Food and Culture Research Papers (original) (raw)

2025, Revista de História do Esporte

Os estádios de futebol, incluindo o Mineirão em Belo Horizonte, desempenham um papel central nas capitais brasileiras. O entorno do estádio não é apenas um espaço de passagem, mas também um local de práticas torcedoras e relações construídas com os barraqueiros de comida. No entanto, durante a Copa do Mundo FIFA 2014, a proibição de vendedores ambulantes no entorno do estádio foi implementada, sem considerar sua importância na transmissão dos saberes culinários da cultura alimentar mineira. A territorialidade dos barraqueiros, sua relevância como patrimônio cultural e suas formas de resistência ao controle do espaço foram discutidas neste trabalho, com base na análise de notícias e audiências públicas ocorridas em 2014 e 2015. Palavras-chave: Cultura alimentar; produção do espaço; barraqueiros do Mineirão.

2025

Успішне розведення птиці здебільшого залежить лише від декількох важливих умов -оптимально збалансованого складу корму та комфортних умов утримання. Під час вирощування та утримання перепелів особливе значення має повноцінна годівля. Добові перепелята народжуються дуже маленькими (до 6 грам), але вони швидко ростуть, і за місяць їх маса збільшується більш ніж у 15 разів, а до 2-місячного віку вони досягають живої маси дорослої птиці. Інтенсивний ріст молодняку і висока яєчна продуктивність самок проявляються за умови забезпечення їх кормами, що містять усі необхідні поживні речовини: білки, вуглеводи, жири, мікроелементи та вітаміни. Раціон для перепелів повинен відповідати природним особливостям цієї птиці, охоче ними поїдатися і не викликати небажаних наслідків. У статті ми спробуємо обґрунтувати оптимальний раціон годівлі, спираючись на власний досвід розведення перепелів.

2025

Yemeğin sosyolojik olarak görünürlüğü 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren mümkün olmuştur. İnsan yaşamının temel yapı taşlarından olan yemeğin görece geç bir
dönemde sosyolojik merak konusu haline gelmesinin nedenlerinden birini yemek ve küreselleşme olgusu arasındaki ilişkide görmek mümkündür. Bu tezin amacı yemek sosyolojisi çerçevesinde küreselleşmenin yemek kültürümüze etkilerini tespit etmek ve değişimin boyutlarını analiz edebilmektir. Bu bağlamda yemek sosyolojisinin tarihçesi, kaynakları ve ana sorunlarına değinildikten sonra, yemek ve küreselleşme arasındaki etkileşimin önemi ortaya konmuş; Türkiye ölçeğinde küreselleşmenin yemek kültürüne etkilerini tespit ve analiz için 1960-2015 yılları arasında yayımlanan iki ulusal gazetenin yemek yazıları incelenmiştir.

2025

United States\u27 policy makers have been challenged creating understandable nutrition labels and effective healthy food campaigns for consumers of mixed heritage. Previous studies explored the sociocultural factors that influence Hispanics\u27 abilities to navigate consumer food education programs, but little was known about how Mexican culture impacts those programs. The purpose of this study was to better understand those factors. Research questions focused on the experiences of residents of a west Texas town regarding their food decision-making process about food choices and their understanding of food education information. The purpose of this phenomenological research was to explore how Mexican culture effected navigation through these programs. I used the theory of dietary acculturation, environmental theory, and advocacy coalition framework as the lenses to view this phenomenon. Data were generated from 9 interviews with primary decision makers concerning food choices for th...

2025

United States' policy makers have been challenged creating understandable nutrition labels and effective healthy food campaigns for consumers of mixed heritage. Previous studies explored the sociocultural factors that influence Hispanics' abilities to navigate consumer food education programs, but little was known about how Mexican culture impacts those programs. The purpose of this study was to better understand those factors. Research questions focused on the experiences of residents of a west Texas town regarding their food decision-making process about food choices and their understanding of food education information. The purpose of this phenomenological research was to explore how Mexican culture effected navigation through these programs. I used the theory of dietary acculturation, environmental theory, and advocacy coalition framework as the lenses to view this phenomenon. Data were generated from 9 interviews with primary decision makers concerning food choices for their households. Interview data were open coded to obtain themes suggested by study participants. Results indicated that participants considered healthy food and used varying approaches when selecting healthy food. Family time was an important factor in food choice. Healthy foods messages came from personal physicians, local marketing, and government agencies. The quality and cost of American products were often a consideration. Participants indicated that access to current health information and Mexican food products are integral to making future healthy food choices. The implications for positive social change may include raising awareness among state and federal policy makers of the factors influencing healthy food choices in effective nutrition labeling and healthy food education programs.

2025, ACR North American Advances

Although cultural targeting seems apposite within the context of contemporary multicultural society, in certain countries, national norms dictate that marketers should focus on the homogeneity of the market rather than its diversity. Two experiments demonstrate how sociopolitical ideologies at both individual-and national-levels influence consumers' responses to culturally targeted practices.

