Female Labor Force Participation Research Papers (original) (raw)
Past –based data regarding the social life of OECD countries show the institute family underwent the important transitions from the functional and structural point of view. While the number of one-person family is showing an increase,... more
Past –based data regarding the social life of OECD countries show the institute family underwent the important transitions from the functional and structural point of view. While the number of one-person family is showing an increase, fertility rates are gradually decreasing. In general, in all OECD countries, the marriage rates are declining and divorce rates are rising. The discussions on the causes of these important changes, seen in the indicators of social structure, are becoming intense and the studies are being carried out. According to this, in this study, as the reason for the increase in divorce, the increase seen in the rates of female labor force participation force has been attempted to be questioned. The relationship between the female labor force participation and divorce rate was examined by means of panel data analysis realized based on OECD countries between the years of 1990-2012. While the results of Panel Co-Integration Test, in which the clues of long termed relationships between the variables are provided, report the long termed relationship between the variables under consideration, at the same time, according to the final model, where fixed effects model is determined, a relationship at the serious level from the rate of labor force participation to the variable divorce has been reported.
Keywords: Divorce, Female Labor Force Participation, Panel Data Analysis
Doi: 10.17364/IIB.2015189755
KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIMI İLE BOŞANMA ARASINDAKİ İLİŞKİ: OECD ÜLKELERİ ÜZERİNE PANEL VERİ ANALİZİ
İşgücüne katılım oranı, toplumların gelişmişlik ve kalkınma düzeyleriyle ilgili olarak önemli bulgulara erişimi sağlayan analizler için kullanılan başat verilerden biridir. İşgücüne katılımın zayıf halkalarından biri olan kadınlar özelinde bu çalışma gerçekleştirilmek istenmiştir. Zorlaşan yaşam koşulları, iyi bir yaşam kalitesine kavuşabilmenin yükselen maliyeti, kriz, savaş gibi toplumun genelini etkileyen olaylar nedeniyle ortaya çıkan makroekonomik değişimler, kadınların da ekonomik desteğini gerektiren hallerdir. Bununla beraber, toplumsal ve kültürel anlayışların dönüşümleri, bazı durumlarda kadınların toplumsal hayata daha fazla katılmalarını sağlayabilir. Kadınların toplumda daha görünür hale gelmeleri işgücü piyasasındaki durumlarına da yansımıştır. Toplumsal kalıp yargıların önüne set çektiği bazı mesleklere kadınların ulaşılabilirliği artmıştır. Eğitim düzeyinin yükselmesi de kadınların çalışma hayatına girişlerini kolaylaştıran faktörlerdendir. Ancak işgücü piyasasında ve istihdam edilme koşullarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlı olarak kadınların erkeklere göre dezavantajlı oluşları devam etmektedir. Kadının kazancıyla aile ekonomisine yaptığı katkının elbette olumlu etkileri söz konusudur. Diğer taraftan kadının kazancının aile ekonomisinin temel kaynağından ziyade yan kaynağı olarak görülmesi kadının işgücüne katılımında ve istihdam koşullarında yer alan olumsuzlukların nedenlerindendir. Özellikle kadının çalışması hakkında genel kabul gören toplumsal yargıların oluşumu, kadın istihdamına “alternatif” bir durum olarak yaklaşmanın çizdiği çerçeve içinde gerçekleşir. Kadınların “gerekli” şartlarda ve “gerekli” zamanlarda çalışmaları; “gerekli” değilse çalışmamaları uygun bulunur. Diğer taraftan OECD ülkelerinin toplumsal yapısına ilişkin yakın geçmişe dayanan veriler, aile kurumunun yapısal ve işlevsel açıdan önemli geçişlere uğradığını göstermektedir. Tek kişilik hanelerin sayıları artış gösterirken doğurganlık oranları da giderek azalmaktadır. OECD ülkeleri genelinde evlenme oranları düşmekte, boşanma oranları da yükselmektedir. Toplumsal yapının göstergelerinde görülen bu önemli değişmelerin nedenleri üzerinde tartışmalar yoğunlaşmakta ve çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Buna göre bu çalışmada boşanmalarda görülen artışın nedeni olarak kadınların işgücüne katılım oranlarında görülen artış sorgulanmak istenmiştir. Kadınların işgücüne katılımları ile boşanma oranları arasındaki ilişki 1990-2012 yılları arasındaki OECD ülkeleri verilerine dayalı olarak gerçekleştirilen panel veri analizi ile incelenmiştir. Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin ipuçlarının verildiği Panel Kointegrasyon test sonuçları söz konusu değişkenler arasında uzun dönemli ilişkiyi raporlarken, aynı zamanda sabit etkiler modelinin belirlendiği nihai modele göre işgücüne katılım oranından boşanma değişkenine doğru bir ciddi düzeyde bir ilişki raporlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle OECD ülkeleri üzerine gerçekleştirilen bu çalışma kapsamında elde edilen analiz sonuçları, kadınların işgücüne katılım oranlarının artışı ile boşanma oranlarının artışı arasında bir ilişki saptamıştır. Kadınların işgücüne katılımları birçok faktöre dayandırılabilir. Kadınların yetişkinlik dönemine erişinceye kadar geçirdikleri süre, toplumsallaşmanın önemli bir evresini oluşturur. Bu süreçte, kadınların topluma uyum sağlamaları birtakım toplumsal ve kültürel normlar, değerler ve şartlar altında şekillenir. Eğitim ve istihdam oranlarında görülen cinsiyet farklılıkları, bu sürece dayalı incelediğinde daha iyi anlaşılmaktadır. Dünya genelinde, kadınların eğitimden yararlanma ve istihdam edilme durumlarında erkeklere göre dezavantajlı oluşları, bu durumlarla ilgili yaygın olan toplumsal değer ve inançlarla yakından ilişkilidir. Kadının çalışması ile erkeğin çalışmasına toplumsal açıdan atfedilen anlamlar, aradaki ayrımı açıkça gösterecektir. Bu ayrımı bir cümleyle özetlemek istersek; “kadın çalışabilir ama erkek çalışmak zorundadır”. Bu noktada erkeğe yüklenen bu sorumluluğun ne kadar ağır olduğu da ortadadır. Yine bu bağlamda değinmek gerekir ki; her ne kadar kadınların işgücüne katılım oranlarında artış yaşansa da, iş yaşamında görülen cinsiyet ayrımcılığına dair bulgulara erişen birçok bilimsel araştırma da mevcuttur. Çalışmanın diğer önemli değişkeni olan boşanma olgusu, evliliğin sona ermesi şeklinde bir tanımlamadan çok daha kapsamlı düşünülmelidir. Bu kapsam içerisinde boşanmaya karar verme sürecinin altını çizmek gerekir. Kadınların çalışma hayatına girişi ile kazanç elde etmeye başlaması, mali bağımsızlık oluşturması açısından önemlidir. Birçok çalışmada yer alan mali bağımsızlığın kadınlara getirileri ise özgüvenin artması, ekonomik açıdan güvenli olduğu hissinin yarattığı huzur ve bu hisse dayalı olarak boşanmanın da nedeni olarak öne sürülen cesarettir. Bu cesaret ve özgüven kendi başına ayakları üstünde durabilmenin sosyal ve psikolojik itkileridir. Bununla beraber boşanmanın gerçekleşmesi iki tarafın da himayesindedir. İşgücüne katılan kadının üyesi olduğu aile yapısı da bu noktada göz önünde bulundurulmalıdır. Boşanan çiftlerde kadın ve erkekten herhangi birisini salt etkin görmek doğru olmadığı gibi, bu konuda bir tarafa sorumluluk yüklenmesi biçiminde oluşan genel kanı da yanlıştır. Kadının işgücüne katılması durumu boşanma oranlarında artışın nedeni olabilir. Ancak önemli olan, bu sonuç değerlendirilirken üyelerden biriyle ilgili aile yaşamında yaşanan bu değişime uyum sağlama sorumluluğunun sadece kadına yüklenmesi gibi cinsiyet ayrımcılığı yapmamaktadır. Kadının işgücüne katılımı boşanmayı artıran bir etkense, kadınların çalışmamasını çözüm olarak sunmak yerine bu tek taraflı bakış açısı olan ataerkil zihniyetin, diğer deyişle işgücüne katılımda eril tahakkümün sorgulanması gerekmez mi? Çalışmayan kadınların çalışmaya ilişkin motivasyonlarını etkileyen faktörler nelerdir? Çalışan kadınlar optimal kapasitelerini kullanıyorlar mı? Bu gibi soruların cevapları da bu çalışmanın analiz sonuçlarının arka planında etkili olan görünmeyen değişkenler olarak düşünülmelidir.
Anahtar Kelimeler: Boşanma, Kadınların İşgücüne Katılımı, Panel Veri Analizi