“TARİHİN GERİ DÖNÜŞÜ” MÜ? ÇİN’İN YÜKSELİŞİNDEN YENİ SOĞUK SAVAŞI OKUMAK (original) (raw)

ÖMER SEYFETTİN’İN “BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT” HİKÂYESİNİ YENİ TARİHSELCİLİK BAĞLAMINDA OKUMA DENEMESİ

Yazar: Oğuzhan KARABURGU * ÖMER SEYFETTİN'İN "BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT" HİKÂYESİNİ YENİ TARİHSELCİLİK BAĞLAMINDA OKUMA DENEMESİ Özet: Türk hikâyeciliğinin önde gelen adlarından biri olan Ömer Seyfettin, kısa süren hayatına pek çok hikâye sığdırmıştır. Millî şuuru uyandırmak adına 'Eski Kahramanlar' üst başlığı ile konusunu tarihten alan hikâyeler de yazmıştır. "Başını Vermeyen Şehit" adlı hikâyesi de bunlardan biridir. İbrahim Peçevî'nin tarihinde yer alan manzum bir destandan hareketle yazılan bu hikâye, tarih metnine sadık kalmış ama yazarı tarafından birtakım seçme ve ayıklama işlemine tâbi tutulmuştur. Peçevî tarihindeki manzum destan, mensur bir hikâyeye dönüştürülürken tarih metninde bir addan öteye gitmeyen kişiler de ete kemiğe büründürülerek canlı bir varlık hâlini alırlar. 1980'li yıllarda Amerika'da ortaya çıkan Yeni Tarihselcilik, tarih metinlerinin nesnelliğini sorgulamış ve bu metinlerin bir edebiyat metni gibi kurmaca olduğunu iddia etmiştir. Yeni Tarihselciler, tarih yazarının kendi ideolojisi, bakış açısı ile tarih metnini oluşturduğunu, iktidar-güç bağlamında tarihi olayları kurguladığını bu yüzden de öznel bir tarih inşa ettiğini dile getirirler. Tarih metinlerinin kurgusallığını ortaya koyabilmek için yoğun betimleme ve metinlerarasılık yöntemleri Yeni Tarihselciler tarafından kullanılmaya başlanır. Bu yöntemler kullanılarak edebî metinlerle tarih metinleri karşılaştırmalı olarak incelenmeye çalışılır. Biz de bu makalemizde bu yöntemler ışığında Ömer Seyfettin'in "Başını Vermeyen Şehit" adlı hikâyesini incelemeye çalıştık.

“YENİ NORMAL” VE ULUSLARARASI TİCARETİN DEĞİŞEN YÜZÜ: ÇİN ÖRNEĞİ

Journal Of Institute Of Economic Development And Social Researches, 2018

Dünyada politik dengeler değişmekte ve uluslararası ticaret ortamını yönlendiren paradigmalar farklılaşmaktadır. Ülkeler artık piyasalara ne çok kötümser, ne de çok iyimser yaklaşmaktadırlar ve ikisinin ortası “normal” bir tutum izlemeye çalışmaktadırlar. “Yeni normal”, ülkelerin bir sonraki parlak büyüme ve yükselişi bekleyeceği bir dönem değil, aksine bu ikisi arasındaki normal dengeye alışmaları gereken bir durum olarak ifade edilmektedir. 2008 Krizinin ardından, hemen hemen tüm ülkeler toparlanmayı sağlayan mali uyaranları tercih ettiğinde, çoğu hükümet muhafazakâr bir mali duruşu benimseyerek kemer sıkma politikasına yönelmiştir. Günümüzde talebin genel zayıflığı göz önüne alındığında, küresel ticaret, herhangi bir grup ülke için bir teşvik olarak hizmet vermeyi vaat etmemektedir. Her ne kadar 2015 ve 2016 yıllarındaki önemli yavaşlamalardan sonra, küresel ticaret 2017 yılının başında bazı toparlanma belirtileri göstermişse de, şu ana kadar ticaret ılımlı bir seyir izlemektedir ve uzun dönemde dayanıklılığı sorunu söz konusudur. Günümüzde ticaretin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri politik faktörlerden giderek daha fazla etkilenmesidir. Özellikle, ticaret politikasının kullanımları ve suiistimalleri konusundaki tartışmalar son birkaç yılda daha belirgin bir şekilde artmıştır ve devam eden korumacı söylemlerin nihayetinde kısıtlayıcı politikalara dönüşeceği konusunda gerçek bir risk vardır. Son yıllarda, Çin uluslararası ticarette ana oyuncu olarak ortaya çıkmış, Doğu Asya ve dünya ekonomilerinde giderek daha önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Çin’in ekonomik büyüme hızı, tarihi çift haneli rakamlardan % 6–7 seviyelerine düşmüştür. Çin hükümeti ekonomisini daha az hızlı ancak daha sürdürülebilir ekonomik büyümeye ulaştırmak için yeniden dengelemeye çalışmakta ve bu konuda birtakım reformlara gitmektedir. Bu çerçevede, “yeni normal”, zorlukları ve fırsatları bağlamında iyi değerlendirilmelidir. Bu çalışmada “yeni normal” olarak adlandırılan süreç içerisinde uluslararası ticaretin nasıl değiştiği tartışılacaktır.

