Eski apendektomi skarında kolon adenokarsinom metastazı: Nadir bir olgu sunumu (original) (raw)

Mesane Kanserinin Penil Metastazı: Diffüzyon-ağırlıklı Görüntüleme ile Tanı

2012

Penil metastaz nadir gorulen bir durumdur. Genelde orijin genitouriner malignitelerdir. Manyetik rezonans goruntuleme (MRG) preoperatif goruntulemede kullanilabilecek bir tani metodudur. Son donemde tumoral goruntulemede ileri MRG tekniklerinden olan difuzyon agirlikli goruntuleme (DAG) kullanilmaktadir. Bu olgu sunumunda nadir gorulen bir durum olan mesane kanseri penil metastazi radyolojik bulgularini ozellikle tanida yardimci oldugunu dusundugumuz DAG bulgulariyla ilgili literatur esliginde sunmayi amacladik

Over Tümörü Gi̇bi̇ Prezente Olan Non Ji̇nekoloji̇k Tümörler

Türk Jinekolojik Onkoloji Dergisi, 2020

Hastanemizde son 5 yıl içinde adneksiyal kitle ön tanısı ile opere edilen, fakat non-jinekolojik tümör tanısı almış vakaların klinik karakteristiklerini, preoperatif tanı ve postoperatif süreçlerini araştırdık Gereç ve Yöntem: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilimdalı'nda 2012-2016 yılları arasında preoperatif over tümörü ön tanısı ile opere edilen ''jinekolojik olmayan tümör'' tanısı alan 12 hastaya ait bilgiler hastane veri tabanından elde edildi. Preoperatif anamnez, klinik bulgular, laboratuvar sonuçları, cerrahi notlar, postoperatif sürveyans verileri araştırıldı ve analiz edildi. Sonuç: 12 vakanın 6'sı metastatik over kanseri (3 mide ca, 2 meme ca, 1 kolon ca), 5'i granülomatöz iltihap (4 tüberküloz, 1 sarkoidoz) ve 1' i diffüz büyük B hücreli lenfoma idi. Metastatik over tümörlerinin (MOT) 5' inin özgeçmişinde kanser hikayesi mevcuttu. Granülomatöz iltihap olan hastalarımızın hiçbirinin özgeçmişinde özellik yoktu.

Nöroendokrin tümörlerin klinikohistopatolojik özellikleri ve tedavi sonuçları: tek merkez deneyimi

Cukurova Medical Journal, 2018

Amac: Noroendokrin tumorler (NET) tumor ve hasta ozellikleri, muhtemelen tum dunyada cevresel ve genetik faktorlerin yol actigi cografi alanlar arasinda onemli degisiklik gostermektedir. Bu nedenle, tek merkez deneyimi bildirmek, epidemiyolojik gorusleri acikliga kavusturmaya ve karar verme surecini gelistirmeye yardimci olabilir Gerec ve Yontem: Baskent Universitesi Tibbi Onkoloji Anabilim Dalina basvuran ve takip edilen, tumor ozelliklerini, tedavi yontemlerini, sagkalim oranlarini ve prognostik faktorlerini kaydettigimiz 82 NET tanili hastanin retrospektif analizi yapilmistir. Bulgular: Tum grup ve lokal evredeki NET'lerin genel sagkalim suresi, sirasiyla 44 ve 24 aydir. En sik gorulen primer tumor alani gastrointestinal sistem ve daha sonra pankreas bolgesi olarak bulundu. Kuratif cerrahi rezeksiyon orani karsinoid sendrom ile basvuran hastalarin%46'sinda ve %8.5'inde idi. Karaciger metastazi akciger, kemik ve lenf nodu metastazi ile karsilastirildiginda en yaygin m...

Lynch Sendromu; Metakron Tümör Gelişimi Nedeniyle Aynı Kaderi Paylaşan İki Olgunun Hikâyesi

