Pakistan, Karaçi'deki Kadınlar Arasında Meme Kanseri Taraması Uygulaması ve Bilgi Tutumu (original) (raw)
Related papers
Suri̇yeli̇ Mülteci̇leri̇n Türki̇ye'De Emek Pi̇yasalarina Etki̇si̇
Social Sciences Studies Journal, 2017
Suriye'de yaşanan iç savaş binlerce insanın ölümüne ve milyonlarcasının ise yerinden yurdundan olmasına yol açmıştır. 5-6 Milyon insan başta Türkiye olmak üzere Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerde mülteci olmuştur. Bu mültecilerin 3.5 Milyonu Türkiye'ye yönelmiştir. İlk yıllarda savaşın kısa sürede biteceği öngörüldüğünden Türkiye bu insanlara mülteci statüsü yerine hiçbir hukuki anlamı olmayan "misafir" statüsü verilmiştir. Ne var ki savaşın uzun süreceği anlaşılınca bir yasal düzenleme ile Suriyeliler "geçici koruma" kapsamına alınmıştır. Bu onlara, eğitim, sağlık ve emek piyasalarına erişim izini vermektedir. İlk iki haklarını mülteciler hemen kullanırken, emek piyasalarına erişim hakkı 0cak 2016'da çıkarılan çalışma izini yönetmeliğini beklemek zorunda kalmıştır. Ancak verilen çalışma izninin mültecilerin oturma izni aldıkları şehirlerde geçerli olması ve Suriyeli işçi sayısının işyerinde yerli işçilerin % 10'undan fazla olması gibi sınırlamalar içermektedir. Bu nedenle kayıtlı oldukları kentlerde iş bulamayan mültecilerin iş bulmak için büyük şehirlere yönelirken çalışma izninin de anlamı kalmamıştır. Bu kadar çok sayıda mültecinin emek piyasalarına girmesi bir yandan vasıfsız emek arzının yetersiz kaldığı büyük şehirlerde hazır giyim ve tekstil gibi işgücü açığını kapatırken diğer yandan da tarım ve inşaat sektörlerinde çok sayıda yerli işçiyi işinden etmiş, ücretler düşmüş ve çalışma şartları da kötüleşmiştir. Ek olarak çocuk işçiliği ve kayıt dışılık ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019
Türkiye, özellikle doğusundaki komşu ülkelerin siyasi koşullarından ötürü, her zaman sığınma alan bir ülke olmuştur. Şu anda, kendi topraklarında 3,5 milyondan fazla Suriyeli ile mülteciler için başlıca sığınma ülkesi olan Türkiye'de, bu mültecilere uluslararası koruma sağlanması hayati önem taşımaktadır. İç hukukta ikincil nitelikte bir koruma mekanizması olan Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru, bu bağlamda kritik bir öneme sahip olabilir. Yasal düzenlemelerin yanı sıra, özellikle bu mekanizma ile mültecilere de uygulanabilecek anayasal haklar gerçekleştirilebilir. Bu çerçevede, bu makalenin iki amacı vardır: İlk amaç, Anayasa Mahkemesi'nin içtihadında yerini alan geri göndermeme ilkesi ile bağlantılı olarak mülteci korumasını ele almaktır. Bu kapsamda, makale Anayasanın 17'nci maddesine göre ("kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı") verilen tedbir kararları ile 17'nci madde, 19'uncu madde ("kişi hürriyeti ve güvenliği) ve 40'ıncı maddesine (temel hak ve hürriyetlerin korunması") göre verilen nihai bireysel başvuru kararlarını incelemektedir. Bu incelemeye paralel olarak makalenin ikinci amacı, Türk sığınma sistemi uygulamasındaki, özellikle bu kararlarda belirtilen, eksikliklerini ortaya koymaktır.
