DEHB Tanılı Çocuklara Uygulanan Bireyselleştirilmiş Gelişim Destek Programının Bozukluğun Semptomlarına, Algılama Becerilerine ve Aile İşlevselliğine Etkisinin İncelenmesi (original) (raw)

Öğretmenlerin Kendi Bİldirimlerine Dayalı Kas-İskelet Sistemi Semptomlarının Prevelansı

2011

Öğretmenlerin kendi bildirimlerine dayalı kas-iskelet sistemi semptomlarının prevalansı Özet Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki öğretmenler örnekleminde kas-iskelet sistemi rahatsızlık profilini belirmekti. Yöntem: Her bir öğretmenden (n=531) iki parçadan oluşan (demografik ve çalışma pratiği karakteristikleri) kendi kendilerine uygulayacakları anketi doldurmaları istendi. Aynı zamanda, farklı vücut bölgelerine ait kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları (ağrı, acı ya da rahatsızlık hissi) ile ilgili veri toplamak için standardize Nordic Anketi'nin genel bölümü kullanıldı. Sonuçlar: Öğretmenlerin en fazla kas-iskelet sistemi rahatsızlık semptomları bildirdikleri vücut bölgeleri sırasıyla bel, üst sırt, boyun ve omuz bölgeleriydi. Kadın cinsiyeti ve ilerlemiş yaşın; boyun, bel ve üst ekstremite semptomlarının artmış prevelansı ile ilişkili olduğu bulundu. Meslekteki çalışma yılı artışının bel ve boyun semptomları riskini artırdığı belirlendi. Egzersiz alışkanlığı ile boyun ve üst ekstremite semptomları arasında pozitif bir ilişki bulunurken, haftalık çalışma saati ile herhangi bir bölgedeki ağrı ve rahatsızlık arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Tartışma: Bu çalışmanın sonuçları öğretmenler arasında farklı vücut bölgelerine ait ağrı ve rahatsızlık semptomlarının yaygın olduğunu göstermiştir. Uygunsuz postürlerde çalışma ve tahtaya yazı yazma gibi mekanik faktörler tekbaşına veya bu mekanik faktörlerin kişisel faktörleriyle kombinasyonu kas-iskelet sistemi semptomlarından sorumlu olabilir.

Ankara University, Vocational Health School, Ankara -Turkey 2Prof. Dr., Middle Düşünen Adam The Journal o f

