Burial Customs Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır. Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli... more

Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır.
Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı
bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli
ritüeller üretir ve bunları tarih boyunca uygularlar. Bu açıdan bakıldığında,
yaşam içinde ölüm kavramı en belirgin, en baskın kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu anlayış sayesinde mitolojik konular, efsaneler, ritüel
nesneleri, mezarlar, ritüel alanları ya da ölü kültü alanları oluşmaktadır. Ölümü
yaşamdan ayrı tutmamak ve ritüelleri de bu bakış açısı ile değerlendirmek
gerekir. Ölü kültünü salt ölü gömme adetleri ve mezar mimarisi üzerinden
değerlendirmek, onu yaşamdan koparmak demektir. Ölü kültüne ait bu bilimsel
bilgiyi kuramsal bir çerçevede değerlendirip irdelemek en doğrusudur.
Kuramsal arkeolojik çatı, bilimin salt materyal odaklı yapısını eleştirerek,
materyali üreten insanı anlamak için kurulmalıdır. Ancak arkeoloji de
materyalsiz düşünülemez. Bu bakış açısına göre materyal, yaşamı anlamak
için bir araçtır ve onu üretenlerin yani insanoğlunun yaşadığı dünya,
materyal destekli arkeolojinin ana kaynağı olmalıdır. Arkeologlar, arkeolojik
materyalleri listeleyip, yalnızca tanımlama ve tarihleme odaklı çalışmak yerine,
nesnelerin oluşumuna kaynaklık etmiş fikirleri, düşünceleri, felsefi akımları,
pratikleri tartışmalı ve disiplinler arası işbirliğiyle rasyonel bir metot
izleyerek, bu konulara neden ve sonuçlarıyla açıklamalar getirmelidir.
Ölü kültüne kuramsal yaklaşım, öncelikle kavramları, terminolojiyi anlamakla
başlar. Bu doğrultuda, ölüme dair ortak bir terminoloji oluşturulması ve bu
terminolojinin belirli kriterler gözetilerek yayınlarda ve kitaplarda kullanılması
gerekmektedir. Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nda çalışan bir akademisyen
olarak Antik Çağ’da yani Yunan, Roma kısmen de Erken Hıristiyanlık dönemlerinde
karşımıza çıkan ölüm ile ilgili terminolojiyi toplamaya çalıştık ve
belirli kriterleri göz önünde bulundurarak önerilerde bulunduk. Özellikle
kitap ve makale taramaları neticesinde, yayınlarda terminoloji kullanımına
ilişkin problemlerin olduğunu, aynı yayın içinde bile farklı terimlerin kullanıldığını
gördük. Özellikle mezar tipolojisiyle ilgili yayınlarda büyük kullanım
farklılıkları mevcuttur. En sık karşılaşılan “lahit” teriminin bile kullanımında
çeşitli farklılıklar ve yanlışlıklar bulunmaktadır.Örneğin “lahit mezar”
yalnızca “lahit” olarak kullanılmalı ve “lahtin” şeklinde değil “lahdin” şeklinde
yazılmalıdır. Aynı zamandaYunanca ve Latince kullanımlarda da bir dil
birliğinin olmadığı görülmektedir. Örneğin “Arcosolium” bir mezar tipidir.
Genellikle Roma ve Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde kullanılmıştır. Bu
doğrultuda kelimenin Latince olması bir kullanım kriteri olarak önerilebilir.
Özellikle birçok yayında bu mezar tipinin “Arkosol”, “Arkosolium”,
“Arkosolion”, “Arkosolia” gibi çok çeşitli kullanımlarını görmekteyiz.
ÖNSÖZ
Ancak Latince başlayıp, Yunanca bitirmek ya da yeni bir sözcüğe yanlış bir
terminoloji önermek yerine “Arcosolium” denmesi çok daha doğru olacaktır.
Ayrıca Yunan ölü kültü üzerine yapılan yayınlarda Roma terminolojisi ya da
Roma ölü kültü çalışmalarında Yunan terminolojisi de birbirine karışmıştır.
Örneğin Roma Dönemi ile ilgili bir yayında, yeraltı dünyasının tanrısı Hades
olarak kullanılmamalı, Pluto olarak yazılmalıdır. Yunan ölü kültündeki cenaze
aşamaları ile Roma’daki cenaze aşamaları aynı terminolojide buluşturulmamalıdır.
Bunun gibi birçok konuda farklı kullanımlar ve yanlışlar göze çarpmaktadır.
Ortaya çıkan kitabımızın yazımında Yunanca ve Latince sözcüklerin
kullanımlarında belli ilkelere bağlı kalarak çalışmak istedik. Bu nedenle
Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım’ın Uluslararası Mersin
Sempozyumu’nda sunduğu “Kilikia Bölgesi Eskiçağ Yer Adlarının Türkçede
Kullanımı Üzerine Düşünceler” başlıklı makalesindeki ve Olba Dergisi’nde
yayımlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin
Kullanım Yanlışları” başlıklı makalesindeki kullanım önerilerini benimsedik.
