AFRİKA’DA İNGİLİZ SÖMÜRGECİLİĞİ VE SÖMÜRGE SONRASI DÖNEMDE İLİŞKİLER (original) (raw)
Related papers
SÖMÜRGECİ BÜYÜK GÜÇLERİN AFRİKA KITASINDAKİ YAKLAŞIM PRENSİBİ VE TÜRKİYE-AFRİKA İLİŞKİLERİ
Afrika'nın zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip oluşu ve dünya üzerindeki konumundan dolayı güçlü devletler kıtaya büyük önem vermişlerdir. 1990'lı yıllardan itibaren büyük güçler rekabet alanlarını Afrika'ya yöneltmeye başlamışlardır. Avrupa Birliği (AB), Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere büyük güçler, kıtadan en büyük payı kapmak amacıyla birbirleriyle yarışmaktadırlar. Bölgesel güç olmak isteyen Türkiye'nin ise Afrika'yı göz ardı etmesi mümkün değildir. Bu çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Afrika kıtasının önemi hakkında bilgi verilmiş, Afrika kıtasının sömürgeci devletler için önemi anlatılmıştır. İkinci bölümde, sömürgeci büyük güçler olan Britanya İmparatorluğu, Fransa, Çin ve Amerika'nın bu kıtaya yaklaşım prensipleri ve kıta üzerindeki faaliyetleri ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise Türkiye ve Afrika'nın ilişkileri ele alınmış, Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri ele alınmış, Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri hakkındaki faaliyetleri incelenmiştir. Giriş: Günümüzde Afrika, hem coğrafi konumuyla hem de sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla büyük öneme sahip bir kıtadır. Bu kıtada petrol, doğalgaz, kömür gibi enerji bakımından önemli ve krom, platin, kobalt, demir gibi silah teknolojileri bakımından önemli olan doğal kaynaklar bolca bulunmaktadır. Afrika, 1 milyarı aşkın nüfusu ile insan kaynakları bakımından da önemli bir kıtadır. Kıta, doğal kaynaklara, nüfus potansiyeline, geniş araziler ve dünyanın hızlı büyüyen ülkelerine sahiptir. Bu nedenle kıta, ekonomik açıdan hızla büyüme gösteren ve hızla serbest ticaret kültürüne alışan, tüketici bir kitle olma yolundadır. Bu özellikleri son yıllarda Afrika'yı üzerinde hem kıta dışı devletler, hem de kıta devletleri arasında derin mücadelelerin yaşandığı yeni bir etkinlik alanına dönüştürmüştür. Afrika, sahip olduğu bütün bu özellikler nedeniyle ABD, AB ülkeleri, Rusya, Çin, Hindistan gibi enerji ihtiyacı olan başta gelişmiş ülkelerin, kıtanın stratejik konumundan istifade etmek isteyen diğer devletlerin ve bölgesel bir güç olma yolunda ilerleme iddiasındaki Türkiye'nin ilgi alanına girmiştir. Türkiye, kıta üzerinde çeşitli siyasi, ticari, askeri vb. 3 anlaşmalar yaparak etkili olmaya çalışmakta ve bunu sağlamak için yeni bir Afrika politikası geliştirmektedir. 1. AFRİKA JEOPOLİTİĞİNİN ÖNEMİ VE ÖZELLİĞİ: Konumu itibariyle hem kuzey, hem de güney yarımkürede toprakları bulunan Afrika kıtası coğrafi olarak stratejik bir konuma sahiptir. Ümit Burnu, Süveyş Kanalı, Cebelitarık Boğazı, Aden Körfezi gibi önemli bağlantı ve kontrol noktalarına sahip olmasının yanı sıra konum olarak Avrupa'nın güney sarmalında, petrol zengini Körfez ülkelerinin yakınında bulunması, buranın önemini daha da artırmaktadır. Kıtanın kuzeyinde Akdeniz havzasının bulunması, Avrupa'yla sınırdaş konumda bulunmasına neden olmaktadır. Kıta, büyük ölçüde yeraltı ve yerüstü kaynak rezervlerine sahiptir. Bu rezervler, platinyum, tantal, altın, elmas, kobalt, magnezyum ve fosfalttır. 1 Ayrıca silah ve uzay sanayis, gibi stratejik öneme sahip alanlarda kullanılan krom, platin, kobalt gibi madenlerin büyük oranda rezervleri bulunması kıtanın önemini daha da artırmaktadır. Kıta, birçok endüstri dalında kullanılan bakır, kurşun, demir, alüminyum, kobalt, boksit gibi madenler açısından da oldukça zengindir. 