmanlı tasvirciliğine özgü olan bu tür çalışmalarda özellikle Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi gibi kutsal yerler, insan figürüne yer verilmeden tasvir edilmektedir. Osmanlı çiniciliğinde kent ve yöre tasvirleri önem kazanmıştır. Genellikle tasvirlerin çini üzerinde bulunması, kutsal yapılar olan cami ve mescitlerin içinde dekoratif malzeme olarak kullanılmış olan çininin çok dayanıklı olmasından ileri gelmektedir. Kâbe tasvirleri daha çok dini mimaride bulunmasına rağmen sivil mimarinin bir örneği olan İstanbul Topkapı Sarayı'nın Harem daire-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 300 sindeki üç adet Kâbe tasvirli çini pano ele alınmıştır.
İSTANBUL ÇORLULU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ MEZAR TAŞLARI
İstanbul Çorlulu Ali Paşa Külliyesi Mezar Taşları, 2018
Throughout history, people have left various artworks that belong to different cultures. Some of these artworks are tombstones. Although tombstones vary according to geography, culture and religion; they are unique in materials, ornament and technical features. Ottoman gravtombstones; as in other architectural areas of the Ottoman Empire, produced by modeling and improving past tombstones. When Ottoman era graveyards are studied, it is obvious that graveyards are not only burial sites but also a colorful representation of the culture, are and literature of the era. In the light of this, it can be said that it has research value. The tombstones in the Çorlulu Ali Pasha Kulliyes, one of the Ottoman graveyards that contain many information worthy of research, were tried to be studied for this reason. Kulliyes has a very important place because it is placed in a very important place in Istanbul for its era and the tombstones that were studied were shed light on many information about 18th-19th centuries. In the scope of the study, 37 headstones and 28 footstones were identified in 39 tombs, of which 20 were male, 17 were female and 2 were unidentified. While twenty- three of the tombs were dated to the 19th century and nine to the 18th century, no information could be found about the seven of them. Mostly stone and marble materials are used in these tombs, with herbal and geometrical ornament. Three types of tombstones were identified; cist, capstone and sand stone; whihc were designed using different ornamentation techniques such as embossing, engraving and engraving. Considering the importance of these tombstones that were studied and dated, it has been tried to be examined considering all aspects. First of all; literature review, field study and photography of the tombstones is done. Then the inscriptions were read and gravestones were drawn.
MOLLA SABİR’İN KARDAŞLIK DERGİSİNDE TEFRİKA EDİLEN ‘KERKÜK ŞÂİRLERİ’ İSİMLİ ESERİ
Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, 2021
Iraq, which was a Turkish homeland during the Seljuk period and remained in the Turkish political and cultural field until the last period of the Ottoman Empire, is still a region where Turks live and Turkish is spoken. Kirkuk is one of the important centers of this region that has raised two great poets such as Nesîmî and Fuzûlî. A very active literary circle was seen in the region, which has grown many poets since Nesîmî, especially in the 19th century. This study is on Molla Sabir's work named Kerkük Şâirleri, which reflects the poetry environment of the period in the 19th and 20th centuries. A part of this work, which did not find the opportunity to be published completely, was serialized in six issues of Kardaşlık, one of the important publications of the region, in 1965-66. In the study, these six parts were brought together and transferred as a full text with transcription. Before passing to the text, firstly, information was given about the nature of Kardaşlık. Later, there is a section about Molla Sabir's life and works. Finally, with the information about Kerkük Şâirleri, the text part has started. The work, which includes twenty nine poets, has been presented to readers and researchers.