Ahmet Zeki Güven Pozitif Psikoloji Bağlamında Hacı Bayram ı Velî'nin Bir Şiirinin İncelenmesi (original) (raw)

Âmid-i Sevdâ Gazetesindeki Şiirlerde Tematik Bir İnceleme

Journal of Turkish Studies, 2018

ayrılık, sultana muhabbet, vatan sevgisi gibi temalar işlenmiştir. Gazetenin sonraki sayılarında da bu temalar bilinçli bir şekilde gündeme alınmıştır. Âmid-i Sevdâ ismi Diyarbakır sevgisini içermektedir. Ayrıca gazetede Âmidli şairlere sıkça yer verilmiştir. Bütün bunlar, Ali Emîrî'nin Diyarbakır'a olan özel muhabbetini göstermektedir. Bu şiirlerde işlenen temalar, şüphesiz Osmanlı Devleti'nin içinden geçtiği kötü şartlarla yakından ilişkilidir.

Hacı Bayrâm-ı Velî’nin Mânevî Kişiliği ve Psiko-Sosyal Etkisi / The Spiritual Personality of Hadji Bayram Wali and His Psycho-Social Influence

Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, 2016

Sûfî yaşamın bireye mânevî şahsiyet kazandırdığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, geçmişte ve günümüzde mânevî kişiliği öne çıkmış önemli şahsiyetlerin kişilik ve kimlik yapılarını incelemek önem arz eder. Bu şahsiyetler hangi mânevî özellikler sayesinde bireysel ve sosyal anlamda etkin bir konuma gelebilmektedirler? Sûfî hayat bu çerçevede birtakım temel prensipleri öne çıkarmaktadır. Biz de bu makalemizde döneminin önemli sûfilerinden olup daha sonraki dönemlerde de mânevî etkisini sürdürmüş olan Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri'nin mânevî şahsiyetini oluşturan temel ilkeleri inceleyerek, etkisini psiko-sosyal açıdan ele alacağız. Kısaca, Hacı Bayrâm-ı Velî'nin mânevî şahsiyetini oluşturan temel özellikleri ve bunların bireylerde ve toplumda nasıl bir etki bıraktığını inceleyerek, konuyu sûfî psikolojisi çerçevesinde inceleyeceğiz.

Zemahşerî’Ni̇n Ahkâm Âyetleri̇ni̇ Yorumlama Metodu Bağlaminda Fikihçi Ki̇şi̇li̇ği̇

Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018

The Islamic Juridical Personality of Zemahsheri in the Context of the Interpretation Method of the Provision Verses-al-Kashshaaf Example-Abstract We also see that Mohammad al-Kharizm al-Zamakhshari (d.538/1144), which is known to be a great language expert, a man of letters, a poet, a who deals with hadith and famous for his named work "al-Kashshaf", is at the same time a distinguished and authorized Islamic jurists. We can say that the second plan is left and even forgotten his İslamic jurist direction in the hands of researchers because of the more engaged in these sciences have come to the forefront. When we look at the way of expressing the verses of judicial in the "al-Kashshaf" we can see the Islamic jurists Zamakhshari than commentator Zamakhshari. Because he explains the provision verses, he used the method of the report and the circulation together at the same time he was not satisfied with merely presenting the views of scholars/ jurists, but also debated the relevant juridical evidence and methods of making provisions and he has been found in the judgment of the person himself. Zemahshari, a dark supporter of the Mutazıla, is a member of the Hanafi sect. When the discourse and expressions are examined, "sectarian bigotiry by faith" emerges as one of its distinctive features. But in his commentary of Qoran named work "al-Kashshaf" we are witnessing a moderate approach, especially in the Hanafi denomination, where he was a member of the deed when dealing with the fiqh issues in the verses of judicial, But in his commentary of Qor'an "al-Kashshaf" we are witnessing a moderate approach, without restraint in the Hanafi denomination, where he was a member of the deed when especially dealing with islamic jurisprudential issues. In this study, tried to put forward the direction of his İslamic jurist personality by determining the characteristics of the approach to the legal issues and the method of judgement in the "al-Kashshaf" context of examples from some verses judicial.

