ZİYA GÖKALP ÜZERİNDEN SOSYOLOJİK ÇATIŞMALAR (original) (raw)
Related papers
SOSYOLOJİK PERSPEKTİFTEN ZİYA GÖKALP'E KISA BİR BAKIŞ
Anadolu Üniversitesi, 2019
Bir sosyolog olarak değerlendirilmekten daha fazlası olan Ziya Gökalp"in sosyolojiye olan etkileri ve katkıları büyüktür. Gökalp, Türk sosyoloji kürsüsünün kurucusu ve Türk toplumun eski-yeni arasındaki dengesini sağlayan önemli bir düşünürdür. Türk toplumun dünya uygarlıkları arasındaki yerini, biçimini ve değerlerini dil, din, ahlak, eğitim ve siyaset açısından ele almış ve bunlar üzerine birçok eser bırakmıştır. Bu çalışmada Gökalp"in sosyolojik bakış açısı incelenecek ve bunlar üzerine kısa bir derleme yapılacaktır. Bu doğrultuda Gökalp"in aydın kişiliğinin yanında bir sosyolog veya bir düşünür olarak fikirleri kategorize edilerek alan yazına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.
ZİYA GÖKALP'İN KÜÇÜK MECMUA'DAKİ ŞİİRLERİNDE MİLLÎ MÜCADELE
Küçük Mecmua (5 Haziran 1922-5 Mart 1923), Ziya Gökalp’in Diyarbakır’dayken çıkardığı bir dergidir. Küçük Mecmua içerdiği tarih, medeniyet tarihi, din, felsefe, antropoloji, halk bilimi, siyaset, edebiyat, sanat alanlarından çeşitli yazılarla ilmî, fikrî, felsefî, edebî bir dergidir. Bu özelliklerinin yanı sıra dergi, Millî Mücadele döneminin meseleleri bağlamında tarihe tanıklık da eder. Küçük Mecmua, Millî Mücadele’nin destekçisi bir dergidir ve Millî Mücadele’nin, zaferin, işgal kuvvetlerini Anadolu’dan atmanın ve yeni bir Türk devleti kurma yolunda gösterilen iradenin tüm coşkusunu yaşar ve yaşatır. Dergide, Ziya Gökalp’in özellikle ‘Türklük’ kavramının çerçevelediği alanda tarih, medeniyet tarihi, sosyoloji, felsefe, din, halk bilimi, antropoloji, edebiyat, sanat konularına dair yazılarının yanı sıra şiir ve masal türünden edebî ürünleri de yer alır. Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua’daki şiirlerinin pek çoğu Millî Mücadele ile ilgilidir. Gökalp, bu şiirlerinde Millî Mücadele dönemini ve Millî Mücadele dönemini hazırlayan I. Dünya Savaşı yıllarını yansıtır; Kurtuluş Savaşı’nı, Kuvayı Milliye ruhunu yüceltir, işgale karşı çıkar, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı üzerinden emperyalizmi olumsuzlar, yeni Türk devletinin kurulması yönündeki iradeyi kutsayarak halk nezdinde kamuoyu oluşturur. Bu bağlamda, çalışmamızda Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua (5 Haziran 1922-5 Mart 1923)’da yayımlanan şiirleri ele alınmakta ve Millî Mücadele’nin bu şiirlere nasıl yansıdığı incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Ziya Gökalp, Küçük Mecmua, Millî Mücadele, zafer, şiir.
2017
Kaynağı Avrupa olan, sanatta halka yönelme eğilimi, Osmanlı’da 19. yüzyılda başlamıştır. Ziya Gökalp ise hayatın tümünü içine alan bir bakışla “Yeni Hayat” felsefesini ortaya çıkarmıştır. Öncelikle dilde sadeleşme olarak görülen bu anlayış için Ömer Seyfettin, “Yeni Lisan” makalesini yazmıştır. Bu makalede “Yeni Hayat” felsefesi içinde yer alacak dil anlayışı ortaya konulmuştur. Ziya Gökalp, Selanik’teki arkadaşları, ülke çapında pek çok sanatçı ve aydın bu anlayışla eserler vermeye başlar. Bu felsefe Osmanlı’nın fikir zenginliğine katkı sağlarken yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran kadroları da yetiştirmiş olur. Aynı zamanda yeni devletin temel prensipleri de bu anlayıştan doğar. Bu çalışmada edebiyatta halka yönelme anlayışının Osmanlı’daki kısa özeti üzerinde durulacak. Ziya Gökalp’in Selanik’te basın yayın yoluyla başlattığı “Yeni Hayat” felsefesi söz konusu edilecek ve bu anlamda “Yeni Felsefe” ve “Genç Kalemler” dergileri üzerinde durulacaktır. “Yeni Hayat”ın başka bir uygarlığı taklit etmek gibi bir anlayışı yoktur. Bu anlayış bütün birikimleriyle, tarihi ve kültürüyle halka odaklanmayı amaç edinmiştir. Öncelikle dil birliği sağlayacak aydınlar, sanatın gelişmekte olan iç yapısına çalışmak yerine insan ve sanat, halk ve sanat düzleminde eserler verecektir. Bu sayede sanatçı için de yaşanılan hayat önemli bir malzeme haline gelmiş olacaktır. Böylece zamanın bir gerekliliği olarak halka yönelik sanat ortaya çıkacaktır. Bu durum, sanatçının halktan yararlanmasını gerekli kılacak sanatçıyla halkın iletişimi de böylece kurulmuş olacaktır. Anahtar Kelimeler: Ziya Gökalp, Selanik, halk, “Yeni Hayat”
