Casusluk Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Erken Cumhuriyet döneminin hemen başında yasalaşarak, “sulhu, güvenliği, kamu huzurunu ve sosyal düzeni bozacak her türlü cemiyet, teşebbüs, kışkırtma ve yayını" yasaklayan Takrir-i Sükûn Kanunu’nun 1929 yılında yürürlükten kalkmasını... more

Erken Cumhuriyet döneminin hemen başında yasalaşarak, “sulhu, güvenliği, kamu huzurunu ve sosyal düzeni bozacak her türlü cemiyet, teşebbüs, kışkırtma ve yayını" yasaklayan Takrir-i Sükûn Kanunu’nun 1929 yılında yürürlükten kalkmasını takiben aynı yılın Aralık ayında yayın hayatına başlayan Yarın gazetesi, Arif Oruç’un baş muharrirliğinde gerçekleştirdiği “muhalif” yayınlarıyla öne çıkmıştı. 1930 yılı Haziran ayına gelindiğinde Yarın gazetesiyle ilgili bir gelişme gazetenin kendi sütunlarına yansımış, -bazı araştırmacılara göre Çerkez Ethem’in yeğeni olan- Arif Oruç’a ait olan Yarın gazetesinin “esrarı askeriyeyi ifşa” suçlamasıyla yargılanmakta olduğu haberi verilmişti. Buna göre, gazetenin o sırada İzmit Körfezinde demirli olan “Yavuz zırhlısının İstanbul’a geleceği” hakkındaki haberi “esrarı askeriyeyi ifşa” suçuna dayanak gösterilmiş, ancak davanın görüldüğü II. Ceza Mahkemesi bu haberde “faş edilmiş bir esrar” göremediğinden gazetenin beraatına karar vermişti.
Yarın gazetesinin yayın hayatına başlar başlamaz maruz kaldığı adli süreçler sadece bu haberlerle sınırlı kalmamış, o sırada İzmit’te yayımlanmakta olan Hür Fikir gazetesinin 11 Aralık tarihli haberine göre, İzmit Valisi Eşref [Sait] Bey aleyhine “aslı ve esası olmayan” yayınlar yapan Yarın gazetesi başmuharriri Arif Oruç ve mes’ul müdür Süleyman Tevfik Beyler, gece saatlerinde İzmit’e getirilerek hapishaneye konulmuştu. Kefaletle serbest bırakılma ya da başka bir şehirdeki hapishaneye nakil gibi taleplere rağmen, Ocak ayına kadar İzmit’teki hapishanede kaldıkları anlaşılan Arif Oruç beyin tevkifi, yine aynı gazetede yayınlanan ve aralarında İzmit Belediye Reisi Kemal [Öz] Cumhuriyet Halk Fırkası K. Reisi Y. Zıyaeddin, Türk Ocağı Reisi Şeref başta olmak üzere, kentin önemli bürokratları ve esnaflarının bulunduğu isimlerin imzasıyla bir tekzip yayınlamıştı. Arif Oruç’un “matbuatın ak saçlı nur yüzlü ihtiyar babası” olarak tarif edildiği söz konusu tekzipte, İzmitlilerin, “memleket uğruna mücadeleyi bir vazife olarak gören” Oruç’a karşı büyük bir muhabbet duyduğu anlatılıyordu. Arif Oruç Beyin, “bütün şehir halkının” tam manasıyla “mesrur” olduğu bir tevkifata uğradığının tüm kentin gündemine taşındığını gösteren bu tekzipten birkaç hafta sonra, söz konusu ikilinin hapiste olmasına neden olan davanın son duruşması görülmüş, “Adaletin tecelli ettiği” ve valinin “davadan temiz çıkmasını” beklediklerini açıkça belirterek duruşmaya geniş yer veren Hür Fikir gazetesine göre, davalılar toplamda iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Yarın gazetesi sahibi ve mes’ul müdürünün çeşitli suçlar isnat edilerek İzmit hapishanesinde alıkonulmuş olmaları, genel görünümü itibariyle dönemin siyasi atmosferiyle ilişkiliydi. Zira söz konusu gazetecilerin İzmit hapsi sırasında kapanan Serbest Cumhuriyet Fırkasının yaklaşık beş aylık muhalefet girişimi, Yarın gazetesinden de büyük destek görmüştü. Ancak, Serbest Cumhuriyet Fırkası ile birlikte fırkaya destek veren muhaliflerin de tasfiye edildiği bir sürecin parçası olması gereken İzmit’teki “sansasyonel” dava, gazetenin muhalif duruşundan bağımsız olarak, dönemin İzmit valisiyle ilgili iddialarla birlikte düşünüldüğünde oldukça “ilginç” ve “şüpheli” bir hal alıyordu. Zira söz konusu gazetecilerin aylarca hapis yatarak nihayetinde hem hapis cezasına hem de tazminat ödemeye mahkûm edildikleri davaya giden süreç, Vali Eşref [Sait] Bey’in Bahriye Kaymakamı Şerafettin Bey’le yaşadığı ve İzmit ahalisi arasında da ayyuka çıkmış olan husumet dedikodularının Yarın gazetesinin sayfalarına yansımasıyla başlamıştı. Nitekim Arif Oruç’un pekâlâ İstanbul’daki bir hapishanede değil de İzmit’te alıkonulmuş olmasını bir nebze olsun açıklayan bu “kişisel mesele”, “valinin davası” bağlamında İzmit’teki kamplaşmanın da sebebi olmalıydı. Nihayetinde, hepsi Halk Fırkalı olan kentteki bürokrat ve ileri gelen yerli sakinler, idari olarak kentteki en yetkili kişi olan validen değil de söz konusu valiyi açıkça tahkir eden, üstelik İstanbul’dan derdest edilerek getirtilmiş bir yabancıdan yana tavır koyarak, -ironik de olsa- bu ayrışmada İzmit valisinin yanında olan bir gazetede tekzip yayımlayarak davayla ilgili rahatsızlıklarını ortaya koymuş oluyorlardı. Ancak bu süreçte, örneğin Hür Fikir gazetesi dolayısıyla da kentin milletvekili Kılıçoğlu Hakkı gibi etkili birini de yanına alabilmiş olan İzmit valisi, siyasi güç ve bürokratik ağı elinde bulundurmak gibi -muhtemel- bir avantaja sahipti. Bu zeminde Yarın gazetesi sanıklarının İzmit’te “âdab-ı umumiyeye mugayeret” suçundan yargılandıkları “unutulmuş” bir davayı tüm yönleriyle ele alacak olan bu çalışma, Erken Cumhuriyet dönemi basınının “vatana ihanet” retorikleriyle gölgelenen farklı görünümlerini “Yarın gazetesinin İzmit davası” özelinde ortaya koyacaktır.