2025, SİVAS HALK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI

Kitapta yer alan ilk yazıda günümüz folklor anlayışından yola
çıkarak Sivas kent folkloru Prof. Dr. Fuzuli Bayat tarafından incelenmiş ve
Sivas’ta 21. yüzyılda değişen folklor anlayışıyla birlikte ortaya çıkan
modern folklor unsurları tespit edilerek Sivaslılara özgü kentsel yaşam
öğeleri ele alınmıştır. Kitapta yer alan ikinci yazıda ise Sivas’ın geleneksel
el sanatları Dr. Öğr. Üyesi Burcu Kaya Çakı tarafından incelenmiştir.
Yazıda Sivas’ın geleneksel el sanatlarının neler olduğu kadim Türk
kültürüyle karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmış ve Sivas’ta yaşayan
geleneksel el sanatlarından örnekler sunulmuştur. Kitaptaki üçüncü yazı Dr.
Öğr. Üyesi Serhat Sabri Yılmaz’a aittir. Sivas’ta geleneksel giyim kuşamı
ele alan bu yazı ile modern kent ve popüler kültür anlayışının neticesinde
unutulmaya yüz tutmuş geleneksel giyim kuşam kayıt altına alınmıştır. Dr.
Öğr. Üyesi Serhat Sabri Yılmaz tarafından ele alınan bir diğer yazı ise
Sivas’ın geleneksel yemek kültürüdür. Yılmaz, bu yazıda aynı zamanda bir
gastronomi şehri olan Sivas’ın geleneksel mutfak kültürünü ele almıştır.
Kitabın beşini yazısı Sivas’ta âşıklık geleneği, Sivas’ın en önemli
isimlerinden, aynı zamanda yaşayan insan hazinelerinden biri olarak
değerlendirilebilecek Dr. Doğan Kaya tarafından kaleme alınmıştır. Kaya
bu yazısında Sivas âşıklık geleneğini tüm yönleriyle incelemiş ve Sivaslı
âşıkların şiirlerinden örnekler sunmuştur. Kitabın altıncı yazısında Sivas
türküleri yapı, şekil ve konu bakımından incelenmiştir. Prof. Dr. Salahaddin
Bekki tarafından kaleme alınan bu yazıda unutulmaya yüz tutmuş pek çok
Sivas türküsü kayıt altına alınarak çeşitli yönlerden incelenmiştir. Kitabın
yedinci yazısında ise Sivas’a ait sözlü kültür ürünlerinden ağıtlar, mâniler
ve ninniler Doç. Dr. Haktan Kaplan tarafından incelenmiştir. Kaplan, bu
sözlü kültür ürünlerinden ağıtları ve mânileri şekil, yapı ve konu açısından
incelemiş ve Sivas’tan derlenen ağıtlardan ve mânilerden örnekler sunuştur.
Kaplan, ninnileri ise sadece konu bakımından incelemiş ve bir tasnife tabii
tutmuştur. Yine ninnilerden de Sivas’a ait pek çok örnek vermiştir. Kitabın
sekizinci yazısı Sivas’ta masal kültürüdür. Ayşe Benek Kaya tarafından
kaleme alınan bu yazıda yapılan masal çalışmaları hakkında bilgi
verildikten sonra Sivas masallarından örnekler sunulmuştur. Sivas
efsaneleri başlıklı dokuzuncu yazıda ise Doç. Dr. Uğur Başaran Sivas
efsanelerini incelemiştir. Başaran, bu yazısında Sivas efsaneleri hakkında
genel bilgiler verdikten sonra Sivas’ta derlenen 553 efsane metnini
derlemenin yapıldığı ilçe ve köylere göre tasnif etmiştir. Sivas Halk
Kültürü kitabının son yazısı ise Doç. Dr. Erdal Aday ile Uzm. Çağla
Çama’ya aittir. Yazarlar Sivas halk inanışları ve uygulamaları başlıklı
yazılarında Sivas halk inanışlarını ve bu inanışlar neticesinde
gerçekleştirilen ritüelleri ve uygulamaları ele almışlardır.
Bu kitap Sivas folklorunu kayıt altına almak, korunmasını sağlamak
ve gelecek nesillere aktarmak maksadıyla oluşturulmuştur. Çünkü Türkiye
Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye
Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” sözü ile halk kültürünün ne denli
önemli olduğunu ve kayıt altına alınarak gelecek nesillere aktarılması
gerektiğinin altını çizmiştir. Ayrıca unutulmamalıdır ki bu kitapla birlikte
Sivas folkloruna dair bugüne kadar çok sayıda çalışma ortaya konulmuş
olsa da henüz araştırılmamış daha pek çok konu ilgililerini beklemektedir.

