Phantom HCG and Adnexial Mass Management (original) (raw)
Related papers
A Rare Etiology of Abdominal Pain Mimicking Adnexial Mass: Vaginal Foreign Body
Vajinal yabancı cisim, nedeni zor açıklanan uzun süreli, kötü kokulu vajinal akıntı ve kanamayla seyreden oldukça seyrek görülen bir durumdur. Literatürde daha çok çocuklarda tanımlanmış olan vajinal yabancı cisimler özellikle adneksial lokalizasyona yakın yerleşimli olduğu zaman bilgisayarlı tomografi (BT) gibi kesitsel görüntüleme yöntemlerinde yabancı cismin niteliğine bağlı olarak adneksial kitleleri taklit edebilirler. Bu olgu sunumunda acil servise karın ağrısı şikayeti ile başvuran ve BT'de adneksiyal kitle ön tanısı olan bir erişkin vajinal yabancı cisim olgusu tartışıldı. Hastanemiz acil servisine 2 günden beri devam eden karın ağrısı, bulantı, kusma ve idrar yaparken yanma şikayetleri ile başvuran 68 yaşındaki kadın hastanın acil serviste karın ağrısı şikayetinin artması üzerine yapılan abdomen BT tetkikinde sol adneksial lokalizasyonda 4.5 x 5 cm boyutlarında, duvarı hiperdens (kalsifiye), içerisinde yağ dokusu ve kalsifikasyonlar bulunan, yuvarlak şekilli, solid lezy...
Management of Adnexal Masses Encountered at Cesarean Section
Kafkas Journal of Medical Sciences, 2018
Giriş: Bu çalışmada; tersiyer bir sağlık merkezinde sezaryen sırasında tespit edilen adneksiyel kitlelerin özelliklerini ve patoloji sonuçlarını n ortaya konulması amaçlandı. Mateyal ve Metot: Ocak2014-Aralık 2016 tarihleri arasında ameliyathane ve patoloji bölümü verileri, sezaryen doğum sırasında saptanan adneksiyel kitleler için retrospektif olarak gözden geçirildi. Klinik özellikler, patoloji sonuçları, maternal ve neonatal sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: 41.672 doğumun 17.210 tanesi (tüm doğumların % 41'i) sezaryen ile gerçekleştirilmiş olup bunların 32 (%0,18) tanesinde operasyon esnasında cerrahi müdahale gerektirecek adneksiyel kitle saptandı. Ortalama adneksiyel kitle boyutu 6.59±1.31 (5-9 cm) olarak görüldü. 29 (%90.6) hastaya kistektomi yapıldı. 3(%9.4) hastaya ise ooferektomi yapıldı. Bu kitlelerin büyük kısmının patoloji sonucu basit seröz kist olarak saptanmış olup yapılan ek ameliyatın sezaryen sırasında morbiditeyi arttırmadığı görüldü. Sonuç: Sezaryen sırasında saptanan adneksiyel kitleler torsiyon, rüptür ve malignite olasılığı göz önüne alınarak ve sezaryen sonrası ek cerrahi işlem riskini ortadan kaldırmak için çıkarılmalıdır. Saptanan bu kitleler genellikle maternal ve fetal prognoz açısından olumlu sonuçlara sahiptir. Anahtar Kelimeler: Adneksiyel kitle, sezaryen, over kisti torsiyon, rüptür ve malignite olasılığı göz önüne alınarak ve sezaryen sonrası ek cerrahi işlem riskini ortadan kaldırmak için çıkarılmalıdır. Saptanan bu kitleler genellikle maternal ve fetal prognoz açısından olumlu sonuçlara sahiptir.
Adnexal Mass And Pregnancy: Case Report and Rewiev of the Literature
Turkish Journal of Obstetrics and Gynecology, 2010
After daily use of practical pregnancy tests and widespread use of ultrasonography, pregnancy controls starts in early weeks and the number of adnexial masses which diagnosed in pregnancy increased. In this report, we presented 32 years-old women with 18 gestational weeks and adnexial mass at 9x10cm on the left adnexial area. After laparotomy, histopathological result was microinvasiv serous borderline tumor. Adnexal mass with pregnancy can be treated surgically or conservative. The measures of the mass, gestational weeks and the USG findings effect the decision of treatment way.
