MENEMEN, KARAKADI (ALTI KARDEŞLER) HAMAMI VE ERKEKLER KISMI CEHENNEMLİĞİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR (original) (raw)
Related papers
MİMARLIK PLANLAMA VE TASARIM ALANINDA ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR-1, 2023
Şehirler tarih boyunca kültürlerin ve medeniyetlerin doğduğu, geliştiği ve yayıldığı yerler olmuştur. Medeniyetlerin çoğunlukla şehirlerde ortaya çıktığı ve şehirlerin yıkılmasıyla medeniyetlerin de çöktüğü görülmektedir. M.Ö. 3500-4000 yıllarında modern şehirlerin ortaya çıkışından bu yana geçen 6000 yılda, insanoğlunun dokunduğu her şey gibi şehirler de gelişmeye ve ilerlemeye devam etmiştir. Bu tarihsel gelişim sürecinde ilgili yerleşim alanları; kent, polis, komün, şehir devletleri gibi isimler verilirken, kent kavramıyla birlikte medeniyet de büyük bir dönüşüm yaşadı. İlk çağlarda kurulan şehir devletleri (şehir devletleri), demokrasinin uygulandığı kurumlar olarak günümüz demokrasisinin esin kaynağı olmuştur. Kentlerin dönüşümü ile insanın dönüşümü iç içe geçmiş ve birbirini beslemiştir; Tarih boyunca kentler, kültür ve medeniyetlerin doğup geliştiği, varlıklarıyla çeşitli medeniyetleri etkileyen yerleşim birimlerinin ötesinde özelliklere sahip merkezler olmuştur. Medeniyet şehirden; şehir mahalleden; mahalle sokaktan oluşur. Şehirler, medeniyetin bir anlamda fiziki ve maddi halleridir. Mahalle bir şehri oluşturan en büyük ailesidir. Modern zaman algımızın ötesinde mahalle, sınırları doğal olan ve o sınırların mahallelilerce bilindiği-çizildiği güvenlik alanıdır. Camisi, medresesi, okulu, çeşmesi, parkı, bakkalı ile insanın ihtiyaçlarının karşılandığı ortak dünyasıdır (Akyürek,2013) Bu çalışmada insanlığın gelişimi ile paralel biçimde ilerleyen popüler kültürün kente ve kentliye olan etkisi Konya Armağan Mahallesi örneği üzerinden incelenecektir. Çalışmanın popüler kültür etkisinde gelişen kent bölgeleri ile ilgili hazırlanacak diğer çalışmalarda yardımcı kaynak niteliğinde olması amaçlanmaktadır.
KAĞIZMANLI HIFZI’NIN ŞİİRLERİNDE KUR’AN-I KERİM’E YAPILAN TELMİHLER
ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 2018
Asıl adı Recep olan, 1893 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde dünyaya gelen Hıfzı, bölgenin yetiştirdiği en yetkin ozanlardan biridir. Yaşadığı dönemin tarihî ve siyasî durumu, bölgenin kültürel özellikleri, âşıklık geleneği, hayatı ve şiirleri ile hakkında birçok araştırmanın yapılmasına imkân vermektedir. Bu çalışmada şiirleri üzerinde durulacak ve onun tasavvufî yönüne dikkat çekilecektir. Hıfzı’nın şiirlerinde dünyevî unsurlardan vatan sevgisine ve tasavvufa kadar geniş bir konu yelpazesi bulunmaktadır. Sözlerine genel olarak bakıldığında onun Hak meclislerinden, ya da doğrudan Hak’tan nasiplendiği görülmektedir. “Müminem bilmem lâ’yı, ben severem illâ’yı” sözleri Ahmet Yesevî’nin sözlerini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’an’ın omurgasını teşkil eden kelime-i tevhit’tir. Burada bahsedilen “lâ” tevhidin ilk kelimesi olup yanlışa isyandır ve inancın ilk şartıdır. Bunlar ilahlaştırılanlardır. Bunların bertaraf edilmesi ile boşalan yere oturtulması gereken gerçek Allah’tır. Bu da “illâ” sözü ile verilmektedir. Yani önce yanlışa isyan ile onların dışlanması, sonra da doğrunun kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden Kur’an’da sözün en güzeli olarak anılmaktadır. Ayrıca “Yâ Rab” isimli şiirinin son ikişer mısralarını alt alta dizince ortaya çıkan gerçek, Kur’an’ın insanı eğitirken ulaştırmak istediği noktadır. Buradan hareketle Hıfzı’nın Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği ve şiirlerinde ondan yararlandığı görülmektedir. Bu sebeple ayetlere sıkça telmihte bulunmuş ve Hak kelamını insanlığa bir kez daha hatırlatmıştır. Çalışmamızda, Hıfzı’nın şiirlerinde Kur’an-ı Kerim’e yapılan telmihler incelenmiştir. İnceleme; kıssalar ve peygamberler, veliler, nefs mertebeleri ve ilahî aşk olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Sonuç kısmında ise Hıfzı’nın tasavvufî söz söylemedeki kudreti ortaya koyulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kağızmanlı Hıfzı, Kur’an-ı Kerim, ilahî aşk, tasavvuf, telmih.