AB’YE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE GÜNCEL “ENDÜSTRİYEL EKOLOJİ” YAKLAŞIMLARININ TÜRKİYE İÇİN İRDELENMESİ (original) (raw)
Avrupa Birliği, sunduğu ekonomik vizyonla birlik için bütünleştirici ve dünyada yaşanan değişim süreçlerini yakalayan bir gelişmeyi ortaya koymaktadır. Bu gelişme çok sektörlülüğü, karşılıklı denge ve uyumu gerektirmektedir. Değişen dünyada, mal ve hizmetlerin üretiminde ekonomik kazanımlar kadar, üretim sürecinin çevreye etkileri, teknoloji kullanma düzeyi, değişimlere ve esnekliğe uyumu ve yarattığı nitelikli çevre de dikkate alınmaktadır. Geliştirilecek olan işbirliği ve ortaklıkların bu amaçları sağlayacak politikaları oluşturması gereklidir. Bu çabalar içinde endüstrinin ve endüstri bölgelerinin ayrıcalıklı bir yeri ve gittikçe artan bir önemi vardır. Avrupa’da geliştirilmiş bir kavram olan endüstriyel ekoloji kavramı ve buna bağlı olarak kurulan eko-endüstriyel parklar, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda gelişme fırsatı sunan yenilikçi organizasyonlardır. İlk örneği Danimarka’da tanımlanan eko-endüstriyel parklar, üniversite ve çeşitli araştırma kuruluşlarının çevre kirliliğini önleme, atıkları değerlendirme, daha az hammadde kullanımı ve daha yüksek ekonomik kazanç sağlama potansiyellerini ortaya koymasıyla yaygınlaşmıştır. Danimarka’nın yanında, Avusturya, İngiltere ve Fransa’da eko-endüstriyel parklar kurulmuş, giderek özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kanada’da hükümetlere bağlı kuruluşların da aktif görev aldığı oluşumlar haline gelmiştir. Eko-endüstriyel parkların yaygınlaşmasında ana etken endüstriye getirilen farklı bakış açısı olmaktadır. Endüstrinin kirletmeden de üretebileceği ve bunun firmalara ek üretim maliyeti getirmeyeceği fikrinin yanında kentsel mekana da daha farklı yaklaşımlar getirmektedir. Yerelin özelliklerini ortaya çıkarırken, tüm aşamalarda kentin ve kentlilerin katılımını ortaya koyan organizasyon anlayışı, ekonomik getiriyi sosyal ve kültürel yönlerden destekleyen politikalar ve firmalar, bölgeler ve hatta ülkeler arasında sunulan işbirliği olanakları, daha yaşanılabilir bir kent ve çevre oluşturma hedeflerinin gerçekleşmesi yolunda gerçekçi bir çerçeve oluşturmaktadır. Türkiye’nin her alanda Avrupa ile uyum sağlamak üzere ‘yeniden yapılanma’ arayışları içinde olduğu bir dönemde, dünyada ve özellikle Avrupa’da ortaya çıkmakta olan yeni yaklaşımları yakından izlemesi önemlidir. Özellikle mekanı yeniden tanımlamak ve daha yaşanılabilir bir kentsel çevre oluşturmak için sağlayacağı avantajlar düşünüldüğünde yeni endüstri politikalarının oluşturulmasında endüstriyel ekoloji ve eko-endüstriyel parklar önemle dikkate alınması gereken kavramlar olmaktadır. Bu bildiride dünyada endüstrinin geçirdiği bu hızlı değişimin ışığında, Türkiye’de eko-endüstriyel parkların uygulanma olanakları irdelenecektir. Ülkenin hem endüstriyel gelişme hem çevre kirliliği yoğunluğunun başta geldiği bölgelerinden olan Gebze Organize Sanayi Bölgesi ve yakın çevresindeki kentsel alanların eko-endüstriyel parklar açısından taşıdığı potansiyeller anılan modelin gerektirdikleri kapsamında ele alınacaktır.