Ebû İshâk İbrâhîm Ettafeyyiş ve “el-Fark Beyne’l-İbâziyye ve’l-Havâric” Adlı Eseri (original) (raw)

Ebû İshak el-Fezârî (ö. 188/804) ve Kitâbü’s-Siyer Adlı Eseri

Harran ilahiyat dergisi, 2024

There is a voluminous literature on Islamic sciences. What is meant by this 'enormity' is not only its quantity but also the knowledge it offers. The editing and classification activities that began particularly in the second Hijri century deeply affected the writing method, and the works written using a rich array of methods began to carve out a niche for themselves in history. While some major works on many branches of Islamic literature have reached today, a great number of others have failed to survive. This was partially because some authors did not have a wide network of students, and therefore the narration chain could not continue; some works remained in the shadow of later works, while some others were not found worthy of being copied. One of the works that has partially survived is Kitāb al-Siyar by the mujahid scholar Abū Ishāq al-Fazārī (d. 188/804) from Kufa. The branch of Islamic jurisprudence that analyses the provisions of international law is referred to as siyar. Abū Ishāq al-Fazārī was a major name this field, in which important works were published in the cities of Kūfa and Shām in the second Hijri century. Al-Fazārī, who was from Kufa and lived in Baghdāt, Shām, and Misṣīse, took lessons from Sufyān al-Sawrī (d. 161/778) and al-Awzā'ī (d. 157/774), who stood out with their knowledge in the field of siyar. Intellectually fed by these lessons, al-Fazārī compiled the knowledge he learnt from his teachers to compose the book Kitāb al-Siyar. Apparently, most of the work has failed to survive to the present day. However, the extant parts provide important clues as to the understanding of scholarly writing during the period.

İbnü’l-Kayserânî ve Tezkiretü’l-Huffâz Adlı Eseri

Malatya İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013

Bu çalışmada hicrî beşinci asrın son yarısı ile altıncı asrın ilk yıllarında yaşamış olan İbnü’l-Kayserânî ve onun Tezkiretü’l-Huffâz adlı eseri incelenmiştir. Tezkiretü’l-Huffâz mevzû hadislerle ilgili, rivâyetler temel alınarak yazılmış ilk eser olarak kabul edilmesi nedeniyle önemlidir. Çalışmada İbnü’l-Kayserânî’nin hayatı, eserleri hakkında kısaca bilgi verildikten sonra Tezkiretü’i-Huffâz tanıtılmış, bazı örnekler üzerinde, bu eserin en önemli kaynağı olarak tesbit edilen Kitâbü’l-Mecrûhîn ile karşılaştırması yapılmıştır. Çalışmada son olarak eserin uydurma rivâyetler konusunda daha sonra yazılan eserlere etkisi üzerinde durularak bazı değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Hanefî Fakihi Olarak Burhânülislâm ez-Zernûcî ve Taʿlîmü’l-müteʿallim tarîka’t-teʿallüm Başlıklı Eseri

Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi, 2021

Çalışma, Mâverâünnehir bölgesinde yetişen Hânefî fakihi Burhânülislâm ez-Zernûcî (ö. 593/1196 sonrası) ve onun Taʿ lîmü'l-müteʿ allim başlığını taşıyan eseri hakkındadır. Kitap, eğitim alanında yazılan ilk eserlerden olması bakımdan önemlidir. Kitabın mukaddimesinde ifade edildiği üzere müellif, ilim yoluna girenlerin yaptığı hataları görmüş, onların neden amaçlarına ulaşamadıklarını tespit etmiş ve bu yolun nasıl tahsil edilmesi gerektiği üzerine eğilmiştir. Bir diğer ifade ile Zernûcî, eğitimin ahlaki boyutuna yönelmiştir. Bununla birlikte Zernûcî, döneminin önemli Hanefî fakihlerinin öğrencileri arasındadır. Fakat bu özelliğinden çok eğitim konulu kitabı ile tanınmaktadır. Araştırmanın üzerine inşa edildiği problem de Zernûcî'nin fakih kimliğinin eserinde ve eğitim anlayışında ne kadar etkili olduğu hakkındadır. Müslüman öğrencilerin asıl niyetlerinin ne olması gerektiğini açıklayan ve bu yolculuklarında neyi nasıl yapmaları gerektiğine cevaplar sunan Taʿ lîmü'l-müteʿ allim adlı eseri üzerinden Zernûcî'nin fıkha bakışı, kendisinin ve döneminin eğitim anlayışını modellemektedir.