The impact o f caregivers' expressed em otion and th e patients' perception o f expressed em otion on th e positive and negative symptoms o f patients with schizophrenia in a sample from Turkey Objective: A lth o u g h t h e e ffe c ts o f caregivers' expressed e m o tio n o n t h e relapse o f pa tie n ts w ith schizophrenia have b e e n s tu d ie d w idely, th e re is a relative pau city o f research o n h o w th e p atie nts' perce ive d expressed e m o tio n a ffe c ts o u tc o m e in schizophrenia. T he main aim o f th is s tu d y w as t o e xam in e th e re la tiv e im p a cts o f p a tie n ts ' p e rce ive d expressed e m o tio n and t h e caregivers' expressed e m o tio n on th e sym p to m se ve rity o f p a tie n ts w ith schizophrenia. Method: In th is p ro s p e c tiv e study, a t th e firs t assessm ent session, 116 s ta b le p a tie n ts w e re a d m in is te re d th e P erceived Expressed E m otion Scale (PEES), t h e Positive and N egative S ym ptom Scale fo r Schizophrenia (PANSS) as th e prim ary o u tc o m e m easure. Their caregivers w e re ad m in is te re d t h e Expressed E m o tio n Scale (EES). A t th e seco n d assessm ent six m o n th s later, PANNS was re-adm inistered t o th e patients. Results: T he pa tie n ts' p e rceived expressed e m o tio n w as m o re im p o rta n t th a n caregivers' expressed e m o tio n on sym p to m severity. It was fo u n d t h a t pa tie n ts ' perce ive d critic is m /h o s tility (C /H ) was a risky e le m e n t on positive and n eg ative sym ptom s, and on t h e to ta l scores o f PANSS. P atients' p e rc e p tio n s o f e m o tio n a l o v er-involvem ent (EOI) app eared t o b e stro n g e r p ro te c to rs against relapse th a n C/H. Conclusion: Family e n viro n m e n ts w ith high EOI m ay p r o te c t against relapse in p a tie n ts w ith schizophrenia. This finding can b e in te rp re te d in cross-cultural c o n te x t. Psychosocial in te rv e n tio n s should fo s te r and m aintain according t o th e cultural differences. The lim itations and clinical im plications o f th e results and dire c tio n s fo r fu tu re studies w e re suggested. Key words: Expressed e m o tio n , perce ive d expressed e m o tio n , positive and n e g a tiv e sym ptom s, schizophrenia ÖZET Türkiye'den bir örneklemde şizofreni tanısı alan hastaların pozitif ve negatif belirtileri üzerinde bakımverenlerin duygu dışavurumu ve hastaların algıladığı duygu dışavurumunun etkisi Amaç: Şizofreni tanısı alan hastaların hastalıklarının nüks e tm e s i üzerin de bakım vere n le rin duygu dışavurum unun etkisini araştıran ç o k sayıda araştırma bulunmakla birlikte, hastaların tarafından algılanan duygu dışavurumun hastalık sonu cu üzerin de nasıl bir etkisi old u ğ u konusunda araştırmalar azdır. Bu çalışmanın ana amacı şizofreni tanısı olan hastaların b e lirti dü ze yi ü ze rin d e bakım v e re n le rin d uyg u dışavurum u v e hastalar tara fın d a n algılanan d uyg u dışavurum unun etkisini incelem ektir. Yöntem: Yapılan uzunlamasına çalışmanın ilk de ğ e rle n d irm e o turum u nda 116 stabil durum da olan hastaya Algılanan Duygu Dışavurumu Ö lçe ğ i (ADDÖ), te m e l sonuç ölçüm ü olarak Şizofreni için Pozitif v e N e g a tif Belirti Ö lçeği (PANSS) uygulanmıştır. Bakım ve re n le re ise Duygu Dışavurumu Ö lçe ğ i (DDÖ) verilm iştir. Altı ay sonraki ikinci de ğ e rle n d irm e oturum u nda, hastalara PANSS yeniden uygulanmıştır. Bulgular: Hastaların algıladıkları duygu dışavurumu bakım verenlerin duygu dışa vurum una g ö re belirti düzeyi üzerinde daha öne m li bir unsur olm uştur. Hastaların bakım verenlerinden algıladıkları eleştirel oluş / düşmanlık PANSS ile elde edilen p o z itif v e n e g a tive b e lirtile r ve to p la m puanlar üzerinde riskli unsur olarak bulunm uştur. Hastaların algıladıkları bakım verenlerin aşın koruyucu kollayıcı oluşları eleştirel oluş / düşmanlığa g ö re de p re şm e ye karşı daha koruyucu bir unsur olarak görünm ektedir. Sonuç: Aşırı koruyucu kollayıcı olan aile orta m ı şizofreni tanısı olan hastaların dep reşm elerine karşı koruyucu bir fa k tö r olabilir. Bu bulgu kültürel bağlam içinde değerlendirilm elidir. Psikososyal m üdahalelerin sosyokültürel farklılıklara göre d ü ze nlenm esi v e yü rü tü lm e si gerekir. Çalışmanın klinik doğurguları v e sınırlılıkları ile ileriki çalışmalar için ö n e rile r sunulm uştur.

Uyku bozukluğu farkındalığı, uyku bozukluğu semptomlarının sıklığı ve semptomlar ile ilişkili faktörler: yaşlı popülasyon örneği

Pamukkale Medical Journal, 2020

Özet Amaç: Bu çalışmanın amaçları; (1) yaşlıların uyku bozukluğuna ilişkin farkındalık durumlarını, (2) uyku bozukluklarına ilişkin semptom sıklığını, (3) uyku bozukluğu semptomları ile ilişkili faktörleri belirlemektir. Yöntem: Aile sağlığı merkezine başvuran 353 yaşlı ile yapılan kesitsel çalışma uyku bozuklukları, mevcut hastalıkları, kullandıkları ilaçlar ve depresyon durumlarına ilişkin bilgi toplamak için tasarlanmış anket formu kullanılarak yapılmıştır. Depresyon kısa form geriatrik depresyon ölçeği-4 ile gündüz uykululuk durumu Epworth uykululuk ölçeği ile değerlendirildi. Bulgular: Araştırmaya katılan yaşlıların yaş ortalaması 71,95±9,2'dir. Uyku bozukluğu farkındalık düzeyleri %36,8'dir. Yaşlıların yarıdan fazlası erken uyanmakta ve uykuyu dalmada güçlük yaşamakta ve %93,8'i uykuyu sürdürememektedir. Yaşlıların yaklaşık 2/3'si tuvalete gitme nedeni ile uykuyu sürdürmede güçlük yaşamaktadırlar. Yaşlıların yaklaşık 1/5'inde gündüz uykululuk durumu, korkutucu rüyalar görme, uykuda bağırma, %42,6'sında horlama gibi uyku bozukluğu semptomları bulunmaktadır. Diyabeti olan, solunum sistemi hastalığı olan, kardiyovasküler hastalığı olanların hastalığı olmayan yaşlılara göre anlamlı olarak uykuya dalmada güçlük yaşamaktadırlar. Depresyonun (uyku bölünmesi hariç) uyku yakınmalarını etkileyen önemli bir faktör olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Yaşlıların uyku yakınmalarına ilişkin farkındalık düzeyleri düşüktür. Yaşlılarda insomnia semptomları yaygın olarak görülmekte ve depresyon uyku yakınmalarını etkileyen önemli bir faktör olmaktadır.

