Edirne'deki Evliya Kasım Paşa Vakfı: Hayrâtı ve Akarâtı ile XV-XVIII. Yüzyıllar Arasında İşleyiş Tarzı (original) (raw)
Related papers
Selanik te XVIII. Yüzyıla Ait Bir Vezir Vakfı: Numan Paşa'nın Hayrâtı ve Akarâtı
Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2023
Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi (BAE-Dergisi), Balkanlar üzerine sosyal bilimler alanında özgün çalışmalara yer veren uluslararası hakemli bir dergidir. Türkçe ve İngilizce makalelere yer veren BAE-Dergisi, Temmuz ve Aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez yayımlanır. BAE-Dergisi'ne gönderilen yazılar, yayımlanmadan önce Yayın Kurulunca dergi yazım ilkelerine uygunluk açısından incelenir. Yayımlanması uygun bulunan makaleler adları gizli tutulan iki ayrı hakeme gönderilir. Hakem süreçleri tamamlanan makaleler, kronolojik sıra takip edilmeksizin Yayın Kurulu'nun nihai değerlendirmesi ve kararı sonrası dergide yayımlanır. Dergide yayımlanan makalelerde savunulan görüşler BAE-Dergisini hiçbir surette bağlamaz. Yayımlanan makale ve yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Gönderilen makaleler intihallere karşı iThenticate programı ile denetlenmektedir. http://www.ithenticate.com/ Journal of Balkan Research Institute (JBRI) is an international biannual (July and December) peer-reviewed academic journal that aims to publish original articles, i.e. papers which have not been previously published in any journal, in the realm of Social Sciences related to the Balkans. Each article is examined by the Editorial Board regarding writing principles and guidelines. The ones approved are sent to two independent referees for double-blind peer review. Those articles which peer review process is completed are published without chronological order after the final evaluation and decision of the Editorial Board. Authors are responsible for their articles. Any of their ideas are individual and does not bind the JBRI. No article is returned to authors.
Defter-i Evkaf-ı Valide Sultan der Mağnisa, Ayşe Hafsa Vâlide Sultan Vakfı ve XVI. Yüzyılda Urla
Defter-i Evkaf-ı Valide Sultan Der Manisa is a unique handwritten manuscript which was written in Ottoman Turkish during the period of II. Selim, the Ottoman Sultan. The manuscript is currently kept at the archives of General Directorate of Land Registry and Cadastre (Tapu Kadastro Arşivi) Ankara, Turkey, with the record number of 57. This valuable manuscprit belongs to the Waqf of Hafsa Sultan which was founded in 1523 in Manisa in the name of Hafsa Sultan and its comprises of detailed records of the sources of income in Urla and its near villages. Hafsa Sultan was the first "Valide Sultan" (literally Queen Mother) of the Ottoman Empire, first wife of Selim I and mother of Suleiman the Magnificent. Coming into prominence with her philanthropist character, Hafsa Sultan found the aforementioned waqf in order to afford the expenses of "külliye" (Islamic-Ottoman social complex) which consists of a mosque, a primary school, a madrasa, a hospital, a hamam and a hospice. She donated most of her property in lands of Manisa and Urla which was transferred to her by her son. The waqf's most considerable source of income was provided from Urla and its near villages, which was reported to be 84% of the total income of the waqf, according to the historical documents of the last quarter of 16th century. Urla, which was a Turkish city since the 14th century, has rapidly become and important settlement before and during the Ottoman domination. This manuscript we publish presents a detailed information on socio-economic structure of Urla and its neighborhood in the 16th century. Especially the demographic structure of Muslims and non-Muslims living in Urla, information on inhabiting of migrant settlers and new settlements found by some communities contributes to understanding of Turkish policy of inhabiting on west Anatolia. This is the first time that the original handwritten manuscript is transcribed into Latin characters and published together with its digital image. We suggest that this piece is valuable for the history of Izmir and its vicinity in western Anatolia due to the original information its contains.
17. ve 18. Yüzyıllarda Edirne'de Vakıf Kurucularının Toplumsal Statülerine İlişkin Bazı Tespitler
Edirne'de kurulan vakıflar Osmanlı Devleti'nin Rumeli'de Türk-İslam nüfusunun artması ile beraber uygulanan iskân politikası ile yakından ilgilidir. 17. ve 18. yüzyıllarda Edirne'de vakıf kurucularının toplumsal statülerine ilişkin bazı tespitleri konu alan çalışma dört kısımdan oluşmuştur. Çalışma, Vakıf Kayıtlar Arşivi'nde bulunan vakfiye kayıtlarının analizine dayanmaktadır. Çalışmanın ilk kısmında 17. ve 18. yüzyıllarda Edirne şehrinde vakıf kurucularının toplumsal statüleri genel olarak ele alınmış; ikinci ve üçüncü kısımlarda bu statüler, ele alınan dönemde Osmanlı toplum yapısı doğrultusunda askerî ve reaya sınıfları başlıkları altında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler hazırlanan tablolarla da desteklenerek, bu sınıfların yüzdelik dilimler içerisindeki oranları, özellikleri ve farklılıkları dile getirilmiştir. Bu bağlamda her bir sınıf için rastgele seçilmiş bazı örneklere de yer verilmiştir. Dördüncü bölümde ise, vakıf kurucuları menşe'lerine göre kısaca ele alınmış, ayrıca cinsiyetlerine göre de gruplandırılmıştır. Sonuç bölümünde ise, ulaşılan bilgiler ışığında bazı değerlendirmelere yer verilmiştir.