ÇİN'İN YÜKSELİŞİ VE ASYA'NIN YENİDEN DENGELENMESİ: NEO-GRAMŞİYAN BİR BAKIŞ

SSAD, 2020

20.yüzyılın son çeyreği Çin’in ekonomik anlamda belirgin bir yükselişine sahne olmuştur. Bu yükseliş 1945 sonrasında ABD tarafından inşa edilen Uluslararası Sistem içerisinde dönüşüme yönelik bir baskı yaratmıştır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar ABD’nin küresel ölçekte düşüşe geçtiğini, Çin’in ekonomik ve askeri modernizasyon açısından yükseldiğini iddia etmektedir. Ancak bu iddialar ile ilgili yapılan çalışmalar güç ilişkileri bağlamında incelikli bir detaylandırmadan yoksundur. Bu çalışma ABD Başkanı Barack Obama dönemi üzerinden ABD-Çin ilişkilerini küresel ölçekte Neo-Gramşiyan bir perspektif içerisinde anlamayı amaçlamaktadır. Çalışmada metodolojik açıdan nitel analiz yöntemi kullanılmıştır. İlgili dönemde yayınlanan raporlar, belgeler ve konuşmalar eleştirel söylem analizine tabi tutulmuştur. Bu dönemin seçilmesinin sebebi Çin’in yükselişinin ivme kazanması ile ABD’nin küresel etkisinin azaldığı dönemin çakışmasıdır. Çin’in 2008 yılında yaşanan küresel finansal krizin ardından hızlı bir şekilde toparlanması ve büyümeye devam etmesi, Barack Obama yönetimini Çin’e yönelik kontrollü bir katılım stratejisine doğru yönlendirmiştir. Neo-Gramşiyan bakış açısıyla yürütülen bu çalışma iki açıdan önemlidir: Birincisi, Çin'in Obama dönemi boyunca uluslararası sistemde kazandığı ağırlığı göreceğiz. İkincisi, ABD'nin ekonomik ve askeri düşüşünü entelektüel ve maddi temelde anlayarak bütüncül bir yaklaşım geliştireceğiz. Söz konusu dönemde Çin’in politik açıdan düşük bir profil izleyerek tüm gücünü ekonomik büyümeye yönlendirdiği, ABD’nin ise 2008 yılında yaşanan küresel finansal krizin etkileri ile boğuşmasından dolayı zayıf düştüğü görülmektedir. Çalışma, Barack Obama yönetiminde gerçekleştirilen Asya’ya dönüşün (Pivot to Asia) Çin’e yönelik ‘üstü kapalı’ bir çevreleme yaklaşımı olduğunu ancak kurumsal kapasite açısından yeterli olmadığını savunmaktadır.