2 Afrika, 1885 yılında Berlin Antlaşması ile "medenileştirme" adı altında sömürgeci güçler tarafından paylaştırılmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan itibaren sömürgeci yönetimlerin çekilmeye başlamasıyla ülkeler, yavaş yavaş bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 3 Sömürgecilik döneminin bitmesinin ardından kıtaya olan ilgi, Soğuk Savaş döneminin getirdiği nitelikte ideolojik çatışma alanında sınırlı kalmıştır. Sovyetlerin dağılmasıyla başlayan süreçte, Afrika, dünya arenasındaki önemini yitirmiş ve ülkeler kaderine terk edilmiştir. Yıllarca açlık, susuzluk, yönetim eksikliği, çatışmalar gibi sorunlarla mücadele eden ve bir türlü gelişme gösteremeyen Afrika, XXI. yüzyıla girilirken, özellikle Sahraaltı ülkelerinde yeni bulunan petrol gibi doğal kaynakların etkisiyle hızla büyümeye başlamıştır. 4 Bu ekonomik gelişmelerin etkisiyle ABD, Çin ve AB, kıtada üstü örtülü bir doğal kaynak rekabeti içine girmişlerdir. Bu ülkelerin yanı sıra Türkiye, Hindistan, Brezilya, Rusya ve İsrail'in de dâhil olduğunu söylemek mümkündür. 5 2. SÖMÜRGECİ BÜYÜK GÜÇLERİN KITAYA YAKLAŞIMLARI: Sömürgeci büyük güçler ve bölgesel bir güç olma yolunda ilerleme iddiasındaki Türkiye Afrika'nın doğal kaynaklarından ve coğrafi konumundan yararlanmaktadır. Britanya İmparatorluğu'nun Afrika ile ilişkisi Süveyş Kanalı'nın inşası ile başlamıştır. Fransa kolonyalist faaliyetlerle sömürgecilik politikası uygulamıştır. Ülkeler bağımsızlıklarını kazansalar da Fransa'nın etkisi hala sürmektedir. Amerika özellikle Afrika'nın petrol rezervleri için ilişkilere önem vermektedir. Çin'in ise Afrika'da sömürgeci politika uygulamaması, kıtaya destekler verilmesi ve yatırımlar yapması, Afrika'nın Çin'e sıcak bakmasını sağlamaktadır. 2.1. Britanya İmparatorluğu'nun Afrika Kıtasındaki Faaliyetleri: Süveyş Kanalı, ticari bakımdan önem arz eden Asya kıtasıyla, özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra buharlı gemilerin kullanılmasıyla birlikte dünya ticaretinde önemi artan Avrupa kıtasını birbirine bağlamış, Avrupa'dan Hindistan'a giden deniz yolunu neredeyse yarı yarıya kısaltmıştır. 6 Süveyş Kanalı'nın inşası, dünya ticaretinin seyrini değiştirmiş ve bu bölgenin diğer boğazlardan daha önemli hale gelmesine yol açarak 7 Yakın Doğu ve Afrika'nın stratejik ve jeopolitik önemini arttırmıştır. 8 Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla burası Britanya'nın Hindistan ile olan bağlantısının ana noktası haline gelmiş 9 ve Mısır, Britanya'nın evrensel imparatorluğunun merkezini oluşturmuştur. 10 Fransa'nın bu kanala egemen olmasının, önce Mısır'a yerleşmesi ve nihayetinde Kızıldeniz'de egemen durumuna gelerek ve istikrarın sağlanması, ulusal, bölgesel ve kıtasal güvenliğin temin edilmesi ve sağlık, kadın, gençlik vb. politikaların ön plana çıkması gibi hususlara öncelik verildiği görülmüştür. 29
SÖMÜRGE SONRASI AFRİKA ve EĞİTİM
DergiPark (Istanbul University), 2022
In this study, it has been tried to reveal how the cultural heritage which is in danger in post-colonial African countries disappeared and the state of the education system in these countries. It has been tried to express that the colonized African countries could not fully seize their sovereignty after the second world war. Colonial activities that started with the industrial revolution
FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİ DÖNEMİNDE KUZEY AFRİKA'DA ARAP DİLİ VE EDEBİYATINA GENEL BİR BAKIŞ