2017

Lynch Sendromu (LS) otozomal dominant bir hastalik olup tum kolorektal kanserlerin %1-2’ sini olusturmaktadir. LS’li bireyler goreceli olarak genc yasta kanser gelisimine yatkindir ve multipl senkron ve metakron malignite gelisme riski altindalardir. LS tanisi koymaya yardimci birkac klinik kriter tanimlanmistir. Multipl lezyonlar ve metakron tumorlerin zamanla yuksek risk olmasi nedeniyle bu hastalar icin prosedur secimi total ya da subtotal kolektomidir ve kolonoskopik takip siddetle onerilmektedir. Fakat LS tanisi atlandiginda ve kanser sporadik olarak addedilip buna gore tedavi edildiginde, bu sunumdaki vakalarda oldugu gibi, hastalar metakron malignitelerle iliskili olarak yetersiz cerrahi girisimleri deneyimlemektedirler. Vakalarin kesin olarak tanimlanmasi; bu yolla yanlis tanilarin sayisini azaltacak; azalmis mortalite, artmis hayat kalitesi ve gelistirilmis hayat beklentisi ile sonuclanacak olan metakron tumor gelisimini azaltacaktir. Bu makalede temel muayene ve kolonoskop...

Erken evre oral kavite kanserlerinde boyun metastazının ön belirteçleri

ENT Updates, 2015

Özet: Erken evre oral kavite kanserlerinde boyun metastaz›n›n ön belirteçleri Amaç: Erken evre oral kavite kanserlerinde klinik ve histopatolojik parametrelerin boyun metastaz›na olan etkilerini saptamak. Yöntem: Erken evre oral kavite karsinomu nedeniyle ‹zmir Atatürk E¤itim ve Araflt›rma Hastanesinde Haziran 2001 ile Haziran 2010 tarihleri aras›nda primer cerrahi rezeksiyon ve efl zamanl› boyun diseksiyonu yap›lan 92 hastan›n medikal kay›tlar› retrospektif olarak incelendi. Klinik ve histopatolojik parametrelerin boyun metastaz› ile olan iliflkileri de¤erlendirildi. Histolojik verilerden, tümör geniflli¤i ve tümör derinli¤inin ölçümü operatif dokunun histolojik kesitleri ile elde edildi. Optik mikrometre ile horizontal planda maksimum genifllik ve vertikal planda maksimum derinlik ölçüldü ve maksimum derinlik tümör kal›nl›¤› olarak kay›t edildi. Bulgular: Oral kavite kanserlerinde, tümör lokalizasyonu, T evresi, diferansiyasyon derecesi, tümör kal›nl›¤›, perinöral invazyon, vasküler invazyon ve perilenfatik invazyon ile boyun metastaz› aras›ndaki iliflki istatiksel olarak anlaml› bulundu (p<0.05). Boyun metastaz› için kritik tümör kal›nl›¤› de¤eri 5.6 mm olarak bulundu. Sonuç: Bu çal›flman›n sonuçlar›na göre, oral kavite kanserlerinde boyun metastaz› gelifliminde 5.6 mm tümör kal›nl›¤› kritik de¤erdir. Bu de¤eri aflan hastalarda boyun metastaz› riski belirgin olarak artmakta-d›r. Gizli metastaz riski yüksek olan oral kavite kanserlerinde tümör kal›nl›¤› preoperatif ya da peroperatif olarak saptanabilir ve kritik de-¤erleri aflt›¤›nda elektif boyun diseksiyonuna karar verilebilir.

65 Yaşında Yaşlı Hipertansif Bir Kadında Multifokal Akciğer, Kot ve Skapular Metastazlı Dev Hücre Tümörü

European Journal of General Medicine, 2014

Dev hücreli tümörler primer iyi huylu kemik tümörleridir. Fakat önemli lokal kemik yıkımı, nüks ve bazen uzak metastaz eğilimi gösterirler. Çoğu metastazlar akciğerlere, fakat nadiren bölgesel lenf düğümlerine, kafa derisi ve pelvis bölgesine olduğuda bildirilmiştir. Yaşlılarda dev hücreli tümör çok nadirdir. Literatürde yaşlı bir hastada dev hücreli tümöre eşlik eden pulmoner, skapula ve kot metastazı üzerinde daha önce hiçbir rapor yoktur. Bu nedenle 65 yaşındaki bir kadın olgu sunulmaktadır.