Tertiary Center Results of Persistent Adnexal Masses in Pregnancy
Kocaeli Medical Journal, 2019
Bu çalışma ile gebelikte nadir görülen bir durum olan persiste adneksiyal kitlelerin malignite potansiyellerini değerlendirmek ve bu kitlelerin yönetimini incelemek amaçlanmıştır. YÖNTEM VE GEREÇLER: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'nda 2006-2018 yılları arasında tanısı konulan ve tedavi edilen gebelik ile birlikte persiste adneksiyal kitlesi olan olgular çalışmaya dahil edilmiştir. BULGULAR: Çalışmaya 13 hasta dahil edilmiştir. Bu olgulardan beş tanesinde malign/premalign bir lezyon saptanırken, sekiz olgunun histopatolojik sonucu benign gelmiştir. Bu iki grup arasında yapılan karşılaştırmada olguların yaşı, kist boyutu, preoperatif CA125 düzeyi, operasyon zamanı ve doğum haftası açısından istatistiksel fark saptanmaz iken (p>0.05), ultrason bulguları açısından malign/premalign grubunda daha fazla malignite şüphesi uyandıracak görüntüler saptanmıştır (p=0.031). TARTIŞMA ve SONUÇ: Adneksiyal kitleler, gebelikte nadir görülen bir durumdur. Acil olgular dışında, operasyon kararı malignite kuşkusuna göre değerlendirilerek verilmelidir. Bu değerlenmede ön plana çıkan yöntem ise kitlenin preoperatif ultrasonografik olarak değerlendirilmesidir. Opere edilen şüpheli kitlelerin intraoperatif frozen section (donuk kesit inceleme) ile de değerlendirilmesi tam cerrahinin yapılabilmesi için önemlidir.
CHANGES IN HORMONAL PARAMETERS WITH THE LONG TERM USE OF Gn-RH AGONIST TREATMENT
Has tanesi-ANKARA Materyal ve Metod: Endometriosis nedeniyle 6 ay süreyle 1200 mg/gün dozda intranasal Gn-RH agonist (Buserelin) kullanan 29 hastanın serum Follikül stimulan Hor mon (FSH) Luteinizan hormon (LH) Estradiol (E2) ve prolaktin (PRL) düzeylerindeki değişiklikler incelendi. Bulgular: FSH değerlerinde teda vi öncesine göre teda vi sü resince belirgin bir farklılık gözlenmedi (p>0.05). LH değerleri tedavinin 2. ayından itibaren suprese oldu (P"0.001). Estradiol ve prolaktin değerleri de LH ile korele bir şekilde tedavinin 2. ayından itibaren suprese oldu (E2: p-0.0001; PRL p-0.0001). Sonuç: Uzun süreli Gn-RH agonist tedavisinde özellikle suboptimal doz kullanıldığında estradiol supresyonun gona dotropin hormonlarla korele seyretmemektedir. Gonadotroplardaki bioaktif ve immunoaktif kompenentlerdeki değişme, uygulanan doz ve Gn-RH agonistlerin hipofiz dışındaki etkileri bu durumu açıklayabilir. Dolayısıyla Gn-RH analogu ile tedavi edilen hastalarda tedavi etkinliği serum estradiol düzeyleri ile takip edilmelidir.
