Yûsuf-ı Meddâh/Yûsufî/Şâzî (original) (raw)

Yûsuf-ı Meddâh'ın Dâstân-ı İblîs Adlı Mesnevisi

Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2023

Yûsuf-ı Meddâh, on dördüncü yüzyılda yaşamış, kaleme aldığı veya anlattığı eserlerle edebî Türkçenin gelişmesine katkı sağlamıştır. Hayatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Varka ve Gülşâh, Maktel-i Hüseyn, Yûsuf u Züleyhâ, Dâstân-ı Kâdî vü Oğrı, Hikâyet-i Kız u Cühûd ve Dâstân-ı Vercihân-ı Fânûs Der-Hikâyet-i Tâkyanûs adlı eserleri ile Hz. Ali’nin kahramanlık maceralarını anlattığı manzum hikâyeleri vardır. Eserlerinden biri de mesnevi nazım şekliyle yazılmış, Hz. Muhammed ile İblis arasındaki diyaloğu konu alan Dâstân-ı İblîs’tir. İblis eser boyunca, Hz. Muhammed’in sorduğu dinî ve ahlakî sorulara çeşitli cevaplar verir. Eser hakkında ilk çalışma İsmail Hikmet Ertaylan tarafından yapılmış, Ertaylan, kaleme aldığı makalesinde eseri tanıtarak konusunun kısa bir özetini vermekle yetinmiş, bahsettiği nüshanın nerede olduğunu ise belirtmemiştir. Eserin nüshası şimdiye kadar ele geçmediği için metni yayımlanmamıştır. Eser hakkında çalışmalar yapan bir diğer araştırmacı ise Metin Akar’dır. Akar, kaleme aldığı üç ayrı makalede metinde anlatılan hikâyenin kökenini incelemiştir. Eserin şimdiye kadar varlığından haberdar olunmayan bir diğer el yazması nüshası Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Dârü’l-Mesnevî Koleksiyonu, 9/3 numarada kayıtlıdır. Bu makalede; Dâstân-ı İblîs hakkında daha önce yapılan çalışmalar değerlendirilmiş, eserin konusu ve kaynakları incelenmiş, kısa özeti verilmiş ve edebî değeri tahlil edilmiştir. Dâstân-ı İblîs’in tam metni, aynı konuyu ele alan mensur tercümeyle mukayese edilerek metin tenkidi yöntemiyle ilk kez burada yayımlanmaktadır.

Muhammed b. İbrahim ve Yûsuf u Zuleyhâ'sı

The story of Yusuf and Zuleyha whose subject area is from the holy boks is an issue often discussed in Classical Turkish Literature, Modern Turkish Literature and Turkish Folk Literature. There are many examples, the majority of which were written verse in Arabic, Persian and Turkish Literature. Besides the example in verse there are precious examples of prose in both seperate and exegesis and Measure-Anbiya. Since Works in verse are forefront in old Turkish Literature the stories of Yusuf and Zuleyha are more prominent and widespread. So far 50 samples of verse were determined. However, there are also prose written in Old Turkish Literature Yusuf u Züleyha stories. It works, though some on individual scientific studies have not been evaluated in a collective manner. Yusuf u Züleyha Arabic, Persian and Turkish sentence is a work filled with a braid and poetry. Muhammad b. Ibrahim harmony, fluency and selection to ensure that the movement has not only benefited from has created a unique style using many of the literary arts. Although Turkish, Turkish vilification of work, has not refrained from using the possibility of Arabic and Persian languages. Skill demonstrated by the use of words in Turkish, Arabic and Persian, also showed. In this work, selection and symmetrical sentences are common. Sentences clear, fluent style and enthusiasm.