TARİHİ YAPI VE YENİ YAPI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN GÖSTERGEBİLİM ARACILIĞI İLE OKUNMASI: ANKARA TARİHİ GAR BİNASI VE HIZLI TREN GARI ÖRNEĞİ

Çağdaş Mimarlık ve Kentsel Tasarı Araştırmaları, Kamusal Alan ve İletişim, 2023

Çalışma, tarihi bir yapıya yakın bir konumda inşa edilen yeni bir yapı ile tarihi yapı arasındaki biçimsel ilişkinin keşfedilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Tarihi yapılar ve yeni yapılar süreç içerisinde, kaçınılmaz olarak bir araya gelebilmektedir. Fakat tasarlandıkları ve inşa edildikleri dönemlerin birbirinden farklı olması, yapıların biçimsel özelliklerinin de farklılaşmasına neden olmaktadır. Çok doğal olan bu süreç içerisinde sonra inşa edilen yeni yapı tarihi yapıyı olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilmekte, yeni bir siluetin oluşmasına neden olmaktadır. Beklenen çoğunlukla yeni yapının kendi tasarlandığı ve inşa edildiği dönemi yansıtması fakat tarihi yapının varlığına, temsil ettiği döneme, geleceğe aktaracağı bilgiye vb. değerlere zarar vermemesidir. Tarihi yapının baskılanmaması, kendi varlığını devam ettirebilmesidir. Özellikle tarihi yapının bahsedilen değerlerinin zarar görüp görmediğinin ve tarihi yapı ile yeni yapı arasındaki biçimsel ilişkinin nasıl algılandığının tespit edilebilmesi için ise çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bu çalışma kapsamında göstergebilimden yararlanılmıştır ve yananlam üzerinde durulmuştur. Elde edilen yöntem ise birbirlerine çok yakın konumlanan, aynı silüet içerisinde yer alan ve birbirlerini etkileyen iki yapı olan Ankara Tarihi Gar Binası ve Yüksek Hızlı Tren Garı üzerinde uygulanmıştır. Yapıların seçilme nedeni, iki yapının da hem işlevsel açıdan hem de tasarım açısından dönemine damga vurmasıdır. Ankara Tarihi Tren Garı Yapısı 1930’lu yılların sonunda inşa edilmiştir. Dönemin neoklasik üslup yaklaşımını ve diğer özelliklerini birlikte taşımaktadır. Aynı zamanda demiryollarının önemini, bir istasyon yapısı olarak demiryollarının düğüm noktasını temsil etmektedir. Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı ise işlevsel açıdan demiryollarının çağdaş ihtiyaçlar doğrultusunda geçirdiği değişimi temsil ederken tasarım açısından yine çağdaş teknik ve malzeme kullanımları ile dönemini yansıtmaktadır. Her iki yapı da kendi dönemini yansıtsa da aralarında kontrolsüz bir biçimsel ilişki oluşmuştur. Geliştirilen yöntem ile yapılar arasındaki anlamsal ilişki yananlam açısından ele alınmıştır. Elde edilen sonuçlar ise Hızlı Tren Garı yapısının Tarihi Gar Binasının baskıladığı ve aralarında uygun bir ilişkinin olmadığı yönündedir.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences "ÇİN HALK CUMHURİYETİ'NE KARŞI NEFRET SÖYLEMİ: EKŞİ SÖZLÜK ÖRNEĞİ" Özet

2020

With the intensive use of the Internet in all aspects of everyday life, there have been rapid changes in the vicinity of information and communication technologies. With the emergence of new media areas and the increasing variety of social media platforms, they provided easy and fast access opportunities. Due to this rapid access, hate speech has become common in new media. In this study, hate speech produced in Ekşi Sözlük, which is a participant dictionary, is discussed. In the entry opened under the title of "People's Republic of China" in Ekşi Sözlük, the hate speeches of the People's Republic of China, which was limited to 678 comments made between 11-26 March 2020, were examined. The aim of the study is to reveal the hate speeches in the sharing of Ekşi Sözlük, which is called participatory dictionary, against the People's Republic of China. Content analysis method was used as a method in the study. The findings were examined by creating themes and codes with the 'MaxQda' program.

