ANADOLU’DA YAHUDİ İZLERİ VE SİNAGOG YAPILARI (original) (raw)

ANADOLU'NUN İNŞÂSINDA ŞEYHOĞLU'NDAN ŞEKERDEN TATLURAK ÖĞÜTLER

Advices From Şeyhoğlu Sweeter Than Candy İn The Construction Of Anatolia In this study, we try to detect the advices which get involved in the studies that translated into Turkish with the name of Şeyhoğlu Düstûr-ı Şâhî Fî-hikâyet-i Pâdişâh which origin is Persian Marzubân-nâme work from Varavînî variation. The invasion of Mongolian caused physical and spiritual demolition in the 13th century in Anatolia. The intellectuals of that period generally tried to fix the damages that the Mongolians caused by the works they translated from Persian. Şeyhoğlu Mustafa is one of these intellectuals. The religious- didactic work written by Şeyhoğlu in a translation-reconciliation style, tries to call out the statesman and the other parts of the society. Şeyhoğlu, in most parts of his works, aimed to educate the society and statesmen by means of the idealized heroes in this work. In this work, Şeyhoğlu’s advices are classified under five main titles. It is possible to see advices almost in all lines of the work since it is written with an educational aim. This point is important to understand the richness of the content. In this work, it is aimed to take attention to the richness of the content rather than the wording and language features. Also by means of this work it is aimed to announce to the related literature critical text on the third and full copy of Kazan which hasn’t been determined yet. Key Words: Şeyhoğlu, translation, politicsbooks, advice, Düstûr-ı Şâhî Fî-hikâyet-i Pâdişâhî

ANADOLU’DA YAYLACILIK KÜLTÜRÜ

10. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 2012

Yaylacılık faaliyetlerinin Türk tarihinde ve yerleşme kültüründe özel bir yeri vardır. Bu faaliyeti özel kılan durum ise; Türklerin tarih boyunca kırsal yaşam birlikleri içerisinde yayla yerleşmelerine hep yer vermiş bir millet olmalarıdır. Türklerle yaylalar arasındaki bu birliktelik bir taraftan tarihi yaşam biçimi ve ekonomik nedenlerden, diğer taraftan ise coğrafi çevre şartlarından kaynaklanmıştır. Gerçekten de hem Asya hem de Anadolu'nun değişik yörelerindeki yüksek dağlık alanlar, yaylacılığı Türkler için bir tercihten öte, bir zorunluluk haline getirmiştir. Söz konusu bu beraberlik, bütün alışkanlıklarından, üretim biçimlerine kadar pek çok maddi kültür öğesine yansımış ve böylece Türklere özgü bir yayla kültürü ortaya çıkmıştır. Öyle ki yayla yaşamı, sadece ekonomik amaçlı bir faaliyet değil, aynı zamanda da Türk insanı için vazgeçilmez bir gelenek, bir tutku ve kendine özgü bir töre ve alışkanlıktır. Bu şekliyle Anadolu insanını yüzyıllardan beri sürdürdüğü bu faaliyetten ayrı düşünmek mümkün değildir. Başka bir ifadeyle yaylacılık, Türk insanının bir gereksinimi, bir özlemidir.

YAPI BAKIMINDAN ANADOLU AĞIZLARINDA BİTKİ VE HAYVAN İSİMLERİ

VIII. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ KURULTAYI, 2017

Bitki ve hayvan isimleri, geçmişten günümüze şahıs adlarında, takma isimlerde, halk hekimliğinde, yargı ve düşünce kalıplarında, gelenek görenek ile ilgili ifadelerde, inançlarda vb. alanlarda kullanılagelmiştir. Bu durum dilde de bir zenginlik alanı oluşturmuş, "bu yolla dile yeni kavramlar, kelimeler girmiştir. Varlıkların adlandırışında nükteli incelikleri, yerine göre benzetme ve aktarmalara dayanan canlı ve şiirsel bir dil kullanan" (Aksan, 2006:168) Türkler dile mizah anlayışlarını da katarak Türk diline birçok bitki ve hayvan isimleri kazandırmıştır. Bugün Anadolu ağızları bitki ve hayvan isimleri sayısı bakımından yazı diline oranla daha geniş bir söz varlığına sahiptir. Bu kavram zenginliğinin oluşmasında doğayla iç içe yaşama, tarım ve hayvancılıkla uğraşma sonucunda çok çeşitli somut kavramların belirmesi (Aksan, 1986:26-27) ile bunları soyut, somut ya da benzetme gibi yollarla ifade etme isteği ile Anadolu ağızlarının bütün anlatım ve türetme yollarından yararlanılmaya çalışılmıştır.

GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA MEMLÛK CAMİLERİ

International SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, 2021

1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye'de hükmeden ve devlet sistemi bakımından dünya çapında bir orijinaliteye sahip olan Memlûk Devleti, Ortaçağ Türk-İslam devletleri arasında müstesna bir öneme sahiptir. Ayrıca hükümdarlıklarının neredeyse yarım asır sürdürmeleri de Memlûk’u tarihte önemli kılmaktadır. Böyle güçlü ve uzun dönemli bir devletin elbette sanat alanında bıraktığı eserleri de çeşitlidir ve kaçınılmaz şekilde şahsına münhasırdır. Memlûkların el yazmalarına, günlük kullanılan eşyalara, mimari alan ve süsleme tekniklerine kendi karekterlerini yansıttıkları bilinmektedir. Özellikle mimari alanda hem yapım hem de bezeme tekniklerinde Memlûk imzası sayılan birçok özellik bulunmaktadır. Memlûkların en ihtişamlı eserleri başkentlerinde yani Kahire’dedir. Ancak sınırlarını genişlettikçe ulaşılan şehirlerde de mimari doku üzerinde varlıklarını sürdürmeyi başardıkları görülmektedir. Sultan ez-Zahir Rükneddin Baybars el-Bundukdari döneminde Memlûk bugün ki Kayseri sınırına kadar ulaşmayı başarmıştır. Güneydoğu Anadolu, parçalanmalar başlayana ve nihayet Osmanlı Devleti tarafından kendi topraklarına dahil edilene kadar Memlûk Devleti’ne aitti. Tahta geçen sultanlar, Memlûk Devleti sınırları içindeki her şehirde olduğu gibi, Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerde de tahrip olan kale, cami, medrese gibi mimari yapıları onarmış veya buralara kendi isimlerine ait yeni yapılar inşa etmiştir. Güneydoğu Anadolu'da Memlûk Devletine ait olup günümüze ulaşan mimari eserler; Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyarnan’da bulunmaktadır. Bu şehirlerdeki yapıların kitabelerinden veya süslemelerinden anlaşıldığı üzere Memlûklar’dan günümüze altı ayrı cami ulaşmıştır. Araştırmaya konu olan bu dini mimariler Birecik Ulu Camii, Birecik Çarşı Camii, Kilis Ulu Camii, Besni Ulu camii, Besni Çarşı Camii ve Kutlu Doğmuş Camii’dir. Anahtar Kelimeler: Memlûk, Memlûk Mimarisi, Güneydoğu Anadolu