Pankreatik nöroendokrin tümör ve böbreğin şeffaf hücreli karsinomu: Von Hippel-Lindau Hastalığı

2010

Von Hippel Lindau hastaligi 3. kromozomdaki Von Hippel Lindau tumor supresor genindeki bir mutasyona bagli olarak otozomal dominant (kalitim gecis gosteren) multisistemik bir kanser sendromudur. Von Hippel Lindau hastaliginda major lezyonlar santral sinir sisteminde ve retinadaki hemanjioblastomlar, bobregin seffaf hucreli (clear cell) karsinomu, feokromasitoma, pankreas tumorleri, epididimal kist adenomlar, endolenfatik kese tumorleri, karsinoid tumorler ve bobregin, pankreasin, epididimisin kist adenomlaridir. Von Hippel Lindau hastalarinin bir cogunda basit kistler, mikrokistik adenomlar, pankreatik noroedokrin tumorler ve bobrek karsinomunun pankreas metastazlari olmak uzere degisik pankreatik lezyonlar gorulebilmektedir. Pankreatik noroedokrin tumorlerin hipervaskuler tumorler ve ozellikle de bobregin seffaf hucreli karsinomu ve mikrokistik adenomlar gibi seffaf hucreli tumorlerden ayirici tanisi yapilmalidir. Burada pankreas noroendokrin tumoru ile bobregin seffaf hucreli kars...

Safra Kesesi Malignitelerinde Klinikopatolojik ve Prognostik Özellikler: 5206 Olgunun Retrospektif Olarak İncelenmesi

Amaç: Safra kesesi kanseri, gastrointestinal sistemin en yaygın altıncı kanseridir. Klinik prezentasyon safra kesesi taşı veya kolesistitden ayırt edilemez ve çoğu hasta intraoperatif veya postoperatif histolojik incelemede tanı alır. Bu çalışmada, insidental olarak tespit edilmiş safra kesesi kanserli olguların safra kesesi pre-malign lezyonları, yaş, cinsiyet, ultrasonografi özellikleri ve safra kesesi taşı ile ilişkisi araştırılmıştır. Yöntemler: Ocak 2012-Aralık 2015 tarihleri arasında kolesistektomi uygulanan 5206 hastanın demografik ve klinik özellikleri, patoloji sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 3884’ü (%74,6) kadındı. Patoloji raporlarında 102 (%1,95) olguda pre-malign ve malign lezyonlar olduğu tespit edildi. Metaplazi kadınlarda anlamlı olarak daha fazla iken, displazi ve kanser gelişimi arasında cinsiyete göre anlamlı bir fark bulunamadı. Safra kesesi taşı metaplazi gelişiminde bir risk faktörü olarak bulundu. Safra kesesi duvar kalınlaşmasının ve ileri yaşın safra kesesi kanseri gelişimi için en önemli risk faktörleri olduğu tespit edildi. Sonuç: Metaplazi gelişiminde kadın cinsiyet ve taş varlığı önemli faktörlerdir. Ultrasonografide safra kesesi duvar kalınlaşması, ileri yaş, safra kesesinde taşı varlığı kanser gelişiminde en önemli faktörlerdir. Kolesistektomi, ileri yaşta safra kesesi taşı olan hastalarda kanser gelişimini önlemek için en etkili yöntem olarak akılda tutulmalıdır

Tükürük Bezinde Pleomorfik Adenoma Tanısında Hangi Sitolojik Özellikler Önemli?