Bu yanlış kullanımların önüne geçmek için bu sözlüğün bir öneri ve
başlangıç olmasını özellikle temenni ediyorum. Bu doğrultuda
ölü kültü çalışanlarını, ortak bir çalıştayda buluşup bu terminoloji
problemlerini ortadan kaldıracak bir organizasyona davet ediyorum.
Bu sözlüğü hazırlarken sürdürülebilir ve geliştirebilir olmasına özellikle dikkat
ettik. O yüzden her kelimenin bir karekodunu oluşturduk. Üniversite
ya da TÜBİTAK’tan alınacak desteklerle bir internet sitesi oluşturulacak,
sözlükte geçen sözcüklerin ya da anlamlarının değiştirilmesi gerektiğinde
bu site üzerinden değiştirilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca yeni kelimelerin
eklenmesi ile ölü kültüne dair sözlük daha da zenginleşecektir.
Aynı zamanda gözün iktidarı döneminde görselin gücünü de kullanmak
istedik. Özellikle ritüel konularını anlatırken somut bir arkeolojik nesne
göstermek çok zordur. Bu sözlükte Ressam Eda Dönmez ile çalışarak çeşitli
konuları illüstrasyonlar ile görselleştirdik. Aynı zamanda Orta Çağ ve Yakın
Çağ tabloları ve çizimlerini de bu amaç için kullandık. Yapılacak internet sitesi
ile görsel bir veri tabanı da oluşturmayı planlamaktayız. Bu doğrultuda
anlatımı zor konuların daha kolay ifade edilebilmesi ya da mevcut örneklerin
görsellerle daha da güçlendirilmesi amacıyla bir video kanalı oluşturulacak ve
kanalda ritüeller canlandırılıp üç boyutlu bir şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
“Antik Çağ’da Ölüm” alt başlığındaki bu terminoloji sözlüklerinin yaygınlaşması
en büyük dileğimdir. Özellikle Prehistorya ya da Protohistorya Anabilim
Dallarının da ölü kültü çerçevesinde bir terminoloji sözlüğü oluşturması
önemlidir. Böylelikle anabilim dallarındaki kullanım farklılıklarının belirgin
hale gelmesiyle birlikte terminoloji ile ilgili karışıklıklar da ortadan kalkacaktır.
Bu tür terminoloji sözlükleri bilim dünyasına hem ortak bir dil
kullanımı konusunda fayda sağlayacak hem de üniversite
öğrencilerimizi küresel dünyanın bilgi kirliliğinden uzak tutacaktır.
2005 yılında lisans bitirme ödevimin konusu “Olba Lahitleri” idi. Yüksek
lisans tezimin başlığı “Olba Mezarları”; doktora tezimin başlığı ise “Olba’da
Ölü Kültü” idi. 2005 yılından beri ölüme dair farklı bir bakış açısı
geliştirmeye çalışıyorum; kelimeleri ilkin hafızamda biriktirdim ve şimdi
de bu sözlükte topluyorum. Bu naçizane bilgi birikimi de, beni 2002 yılında
Olba Kazı ve Yüzey Araştırmaları’na alarak yetiştiren ve bir akademisyen
yapan değerli hocam Prof. Dr. Emel Erten sayesindedir. Aynı şekilde
değerli hocam Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım bize terminoloji
konusunda büyük bir katkı sağlamıştır ve bu hassasiyetimizin de
tek sebebi kendisidir. Kendilerine gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Bu çalışmayı bir ekiple, değerli öğrencilerimin de katkılarıyla gerçekleştirdik.
Sabit kaynakça yazımı çalışmasında aynı zamanda yüzlerce kitabı tarayarak
kelime bulmamda öğrencilerim de çok özverili çalıştılar. Başta Koray Erdoğan,
Canberk Meriç, Esen Ak, Furkan Erzen, Didem Almalı ve Ekin İdil Özcan’a çok
teşekkür ederim. Yeteneğine inandığım için arkeoloji camiasına kazandırmaya
çalıştığım, sözlükteki birçok illüstrasyonun sahibi öğrencim Ressam Eda
Dönmez’e çok teşekkür ederim. “Grafik işi teknik iş değil, bir sanattır.”
anlayışının bir örneği olan, kitabın grafikeri Hilal Bal’a da gönülden
teşekkür ederim. Aynı zamanda sözlüğün bazı benzer maddelerin
ayrımını birlikte yaptığımız Dr. Handegül Canlı’ya teşekkürlerimi sunarım.
Manevi olarak yanımda olan, duaları ve iyi dilekleriyle beni
mutlu eden anneme ve ailemin tüm üyelerine çok teşekkür ederim.
Kitabın redaksiyonunu yapan, Türkçenin doğru kullanımına dair bilgi
birikimine ve hassasiyetine çok güvendiğim Almanca Mütercim-Tercüman
değerli eşim Hülya Yavuz Akçay’a da gönülden teşekkür ederim. Bir
akademisyen olarak yaptığım her iyi işte adını sessizce andığım rahmetli
babam Mehmet Fahri Akçay’a da ayrıca teşekkür ederim.
İkizlerim Ece Akçay ve Ege Akçay’a sevgileriyle ve gülümsemeleriyle bana
en zor anlarımda verdikleri motivasyon ve hayat enerjisi içinse minnettarım.
Dr. Tuna Akçay
Mart - 2020