XV. Yüzyılda Karaman Topraklarında Ahiler ve Ahi Vakıfları
Ahiler, Anadolu'da XIII. yüzyıldan, XV. yüzyılın sonlarına kadar Türk zanaat ve ticaret hayatına yön vermenin yanında, askerî, bürokrasi ve eğitim alanlarında da istihdam edilmişlerdir. Özellikle kurdukları zâviye, mescid, medrese gibi dinî, hayrî ve sosyal tesisler ile toplumun ekseriyetini etkileri altına alabilmişlerdir. Ahilerin Anadolu Selçuklular döneminden itibaren faaliyet gösterdikleri en önemli bölgeler Kırşehir, Sivas, Tokat, Kayseri, Konya, Aksaray, Niğde, Beyşehir, Akşehir, Ereğli ve Larende gibi merkezlerdir. Bu bölgelerin büyük bir kısmı aynı zamanda Karaman Beyliği topraklarını da oluşturmaktadır. İşte buradan hareketle, Karaman Beyliği'nden Osmanlı egemenliğine geçen toprakların yer aldığı mufassal, timar, vakıf ve mülk defterlerinde ismi geçen ahiler ve ahiler adına kurulmuş vakıf ve mülkler çalışmamızın konusunu teşkil etmektedir. ABSTRACT Ahis were employed in education, bureaucracy, military fields in addition to pioneering Turk's craft and trade life in Anatolia from XIII th century to the end of XV th century. They affected the most of the society with the social, religion, foundation facilities they established like zâviye, mosque and medrese. The most important regions they were active from the period of Anatolia Seljuks are the centres like Kırşehir, Sivas, Tokat, Kayseri, Konya, Aksaray, Niğde, Beyşehir, Akşehir, Ereğli and Larende. Most of these places also formed the land of Qaraman Beyligi. Thus, the ahis and foundations and properties built on behalf of ahis recorded in foundation, property, timar and mufassal registers obtained with the sovereignty of Ottoman from Qaraman Beyligi
XV. - XVII. Yüzyıllarda Harşit Vadisi’nde İktisadî Hayat
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2018
Bu çalışmada XV., XVI. ve XVII. yüzyıllarda Harşit Irmağı’nın oluşturduğu vadide yer alan ve bugün Tirebolu ilçesinin sahil kesimindeki bazı yerleşim birimleri ile Doğankent (Harşit) ve Kürtün ilçelerine bağlı iskân birimlerinde yaşayan halkın geçim kaynakları ile bölgenin iktisadî kapasitesi ele alınmıştır. Makalenin ana kaynaklarını dönemin Tahrir Defterleri ve Avârız Defterleri teşkil etmiştir. Ayrıca bölge ve bölgeye yakın birimlerle ilgili yapılan ilmi araştırmalardan da yararlanılmıştır. Vadi dâhilindeki iskân birimlerinde tarıma açık ne kadar toprak bulunduğu ve bu topraklardan elde edilen ürünlerin neler olduğu ve ne kadar üretildiği ve bölgede hangi meyvelerin yetiştirildiği tespite çalışılmıştır. Beslenen hayvanların neler olduğu ve bunların ekonomik değeri değerlendirilmiştir. Sanayi ürünü olarak yetiştirilen kendirin üretim kapasitesi ve değirmenlerin ekonomik gelişmeye katkısı ele alınmıştır.
TAŞRA KENTİNİN PANORAMASI: XVIII. YÜZYILDA EDİRNE KAZASI ÜZERİNE BİR İNCELEME (1746-1747)
XVIII. yüzyıl ortalarında Osmanlı Devleti’nin büyük ve önemli yerleşimlerinden biri olan Edirne’nin incelendiği bu tezde, kent çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Öyle ki kenti oluşturan mahallelerden evlere ve hatta en yerel ölçekte insanların hayatlarına dokunmaya/dokunulmaya çalışılmıştır. Kentin mahalleleri, semtleri, tahmini nüfus yoğunluğu, konut tipolojisi, insanlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar, hayatlarından hangi kesitleri mahkemeye getirdikleri gibi hususlar çeşitli yönleriyle araştırmaya konu olmuştur.