2025

March 2025 I admit freely and often that I am not qualified as a chef, only as an entertainer. 1 Through the course of 1977 Celebrity Chef Bernard King released a quartet of cookbooks, one for each season beginning with Autumn. 2 King was an openly camp gay man on his television cooking show King's Kitchen. Camp has been variously defined over the years. I borrow from these to define camp as a style and an aesthetic that is deliberately theatrical, frivolous, excessive, audacious, satirical and questions traditional modes of expression and practice.

2025, Revista Hospitalidade

O artigo explora os sentidos do comer em um contexto prisional feminino no interior do Rio Grande do
Sul. O texto centra-se nas práticas alimentares e suas conexões com memória, silêncios e esquecimento entre
mulheres em situação de privação de liberdade. Desse modo, objetiva investigar e compreender a relação entre a
alimentação, a memória e os esquecimentos dessas mulheres, buscando identificar o que a comida comunica nesse
peculiar cenário. A metodologia adotada incluiu observação participante e entrevistas semiestruturadas com
mulheres cozinheiras em um presídio do Rio Grande do Sul. Os resultados apontam que a comida não só supre
necessidades fisiológicas, mas também evoca memórias e conecta as detentas com o passado, enquanto oferece uma
forma de lidar com a saudade e o isolamento. A pesquisa conclui que o produzir e o comer no contexto do cárcere
revelam dinâmicas emocionais e sociais, manifestando uma linguagem silenciosa que comunica identidades e
resistências.

2025

Palavras-chave | Comida de boteco, gastronomia, qualidade de serviços Objetivos | O cenário carioca possui a realização de um evento anual "Comida di Boteco". O objetivo do trabalho é apresentar o boteco carioca, uma espécie de bar, e sua importância para imagem da cidade do Rio de Janeiro, compreendendo a valorização do boteco como espaço de sociabilidade, valorização da cozinha de raiz entre outros. Metodologia | A pesquisa ocorreu durante a edição de 2016 do evento em duas etapas: 1) de estudo para compreender o que é o boteco e suas nuanças sociais e também para conhecer o formato do evento "Comida di Buteco", 2) pesquisa direta com empresários a fim de conhecer o interesse e investimento no evento e nos empreendimentos durante sua realização. Foi desenvolvido um roteiro de entrevista dividido em três seções. A primeira seção intitulada "Perfil do Criador" das receitas do * Mestre em Avaliação pela Fundação Cesgranrio e Bacharel em Nutrição pela UFPE. Professora do Curso de Gastronomia da UFRJ. Estudante de procedimentos e processos em gestão em empreendimentos gastronômicos ** Mestre em Análise Regional e Bacharel em turismo pela Universidade Salvador. Estudante de processos relacionados à gestão e administração de empreendimentos gastronômicos e Professora do Curso de Gastronomia da UFRJ. *** Mestre em administração e Bacharel em Nutrição pela UNI-RIO. Professora do Curso de Gastronomia da UFRJ. Estudante de processos relacionados à gestão e administração de empreendimentos gastronômicos. **** Mestre em Ciência dos Alimentos pela UFRRJ. Docente do Curso de Gastronomia da UFRJ. Área de concentração: higiene dos Alimentos e Nutrição Básica ***** Mestre Nutrição Humana pela UFRJ e Doutorada em Ciências Nutricionais pela UFRJ. Estudante de ambiente alimentar e Professora do Curso de Gastronomia da UFRJ. ****** Mestre em Alimentação, Nutrição e Saúde pela UERJ e Bacharel em Nutrição pela UNI-RIO. Professora do Curso de Gastronomia da UFRJ. Estudante dos processos relacionados à gestão e administração de empreendimentos gastronômicos)

2025, Indian Institute of Advanced Studies

This article focuses on food culture and food consumption in the creation of Mughal cultural Heritage in the south asia and shows how food consumption incorporates many aspects of the historical and cultural development in South Asia. The Mughal period was very significant from the gastronomical aspect in India. Mughals had introduced many dishes that enhance food availability and also created class divisions in the society.There were different varieties of food, such as royal food, commoners food, festive foods, ceremonial food, etc. which created distinct identity based on the consumption culture in Mughal India. This research also explores regional cuisine that gained importance with the emergence of regional powers in India.Lastly the paper examines the food culture of Mughals from a historical perspective by analysing the transformation and redefinition of gastronomy. The role and contributions of food to the formation of cultural heritage will also be examined.

2025, Turkish Studies - Language and Literature, 19 (4), ss.1695-1719.