Güzide Sabri’nin İlk Dönem Romanlarında Melankolinin Psikanalitik İncelemesi

Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi (TUDED), 2024

Melankoli, tıbbi ve psikolojik araştırmalarda öne çıkan bir konudur ve kişinin iç dünyasında derin izler bırakan bu ruh hâlinin incelenmesi önemlidir. Psikiyatride depresif bozuklukların bir alt türü olarak ele alınan melankoli; Sigmund Freud, Melanie Klein, Julia Kristeva gibi psikanalistlerin çalışmalarıyla psikodinamik açıdan analiz edilir. Edebiyat dünyasında melankoli, karakterlerin içsel çatışmalarını ifade etmek için sıklıkla kullanılan güçlü bir temadır. Bu çalışma, Güzide Sabri Aygün’ün Münevver ve Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi adlı romanlarında aşk, kayıp ve melankoli temalarını psikanalitik kuram çerçevesinde incelemektedir. İncelenen eserlerdeki karakterler, sevdiklerinin kaybıyla derin bir üzüntü yaşar; hem ruhsal hem de bedensel işleyişi olumsuz etkileyen bir durum olan melankolinin tesiriyle fiziksel ve duygusal acı çekerler. Bunun yanı sıra karakterlerin mekân ve zamandan kaçma arzusu içinde oldukları görülür. Karakterler, mevcut gerçeklikten duydukları memnuniyetsizlik nedeniyle hayalî dünyalara, farklı mekân ve zamanlara sığınma eğilimindedirler. Çalışmada edebî eserlerdeki melankoli temalarının incelenmesinin, bireylerin iç dünyalarını anlamada ve insan psikolojisini derinlemesine kavramadaki önemi ve edebiyat ile psikoloji arasındaki etkileşim vurgulanır. Güzide Sabri’nin ilk dönem romanları, kayıp duygusu ile ondan kaynaklanan melankoliyi edebî bir dille işleyerek okuyuculara insanın içsel çatışmalarını ve kaygılarını anlama fırsatı sunar.

Orhan Veli’nin Hikâyelerini Garip Poetikası Üzerinden Okumak

Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2023

Orhan Veli Kanık, Garip akımının öncüsü olmasının da etkisiyle öncelikle bir şair olarak tanınır. Çok sayıda çeviri faaliyeti de yapan şairin Garip akımı gibi protest bir tavırla hazırladığı şiir ve sanat üzerine düşüncelerini aktardığı Garip adlı kitabın önsözü, poetik bir metin olarak kabul edilir. Geleneği ve mevcut şiir anlayışını reddeden bu önsöz, döneminde çok tepki alır. Garip poetikasındaki görüşlerinin şiirlerine yansıdığı kadar hikâyelerine de yansıdığı söylenebilir. Şairin poetikasında öne çıkardıkları şöyle sıralanabilir: sadelik, söz sanatlarından ve tasvirden uzak olmak, sanatların tedahülüne karşı olmak, anlama önem vermek, herkesin anlayabileceği bir şiiri yazmak, sıradan insanı şiirin konusu yapmak. Bilhassa sıradan insanın anlatımı Orhan Veli şiirinde dikkat çeker. Şairin bu anlatımı, hikâyelerine de yansır. Garip poetikasının öne çıkan özelliklerini Orhan Veli hikâyelerinde üç başlık altında toplamak mümkündür: yazma edimi, sıradan insanın gerçekçi hikâyesi, sade üslup. Şair, yazdığı az sayıda hikâyesinde sade bir dille sıradan olanın hikâyesini sunar. Bu üslubun, şairin Garip önsözünde açıkladığı şiir ve sanat ile ilgili görüşleriyle alakalı olduğu söylenebilir. Bu makale, Orhan Veli Kanık’ın hikâyelerine şiir poetikası üzerinden bakarak şairin nesir poetikasını ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Orhan Veli'nin Hikâyelerini Garip Şiiri ve Poetikası Üzerinden Okuma Denemesi