ÇİN’İN YENİ İPEK YOLU PROJESİ VE YUMUŞAK GÜCÜ.pdf

I. Uluslararası İnsan ve Toplum Bilimleri Kongresi Kitabı, 2017

Tarihi İpek Yolu, güzergâhında bulunan farklı dil, din, kültürlere sahip milletlerin yaşadığı coğrafyaların birbirine bağlanmasında ve çeşitli etkileşimlerin gerçekleşmesinde önemli işlevlere sahip olmuştur. Yaşam gücü ve eritme kabiliyeti kuvvetli olan Çin kültürü İpek Yolu güzergâhındaki toplum ve kültürleri güçlü şekilde etkileyebilmiş, özellikle baskın olabildiği veya sınırları içinde kalan Çinli olmayan toplum ve kültürleri kendi bünyesinde eriterek sürekli gelişme ve genişleme kaydetmiştir. Bu süreçte, Çin’in yumuşak gücünün en önemli göstergesi olan Çin yazısı ve dili dolayısıyla kültürü ile Konfüçyüsçü düşüncesi pek etkili olmuştur. ÇKP’nin mevcut genel sekreteri ve Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından kuvvetli bir şekilde dillendirilmek sureti ile uygulamaya konulan Yeni İpek Yolu Projesi, Çin’in 21. Yüzyıldaki en büyük devlet projelerinden birisidir. İşbu projenin Çin açısından açık ve gizil olmak üzere iki önemli işlevi olduğu söylenebilir. Açık olan işlevi ise, Çin’in son 30 yıllık süreçte elde ettiği ekonomik kalkınmasının sürdürülmesi, endüstrileşmesinin devam ettirilmesi, enerji ve hammadde ihtiyaçlarının garanti altına alınması, pazarların kontrolde tutulmasıdır. Gizil olan işlevi ise Doğu ve Güney Çin denizinde ABD öncülüğündeki komşu ülkeler tarafından oluşturulan ‘Pasifik Bloğu’nun kuşatmasından kurtulmak, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün istediği yönde gelişmeye devam etmesini sağlamak, Türkler ve Müslümanlar Dünyasında, siyasal sınırları içindeki Müslüman Türkler bölgesinde uyguladığı gayri insani icraatlarına karşı oluşması muhtemel kitlesel desteği yerinde engellemektir. Çin, Yeni İpek Yolu Projesi güzergâhındaki ülkelerde güçlü Çin lobisi oluşturmak için Çin dili ve kültürünün öğretilmesine, Konfüçyüs düşüncesinin yaygınlaştırılmasına dolayısıyla yumuşak gücünün etkin kullanılmasına özel önem vermeye başladığı görülmektedir.

BÂKİ AYHAN T.’NİN ŞİİRLERİNDE TARİH TEMASI

Özet: Bu makalede çağdaş Türk şiirinin önemli temsilcilerinden biri olan Bâki Ayhan T.'nin şiirlerinde tarih temasının nasıl işlendiği ele alınmıştır. Şairin yayımlanmış şiir kitaplarında yer alan tarih temalı şiirler incelenerek eski çağlardan günümüze tarihe yaklaşımında nasıl bir tavır içerisinde olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Böylelikle günümüz Türk edebiyatının önemli şairlerinden birisinin tarihe bakış açısı ve şiirlerinde tarihe yer veriş şekli belirginleştirilecektir. Abstract: In this article we have studied how the theme of history is described in the poems of Bâki Ayhan T. who is one of the representatives of the contemporary Turkish poem. By analyzing the poems on the theme of history in the published poetry books of the poet, we have tried to reveal what his attitudes were like towards history from the ancient times until today. Thus, the perspective of one of the most important poets of today's Turkish literature on history and the way he handles history in his poems will become more evident.

ÇİN’İN EKONOMİK DÖNÜŞÜMÜ VE ÜÇÜNCÜ DÜNYA

Geçtiğimiz yüzyılda yaşadığı düşüşe rağmen tarihin her döneminde bir cazibe merkezi olmuş olan Çin, 2000’li yılların başından itibaren geçmişteki görkemli günlerine dönme sinyalleri vermektedir. 1970’li yıllarda dibe vuran ekonomisini canlandırabilmek için, uzunca bir süre boyunca düşman olarak kodladığı kapitalist sisteme kendisini entegre etme yoluna giden Çin, düşmanının silahı ile silahlanarak bir yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Ekonomik gelişiminin bir uzantısı olarak, belki de dikkatleri üzerine çekmemek ve kurulu düzene bir tehdit olarak görülmemek amacıyla, mevcut sistemin ihmal ettiği Üçüncü Dünya ülkelerine doğru genişleme ve buralara yatırım yapma yolunu seçen Çin, bu yolla, ekonomik olarak büyürken, kendisine yeni faaliyet alanları da oluşturmaktadır.