YEZİDİLER ÜZERİNE SOSYO-ARKEOLOJİK İNCELEME
TC DİCLE ÜNÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ ANABİLİMDALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİMDALI YÜKSEK LİSANS TEZİ, 2010
Laleş USLU 281621 DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Oya SAN DİYARBAKIR 2010 ÖZET Senkretist (Bağdaştırmacı) bir din olarak görülen Yezidiliğin kelime kökeni, "Allah yolunda gidenlerin inancı" anlamına gelen "Ezidiyati"dir. Sabiilik, Zerdüştlük, Mithraizm, Maniheizm gibi eski inançların üzerine inşa edilen ve onların ardılı olduğu düşünülen bir topluluktur. Yezidiler, Melek Tavus"un seçilmiş halkı olduğunu kabul eder, bu yüzden Yezidiliğe girmek söz konusu değildir. Yezidi dini her ne kadar 12. yüzyılda yaşamış olan Şeyh Adi ile başlatılırsa da bu inancın kökeni daha da gerilere uzanmaktadır. Osmanlı döneminde dini inançlarından dolayı katliamlarla karşı karşıya kalan Yezidiler"in bir kısmı Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Kafkaslar"a göç etmişlerdir. Günümüzde Türkiye"de yaşayan Yezidi nüfusun çoğu Avrupa"da yaşamaktadır. Yezidiler"de, eski dönemlerde eğitim hakkı toplumda sadece ruhban sınıfına verilmesine rağmen, günümüzde isteyen herkes eğitim alabilmektedir. Toplumda kast sistemini andıran hiyerarşik bir örgütlenme söz konusudur. Yezidiler, evreni, melekleri ve Adem"i yaratan, fakat sonrasında pasif kalmayı tercih eden bir Tanrı anlayışını benimsemiştir. Bununla beraber Yezidiler, Tanrı tarafından kendisine dünyanın kontrolü verilen, itibarı yükseltilmiş ve tanrısal özelliklerle donatılmış Melek Tavus"a da iman eder ve ibadetlerini ona yaparlar. Kendilerini Melek Tavus"un seçilmiş halkı kabul ederler ve bu yüzden Yezidiliğe girmek söz konusu değildir. Yezidilik dini ile ilgili yasak ve kurallar iki kutsal kitapları olan Kitab el-Cilve ile Mushaf-ı Reş"te anlatılmıştır. Sözlü olarak aktarılan bir din olan Yezidilik"te, toplu ibadet edilen bir mekan yoktur. Günlük ibadetlerini bireysel olarak yapmalarına rağmen, ritüel ve bayramlar onlar için önemlidir. Yılın belli dönemlerinde, onlar için kutsal olan ve Musul"a 58 kilometre uzaklığında olan Laleş Vadisi"ndeki Laleş Tapınağı"nda toplanmaktadırlar.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SOSYAL HAREKETLER İÇİN SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR
SOSYAL BİLİMLERDE GÜNCEL ARAŞTIRMALAR VE YAKLAŞIMLAR, 2018
Modern toplumlarda toplumsal düzen ve işleyişin devamı karmaşık sosyal süreçlerin bir ürünüdür. Bu bağlamda sosyal hareketler toplumsal düzeni ve işleyişi sağlama işlevine sahip olgulardan biri olarak ele alınır. Sosyal bilimler literatüründe en sık başvurulan ayrım, sosyal hareketleri ilki 1960’ların ortalarına kadar olan ve diğeri de bu tarihten günümüze kadar uzanan ikili bir tasnife göre sınıflandırmaktır. Sosyal hareketler toplumda düzeltilmesi gereken hususlara yönelik taleplerin kurumsal siyasal yapılar dışından ve fakat merkezi ve hiyerarşik toplumsal formasyona denk gelecek şekilde grup dinamiklerine yaslanarak dillendirildiği kolektif tepkilerdir. Buna mukabil yeni sosyal hareketler ise yine toplumsal sorun ve kriz durumlarına yönelik taleplerin dillendirildiği ama bunun grup dinamiklerinden ziyade daha bireysel ve subjektif sosyal inşalara yaslanılarak ortaya konulduğu kolektif tepkileri içerir. Bu çalışma çerçevesinde öne çıkartılmaya çalışılan husus sosyal hareketlerin ne şekilde ortaya çıkacağının onların içerisinde bulundukları toplumsal formasyonla yakından ilişkili olduğudur. Bu bağlamda sosyal hareketleri luhmanncı manada toplumsal formasyonun gereklilik- leri içerisinde oluşan bir iletişim biçimi olarak kavramayı önermektedir. Bu çalışma, öncelikle sosyal hareketlerin sosyolojik arka planını ele alarak, bu bağlamda toplumsal formasyon ile sosyal hareketler arasındaki ilişkiyi, sosyal hareketler, yeni sosyal hareketler, kendini gerçekleştirme gibi kavramları ele alarak ve konuyla ilgili literatür ve gözlemlerden hareket ederek açıklamayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Hareketler, Yeni Sosyal Hareketler, Kendini Gerçekleştirme.