1996 idinnum Kelimesinin Anlamı Hakkında Yeni Bir Teklif
Archivum Anatolicum, 2, 1996
A sur T icaret Kolonileri Devri V esikaları'nda, genellikle boşanm a belgelerinde karşım ıza çıkan "idinnum " kelim esi, şim diye kadar iyi anlaşılam am aktan dolayı çok farklı m analarda ifade edilm iştir1. B oşanm a vesikalarında, kelim e "ü ina idinnim idukküSu/$i" tabiri ile geçm ektedir. Suçlu olan tarafın para cezasına çarptırıldığı bir karar sonrasında geçen yukarıdaki tabiri, m eslekdaşlann çoğu "trep tel m ahkem e sırasında onu (suçluyu) öldürecekler" şeklinde tercüm e ederek bence hem anlam hem de m antık bakım ından hata yapm ışlardır2. Çünkü, suçlu zaten para cezasına çarptırılm aktadır ve arkasından onun öldürülm esinin m anası yoktur, m antıklı bir gerekçe de bulm ak zordur.
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2017
Modern tarihte Suriye ve Suriye halkları iki kez büyük bir yerinden edilme süreci yaşamıştır. Suriye, ilk olarak, 19. yüzyılın ortalarında ve sonunda, Osmanlı İmparatorluğu sınırlarından gelen birkaç milyonluk zorunlu göçe maruz kaldı. Daha sonra 21. yüzyılın başlarında Suriye yaşanan aşırı şiddet, büyük kitlelerin yerinden edilmelerini başlatan krizi tetiklemiştir. Dünya, ülke nüfusunun neredeyse %10'unun boşalma hızıyla şok oldu ve Suriye sınırındaki büyüyen yerinden edilme krizine müdahale etmek isteyen insani yardım rejimi kargaşa içerisinde kaldı. Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi komşu devletler, iltica talep eden bu insanları etkili bir şekilde nasıl koruyacakları konusunda tereddütte kaldılar. Hiçbir ülke yerinden edilmiş bu kişiler için mülteci statüsü vermedi ve her bir ülke bu krizle başa çıkmak için geçici önlemler aldı. Pek çok durumda, ne yerinden edilmiş kişilere ne de ev sahibi topluluğa danışılmadığından ev sahibi topluluklar, yerinden edilmiş Suriyeliler ve insani yardım politikası yapıcıları ve uygulayıcıları arasında hızla gerginlikler ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın iki amacı vardır: birincisi, son kriz esnasında Suriyeli mültecilerin, insani yardım uygulayıcılarının ve ev sahibi toplulukların birbirinden farklı algılarını ve umutlarını ortaya çıkarmak için nitelikli, yorumlayıcı bir metodolojinin ne kadar etkili bir şekilde uygulanabileceğini ortaya koymaktır. Çalışmanın ikinci amacı ise, koşullar izin verirse, çatışma sonrası Suriyeli toplumunun yeniden bütünleşmesi-ne olumlu anlamda katkıda bulunabilecek ev sahibi topluluklara ilişkin sosyotarihi faktörleri araştırmaktır.
Türk Kadınlarında Cinsel Davranış: Kayseri Örneği
2018
Bu calismada, Turkiye'deki kadinin cinsel kimligi ve yonelimi incelenmistir. Cinsellik, son yillarda dunya capinda klinik calismalarla daha fazlaca ele alinan bir konudur. Turkiye'de cinsellik uzerine yapilan arastirmalar sinirli ve cogunlukla cinsellik ile ilgili mitler uzerine yapilmistir. Bu calisma ozgun bir Anadolu kenti olan Kayseri'de cinsellik konusunda yapilan bir calisma oldugundan, calismanin ulkemizde yapilacak arastirmalar icin yararli bir kaynak olacagi dusunulmektedir. Kadin cinselligini butunsel bir yaklasimla cinsellik uzerine odaklanan Francois de Carufel’ in Seksuel Islevsellik Teorisi baglaminda ele almistir. Bu teoriye; gore, insan cinselligi, fiziksel butunlugu, cinsel islevselligi, cinsel ve sosyal iletisim boyutlarini iceren bir yapidir. 120 kadin hasta bu calismaya katilmayi kabul etmistir. Katilimcilar amacli ornekleme teknigi ile secilmistir. Veriler, yari yapilandirilmis anketler ile toplanmistir. Anket maddeleri, daha once yapilan arastirmala...
Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi, 1999
Çayönü taş alet endüstrisi iki ayii tür hammadde kullanılarak yapılmıştır-çakmaktaşı ve obsidien. Teknolojik ve tipolojik incelemeler, Aiteramik Neolitik Devrin alt eviçlerinde, bu iki hammaddenin oranlarında önemli değişikliklerin yer aldığını ortaya koymuştur. Erken evrelerde oldukça sınırlı bir yüzdeyle temsil edilen obsidien endüstri daha sonraki eviçler de gideıek bollaşmaktadır. Kullanım etkenlerinin hammadde seçimini eğer/yahut ne den li etkilediğini saptamak için Kanallı Yapıdan (Di) toplanan taş endüstrisine kullanım aşın ması analizleri uygulanmış ve sonuçlar değerlendirilmiştir. DI Kanallı Yapıdaki çakmakta şı ve obsidien taş alet endüstrisinin işlevsel verileri, bu hammaddelerin çok ayrı kullanım özeliİİtleri ne sahip olduğunu kanıtlamıştır. Taş ve deri işlemede bu hammaddelerin rolü çok tamamlayıcıdır. Nitekim, post çoğunlukla çakmalttuşmdan aletlerle tabaklanmış olma sına rağmen posttan ve deriden yapılan eşyalar obsidien aletlerle yapılmışlardır. Taş eşyalarjstisnasız. obsidien aletlerle biçimlendirilmiş ve tamamlanmıştır. Taş eşyaların delinme si çakmaktaşı delicilerle sağlanmıştır. Sadece ilıi ayi'i tip alette çalunalitaşı/obsidien ham madde ayırımı kesin belirlenmiştir; çakmaktaşından delicilerin post işlemede, obsidienden Çayöııü aletienn ise taş işleriyle ilgisinin olması. Uygukınan diğer işlevler sonucu obsidien ve çakmaiitaşından diîgilerin kenarlarında aynı kullanma yoğunluğu görülmektedir. Buna rağmen, bu iki hamm&deııin belirgin kullanma alanlarım kesin saptamak için salt işlevsel veriler yeterli olmamaktadır Kültürel kanıtlarda, özellikle, göz ardı edilmemelidir. ' DLp^nLnionla ill Sctanur SSiH-n.hr. Aithinwlopiiehe cd AiilitijXhloiilftchi.' dcll'AntlehJIA. Urıksı* Mini I Puma "İJt Suptan-*'. P. ta Altta Mnın a MiBS ftpru/Ttalj
Karayollarında Yeni Teknolojik Gelişmeler Üzerine Bir Değerlendirme
European Journal of Science and Technology, 2019
Özet Yollar, sosyal faydalarla birlikte, bir toplumda ekonomik kalkınmaya ve büyümeye katkıda bulunmada önemli bir rol oynar. Bu nedenle, bir ülkenin gelişmesinde hayati rolü bulunmaktadır. Dünyada karayolu uzunluğu 16,3 milyon Km olsa da her ülkeye bağlı olarak, yeni inşaat ve bakım ihtiyacı her zaman bir zorunluluktur. Öte yandan, küresel değişimler, asfalt endüstrisinin muaf olmadığı, sürdürülebilirlik çerçevesi içinde faaliyet göstermesi için tüm sektörleri baskı altında tutuyor. Bu nedenle karar vericiler atmosferi, insan sağlığını ve rahatlığını korumak için günlük düzenlemeler yapıyorlar. Bu koşullar altında, hükümetler ve akademisyenleri de içeren karayolu endüstrisinin tüm paydaşları, teknik iyileştirmeler ile düşük maliyetli, çevre ve insan sağlığı çözümleri arasındaki dengeyi sağlayarak, korumayı teşvik eden yeni teknikler ve materyaller aramaktadır. Herhangi bir "doğru" ürün, üretim, teknik, tesis, fon kullanımının değeri, bu bağlamda her paydaş için giderek daha önemli hale gelmektedir. Bu çalışmada yol kaplamalarındaki yeni teknolojik gelişmeler dikkate alınarak, sürdürülebilirlik bakımından değerlendirilmiştir.