Eğer günün birinde halk yaşamaktan yana iradesini koyarsa, kader buna uymaktan başka bir şey yapamaz. " (Tunus'lu şair Ebu'l-Kâsım eş-Şâbbî) Özet Fransızlar Kuzey Afrika ülkelerini (Cezayir, Tunus, Fas) işgal ettikten sonra, buralarda katı bir Fransızlaştırma siyaseti uyguladılar. Bu siyasetin karşında en zorlu engelin Arapça olduğunu anlayan işgalciler, bu dile karşı sistemli bir yok etme faaliyeti başlattılar, her türlü zulüm ve baskıyla geleneksel medrese sistemini çökerterek Arapçayı eğitim-öğretimden uzaklaştırdılar. Müslüman halkın elinden gelen direnci gösterdiği mücadelede Fransızlar, uzun süre Cezayir'in sadece şehirlerinde ve kuzey kısımlarında başarılı oldular. Tunus ve Fas'ın işgal çok sonraya denk geldiği için, buralarda daha sınırlı bir başarı sağladılar. Fransız emperyalizmi çok uzun bir zaman diliminde büyük bir çaba sarfetmesine rağmen, Kuzey Afrika ülkelerinde, özellikle Cezayir'de Arapçayı bir süre sahneden uzaklaştırdı, fakat tamamen yok etmeyi başaramadı. Bütün bunlara rağmen bu bölgede Arapça düşünen, Arapça yazan büyük edebiyatçılar ve fikir adamları yetişti. Ancak, Doğudaki Arapların bu bölgeyi görmezlikten gelerek, edebiyat tarihlerinde, antolojilerde, ders kitaplarında yeteri kadar yer vermemeleri neticesinde, Arap Dünyasının batısında çok zor şartlar altında yetişen bu usta kalemler, hak ettikleri saygıyı göremediler.
SÖMÜRGE ÖNCESİ DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE AFRİKA'DA KENTLER VE KENTLEŞME HAREKETLERİ
ÖZET Afrika'daki kentler halen gelişmekte olan yapıtlar ve aynı zamanda fazlasıyla yaratıcı ve bazen son derece durgun olarak betimlenebilir. Özellikle son yıllarda kıta genelinde gerçekleştirilen önemli altyapı çalışmaları ve artan kentli nüfus sebebiyle tüm devletler ve küresel şirketler Afrika kıtasını yeni bir ekonomik cazibe merkezi olarak görmektedirler. Bununla birlikte, son yıllarda kıtaya dair kentleşmesinden, ekonomisine ve tarihine kadar çok farklı alanlarda yeni çalışmalar da yapılmaktadır. Akademik olarak bakıldığında kıtadaki kentsel gelişim ve değişime değinen çalışmaların azlığı dikkat çekmektedir. Çalışmanın amacı sömürge öncesi dönemden günümüze Afrika'daki kentleri ve kentleşme hareketlerini analiz etmektedir. Afrika kentleşmesi dört büyük sorunla karşı karşıyadır. Birincisi, yetersiz ekonomik faaliyetle hızlı nüfus büyümesi, eşitsiz fiziksel ve işgücü sermayesi tabanlıdır. İkincisi, düşük yoğunluk ve kayıt dışılığın, kıtanın yoksulluğunu artırmasıdır. Üçüncüsü, su, enerji ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere, temel altyapı hizmetlerinin çok az sayıdaki bir nüfusa hizmet vermesi, kent ya da kırsalda refahı arttırmanın önündeki engeldir. Son sorun ise yönetim, kurumlar ve genel planlama kapasitesi bağlamındaki zayıflıklardır. Anahtar kelimeler: Afrika, kentleşme, sömürge öncesi kentleşme, sömürge dönemi kentleşme, sömürge sonrası kentler Cities and urbanization movements in Africa from precolonial period to present-day ABSTRACT The cities in Africa are still evolving and can be described as very creative and sometimes extremely stagnant. Particularly in recent years, significant infrastructure work across the continent and the increasing urban population have led all states and global companies to see the African continent as a new center of economic attraction. In recent years, a wide range of academic studies has been conducted on the continent. New studies are carried out in many different areas from urbanization to economy and history. However, the shortage of studies on urban development and change in the continent is noteworthy. At this point, the aim of the study is to analyze urbanization and cities in Africa from precolonial period to present day.