Psöriazis Hastalarında Aleksitimi Düzeyleri ve Yüzden Duygu İfadesi Tanıma Becerileri

Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2019

Bu çalışmanın amacı, psöriazis tanısı alan hastalarda aleksitimi düzeylerini ve yüzden duyguları tanıma becerilerini sağlıklı kontrollerle karşılaştırmak ve bu belirtilerin klinik önemini araştırmaktır. Dermato-loji polikliniğinde psöriazis tanısı konan 60 hastaya, yaş, eğitim ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 65 sağlıklı kontrole Psöriazis Alan Şiddet İndeksi (PAŞİ), psikiyatri servisinde DSM-IV eksen-1 için yapılandırılmış klinik görüşme formu, Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ), Yüzden Duygu İfadesi Tanıma Testi uygulandı. Psöriazis hastalarının TAÖ toplam ve altölçek puanlarında anlamlı bir yükseklik saptanırken, yüz ifadele-rinin büyük kısmını tanıma becerilerinin kontrol grubuna göre daha düşük bulundu. Depresyon ve anksiyete skorlarının da iki grupta benzer olmasından hareketle, hastaların muhtemelen depresyondan ve anksiyeteden korunmak amacıyla zaman içinde özellikle olumsuz duygulara yönelik bir kayıtsızlık geliştirmiş olabilecekleri değerlendirildi. Psöriazis hastalarının ale...

61-72 Aylık Türk Çocuklarının Erken Öğrenme Becerilerine Destekleyici Eğitim Programlarının Etkisinin İncelenmesi

2011

Bu arastirma anasinifina devam eden alti yas cocuklarina uygulanan Erken Ogrenme Becerilerini Destekleyici Egitim Programi’nin cocuklarin erken ogrenme becerilerine etkisini incelemek amaciyla yapilmistir. Arastirma deneme modelinde olup kontrol gruplu on-test/son-test modeli uygulanmistir. Arastirma orneklemini tesadufi ornekleme ile secilmis olan ilkogretim okulu anasiniflarina devam eden 61–72 aylik cocuklar olusturmustur. Arastirmada veri toplama araci olarak Test of Eraly Learning Skills (TELS) uygulanmistir. Arastirmada cocuklarin Erken Ogrenme Becerileri’ne Erken Ogrenme Becerileri Destekleyici Egitim Programi’nin etkisini incelemek amaciyla arastirmaci tarafindan Erken Ogrenme Becerilerini Destekleyici Egitim Programi (EOBDEP) hazirlanmis ve uygulanmistir. Arastirma sonucunda deneme grubu cocuklarinin Erken Ogrenme Becerileri (Dusunme, Dil, Sayi Alt Becerileri ve Erken Ogrenme Becerileri Toplam Puan) puan ortalamalari kontrol grubundakilerden anlamli duzeyde yuksek bulunmustur.

Hemşirelik Öğrencilerine Akran Eğiticiler ile Verilen Üreme Sağlığı Eğitiminin Etkinliği