Bu çalışma, Ankara’nın Elmadağ ilçesinde halk mimarisinin özgün bir unsuru olan tandırı, yapısal özellikleri, toplumsal işlevleri ve kültürel bağlamı açısından incelemektedir. Tandır, yalnızca bir ekmek pişirme alanı olarak değil; toplumsal dayanışmayı, kültürel aktarımı ve mutfak kültürünü şekillendiren bir yapı olarak halk mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Araştırma, tandırın yapım sürecine, bu süreçte kullanılan malzemelere ve kadın ustaların oynadığı role odaklanmıştır. Tandır yapımında kullanılan çorak toprak gibi yerel malzemeler, hem çevre dostu bir üretim pratiği hem de halk mimarisinin sürdürülebilirlik ilkesini yansıtmaktadır. Çalışmada, tandır yapımında imece usulüyle gerçekleşen dayanışmanın, kadınlar arasındaki bağları güçlendirdiği ve toplumsal normların aktarımında kritik bir mekanizma sunduğu ortaya konmuştur.

2025, Türk Kültüründe Helva

"Zamana ve teknolojiye yenilmeyen, ritüelleri ve taşıdığı manevi değerle simgeleşen helva Çankırı’da 13. yüzyıldan beri bilinmekte ve Çankırı kültür tarihinde helvanın önemli bir yer tuttuğu, günümüzde canlı bir biçimde bir gelenek olarak varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Özellikle Selçuklular zamanında Taşmescit’teki hastaların tedavisinde kullanılan un helvası yüklendiği yeni anlam ve değerlerle Çankırı kültüründe varlığını koruyan helvaların başında gelmektedir. Bununla birlikte soğuk kış gecelerinin vazgeçilmezi çekme helva, gurbete gidenlerin unutamadığı tat öküz helvası, panayırların vazgeçilmezi panayır (taş helva) helvası, tarladaki emekçilerin içini soğutan kar helvası, ayıpları/kusurları örten kabahat helvası, misafirleri ağırlayan kurabiye basma helva, malzemesinin azlığı dolayısıyla içine en çok sevgi katılan köpük helva vd. Çankırı’da damakları tatlandırmaya devam etmektedir.
Çankırı’da helva ustadan çırağa, babadan oğula, kayınvalideden geline aktarılan bir mirastır. Yapımında emek olan bahsi geçen helva çeşitleri günümüze ulaşan gelenek, örf ve âdetleriyle birlikte Çankırı kültüründe hatırlanmaya ve yaşatılmaya devam edilmektedir. Helva ile ilgili anlatı ve uygulamalar, âdet ve gelenekler, toplumsal kimliğin devamlılığında etkin olan toplumsal hafızada canlılığını korumaktadır. Görünen odur ki yeni anlatı ve ilaveleriyle, yüklenen yeni anlam ve değerlerle de varlığını uzun yıllar koruyacaktır.
Helva Çankırı’da tedavi edici vasfı ile şifa kaynağı, sosyalleşmeye imkân tanıyan vasfı ile eğlence kaynağı, dini-mistik anlamları ile sevap ve hayır kaynağı, ekonomik koşullar dolayısıyla geçim kaynağı (tok tutar, uzun süre dayanır), sosyal dayanışma vasfı ile helalleşme ve vefa kaynağı olarak düşünülmüştür. Bu bakımdan etrafında gelişen uygulama ve anlatılar helvanın Çankırı yemek kültüründe “ritüel yiyecek kimliği”ne kavuştuğunu gösterir niteliktedir.
Yaptığımız derlemelerden çıkan sonuç kimi zaman sosyo-ekonomik koşulların helvanın yapım malzemelerini ve dolayısıyla yapım şekillerini kendisine uydurduğunu, kimi zaman da helvanın bütünüyle sosyal hayatı şekillendiren bir yaşam biçimi halini aldığını göstermektedir. Kimi zaman da işin içine mevsimsel koşullar, yokluk/fakirlik, gurbet, eğlence, doğum-ölüm, ceza gibi unsurlar da dahil olmuştur. Neticede Çankırı kent kültüründe helva, acıyı/tatlıyı, zenginliği/fakirliği, lüksü/sadeliği, hüznü/neşeyi paylaşma aracına dönüşmüş, kaç-göçün olmadığı, sosyalleşmenin helva etrafında teşekkül ettiği, çocukların geleneği görerek öğrendikleri bir toplum yapısını, yaşam biçimi ve şehir ruhunu yansıtan bir gelenek halini almıştır."

2024, HALK GASTRONOMİSİ 2

Toplumlara ait değerlerin geleceğe aktarımında sözlü ve yazılı anlatıların büyük bir etkisi vardır. Anlatılar, teşekkül ettikleri toplumların sosyo-kültürel bir ürünü niteliğindedir. Bu anlatılardan biri olan efsane, kültürel kodları... more

2024

Bu kitapta yayımlanan yazı ve resimlerin tüm hakları saklıdır. Tamamı ya da bir bölümü kaynak gösterilse dahi yayıncıdan yazılı izin almaksızın fotokopi dahil optik elektronik ya da mekanik herhangi bir yolla çoğaltılamaz. Bu kitabın yazarları, eserlerinin kendi orijinal yaratımı olduğunu ve eserlerde dile getirilen tüm görüşlerin kendilerine ait olduğunu, bunlardan dolayı kendilerinden başka kimsenin sorumlu tutulmayacağını eserde üçüncü şahısların haklarını ihlal edebilecek kısımlar olmadığını kabul ederler.