Süle Fakîh’in Yûsuf ve Zelîhâ Mesnevisinin Yeni Bir Nüshası

Bu makalede Sivas Ziya Bey Yazma Eser Kütüphanesinde kayıtlı, Yûsuf u Züleyhâ hikâyesini konu alan Yûsufiyye başlıklı mesnevi incelenerek yazma eserin tanıtılması amaçlanmaktadır. Yazma eser, Yûsuf’un düş görmesi hadisesiyle başlamaktadır. Eserde besmele, tahmîd, tevhîd, münâcât vb. manzumeler ve sebeb-i te’lif gibi mesnevinin giriş bölümünde olması gereken alt başlıklar mevcut değildir. Nüshanın istinsah tarihi Muharrem 11 H 1213/M 1798 olarak belirtilmiştir. Türk edebiyatında yazılmış ve Yûsuf kıssasını konu alan Yûsuf u Züleyhâ mesnevileri ile Sivas Ziya Bey nüshası karşılaştırıldığında nüshanın Süle Fakîh’in (ö. ?) Yûsuf ve Zelîhâ mesnevisine vezin ve içerik yönünden benzerlik gösterdiği görülmüş ve bu benzerlikler makalede tablolarla gösterilmiştir. Eser üzerine yapılan incelemeler sonucunda bu yazma eserin 17 nüshası tespit edilen ve Süle Fakîh’e ait olduğu belirtilen Yûsuf ve Zelîhâ mesnevisiyle birçok benzerliğinin olması sebebiyle bu eserin diğer bir nüshası olarak düşünülmüştür. Ancak eser ile ilgili bir diğer husus ise metnin sonunda yer alan “Yarluğasun yazan Hakîrî diyesün” mısrası bu yazma eserin Süle Fakîh’in Yûsuf ve Zelîhâ mesnevisine nazire olabileceğini de akla getirmektedir. Eserin son iki sayfasında yazı tipinin değişmesi ve hareke kullanılmaması bu sayfaların başka bir müellif tarafından ve farklı bir yüzyılda yazıldığı ihtimalini de doğurur. Bu sayfaların sonradan yazılması ve Süle Fakih ifadesinin geçmemesi farklı bir ismin kullanılması eserin bu son iki sayfasının zeyl olabileceği ihtimalini de güçlendirir. Yazma eser içerisinde son sayfada geçen isim dışında eserin müellifine dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Eser hakkındaki bilinmeyen hususlar bu makale içerisinde tartışılmıştır.

Halvetî Muhyî’nin Sürûr-Efzâ Adlı Mesnevisi

2019

Bu çalışmada şair Halvetî Muhyî’nin tespit edebildiğimiz tek nüshası olan Hacı Selim Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi Kemânkeş 452 numarada kayıtlı Sürûr-efzâ adlı mesnevisi üç ana başlık altında incelenmiştir. Birinci bölümde Halvetî Muhyî’nin kimliği, tarikatı ve Muhyî mahlaslı diğer şairlerin hayatları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde Sürûr-efzâ mesnevisi “Şekil Hususiyetleri” ve “Muhteva Hususiyetleri” başlıkları altında incelenmiştir. Şekil hususiyetlerinde mesnevi nazım şekli, mesnevi dışı nazım tür ve şekilleri, vezin ve kafiye ve başlık sistemi ele alınmaktadır. Muhteva hususiyetlerinde ise manen ve lafzen âyet ve hadis iktibasları, deyim, atasözleri ve kalıplaşmış ifadeler, metinde geçen şahıslar ayrıntılı şekilde örnekleriyle ele alınmıştır. Üçüncü bölümde yazma nüshanın tavsifi bildirilerek metin kuruluşunda izlenen yol açıklanmış ve ardından metin, transkripsiyon alfabeli şekilde verilerek çalışmamız tamamlanmıştır.In this study, a mathnawi from Halvetî Muhyî, called Sü...

Mevlevî Şeyh Yahya Ayşî Ve Manzûme-İ Salât’I

2019

Klasik Turk edebiyati Islam dinini referans alan bir edebiyattir. Fikih ilmi de kaynagi Kuran-i Kerim ve sunnet olan bir disiplindir. Klasik Turk edebiyati donemi icerisinde fikih/ilmihal turunde bircok manzum eser telif veya tercume edilmistir. Bazen de sairler tarafindan bu ilmin onemli gorulen namaz, hac, zekat, miras hukuku gibi bazi bolumleri telif veya tercume edilmistir. Mevlevi Şeyh Yahya Aysi’nin “Manzume-i Salât”i da fikhin muâmelât bolumunden namaz ibadetinin anlatildigi bir eserdir. Makale; eserin nushasi, muellifi, yazilis tarihi ve sebebi, sekil ozellikleri, muhtevasi, dil ve uslubu hakkinda bilgi ve en son metnin transkripsiyonundan olusmaktadir.