Hemşirelik birinci sınıf öğrencilerine akran eğiticiler ile verilen üreme sağlığı eğitiminin etkinliğini saptamaktır. Yöntem: Yarı-deneysel nitelikteki bu çalışma, tek grupta ön test-son test tasarımlıdır. Çalışmada bir üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören 58 öğrenciye akran eğiticiler ile üreme sağlığı eğitimi verilmiştir. Veriler eğitim öncesi ve eğitimden altı hafta sonra anket formu ve Üreme Sağlığı Ölçeği ile toplanmıştır. Veri analizi SPSS 16.00 programında Ki-Kare ve Wilcoxon işaretli sıra testi ile yapılmıştır. Bulgular: Yaş ortalaması 19,65±3,61 olan öğrenciler arasında ön teste kıyasla son testte üreme sağlığını doğru olarak tanımlama oranı %20,7'den %84,5'e (p=0.000), cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunmada en güvenilir yöntemin kondom olduğunu bilme oranı %31,0'den %60,3'e (p=0.004) yükselmiştir. Gelişi güzel cinsel yaşamın getirebileceği riskleri tanımlama, cinsel yolla bulaşan enfeksiyon isimlerini, belirtilerini ve bulaşma yollarını bilme oranları açısından son test lehinde anlamlı artışlar tespit edilmiştir. Öğrencilerin bildikleri AP yöntemlerinin tamamında, çalışmada kullanılan ölçeğin genel ve tüm alt boyut puan ortalamalarında ön testte kıyasla son testte artış gözlenmiştir. Ancak bunlardan sadece bazıları istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Sonuç: Akran eğitimi hemşirelik öğrencilerine aile planlaması yöntemlerini öğretmede sınırlı etki gösterirken üreme sağlığı tanımını, gelişigüzel cinsel yaşamın risklerini, cinsel yolla bulaşan enfeksiyon isimlerini, belirtilerini ve bulaşma yollarını öğretmede ve üreme sağlığı davranışlarını geliştirmede etkili olmuştur.

Okul Öncesi̇ Dönem Çocuklarina Uygulanan Ses Farkindalik Müzi̇k Programinin Okuma Yazmaya Hazirlikta Çocuklarin Sesleri̇ Tanima Beceri̇leri̇ne Etki̇si̇

Journal of International Social Research, 2017

Öz Bu araştırmada, ses farkındalık becerilerinin, müzik etkinlikleri ile geliştirilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada ön test, son test, kontrol gruplu deneysel bir çalışma yürütülmüştür. 2013-2014 yılında Kocaeli ili Darıca ilçesinde bir devlet ilkokulunun anasınıflarına devam eden 60-72 aylık 46 çocuğun, 23'ü deney, 23'ü kontrol grubunu oluşturmuştur. Araştırmanın ön test ve son test aşamalarında Özgül Polat tarafından geliştirilen "Marmara İlköğretime Hazır Oluş Ölçeği Ses Çalışmaları Alt Boyutu", Watkins ve Edwards tarafından geliştirilen "Mountain Shadows Fonolojik Duyarlılık Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırma için müzik etkinlikleri kullanılarak geliştirilen "Ses Farkındalık Müzik Programı" deney grubundaki 23 çocuğa uygulanmıştır. Araştırma sonucunda deney grubundaki öğrencilerin son test puanları ile ön test puanları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Deney grubu son test puanları, kontrol grubu son test puanlarından anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.

Sağlıklı ve Çölyak Hastalığı Tanısı ile İzlenen Adölesanlarda Psikiyatrik Özellikler ve Aile İşlevselliğinin Karşılaştırılması