2024, Journal of Tourism Futures

The Rethinking Hospitality webinar, held on June 18, 2024, at Hotel Management School Leeuwarden, examined hospitality's evolving role in society and education. Speakers highlighted key themes: social equity and sustainability through the HOST framework (Prof. Anil Bilgihan), regenerative hospitality (Assoc. Prof. Alessandro Inversini), food as a cultural connector (Dr. Eerang Park), and design-based education for future skills (Assoc. Prof. Hanneke Assen). The event concluded with a call to expand hospitality beyond commercial aspects, fostering authenticity, cultural sensitivity, and social and environmental responsibility.

2024, In Revista

O objetivo deste trabalho é analisar o uso da indústria do entretenimento na política externa e para tanto, este trabalho aborda a atuação da Diplomacia Cultural da Coréia do Sul durante o período da Sexta República, especificamente os anos de 1990 a 2022, por meio de estudo de caso da indústria do entretenimento. O estudo de caso se desenvolve na apresentação das ferramentas geradas pelo Hallyu, conhecido como Onda Coreana,e como o incentivo à indústria criativa e a geração de novos procedimentos para o crescimento da diversidade e o estímulo a criatividade atingiram o público e melhoraram a visão dos estrangeiros em relação à Coréia do Sul e, principalmente, a imagem do país perante os demais Estados do sistema internacional e a Organização das Nações Unidas.

2024, Acta Ethn.

In Hungary, about half of the 3-18 age group has regularly used school food service. This paper focuses on the operation and social embeddedness of school canteens and the at-home eating habits of the families involved. My conclusions are based on the findings of my interdisciplinary research group. Ethnographers from the RCH Institute of Ethnology and dietitians from the National Institute of Pharmacy and Nutrition have been studying school food from 2018 to 2023. We selected a few model settlements: in addition to the capital, Budapest, three smaller towns, and two villages. Through questionnaires, interviews, and fieldwork observations, we investigated cooking, serving, meal courses, meal time, eating habits, preferences, as well as the nutritional knowledge of students, teachers, kitchen staff, and parents. Our goal, among other things, is to collect best practices and facilitate communication between participants. Some examples from our research highlight the special role of the centrally regulated school food in local food culture, and difficulties with social and historical roots can occasionally hamper school lunches in becoming a socially accepted model of a healthy diet. The school canteen works best at sites where cooking takes place within the school premises. There is a strong connection between the kitchen staff and the teachers, and they work together in the interest of the children. The value of food and its appreciation is demonstrated by how it is treated and how it is talked about. Communication about food in the canteen should be based on food preparation at home, where parents and children work together. The operation of canteens has become particularly problematic following the measures introduced during the coronavirus pandemic. A sustainable, enjoyable canteen can only be realized through the regular communication of schools and school kitchens, as well as children and their parents. Our findings are presented to our respondents, along with providing them with a comparison of different examples.

2024, English Studies

For George Orwell, bread is the embodiment of wholesome nourishment and, in its most "virtuous" state, represents the antithesis of systemization. The Road to Wigan Pier (1937), Orwell's social exploration of poverty in the industrial North of England, illuminates the damaging impact of capitalism on all facets of working-class life, including the bread they consume. By using the Brookers, a particularly grimy working-class Wigan family, as a living metaphor for imposed, systemic poverty, Orwell shows the grave result of sustained class prejudices, social injustices, and deprivation that capitalism cultivates. Though he expresses disgust with all the Brookers' food and meals, Orwell appears especially repulsed by the family's dirty, nutritionally void white bread, marred with Mr. Brooker's black thumb print. The industrial squalor of the North and marginalization of the working-class thus merge in that strikingly simple, viscerally disturbing image of the defiled dietary staple: a capitalist system has transformed the "virtuous" bread into something ruined and diminished. The desecration extends beyond just the bread: it represents the debasement of an entire socioeconomic class. Thus, dirt and bread converge in The Road to Wigan Pier to personify the methodical, embedded maltreatment of the working-class by a capitalist system.

