Entellektüel Sermaye Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
Tasarım pratiğinde, üretim ve tüketim dengelerinden, sanayi toplumundan, sermayeden kaçmak imkânsız; zira mesleğin kendisi üretim ile, sanayi ile, rekabet ile var. Dünyanın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik değişim, bu bağlamda en çok... more
Tasarım pratiğinde, üretim ve tüketim dengelerinden, sanayi toplumundan, sermayeden kaçmak imkânsız; zira mesleğin kendisi üretim ile, sanayi ile, rekabet ile var. Dünyanın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik değişim, bu bağlamda en çok endüstriyel tasarım mesleğini zorladı. Zorluktan dönüşüm, değişim doğmadı değil. İnsanlık var oldukça üretmeye ve tüketmeye devam edecek. Dünya Tasarım Örgütü [World Design Organization, WDO] 2017 Endüstriyel Tasarım Günü kutlamaları temasını işte bu önemli konuya dokundurdu: "Sürdürülebilir bir üretim-tüketim bilinci için tasarımcılar düşüncelerinde, fikirlerinde ve eylemlerinde sınırları aşabilir mi?" Elbette aşabiliriz. Bir tasarımcı olarak, bazen bir şeyler yolunda gitmediğinde, çekinmeden, üşenmeden en başa döneriz ve yeniden başlarız. Buna "design thinking / tasarımcı gibi düşünmek" deniyor. Ben de öyle yapmak istiyor, sorumlu üretimi ve tüketimi değerlendirebilmek için en başa dönüyorum. Toplumun sahip olduğu sermaye türlerini, bunların birimlerini ve çıktılarını en baştan ele alabilirsek, belki farklı çıkarımlar gerçekleştirebiliriz. Günümüz koşullarında hasar almış ekolojik ve sosyal yaşam, kırılgan global ekonomi ve değişen iklimler ile karşı karşıyayız. Bu ortamda sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşama sahip olabilmek için bellibaşlı sermaye türlerini iyi anlamalı ve değerlendirmeliyiz. Ethan Roland ve Gregory Landua tarafından kaleme alınan Regenerative Enterprise [Yenilenebilir İşletme] isimli kitapta ele alındığı üzere, insan hayatında edinilen sermayenin sekiz formu var. Bunlar: Sosyal sermaye, maddi sermaye, finansal sermaye, hayat sermayesi, entelektüel sermaye, deneyim sermayesi, manevi sermaye ve kültürel sermaye olarak detaylandırılıyor. Krizler öncesi eski anlayış, gelişimi ve zenginleşmeyi sadece maddi ve dolayısıyla finansal sermaye ile sağlayabileceğini düşündü ve bunda fena hâlde yanıldı. Bütüncül bir kalkınma modeli insanlığın tüm sermayelerini etkin bir biçimde değerlendirmesi, geliştirmesi ve ifade edebilmesi ile gerçekleşebiliyor. Sosyal sermaye en önemlisi gibi görünür bana her zaman. Sosyal sermayenin birimi "bağlantılar"; sonucu ise ilişkileriniz ve insanlar üzerindeki etkinizdir. Cüzdanınızdaki paranın yerine iletişim ve ilişki ağlarınızı koymalısınız. Cüzdanınızda kaç adet banknot değil de, kaç adet kaliteli, değerli insan ilişkiniz var? Bunların sonucunda, paranızla nasıl herhangi bir nesneye ya da deneyime sahip olabiliyorsanız, edindiğiniz insanlar ile de toplum içinde kendinize olumlu ilişkiler ve bağlantılar edinebilirsiniz. İletişim ağı güçlü olan bir kimse, sermaye bakımından en zengin kimseler arasındadır. Maddi sermaye denince çoğunluğun aklına para pul gelebilir, ama öyle değil. Maddi sermaye bizlerin altyapı kurmasını, binalar inşa etmemizi, araçlar üretmemizi sağlayan kaynaklardır. Çoğunlukla doğal kaynaklar ve malzemeler bakımından zenginliğimizi temsil eder. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur misali, değerli ve zengin malzemelere, doğal kaynaklara sahip bir toplum elbet