Sakarya Medical Journal, 2018

Objective Celiac disease (CD); is a small intestinal disease that occurs in congenital predisposing individuals at any age. Psychiatric problems may be more prevalant in celiac patients. The aim of this study is to compare psychiatric problems and family functioning through controls in patients with celiac disease and to analyze the relation between these data and adherence to celiac diet. ( Sakarya Med J 2018, 8(4):720-725 ) A total of 35 adolescents aged 12-18 years with a diagnosis of celiac disease were included in the study at Tepecik education and research hospital and Celal Bayar University Pediatric Gastroenterology Clinics for at least 6 months. Our study was planned as case control study. Patients age, gender, diagnosis symptoms, socioeconomic status, celiac diet compliance, Marsh stages were recorded. Height and weight measurements were made in the outpatient clinic and celiac serology test was taken. Fourty seven patients who were referred to our pediatric outpatient clinics without known chronic disease were taken as a control. Beck depression inventory, strength diffi culties questionnaire, family assessment device were performed. Results When study and control groups were compared through beck depression inventory, those with celiac disease had statistically signifi cantly higher scores than healthy control group. It was found that adolescents diagnosed with celiac suffer from more diffi culties in emotional and social areas when study and control groups were compared through strengths and diffi culties questionnaire. Psychiatric problems and depression are often more common in children with CD than without CD, and contribute to a decline in quality of life. For this reason, psychosocial support may be important in treatment of celiac. Keywords Adolescents; Celiac Disease; Depression Öz Amaç Çölyak hastalığı; konjenital olarak yatkın bireylerde her yaşta ortaya çıkabilen bir ince bağırsak hastalığıdır. Çölyak hastalarında psikiyatrik sorunlar sağlıklı bireylere kıyasla daha yaygın olabilir. Bu çalışmanın amacı çölyak hastalığı olan hastalarda psikiyatrik sorunları ve aile işlevini kontrol etmek ve bu verilerle çölyak diyetine uyum ile arasındaki ilişkiyi incelemektir. ( Sakarya Tıp Dergisi 2018, 8(4):720-725 ). Gereç ve Yöntem Çalışmaya Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Celal Bayar Üniversitesi Çocuk Gastroenteroloji kliniklerinde Çölyak Hastalığı tanısıyla en az 6 aydır takip edilen 12-18 yaş arası toplam 35 adölesan hasta alındı. Çalışmamız vaka control çalışması olarak planlandı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, tanı semptomları, sosyoekonomik durumları, Marsh evreleri kaydedildi. Poliklinikte boy ve kilo ölçümleri yapılıp, çölyak seroloji testi alındı. Hastanemiz pediatri polikliniklerine başvuran ve bilinen kronik hastalığı olmayan 47 olgu da kontrol olarak alındı. Hastalara çocuk psikiyatri hekimi tarafından Beck depresyon ölçeği, güçler güçlükler anketi, aile değerlendirme ölçeği yapıldı. Bulgular Çalışma ve kontrol grupları beck depresyon ölçeği sonuçlarına göre karşılaştırıldığında, çölyak hastalığı olanlarda sağlıklı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek puanlar elde edildi. Çölyak tanısı alan ergenlerin, çalışma ve kontrol gruplarının güçler ve güçlükler soru formları ile karşılaştırıldığı durumlarda, duygusal ve sosyal alanlarda daha fazla sıkıntı yaşadıkları saptandı. Sonuç Çölyak Hastalığı tanısı olan çocuklarda, psikiyatrik sorunlar ve depresyon sağlıklı çocuklara göre genellikle daha sık görülür ve yaşam kalitesinde bozulmaya neden olabilir. Bu nedenle, çölyak tedavisinde psikososyal destek önemli olabilir Anahtar Kelimeler Adölesan; Çölyak Hastalığı; Depresyon

Pediatri Kliniklerinde Refakatçi Olarak Kalan Annelerin Yaşadığı Güçlükler ve Hastanede Kalmanın Depresyon, Anksiyete, Stres Düzeylerine Etkisi

2017

1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Eskişehir, Türkiye 2Eskişehir Devlet Hastanesi, Eğitim Birimi, Eskişehir, Türkiye azı osman aşa nı versı tesı , Er aa Sag lık Hı zmetlerı eslek u ksekokulu, İlk ve Acil ardım Programı, Tokat, Türkiye 4Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Eskişehir, Türkiye 5 aziosman aşa Üniversitesi, Zile eslek üksek Okulu, Bilgisayar Programcılığı Bölümü, Tokat, Türkiye

Beden Eği̇ti̇mi̇ Ve Spor Yüksekokulu Özel Yetenek Sinavina Katilan Adaylarin Egzersi̇zde Benli̇k Sunumlarinin İncelenmesi̇

2016

Bu arastirmanin amaci ozel yetenek sinavina katilan adaylarin egzersizde benlik sunumlarinin incelenmesidir. Arastirmada tarama modeli benimsenmistir. Arastirma grubunu 2010-2011 Ogretim yili Kastamonu Universitesi Beden Egitimi ve Spor Yuksekokulu ozel yetenek sinavina katilan 59 bayan ve 198 erkek olmak uzere toplam 257 ogrenci olusmaktadir. Veri toplama araci olarak Conroy, Motl ve Hall, (2000) tarafindan gelistirilen ve Turkce uyarlamasi Ozenir ve Asci (2005) tarafindan yapilan “Egzersizde Benlik Sunumu Anketi” (Self Presentation in Exercise Questionnaire) ile arastirmacilar tarafindan duzenlenen “Bilgi Formu” kullanilmistir. Verilerin analizi icin once normallik testi yapilmis ve normal dagilim gostermedikleri icin nonparametrik testler uygulanmistir. Ikili karsilastirmalar icin Mann-Whitney U testi ve coklu karsilastirmalar icin Kruskal Wallis varyans analizi yapilmis, istatistiksel olarak 0,05 anlamli kabul edilmistir. Arastirmada; cinsiyet, mezun olunan okul turu, spor brans...