SÖMÜRGECİLİKTEN GÜNÜMÜZE FRANSA’NIN AFRİKA POLİTİKALARINA GENEL BAKIŞ
"Kara Kıta" olarak anılmasına ve genellikle "çöl, açlık ve hastalıklar" gibi olgularla hatırlanmasına rağmen Afrika kıtası yer altı zenginlikleri, pek çok yerindeki verimli toprakları, kültür çeĢitliliği ve benzeri özellikleriyle özellikle birkaç yüz yıllık süreçte dıĢarıdaki milletlerin ve medeniyetlerin odağında olmuĢtur. Afrika, Nil yatağında geliĢen medeniyeti, Roma döneminde Kartaca"da yapılan savaĢlar, Ġslamiyet"in doğuĢundan sonra Arapların Kuzey ve Kuzeydoğu bölgelerine yaptıkları seferler, Osmanlı Türkleri"nin fetihleri ile tarihte yerini aldıktan sonra 1 belki de tüm bu sayılanlardan daha fazla iz bırakacak bir döneme girmiĢtir. Dönem dönem kıtayı ziyaret eden kölecilik, ticaret, balıkçılık gibi meselelerde kıtayla etkileĢime gelen Avrupa 18.
TÜRKİYE’NİN AFRİKA’DAKİ YUMUŞAK GÜCÜ VE KITADAKİ ARTAN ETKİSİNİN ANALİZİ
AN ANALYSIS OF THE SOFT POWER AND THE INCREASED IMPACT OF TURKEY IN AFRICA This study was carried out with an approach that adapted the analysis of Turkey's soft power and public diplomacy practices, which the authors have already worked for other regions of the world, to African continent. The growing market share and commercial appeal of the African continent in the world trade has been a factor in this adaptation. But this was not the only reason, Turkey’s historical and cultural ties with the region also contributed to this factor. In this context, this study searched Turkey's relationship with the African countries and the change of this activity with the activities of public diplomacy institutions. In the study, the soft power of Turkey on the region was examined by country and region, taking into consideration the historical effects.
TÜRK MİLLÎ MARŞINDA HÜRRİYET VE BAĞIMSIZLIK KAVRAMLARI İLE AFRİKA MİLLÎ MARŞLARI
3. ULUSLARARASI MEHMET AKİF ERSOY SEMPOZYUMU: İSTİKLAL MARŞININ KABULÜNÜN 100. YILI ÖZEL SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI (27-31 Ekim 2021, Burdur-Türkiye), 2021
Dünya tarihinde emperyalist ülkelerin boyunduruğu altında olan ve sömürü düzenine başkaldırarak bağımsızlığı elde eden her milletin ulusal marşı, yazılış gerekçeleri itibariyle istiklale ve hürriyete dair talepleri içerir. Bu marşlar, bu açıdan her yönüyle saygı duyulacak kutsal metinlerdir. Ancak bizim bu makalede ortaya koymak istediğimiz bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin bayraktarlığında huzur ve sükûn içinde olan Mısır, Tunus, Fas, Sudan, Cezayir, Libya gibi ülkelerin ulusal marşlarında bu duyguların nasıl ve ne oranda yansıdığını ve bunlarla İstiklal Marşı arasında nasıl bir ruh benzerliği ve farklılıkların olduğunu anlamaya çalışmaktır.