2024

Bu araştırmanın amacı, Kastamonu'yu ziyaret eden yerli turistlerin destinasyon markalaşması bağlamında coğrafi işaretli ürünlere atfettikleri rolü ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemi, Kastamonu'yu ziyaret eden yerli turistlerden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. Araştırma verileri; 01-31 Ağustos 2021 tarihleri arasında yüz yüze, turist rehberlerinin kendi gruplarına dağıtması ve Google Form aracılığıyla toplanmıştır. 425 adet geçerli anket formu değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Anket verileri merkezi eğilim ölçüleri, t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) testleriyle analiz edilmiştir. Araştırma bulguları katılımcıların coğrafi işaretlerin destinasyon markalaşmasındaki rolüne yönelik algılarının ortalama değerin üzerinde olduğunu (x=3.80) ortaya koymaktadır. Coğrafi işaretli ürünleri hediyelik eşya olarak satın almak isteyen ve üretim merkezlerini görmek isteyen katılımcıların ortalamalarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Diğer önemli bir bulgu katılımcılardan yaşı büyük olanların küçük olanlara göre ve Kastamonu'yu daha fazla ziyaret etmiş olanların daha az ziyaret etmiş olanlara göre coğrafi işaretli ürünlerin destinasyon markalaşması açısından rolüne yönelik algılarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

2024, Petits Propos Culinaires

2024, Tessituras

A região Sudoeste do Paraná e Oeste de Santa Catarina possuem características culturais muito semelhantes em função do processo de ocupação-na sua maioria, descendenetes de imigrante italianos e alemães, vindos do Rio Grande do Sul. A pesquisa, aprovada em comitê de ética, é de cunho qualitativo, utilizando para a pesquisa de campo a entrevista semiestruturada. Foram realizadas 32 entrevistas: 16 em Francisco Beltrão (PR) e 16 em Descanso (SC). Teve o objetivo de analisar os usos e significados do fogão a lenha para as famílias rurais e urbanas no que se refere à comensalidade, à sociabilidade e à preservação da sua cultura simbólica. Dentre os resultados, foi possível constatar que, para os entrevistados de ambos os municípios, tanto em ambiente urbano como rural, o fogão a lenha vem sendo usado ao longo do tempo como um costume de família e uma referência de aconchego. É um forte vínculo cultural, sobretudo no inverno quando é usado diariamente para o preparo de quase todas as refeições. A diferença relacionada ao sabor da comida, foi um aspecto relevante nos depoimentos.

2024

O presente trabalho visa demonstrar as características da cozinha brasileira e suas particularidades, formada a partir das heranças indígenas, europeias e africanas, diferenciando-se em cada região devido às condições geográficas, fomentando a cultura do país. Diante disso, a culinária se desenvolveu e evoluiu devido às diversas influências, havendo adaptações em cada povo que ali estava, configurando nos hábitos alimentares e formando a cozinha brasileira que hoje é vista, tornando a gastronomia brasileira rica e sua cultura com costumes de diferentes nações em cada região, estruturando a cozinha brasileira e formando a identidade do país com uma mistura étnica e plural.

2024, Journal of global tourism and technology research

Bu çalışma ile Türkiye'nin Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz kesiminde kutlanan Mayıs Yedisi Bayramı kutlamaları değerlendirilmiştir. Yüzyıllardır kutlanan ve ilgili kurumlar tarafından somut olmayan kültürel miras olarak tescil edilen geleneksel kutlamaların uluslararası festivallere dönüştürülmesine odaklanılmıştır. İlk olarak festival turizmi ve Mayıs Yedisi Bayramı'nın içeriği ve geleneksel kutlamaları hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Sonrasında ise; Giresun ili ve Trabzon'un Beşikdüzü ilçesindeki festivale dönüştürülmüş kutlamalar örnek olay olarak değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Sonuç ve tartışma kısmında ise kutlamaların festival haline dönüşümünün kültürel mirasın sürdürülebilirliğini ve yerel halk nezdindeki değerini olumsuz etkilediği düşüncesiyle değerlendirmelerde bulunulmuştur. Küresel ölçekte devam eden COVID-19 pandemisi kapsamında alınan önlemler gereği her iki yerleşim yerinde de festivallerin gerçekleştirilememiş olması saha araştırması yapılmasını mümkün kılmamıştır. Bu nedenle değerlendirmelerde önceki kutlamalardan elde edilen deneyimler göz önünde bulundurulmuştur ve literatür destekli bir şekilde konu bağlamında yorumlanmıştır. Çalışmanın sınırlılığı olarak ifade edilebilecek bu duruma rağmen, festivallerin kültürel mirasın sürdürülebilirliğine olumlu katkı yaptığını ifade eden geniş literatür karşısında konumlanan bir bakış açısı sunmanın önem arz ettiği düşünülmektedir.