Adnexal Masses: Retrospective Assessment of 424 Cases and Review of the Literature
Turkiye Klinikleri Journal of Gynecology and Obstetrics, 2016
Adneksiyal kitle endikasyonuyla laparotomi uygulanan hastaların patolojik tanılarını literatür eşliğinde gözden geçirmektir. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Tek bir merkeze ait, 424 hastanın sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Araştırma kriterleri, hastaların reprodüktif veya postmenopozal dönemde olmaları, yaşları, CA-125 değerleri, asit varlığı, bilateralite, patolojik tanıları ile kitlelerin benign veya malign olmasını içermiştir. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Hastaların 200 (%47,17)'ü reprodüktif, 224 (%52,83)'ü postmenopozal dönemde olup, ortalama yaş 52,65±1,04 yıl idi. Adneksiyal kitleler hastaların, 385 (%90,8)'inde over, 22 (%5,18)'sinde tuba, 3 (%0,7)'ünde uterus ve 14 (%3,3)'ünde ise uzak organ kaynaklı idi. Benign patolojik tanı alanların %18,51'i, malign tanı alanların %56,89'u bilateral idi. Asit benign hastaların %4,2'sinde, malign hastaların %37,06'sında izlendi. Reprodüktif dönemde yapılan laparotomilerin 48 (%24)'inde, postmenopozal dönemde yapılanların ise 68 (%30,35)'inde malignite saptandı. Reprodüktif dönemde en sık izlenen benign patolojiler seröz kistadenom, endometriyum ve müsinöz kistadenom; postmenopozal dönemde ise seröz kistadenom, müsinöz kistadenom ve matür teratom idi. Reprodüktif dönemde en sık malign patolojik tanı seröz adenokarsinom, metastatik kanserler ve endometriyoid adenokarsinom; postmenopozal dönemde ise seröz kistadenokarsinom, endometriyoid adenokarsinom ve müsinöz karsinom idi. Metastatik kanserler reprodüktif yaş döneminde daha sık izlendi. Reprodüktif dönemde malign hastaların 21 (%43,75)'inde CA-125 değerleri 200 mU/mL'den yüksek, postmenopozal dönemde ise malign hastaların 60 (%88,20)'ında CA-125 değerleri 35 mU/mL'den yüksek saptandı. S So on nu uç ç: : Adneksiyal kitlelerin en önemli çoğunluğunu overe ait patolojiler oluşturmaktadır. İleri yaş, bilateralite, asit varlığı ve yüksek CA-125 değerleriyle birlikte malignite olasılığı artmaktadır. Serimizde reprodüktif dönem metastatik over kanseri sıklığı dikkat çekicidir.
Turkish Journal of Geriatrics-Turk Geriatri Dergisi, 2012
Bu çal›flma adneksiyal kitle tan›s› alan postmenopozal geriatrik yafl grubunda olan ve olmayan hastalar›n operatif risk faktörleri, perioperatif komplikasyonlar› ve postoperatif morbiditelerinin karfl›laflt›r›lmas› amac›yla planlanm›flt›r. Gereç ve Yöntem: Ocak 2004 ve Aral›k 2011 tarihleri aras›nda adneksiyal kitle saptan›p opere olan 179 hasta retrospektif olarak incelenmifl ve hastalar 50-64 yafl (geriatrik yafl grubunda olmayan), 65 yafl ve üstü (geriatrik yafl grubunda olan) olarak iki grupta incelenmifltir. Hastalar preoperatif de¤erlendirmelerindeki ek hastal›klar, adneksiyal kitlelerin özellikleri, intraoperatif bulgular ve morbidite ile postoperatif iyileflme süreçleri ve histopatolojilerine göre karfl›laflt›rmal› olarak incelenmifltir. Bulgular: Geriatrik yafl grubunda olan ve olmayan hastalar›n ortalama yafllar› s›ras›yla 57.05 y›l ve 72.2 y›l idi. Geriatrik yafl grubunda olmayan grupta diabetik (p<0.001), geriatrik yafl grubunda ise hipertansif hasta say›s› (p<0.05) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde fazla olarak saptanm›fl-t›r. Adneksiyal kitlelerin preoperatif özellikleri, Ca 125 düzeyleri, ve postoperatif minör morbidite aras›nda gruplar aras› fark saptanmazken (p>0.05); geriatrik yafl grubunda major morbidite (p=0.03) ve hastanede kal›fl süreleri (p=0.004) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde fazla olarak saptanm›flt›r. Sonuç: Geriatrik yafl grubundaki hastalarda artan postoperatif major morbidite ve buna ba¤-l› hastanede kal›fl süreleri minimal invaziv yaklafl›mlar› gündeme getirerek geriatrik populasyonda morbidite ve mortaliteyi en aza indirecek risk yönetimlerinin belirlenmesinde önem tafl›yabilir.