ÇİN’İN ETKİSİNDE YENİ BİR ÇAĞ MI; TÜRK-ÇİN İLİŞKİLERİ ÖZELİNDE BİR DEĞERLENDİRME.pdf

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping’in 19. Çin Komünist Parti Kongresinde yaptığı konuşmayla birlikte Çin hakkında yapılan yorumlar farklılaşmaya başlamıştır. Xi’nin izlenecek politikalarda yeni bir çağ başladığına yönelik söylemi, yeni dönemde aktif politikaların sinyallerini barındırmaktadır. Bu söylemin en önemlisi ise 2050 yılına kadar süper güç olma iddiasıdır. Keza Xi öncesi yönetimler ülkenin küresel güç gibi iddialı bir kavram içerisinde olmadığını, Çin’in gelişiminin dünyayla bütünleşme ve gelişimi halk için kullanmaktan başka bir amaç taşımadığını belirtmişlerdir. Bu iddianın yanında “Yeni Çağ için Çin karakteristikleriyle sosyalizm” savı ise yeni bir ideolojik savaşın işareti olarak görülebilir. Xi’nin ikinci dönemi Çin’in dünyadaki konumunda neleri değiştirecek? Bu değişiklik uluslararası sistemde nasıl yanıt bulacak? Türkiye-Çin ilişkileri bu değişimden nasıl etkilenecek? Soruları bu makalede cevaplandırılmaya çalışılmıştır.

‘ÇİN YÜKSELİŞİ’NİN EKONOMİK PERSPEKTİFİ VE GELECEK TAHMİNLERİNİN ORTA ASYA’YA YANSIMALARI

Uluslararası Afro-Avrasya Araştırmaları Dergisi, 2019

Çin Halk Cumhuriyeti 1978 yılında dünyaya açılmaya başlamıştır. Yürürlüğe aldığı ekonomi politikaları ile yarı fakir bir ülke konumundan dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna yükselmiştir. Bununla birlikte 2013 yılında başlattığı “Kuşak Yol Projesi” Çin’e hem ekonomik güç hem de bölgesel nüfuz sağlayabilecek güçtedir. Proje tarihi İpek Yolu’nun altyapı yatırımları ve ulaşım ağlarıyla yeniden canlandırılması olarak ifade edilebilmektedir. Ayrıca Kuşak Yol Projesi’nin ana kavşağını Türk yurtlarının konumlandığı Orta Asya bölgesi oluşturmaktadır. Bu makalede ilk olarak Pekin’in söz konusu yükselişinin devamlı olup olamayacağına dair tartışmalar World Bank’ın “China 2030” raporu kapsamında değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Çin’in mevcut ekonomik görüntüsü ve Kuşak Yol Projesi kapsamında hızla artan yatırımları, gelecek yıllarda dünya ekonomisinde egemen ülke olacağına dair tahminlerin yürütülmesine neden olmaktadır. Rapor kapsamında Çin’in yükselişini devam ettirebilmesi ise küresel ekonomik çevrenin nasıl geliştiğine ve Çin içerisinde devam eden kalkınma ivmelerine bağlanmıştır. Makalede ikinci olarak Çin’in ekonomik ve siyasi ilerleyişinin Orta Asya ülkelerini hangi noktalarda etkileyeceği tartışılmıştır. Çin’in Avrupa pazarlarına direk ulaşacağı altyapı ve yatırımları kapsayan Kuşak Yol Projesi bu noktada Orta Asya ülkeleri için değerlendirilmiştir. Proje’nin Türk yurtlarının refah düzeyini yükselteceği ve ekonomilerini iyileştirici yönde etki edeceğine dair yorumlar getirilmektedir. Orta Asya ülkeleri, Çin projesine katılım sağlarken Pekin’in Türk yurtlarının bağımsızlığına ne yönde etki edeceği ve Orta Asya ülkelerinin Çin’in ekonomik nüfuzunun altına girip girmeyeceği ise belirsiz olarak kalmaktadır.