2024

Mesa dos Sentidos & Sentidos da Mesa Table of the Senses & Senses of the Table Resumo Na sua mais ampla aceção, a mesa remete para universos onde interagem produtos, pessoas e ideias. Espaço de sobrevivência, mas também de deleite, de formação, de culto e de sociabilidade, cada mesa retrata mentalidades, serve de metáfora de valores, abre lugar à transformação de quem nela participa. A mesa constitui-se, assim, como espaço de sentidos quer fisiológicos quer intelectivos. Da experiência sinestésica proporcionada pelos bens alimentares e ambientes que os envolvem, nasce a Mesa dos Sentidos. Indissociável da mesa são os numerosos significados de natureza cultural, política, religiosa, estética, ética, social e económica que lhe reconhecemos. Esses Sentidos da Mesa são captados e comunicam-se sob variadas formas de discurso (escrito, oral, pictórico ou material). A presente obra está organizada em dois volumes, contendo seis partes e um total de 37 capítulos. Os 21 capítulos que compõem o volume II estruturam-se em torno de três temáticas centrais. O papel dos códigos de valores de âmbito religioso ou laico (militar) nas dinâmicas alimentares são tratados na Parte I (Mesas sagradas e mesas profanas). A mesa como espaço e instrumento de poder(es) social, político, económico e cultural é a temática abordada na Parte II (Mesas de poder e poderes da mesa). A reflexão sobre a mesa como expressão da identidade cultural coletiva e veículo de afirmação de saberes/sabores alimentares recebidos ou legados discute-se na Parte III (Identidade e património alimentar). Palavras-chave História da Alimentação; Património Alimentar; Culturas da Alimentação; Sentidos; Mesa.

2024, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi

2024

With the rise of Hindutva fundamentalism in India, the hegemony of vegetarianism and the resultant othering of subaltern/non-vegetarian food cultures have intensified. Consequently, Dalits, Adivasis and various religious minorities are being subject to physical and symbolic forms of violence on grounds of their dietary habits. While members of these communities, mostly in the Northern states of India, became victims of lynching by cow vigilantes, acts of resistance termed as 'Beef Festivals' were organised across Kerala for a couple of years, starting in 2015. Aided by the peculiar socio-political climate of the state, Malayalam films rapidly assimilated the celebratory/fearless spirit of these festivals of resistance. Reassertion of non-vegetarian culinary traditions, specifically those that are deemed transgressive in the national milieu, by placing them in the political context of Hindutva has become a practice in Malayalam films. By critically looking at select Malayalam films produced in this period, the paper attempts to study the carnivalesque performances in these films and argues that they construct carnival spaces that subvert the food-based hierarchies prevalent in India.

2024

Tavuğun evcilleştirilmesinden itibaren insanlar tarafından tüketildiği bilinen yumurta günümüz gastronomisinin popüler besinler listesinde üst sıralarda yer almaktadır. Bu nedenle yumurta ile ilgili yapılan çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Bahsi geçen çalışmalar kapsamında yeni reçeteler ortaya çıkarıldığı gibi geleneksel reçeteler günümüz damak tadına uyarlanarak pazarlanmaktadır. Yumurta köklü bir tarihe sahip olan Türk mutfağının en çok tüketilen besinlerinden biridir. Türk mutfak tarihinde yumurta tüketiminin ve yumurtalı yemeklerin incelenmesi amacıyla yapılan bu çalışma için literatür taraması yapılmış, XV. yüzyıldan itibaren kaleme alınan Osmanlı mutfağının yemek kitaplarının yanı sıra ziyaretçi notları, saray muhasebe kayıtları, saray mutfak defterleri ve ziyafet defterleri hakkında bilgi veren çalışmalar incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda Türk mutfağını etkilemiş olan Osmanlı mutfağında yumurtanın oldukça sevilen ve sıkça tüketilen bir gıda olduğu, farklı gıdalar ve farklı pişirme yöntemleri ile birlikte hazırlanarak tüketildiği görülmüştür. Buna ek olarak günümüzde yabancı isimlerle anılan popüler yumurtalı yemeklerin Osmanlı mutfağında yer aldığı ve çok sayıda yumurtalı yemeğin günümüzde tamamen unutulduğu sonucuna varılarak mutfak kültürümüzü korumak ve yaşatmak için öneriler sunulmuştur.

2024

Food is central to our sense of identity. More specifically, it helps in creating a cultural identity as well as forming an individual identity. Food culture is a popularly used mechanism to communicate one's cultural heritage and ethnicity. This study aims to look at Amulya Malladi's literary work "Serving crazy with curry" depicting the life of the protagonist, Devi Veturi who always had the odds of failure in every way possible.A conflict between the protagonist's mind and its reflections on the food she serves is explored in this novel. The novel addresses the struggle of Devi, who has conflicts in having an identity in her family and society and as an Indian immigrant. Her food reflects her emotions and psychological well being through which she reidentifies herself. She often explores a culinary fusion mixing western cooking practices in traditional Indian food, a depiction of her quest in finding a cultural identity as a migrant and fitting her own ways of living her life amidst the traditional and stereotypical roles she's expected to play by her family. Connecting the dots of food being central to identity formation and Devi's journey in using culinary arts to re-identify herself, this study uses latent content analysis exploring the novel from a cultural perspective using the theories of cultural hybridity in forming an identity. The theoretical framework of the study is cultural hybridity by Homi Bhabha that explores the fusion food that Devi serves blending different cultures with her Indian roots that shapes an identity for her as a person.