Orhan Veli Kanık, arkadaşları Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile birlikte başlattıkları Garip Hareketi ile Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde bir döneme damga vurmuştur. Bu üçlü, geleneğin farklı tezahürleri içinde devinen şiir anlayışına, kendilerinden önceki bütün şiirsel birikime savaş açmıştır. Bu şairler, sıradan insanı, onun alelade hâllerini şiire taşırken birçok eleştirinin de hedefi durumuna gelmişlerdir. Garip şiirinin doğal öncüsü olarak görülmesinden dolayı tartışmaların merkezinde en çok bulunan isim, genellikle Orhan Veli olmuştur. Orhan Veli “garip” anlayışını/felsefesini hayatına olduğu gibi yaşadığı dönemde pek farkında olunmayan hikâyelerine de taşımıştır. Onun hikâyeleri özellikle Garip hareketini şekillendiren şiirlerindeki dünyaya ve hayata bakışının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Orhan Veli’nin hikâyeleri ve şiirleri arasında hem tematik hem de şairin poetik tutumu bakımından benzerlikler olduğunu söylemek mümkündür. Bu yazıda, öncelikle bu çalışmayı daha anlaşılır hâle getirmek amacıyla Garip poetikası hakkında genel hatlarıyla ön bilgi verilmiş, sonra ise Orhan Veli’nin hikâyeleri ve şiirleri arasındaki etkileşim ve benzerlikler üzerinde durulmuştur.

LÂMİ'Î ÇELEBİ DÎVÂNI'NIN MÜTEFERRİKÂT BÖLÜMÜNDE BULUNAN HİCİV MANZUMELERİ THE SATIRICAL POEMS IN MÜTEFERRİKÂT PART OF THE DÎVÂN OF LÂMİ'Î CHELEBI

ÖZET XV. yüzyılın sonu ve XVI. yüzyılın başında yetişen Lâmi'î Çelebi manzum ve mensur olarak kırkı aşkın eser meydana getirmiştir. Şairin divanında ve Letâyif-nâme adlı eserinde hiciv içerikli manzumeler yer almaktadır. Bu manzumeler şikâyet, kınama, aşağılama gibi çeşitli amaçlarla yazılmışlardır. Çalışmamızda, Lâmi'î Çelebi Dîvânı'nın müteferrikât bölümünde bulunan hiciv manzumeleri içerikleri yönünden incelenerek şairin bunlarda hicvi ne yolla sağladığı, hicvi meydana getirirken ne tür kelimelere başvurduğu ve hangi söz sanatlarından faydalandığı üzerinde durulacaktır. ABSTRACT Lâmi'î Chelebi grown up between the end of XV th century and beginning of XVI th century created more than forty works as verse and prose. There are satirical poems in his works named as Dîvân and Letâyif-nâme. These poems have been written for such purposes as complaint, condemnation and denigrate. In this work; types of words that he used and the arts of poetry that he benefit from will be evaluated by investigating satirical poems in müteferrikât part of his Dîvân according to their contents.

Necip Fazıl’ın “Çile” Şiirinde “Yüce” ve “Trajik” Üzerine Bir Tahlil Denemesi

In his poetics, Necip Fazıl Kısakürek expresses the purpose of his poetry as “being in quest of Allah” thereby implying that his whole sense of art is built upon an “exalted” asset. However, Necip Fazıl’s life, sense of art, involvement in polemics, political attitude, political choices, passion for activities lay the ground for the conflict between his values and the real life. Under the burden of choosing between “exalted” values throughout his life, Necip Fazıl contends a tragic fate at the same time. The traces of such a tragic fate can be seen in not only “Çile” but also all other works of Necip Fazıl. Within the Republican period Turkish poetry , one of the poets who experienced the deepest travail of change phase that the poetry underwent, is doubtlessly Necip Fazıl Kısakürek. His personal melancholy and the deep effect of Orient mysticism on him, transform his poems into a tragic extent. This conflict can be mostly felt and solved in his poem called “ Çile” and for this reason “Çile” is the poem where one can observe poet’s tragic confrontation and his crash most explicitly. Keywords: Category of aesthetics, Tragic, Exalted