Adnan Oktar (Harun Yahya) İçinde bulunduğumuz çağda faaliyet gösteren uluslararası bir şirketi zihinlerimizde canlandıralım. Farklı niteliklerdeki yüz binlerce insanın böyle bir ticari organizasyonun çatısı altında ve belirli bir hedef doğrultusunda bir araya geldiklerini gözlerimizin önüne getirelim. Bu dev şirketin dünyanın değişik bölgelerine dağılmış fabrikaları, üretim tesisleri, yönetim merkezleri, şubeleri ve yan kuruluşlarının olduğunu dikkate alalım. Düşünün ki söz konusu şirketin İngiltere'deki şubesi kendi ülkesindeki tüketicilerin taleplerini Amerika'daki genel merkeze iletsin; Amerika'daki yönetim kurulu, son beklentileri hesaba katarak İtalya'daki araştırma ve geliştirme ofisine direktif versin; İtalya'da dizayn edilen prototipler kamuoyu araştırmalarıyla İngiltere'de denensin; beğenilenler bu uluslararası kuruluşun Çin'deki fabrikalarında üretilmeye başlansın; bir taraftan da yeni ürünlerin tanıtımı için dünya genelinde büyük bir reklam kampanyası düzenlensin… Şüphesiz, yukarıda ana hatlarıyla tasvir edilen bu organizasyonun her aşamasında yoğun bir haberleşme trafiği söz konusudur. Yöneticiler, mühendisler, işçiler, reklamcılar, pazarlamacılar ve daha pek çok insan birbirleriyle daimi bir koordinasyon içindedir. Böyle olması da gerekir. Çünkü başarı kazanılması haberleşme faktörü ile doğrudan doğruya bağlantılıdır. Aksi takdirde bu kuruluşun çağın hızla değişen ve gelişen şartlarına ayak uydurması mümkün değildir. Şimdi zihnimizde çok daha büyük bir organizasyon canlandıralım. Bu organizasyona katılan insanların sayısını da alabildiğine fazla hayal edelim. Dünyada yaşayan bütün insanları, yani yaklaşık 6 milyar insanı bu organizasyon bünyesinde görevlendirelim. Her insanın belirli ve özel bir görevi olsun. İnsanların yüz binlercesini, bazen de milyonlarcasını aynı çatı altında toplayarak ortak bir çalışma yapmalarını sağlayalım. Ve her insana birer cep telefonu verelim. Öyle bir merkezi idare ve bilgi ağı kuralım ki, 6 milyar insanın her birine elinde bulunan cep telefonundan kendilerine ne yapmaları gerektiği teker teker bildirilsin. Örneğin eğer söz konusu insan bir fabrikada görevlendirildiyse, kendisinden bazen daha hızlı üretim yapması, bazen üretimi yavaşlatması, bazen de ürettiği ürünü değiştirmesi istensin. Sonuçta öyle bir planlama yapılsın ve öyle bir iletişim ağı kurulsun ki, dünyanın yüz binlerce farklı yerinde milyarlarca insan ortak bir plan doğrultusunda hareket etsin.
Asemptomatik Postmenopozal Endometrial Kalınlık Artışında Yönetim
2020
Transvajinal ultrasonografinin klinik kullanıma girmesinden sonra birçok çalışma post-menopozal hastalarda endometriyum kanserinin erken tanısı için transvajinal ultrasonografinin etkin bir tarama metodu olarak önemini değerlendirmiştir. Ancak, postmenopozal kadınlarda rastlantısal olarak tanımlanan artmış endometriyal kalınlığın yönetimi henüz standardize edilmemiştir. Klinik pratikte bu insidental bulgunun saptanması çok sayıda biyopsi yapılmasına yol açmaktadır. Postmenopozal kanaması olan hastalarda transvajinal ultrasonografinin ilk değerlendirme için uygun olduğu, endometrium kalınlığının 4mm'nin altı olduğu değerlerde endometrium kanseri için negatif prediktif değerinin %99'un üstünde olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte kanaması olmayan postmenopozal hastalarda transvajinal ultrasonografinin endometrium kanseri taraması için uygun bir tarama aracı olmadığı, bu hasta grubunda hasta özellikleri ve risk faktörlerine göre bireyselleştirilmiş değerlendirme yapılması gerektiği gösterilmiştir. Tamoksifen kullanan kadınların endometrium kanseri erken tanısı için rutin endometrial kalınlık ölçümü ile taranması gereksiz invaziv işlemlere ve yüksek maliyetli tanısal prosedürlere neden olabileceği için önerilmemektedir. Postmenopozal asemptomatik polip saptanan hastaların tamamında cerrahi gereklilik bulunmamakla birlikte asemptomatik polip varlığında yönetim polipin çapı, hasta yaşı ve diğer endometrium kanseri risk faktörlerinin durumuna göre belirlenmesi uygundur. Tek başına asemptomatik postmenopozal endometrial sıvı koleksiyonunun varlığı ise daha ileri tanısal inceleme gerektirmemekte bu hastaların bilinen endometrium kanseri risk faktörlerinin varlığı ile birlikte değerlendirilmesi daha uygun gözükmektedir.