Eyyübili’ndeki Vakıflar ve Bektaşi Tarikatı’nın İzleri (XVIII.-XIX. Yüzyıl)
Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel Alanında Akademik Çalışmalar - I, Artikel Akademi Yayınları, 2023
Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar kurulan vakıflar incelenmiştir. İlk olarak bölgedeki vakıfların varlığı ile onların üstlendikleri görevler ve yürüttükleri faaliyetler ortaya çıkartılmak amaçlanmıştır. İkincisi de kaza sınırları içinde Bektaşi zaviyesi olup olmadığı sorgulanmıştır. Bu bağlamda Eyyübili’ne bağlı Susadı karyesindeki Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi’nin XVIII. yüzyılda faaliyetlerini sürdürüp sürdürmediğine bakılmıştır. Bunun için de arşiv belgeleri özelde de hurufat defterleri ve mevcut araştırmalardan faydalanılmıştır. Aksaray ile ilgili birçok araştırma eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dolaylı olarak Eyyübili’nden de bahsedilmiştir. Ancak zikredilen dönemdeki Eyyübili vakıflarına dair derli toplu bir çalışma yoktur. Bu araştırmada ortaya çıkarılan vakıf kurumları üzerinden o dönemin Eyyübili kazası idari, mali, sosyal açıdan değerlendirilmiştir. Osmanlı’da kırsalda XVII. yüzyılın sonuna kadar özellikle Konya, Aksaray gibi merkez kazaları dışında kalan Eskiil, Eyyübili gibi kırsal yerleşmelerde, tarımı önceleyen dağınık karye ve mezraa yerleşim biçimi görülmüştür. Fakat bu yapılanma şekli yukarıda zikredilen nedenlerden dolayı o bölgedeki kıt imkanlara sahip halkın dağılmasına sebep olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki devlet, XVII. yüzyılın sonundan itibaren bu olumsuz durumu ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler almıştır. Bu çerçevede merkez, dağılan reayayı daha önce de bölge halkının yaşadığı, bildiği yerlere toplamaya başlamıştır. Muhtemelen bu toparlanma devlet zoruyla değil de halkın önceden hakkında bilgi sahibi olduğu yerlere doğru olmalıdır. Daha derli toplu bir yerleşim alanına sahip, suyu ve tarım arazisi olduğu anlaşılan Orta, Sarıkaraman, Dadasın, Sivase ve Göstesin gibi karyeler, devletin de desteğiyle halkın toplandığı yerler olmuştur. XVIII. yüzyılın başlarında, bölgede önceden var olan sınırlı sayıdaki zaviyelere ek olarak, çok sayıda mescit ve cami inşa edilmeye başlanmıştır. Böylece bazı sosyal imkanların sunulduğu kalıcı yerleşim yerleri oluşturulmaya çalışılmıştır. Özetle büyük kazalarda olan sosyal yapıların Eyyübili gibi kazalarda da oluşturulmak istendiği iddia edilebilir. O halde bu şehirleşme girişimi Eyyübili bağlamında ne derece başarılı olmuştur? sorusunu da beraberinde getirmiştir. Eyyübili kazasına bağlı XVIII. ve XIX. yüzyılda 22 karye ve 38 vakıf kurumu tespit edilmiştir. Kaza merkezi olmamakla birlikte karyeler arasında Orta karyesi, beş kurumla öne çıkmıştır. Eyyübili’ne bağlı bir nahiye de yoktur. Buradaki karyelerin de konar göçerlerin yerleşmesiyle oluştuğu söylenebilir. Bilindiği vakıflar, bir bölgenin idari, ekonomik ve sosyal yapısını yansıtan kurumlar olmuştur. Eyyübili’ndeki vakıflaşma, diğer kazalarda olduğu gibi sayısal anlamda, XVIII. yüzyıl eğilimini yansıtmıştır. Eyyübili kazası yerleşim ve nüfus açısından oldukça dinamik bir yapı sergilemiştir. Zira bu hareketlilik bölgenin tamamen terk edilmesini ve atıl kalmasını önlemiştir. Bölgede halkın vakit, cuma, bayram ve cenaze namazı gibi temel dini ibadet ihtiyaçlarını karşılayan mabetler inşa edilmiştir. Böylece dağılan reaya özellikle bu tür yerlerde toparlanmaya başlamıştır. Ancak bölge ekonomik olarak yeterli düzeyde gelişemediği için Eyyübili de Osmanlı’da şehir kavramını karşılayan kazalar gibi bir kaza seviyesine ulaşamamıştır. Nitekim mektep, medrese gibi eğitim kurumlarının olmaması, kadınların sosyal yaşama katılamaması, ilaveten mahkemesinin ve esnaf teşkilatının bulunmaması gibi hususlar bu fikri desteklemektedir. Ancak burada şu nokta da gözden kaçırılmamalıdır ki günümüzde Ortaköy olarak bilinen ilçe merkezinin XVIII. yüzyılda ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir. Eyyübili’nde Şeyh Turasan Dede Zaviyesi dışında kalan Eyyüb Sultan, Şeyh Şeyullah ve Tabdık Sultan zaviyelerinin Bektaşi Tarikatı’yla net bir şekilde bağlantısına rastlanmamıştır. Ancak Eyyüb Sultan Zaviyesi’nin çok düşük bir ihtimal de olsa Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi olabileceği göz ardı edilmemelidir.