TARIMSAL URUNLERDE MARKALASMANIN KIRSAL KALKINMADAKI ROLU ZAP MARKASI ORNEGI
Kırsal alanlar, şehirlere kıyasla başta eğitim, sağlık ve kültürel faaliyetler olmak üzere birçok sosyo-ekonomik imkâna erişim konusunda önemli dezavantajlara sahiptir. Kırsal alanlarda istihdam olanaklarının yetersiz olması, tarımsal üretimde girdi maliyetlerinin yüksek olması, üretilen ürünlerin pazara ulaştırılması konusunda yaşanılan güçlüklere karşılık; şehir merkezlerinin sunduğu sosyal, kültürel ve ekonomik çekicilikler, Türkiye'de kırsal sahaların üretimden uzaklaşmasına ve kırsal nüfusun şehirlere göç etmesine yol açmaktadır. 1950 yılından günümüze kadar sürekli artış gösteren dünya nüfusunun, yakın bir gelecekte karşı karşıya kalacağı en büyük sorunun sağlıklı ve yeterli gıdaya erişim olacağı çok çeşitli kaynaklar tarafından sıklıkla ortaya konulmaktadır. Öte yandan, günümüzde etkisini giderek daha çok hissettiren iklim değişikliğiyle birlikte gıda sektöründe çeşitli sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. "İklim değişikliğinin gıda üzerindeki etkileri yalnızca, gıdanın temini, kalitesi ve gıda güvenliğinin istikrarı konularıyla sınırlı kalmayacak olup, yüksek karbondioksit seviyesine bağlı olarak, buğday, pirinç ve soya fasulyesi gibi çeşitli ürünlerin içeriğinde bulunan minerallerin, normale göre %8 oranında düşeceği ön görülmektedir" (FAO, 2017:43-44). Dolayısıyla hayvansal ve bitkisel gıdaların üretim merkezleri durumundaki kırsal alanlarda, tarımsal üretimin devamlılığı ve verimi son derece önem taşır. "Tarım sektöründe üretimi talebe göre yönlendirmek, tarımsal verimliliği arttırmak, sağlıklı ve güvenilir ürünler üretmek ve tarım ürünlerinin pazarlamasında markalaşmak, Türkiye'nin aralarında yer aldığı gıda üreticisi ülkeler için günümüzde bir zorunluluk olmuştur" (Saner vd., 2014: 1496). Yukarıda bahsi geçen birçok dezavantajı bünyesinde barındıran kırsal alanlarda, yerel kalkınmaya katkı sağlayacak markalaşma faaliyetleri önem kazanmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte, dünya pazarlarında yaşanan hızlı gelişme ve ürün çeşitliliğindeki ciddi artış, benzer ürünlerin pazarlarda farklılaşmasını ve rekabet etme gücünü sınırlandırmıştır (Alan ve Yeloğlu, 2013: 14). Bu nedenle bir ürün veya hizmetin, piyasadaki benzerlerinden ayırt edilebilmesi ve rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için "marka" kapsamına alınması bir zorunluluk haline gelmiştir. "Son yıllarda katma değerli, farklılaştırılmış yöresel ürünlere yönelik artan tüketici ilgisi, gelecek nesil tarımsal üretim faaliyetleri ve kırsal kalkınma dinamikleri için yeni fırsatlar yaratan yapı taşlarından birini oluşturmaktadır" (Clark vd., 2021: 186). Çalışma sahasını oluşturan Çukurca, Hakkari iline bağlı bir ilçedir. Çukurca; Hakkari'nin güneybatısında Türkiye-Irak sınırında yer alır. Çukurca'nın güneyinde Irak, doğusunda Yüksekova, kuzeydoğusunda Hakkari merkez ve kuzeybatısında Şırnak yer alır. Yüksek dağlar tarafından kuşatılan ilçe, etrafına göre çukurda kaldığı için "Çukurca" ismini almıştır. İlçenin yine aynı anlama gelen eski ismi, çeşitli kaynaklarda "Çel" veya "Çal" olarak geçmektedir. Bu çalışmada, Hakkari Çukurca Kaymakamlığı tarafından, 2018 