Mishafü’l-Münferid bi-Zâtihi

Edebali İslamiyat Dergisi, 2019

İslam tarihi boyunca Hz. Peygamber’den günümüze değin birçok farklı fırka/mezhep temel düşüncelerini meşrulaştırmak için Kur’ânî nassları yorumlama faaliyetleri içine girmiştir. Bu yorumlama faaliyetlerine başvuran fırkalardan biri de Fâtımiler döneminde altıncı halife Hâkim bi Emrillâh(v.411/1021) liderliğinde kurulan daha sonra Hamza b. Ali, Muktenâ el-Bahâuddîn, İsmâil et-Temîmî başta olmak üzere mezhebin diğer dâileri tarafından sistemleştirilen Dürziliktir. Dürziliği kısaca tarif edecek olursak; Dürzilik, başta Hamza b. Ali olmak üzere Muktenâ el-Bahâuddîn, İsmâil et-Temîmî ve diğer hudud ve dâiler aracılığıyla sistemleştirilen, temelde Hâkim bi Emrillâh’ın uluhiyeti üzerine inşâ edilen, diğer tüm dinlerin neshedildiği inancına sahip olan Hâkim ve Hamza’nın yeniden zuhûr etmesiyle birlikte mevcût maddi dünyanın onların eline geçip Dürzi hükümdarlığının süreceğine inanan bir mezheptir.Dürzilik, İsmâilîlikten neş’et etmesi ile birlikte kendi temel düşünce sistem ve doktrinlerini oluşturmak için başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere Hint, Yunan felsefi, eski Eflatunculuk, semâvî dinler ve daha birçok farklı kaynaktan etkilenmiştir.Dürzilerin temel İslâm düşüncesine muhâlif görüşlere sahip olması, bulundukları toplumda hep bir azınlık oluşturmuş olmaları ve daha birçok sâik, onların bâtınî karakterli bir oluşum olmalarına sebep olmuştur. Böyle bir yapıya sahip olmaları nedeniyle tarih boyunca haklarında çok az şey bilinmiş ve hep merak konusu olmuşlardır. Ancak 19. yüzyıl ile birlikte Dürzilere ait kutsal metinlerin gün yüzüne çıkmasıyla başta batıda olmak üzere dünyanın birçok farklı yerinde haklarında akademik çalışmalar yapılmıştır. Şüphesiz Dürzilere ait en kutsal eser Resâilü’l-Hikme risâleleridir. Bu eser toplam 111 risâleden oluşmakta olup Hamza b. Ali, Muktenâ el-Bahâuddîn ve İsmâil et-Temîmî ve diğer dâiler tarafından kaleme alınmıştır. Dürzilerin Resâilü’l-Hikme dışında birçok kutsal eserleri daha bulunmaktadır.İşte bu kutsal eserlerden biri de kitap tanıtımımızın da konusu olan Mishafu’l-Münferid bi-Zâtihi adlı mahtût eserdir. Eserde yer alan ifadelerin birçoğu Resâilü’l-Hikme adlı kitapta da birebir tekrar edilmiştir. Bu eserde Kur’ân âyetlerinin birçoğu ya aynen blok halinde alınmış ya da üzerinde kelime ekleme-çıkarma yoluyla birtakım tasarrufta bulunarak tahrif edilmiştir. Eser genel olarak Hâkim bi Emrillâh’ın uluhiyetini ikrâr, onu ilâh edinme, Dürzilerin cennet nimetleriyle nimetlenme, düşmanların ise cezaya müstehak olacağı şeklinde dua üslubuyla yazılmış ifadeler içermektedir.