Ebü’l-Hasan ‘Alî El-Herevî ve et-Tezkiretü’l-Hereviyye fî’l-Hiyeli’l-Harbiyye İsimli Eseri

2016

XII. yuzyilda Eyyubi ve Eyyubi cografyasi disinda yasamis olan Ebu’l-Hasan ‘Ali el-Herevi (542-611/1147-1215), donemin onemli âlimlerinden biridir. Esasen hayati hakkinda cok fazla bilgiye sahip olmadigimiz el-Herevi, hayatinin son yillarini Selâhaddin Eyyubi’nin oglu el-Meliku’z-Zâhir Gâzi’nin himâyesi altinda gecirmistir. Haleb’de kendisi icin kurulan el-Medresetu’l-Hereviyye’de dersler vermistir. Dort eser kaleme almis olan muellifin iki eseri gunumuze ulasmistir. Onun onemli eserleri arasinda XII. asirda telif ettigi ve Islâm dunyasinin onemli sehirlerinde bulunan ziyâretgâhlari anlattigi Kitâbu’l-Isârât ilâ ma‘rifeti’z-ziyârât isimli eseri yer almaktadir. Bunun yani sira el-Meliku’z-Zâhir Gâzi’ye sundugu, harp sanati hakkinda yazilan ve icerdigi bilgi itibariyle ayni zamanda bir siyasetnâme eseri olma ozelligine sahip olan et-Tezkiretu’l-Hereviyye fi’l-hiyeli’l-harbiyye isimli eseri, donemi ve alani itibariyle kiymetlidir. Bu calismada, el-Herevi’nin et-Tezkiretu’l-Hereviyye ...

Şeyh Bahâuddîn Tâhâ El-İmâdî ve “Minhac” Adlı Eseri

2017

Bahâuddin Tâhâ b. Abdurrahmân, 1258/1842 yilinda Pervâri’nin Mâi koyunde dogmustur. Ilk tahsilini babasi Abdurrahmân ile amcasi Molla Kâsim’in yaninda almis olan Şeyh Tâhâ, ilim tahsili icin bir cok yer dolasmistir. Musul’a gidip ilmini tamamlayip Molla Abdullah Omeri’den icâzet almistir. Tarikat seyhi ise Şeyh Muhammed Nuriddin’dir. XVIII. Yuzyilda yasamis olan Şeyh Tâhâ’nin vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Âlim bir sahsiyet olan Şeyh Tâhâ, bircok eser yazmistir. Ancak bu eserlerin cogu gunumuze ulasamamistir. Bize ulasabilen nâdir eserlerinden birisi ise bu calismada tanitmaya calistigimiz Minhâcu makâsidi’l-ebrâr ve mi’râcu mevâridi’l-ahyâr adli tasavvuf kitabidir. Yazma olan bu eserin baska nushasina rastlayamadik.

Abduh er-Râcihî ve et-Tatbîkun-Nahvî Adlı Eseri

"Abduh er-Râcihî ve et-Tatbîkun-nahvî Adlı Eseri" konulu çalışmamız, giriş ve iki bölümden meydana gelmektedir. Çalışmamızda öncelikle bir önsöz daha sonra içindekiler kısmı yer almakta ve müteakiben çalışma süresince kullanılmış kısaltmaların açıklandığı sayfa bulunmaktadır. Daha sonra giriş ve bölümler yer almakta, en sonda ise sonuç yazısı ve bibliyografya yer almaktadır.

Ebü't-Tayyib el-Veşşâ ve el-Memdûd ve'l-Maksur Adlı Eseri

Journal of Analytic Divinity, 2022

Arapça, kelime varlığı bakımından oldukça zengin bir dildir. Bu dilin bünyesinde mu’tel ve sahih birçok sözcük mevcuttur. Lügat ve nahiv âlimleri, Arap dilinin derlenmesi ve sistemli bir yapıya bürünmesi adına yoğun bir çaba sarf etmişlerdir. Bu bağlamda hicri II. asırdan itibaren el-Maksûr ve’l-memdûd başlığı altında maksûr ve memdûd kelimelere ilişkin halleri ele alan ve konulu sözlüklerin bir kısmını oluşturan eserler telif edilmiştir. Arap dili ve edebiyatı âlimi Ebü’t-Tayyib elVeşşâ da (öl. 325/937) bu türde telif hareketinin ivme kazandığı 4./10. yüzyılda yaşamış ve bu konuda eser kaleme almıştır. Çalışmanın sınırlılıkları çerçevesinde eserin bazı bölümleri üzerinden değerlendirme yapılacaktır. Mensur olarak yazdığı eserinde kendisinden önceki âlimlerden faydalanmıştır. Ancak eserinde nahiv ve lügate ağırlık vermesi ve memdûd türü kelimeleri öncelemesiyle bu alandaki diğer eserlerden farklılaşmaktadır. Bu yönüyle Veşşâ’nın eseri bir sözlük ve yazım kılavuzu niteliğindedir. Eserde memdûd ve maksûr sözcükler semâî ve kıyâsî olarak iki ana başlık altında ele alınmıştır. Her başlık içerisinde de çeşitli bölümler bulunmaktadır. Bu bölümlerdeki kelimeler ise örnekler eşliğinde açıklanmıştır. Bu çalışmada öncelikle Veşşâ’nın hayatı ve maksûr-memdûd konusu kısaca anlatılacaktır. Daha sonra Veşşâ’nın konuyla ilgili eseri müstakil olarak incelenecektir. Eserin maksûr ve memdûd literatüründe kısa ve öz bir anlatıma sahip olduğu belirtilebilir.