yılında kurulan "Zap" markasının ilçenin kırsal kalkınmasına, ilçedeki tarımsal üretimin miktarına ve üretim kalemlerine olan etkisi ele alınmıştır. Marka kapsamına alanın ürünler arasında tahin, bal, ceviz içi, pirinç, maş fasulyesi, börülce, susam, kuru üzüm, kuru incir ve kuru dut yer almaktadır. Markalaştırılan bu ürünlerin, marka kurulmadan önce ve sonraki yılların üretim miktarları incelenerek, markalaşma faaliyetinin Çukurca'da tarımsal üretime olan etkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra, markanın kurulmasında temel yapı taşlarından biri olarak, Çukurca Kaymakamlığı ve ilçedeki çiftçiler arasında yapılan "sözleşmeli tarım usulü" üzerinde durularak, sözleşmenin içeriği, kapsamı, sözleşmeden faydalanan çiftçi sayısı ve bu uygulamanın ilçedeki tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine olan etkisi üzerinde durulmuştur. Ayrıca markanın üretimde devamlılığı ve kaliteyi sağlamak amacıyla yapılan diğer çalışmalar arasında, 1990'lı yıllarda güvenlik sorunları nedeniyle boşaltılan bir köy ve bir mahallenin
Kayseri Kent Merkezinde Genel Popülasyonda Sağlık Hizmetleri Kullanımı ile İlişkili Faktörler
Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2010
Pre vi o us stu di es ha ve re ve a led the so ci al, eco no mic, and psycho lo gi cal fac tors that inf lu en ce con sul ting be ha vi o ur; ho we ver the he alth ser vi ces uti li za ti on by the ge ne ral po pu la ti on are seldomly stu di ed. The aim of this study was to exa mi ne the le vel of he alth ser vi ces uti li za ti on and the ef fects of pre dis po sing, enab ling, and ne ed fac tors on Tur kish ge ne ral po pu la ti on. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et t h ho od ds s: : This cross-sec ti o nal study was per for med on se ven pub lic he alth cen ters (PHCs) which we re se lec ted among 21 PHCs in the cen ter of Kay se ri bet we en 2005 and 2006. The study po pu la ti on was com pri sed of 1880 ho use hold mem bers who we re se lec ted by a stra ti fi ed ran dom samp ling met hod. Ho u se hold mem bers we re inter vi e wed with a fa ce-to-fa ce met hod in the ir ho mes by me ans of a qu es ti on na i re. Pre dic tors of he alth ser vi ces uti li za ti on inc lu ded pre dis po sing, enab ling, and ne ed fac tors. The qu an ti ta ti ve va ri ab les we re summa ri zed as me ans ± stan dard de vi a ti ons. Com pa ri sons ma de among the gro ups we re per for med using in depen dent samp les t-test and one-way analy sis of va ri an ce (ANO VA). Mul tip le li ne ar reg res si on analy sis was used to mo del the ef fects of pre dic tor-fac tors spe ci fi ed in the An der sen Mo del of he alth ser vi ces uti li za tion. R Re e s su ul lt ts s: : In the last ye ar, ra te of he alth ser vi ces uti li za ti on was 79.6% and the me an vi sit num ber was 5.0 ± 5.4. The ra te of app li ca ti ons to the sta te hos pi tals was hig her (49.9%) than tho se of pri va te me di cal ins ti tu ti ons (13.2%). Pre dis po sing fac tors: Be ing mar ri ed 4.9 ti mes, be ing ma le 1.9 ti mes; enab ling fac tors: Ab sen ce of so ci al in su ran ce co ve ra ge 2.2 ti mes, suf fi ci ent monthly in co me 2.4 ti mes and clo se ness (< 500 met ers) 1.7 ti mes; ne ed