HİTİT DÖNEMİ ANADOLU’SUNDA MEYVE AĞAÇLARI

ANASAY , 2019

İnsanlık tarihindeki önemli aşamalar arasında yer alan yerleşik hayata geçişin doğal bir sonucu olarak insanoğlu tarımsal üretime başlamıştır. Tarım üretimi doğada yabani şekilde yetişen bitki ve ağaçların kontrol altına alınması ile olmuştur. Bu devrimin sonucunda binlerce yıl avcı ve toplayıcı olarak yaşayan insan toprağa yerleşerek tarım ürünleri üretmeye başlamıştır. Üretim faaliyetleri ile insanoğlu birinci dereceden ihtiyacı olan beslenme sorununa çözüm bulmuştur. Avcı ve toplayıcı dönemden itibaren yaşadıkları coğrafyanın bitki örtüsü ile içi içe olan insanoğlu, bu işbirliğini yerleşik yaşama geçtikten sonrada sürdürmüştür. Avcı-toplayıcı dönemde doğanın kendilerine sundukları bitkiler ile beslenen insanlar yerleşik hayata geçince doğanın sunduğu bu bitkileri ekip-dikmek suretiyle kendi kontrollerine almışlardır. İnsanoğlunun besin tüketimi içerisinde önemli bir yere sahip olan meyve/meyve ağaçları Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde doğal, iklimsel ve topografik şartların uygunluğundan dolayı bolca yetişmektedir. Anadolu’da yaşayan toplumlar için tarihin her döneminde meyve ağaçları önemli bir besin kaynağı olmuştur. Orta Anadolu’da M.Ö. 1650-1250 yılları arasında hüküm süren Hitit Devleti de Anadolu coğrafyasının sunmuş olduğu zengin meyve ağacı çeşitliliğinden yararlanmıştır. Anadolu’nun değişik bölgelerinde kurulan Hitit yerleşimlerinden ele geçirilen çivi yazılı tabletlerde meyve/meyve ağaçları hakkında çeşitli bilgiler yer almaktadır. Bu makalede Hitit Dönemi Anadolu’sunda yetişen/yetiştirilen bazı meyve/meyve ağaçlarının tüketim ve kullanım hakkında bilgiler yer alacaktır.

ANTİK DÖNEMDE ANADOLU'DA MÜZİK VE MÜZİK ALETLERİ

Bu tez çalı ması, Antik dönemde Anadolu'da müzik ve müzik aletlerini ele almaktadır. Eski Önasya, Mısır ve Hellen uygarlıklarının müzi i ve kullandıkları müzik aletlerini konu alan birçok çalı ma yapılmasına ra men, antik dönem Anadolu müzi i ve müzik aletleri hakkında yapılan çalı malar yetersizdir. Yapılan çalı malar neticesinde, Eski Önasya, Mısır ve Hellen uygarlıklarının müzi i ve kullandıkları müzik aletleri hakkında bir hayli bilgi elde edilmi tir. Bu konuyu, çalı ma konusu olarak seçmemin nedeni, Anadolu'da ya amı ve birçok devlet kurmu medeniyetlerin müzikal kültürleri ve kullandıkları müzik aletleri hakkında kapsamlı ara tırmaların yapılmaması ve bugüne kadar detaylı bir biçimde irdelenmemi olmasıdır. Antik dönem Anadolu insanlarının müzi i, günümüze ula amamı olmasına ra men, müzik aletleri ve müzisyenleri betimledikleri kabartmalar ve çizimler bizlere ula abilmi tir. Antik dönem insanlarının mitlerinden, antik ça yazarlarının kaleme aldıkları eserlerden, antik ça insanlarının kullandıkları ve günümüze kadar gelebilmi müzik aletlerinden, çe itli zemin ve nesneler üzerine çizdikleri resimlerden ve kabartmalardan o dönem insanlarının az çok müzik hayatı ve kullandıkları müzik aletleri hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Tezimizde, günümüze kadar kazı veya di er yollarla çıkartılan ve müzelerde te hir edilen eserlerden, orthostatlar, vazolar, vazo fragmanları, lahitler, silindir ve ta baskı mühürler, pi mi toprak, heykeller, kemer parçaları ve rythonlar üzerindeki tasvirlerden istifade edilerek ve kaynak eserlere ba vurularak antik dönem Anadolu müzikal kültürü ve kullanılan müzik aletleri hakkında bilgiler verilmeye çalı ılmı tır. Tez konumu belirleyen, bu konuya ilgimi çeken, yönlendiren ve çalı mamın her safhasında benden desteklerini hiç esirgemeyen, de erli danı man hocam Prof. Dr. Hasan BAHAR'a en içten te ekkürü bir borç bilirim. Tezin hazırlanmasında de erli hocam Doç. Dr. Özdemir KOÇAK'ın da emekleri büyüktür. Benden yardım ve emeklerini esirgemeyen de erli hocama sonsuz te ekkür ederim.