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2010

The aim of this present study is to evaluate which cytologic features of fine needle aspiration cytology (FNAC) are important in the diagnosis of pleomorphic adenoma (PA) in salivary gland. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : May-Grunwald-Giemsa stained smears, and hematoxylin and eosin stained paraffin sections of 60 FNAC of parotid (n= 55), submandibular (n= 3) glands and palate (n= 2) were reviewed. Sixty patients, who have both biopsies and FNACs were included in the study. We analyzed eight cytological and three architectural features in a series of 32 FNACs from PA which were correctly diagnosed cytologically (Group A) and compared them with 14 FNACs from non-PA lesions and tumors which were correctly diagnosed cytologically (Group B) and with 14 FNACs from salivary gland tumors or lesions in which, cytological/histological diagnosis were different (Group C). The specimens were evaluated according to the presence or absence of the cytologic features; plasmocytoid appearance and abundant cytoplasm (PAAC), chondromyxoid matrix (CMM), intermingled CMM and tumor cell, spindle cell, oncocytic cell, squamoid cell, bipolar/multipolar or reniform nucleus, and cellular arrangement; acinus formation, large loose clusters with irregular edges, and tumor groups with arborising vascular pattern. R Re es su ul lt ts s: : The cell which was PAAC, CMM and a mixture of epithelial cells with CMM were selected as the three most predictive parameters of differentiating of non-PA lesions and tumors from PA. C Co on n-c cl lu us si io on n: : In the 60 patients who were suspected of having PA, a correct diagnosis was made by a combination of the above features. The sensitivity of this procedure for PA was 100%, and the specificity was 92%. K Ke ey y W Wo or rd ds s: : Adenoma, pleomorphic; salivary glands Ö ÖZ ZE ET T A Am ma aç ç: : Bu çalışmanın amacı pleomorfik adenomun (PA) tanısında ince iğne aspirasyon sitolojisinde (İİAS) hangi sitolojik özelliklerin önemli olduğunu değerlendirmektir. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Tükürük bezlerine ait, parotis (n= 55), submandibular tükürük bezi (n= 3) ve damak (n= 2), sitolojik yaymaları ve doku kesitleri bulunan 60 olgunun, May-Grunwald-Giemsa boyalı yaymaları ve hematoksilen eosin ile boyalı parafin kesitleri yeniden incelendi. Bizler PA doğru tanısını alan olgularda (Grup A; 32 olgu) sekiz sitolojik, üç yapısal özelliği sitolojik olarak inceleyerek bu sonuçları, sitolojik olarak PA dışında ve doğru tanı alan olgular (Grup B; 14 olgu) ve sitolojik-histolojik uyumsuzluğu olan olgular (Grup C; 14) ile karşılaştırdık. Sitolojik yaymalar sıralanan özelliklerin varlığına/yokluğuna göre sıralandı; geniş sitoplazmalı plazmositoid görünümde hücreler (PAAC), kondromiksoid matriks (CMM), CMM ile tümör hücrelerinin karışık olması, iğsi hücreler, onkositik hücreler, skuamoid hücreler, bipolar/multipolar veya epiteloid nukleus, ve yapısal dizilim; asinus şekli, kenarları düzensiz büyük gevşek demetler, ve dallanan damar yapısı içeren büyük hücre grupları. B Bu ul lg gu ul la ar r: : PAAC, CMM ve bu ikisinin karışımını içeren özellikler Grup A'da tüm olgularda %100 oranında görüldüğü için, PA'u PA dışı tümörlerden ayırmada en değerli üç kriter olarak belirlendi. S So on nu uç ç: : PA şüphesi ile incelenen 60 hastada bu üç özelliğin kombinasyonu ile doğru tanı konulabilmektedir. Bu üç özellik ile PA tanısında duyarlılık %100, özgüllük %92'dir.

Akciğer kanseri hastalarında dolaşımdaki tümör hücrelerini nasıl tespit ederiz? akım sitometrisi ile yapılan kısa bir çalışma

Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi, 2018

Dolaşımdaki tümör hücreleri (CTC'ler) karsinomların metastatik yayılımında önemli role sahiptir. Bu nedenle, son yıllarda birçok kanser türünde hastalığın seyri ve tedavi etkinliğinin anlaşılmasında yardımcı olabileceği düşünülen CTC'ler üzerine yoğunlaşılmıştır. Teknik yaklaşımlardaki gelişmeler ile özellikle akciğer kanseri gibi dokularına ulaşılması zor olan tümörlerde sıvı biyopsi olarak tüm kandan CTC tespitinin değeri her geçen gün artmaktadır. Tanı anında sıklıkla metastaz yaptıkları teşhis edilen akciğer kanseri, hem kadınlarda hem de erkeklerde kanser ölüm nedenlerinin birincil sebebidir. Çalışmamızın amacı akım sitometrisi ile akciğer kanserli hastaların periferik kan örneklerinde (7.5 mL) CTC tespitidir. Zenginleştirme ve saptama adımlarından oluşan modifiye ettiğimiz yöntemimiz ile CTC sayısının tespit edilmesi için 9 akciğer kanserli birey ve 9 sağlıklı birey çalışmaya dahil edilmiştir. Uyguladığımız metotta zenginleştirme basamağı için fikol yoğunluk gradiyent ayrımı ve immünomanyetik ayırma tekniği (CD45 negatif seçilim) gerçekleştirilmiştir. Sonrasında, zenginleştirilmiş hücreler arasında CTC'leri tespit etmek için, anti-epitelyal hücre adhezyon molekülünün ve sitokeratinlerin ekspresyonuna dayanan çok parametreli akım sitometrisi ile analiz yapılmıştır. Çalışmamız sonucunda akciğer kanserli hastaların tümünde CTC gözlenirken, sağlıklı bireylerde gözlenmemiştir (Z=3.823; p<0.001). Böylece, modifiye ettiğimiz metodun akciğer kanserinde CTC tespitinde kullanılabilirliği gösterilmiştir.