fac tors: Po or per cep ti on he alth 1.7 ti mes and pre sen ce of chro nic di se a se 2.5 ti mes, ha ve a hig her pro ba bi lity of using the he alth ser vi ces. C Co on nc c l lu u s si i o on n: : Be ing mar ri ed, ha ving a go od fa mily inco me and chro nic di se a se we re the most im por tant pre dic tors on uti li za ti on of he alth ser vi ces. Ha ving poor per ce i ved he alth was al so mo re clo sely as so ci a ted with he alth ser vi ces uti li za ti on. K Ke ey y W Wo or rd ds s: : He alth ser vi ces mi su se; ca u sa lity; he alth sta tus Ö ÖZ ZE ET T A Am ma aç ç: : Da ha ön ce ya pı lan ça lış ma lar da baş vu ru dav ra nı şı nı sos yal, eko no mik ve psi ko sos yal fak tör lerin et ki le di ği gös te ril miş, an cak ge nel po pü las yon da sağ lık hiz me ti kul la nı mı üze rin de na di ren du rul muş tur. Bu ça lış ma nın ama cı ge nel po pu las yon da sağ lık hiz me ti kul la nım dü ze yi ni, ha zır la yı cı, ko lay laş tı rı cı ve gerek si nim fak tör le ri nin et ki le ri ni in ce le mek tir. G Ge e r re eç ç v ve e Y Yö ön n t te em m l le er r: : Ke sit sel ni te lik li bu ça lış ma 2005-2006 yıl la rı ara sın da Kayseri il mer ke zin de bu lu nan 21 sağ lık oca ğı ara sın dan se çi len yedi Sağ lık Oca ğı Böl ge sinde ya pıl mış tır. Araş tır ma gru bu nu ta ba ka lı ör nek lem tek ni ği ile be lir le nen 1880 ki şi oluş tur muş tur. Ha ne halkı üye le ri ne ev le rin de yüz yü ze gö rüş me tek ni ği ile an ket uy gu lan mış tır. Sağ lık hiz me ti kul la nı mı nın be lir le yi ci le ri ha zır la yı cı, ko lay laş tı rı cı ve ge rek si nim fak tör le rin den oluş mak ta dır. Ni ce lik sel ve ri ler aritme tik or ta la ma ± stan dart sap ma şek lin de gös te ril miş tir. Grup lar ara sı kar şı laş tır ma lar da stu dent t tes ti ve tek yön lü var yans ana li zi (ANO VA) kul la nıl mış tır. An der sen Sağ lık Hiz met le ri Kul la nım Mo de lin de ta nım lanan be lir le yi ci de ğiş ken le rin et ki le ri ni mo del le me de çok lu reg res yon ana li zi kul la nıl mış tır. B Bu ul l g gu u l la ar r: : Son bir yıl için de sağ lık hiz me ti kul la nım ora nı %79.6 olup, baş vu ru or ta la ma sı 5.0 ± 5.4'tür. Ka mu has ta ne le ri ne başvu ru ora nı (%49.9) özel sağ lık ku ru lu şu baş vu ru la rı na gö re (% 13.2) da ha yük sek tir. Sağ lık hiz met le ri kulla nım ola sı lı ğı nı, ha zır la yı cı fak tör ler den ev li lik 4.9 kat, er kek cin si yet te ol mak 1.9 kat; ko lay laş tı rı cı fak tör ler den sos yal gü ven ce ek sik li ği 2.2 kat, iyi ge lir dü ze yi 2.4 kat, sağ lık ku ru lu şu na ya kın lık (<500 metre) 1.7 kat; ge rek si nim fak tör le rin den: olum suz sağ lık al gı sı 1.7 kat, kro nik has ta lık var lı ğı 2.5 kat ar tır mıştır. S So o n nu uç ç: : Ev li lik, iyi dü zey de ay lık ge lir ve kro nik has ta lık var lı ğı sağ lık hiz met le ri kul la nı mı nın en önem li be lir le yi ci le ri dir. Olum suz sağ lık al gı sı da hiz met kul la nı mı ile ol duk ça ya kın dan iliş ki li dir. A An na ah h t ta ar r K Ke e l li i m me e l le er r: : Sağ lık hiz me ti kul la nı mı; et ki le yen fak tör ler; sağ lık sta tü sü T Tu ur rk ki iy ye e K Kl li in ni ik kl le er ri i J J M Me ed d S Sc ci i 2 20 01 10 0; ;3 30 0((2 2