2024, Burunören Köyü Gelenekleri

Burunören Köyü Gelenekleri

(Sarıoğlan - Kayseri)

Yazan: Haydar Erdoğan

2024

In this book readers will find stories about medieval heresies and “magic” from an unusual perspective: that of food studies. The time span ranges from Late Antiquity to the Late Middle Ages, while the geographical scope includes regions as different as North Africa, Spain, Ireland, continental Europe, the Holy land, and Central Asia. Food, heresies, and magical boundaries in the Middle Ages explores the power of food in creating and breaking down boundaries between different groups, or in establishing a contact with other worlds, be they the occult sides of nature, or the supernatural. The book emphasizes the role of food in crafting and carrying identity, and in transferring virtues and powers of natural elements into the eater’s body. Which foods and drinks made someone a heretic? Could they be purified? Which food offerings forged a connection with the otherworld? Which recipes allowed gaining access to the hidden powers within nature?

2024

To name a few; the morning tea crowd (you know who you are), stimulating and at times rather risqué conversations, provided ample opportunities for relaxation. For the 'team' on the fourth floor, thanks for the continued (and continuing) interruptions and support, smiles and laughs (Donna, Mon, Di, Kat, Andrea, Theresa). Eric-I worry that I understand your conversations, but thanks for challenging my thinking. Donna, your positive attitude never ceases to inspire. Two people without whom this thesis would not have been completed (I am led to believe they have a few pseudonyms under which they are known). Mike Hall thanks for the chance to 'push' the boundaries, both academically and with regards to 'time'. Your 'concepts' have made me rethink my own understandings of hospitality and knowledge, and more importantly, have encouraged me to think in different ways. Richard Mitchellthanks. The stimulation and encouragement you provided was invaluable (as was the laughter). This acknowledgement does not do justice to your support: Thanks for helping me to achieve 'it'. Last but not least the social crew, Rich (wee), your continued support of Cambridge United never ceases to amaze me, but does allow me to acknowledge (at last) my support of Saints F.C. in public: Gerald, Renate and Achim-thanks to you all for stimulating debate, bar 'crawls', understanding the need to abuse the German language but most of all-your friendship. vi Dedication This thesis is dedicated to the memory of Pauline and Douglas Green, both of whom represented the very epitome of hospitality; private and public. vii

2024

Bu araştırmanın amacı, X, Y ve Z kuşağı mensubu bireylerin Türk kahvesi tüketim alışkanlıklarını ve kuşak farklılığının bireylerin Türk kahvesiyle ilgili algıladıkları bilgi düzeyi üzerindeki etkisinin belirlenmesidir. Araştırmada, nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği uygulanarak kolayda örnekleme yöntemi ile 730 kişiden kullanılabilir veri elde edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, X, Y ve Z kuşağı mensubu bireylerin Türk kahvesini tercih etme ve etmeme nedenlerinde benzerlik ve farklılıklar olduğu saptanmıştır. Ayrıca kuşak farklılığının bireylerin Türk kahvesiyle ilgili algıladıkları bilgi düzeyi üzerinde istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığa neden olmadığı belirlenmiştir. Buna karşın, Türk kahvesi tüketim sıklığının katılımcıların Türk kahvesiyle ilgili algıladıkları bilgi düzeyi üzerinde istatiksel açıdan anlamlı bir farklılığa neden olduğu tespit edilmiştir.

2024

Bu makalede Amasya Kazâsi’na ait 15 numarali ser‘iyye siciline dayanarak 1663-1665 yillari arasinda kazâda satilan ev, bag ve arazi, dukkân gibi gayrimenkullerin fiyat kayitlari incelenmis; ucuz, orta ve pahali olmak uzere ilk iki kategori icin parasal bir deger araligi tespit edilmistir. Yine sicilde yer alan kole, hayvan vs. gibi tasinmaz kategorisine girmeyen diger kalemlerinde fiyatlari gosterilmistir. Ayrica sicilin basinda ve sonunda bulunan iki narh kaydina dayanarak muhtelif gida ve tuketim maddeleri icin fiyat tablolari olusturulmus ve zaman icindeki inis-cikislar ortaya cikarilmaya calisilmistir.

2024, Across Languages and Cultures

Eating and drinking seen through translation: A study of food-related translation difficulties and techniques in a parallel corpus of literary texts

2024, GEÇMİŞTEN GELECEĞE İNEBOLU

2024, Ágora - Revista de História, Geografia e Gastronomia

This article deals with the memory of food from the past through reports from people classified as old/elderly in Brazil, those over 60 years old. They involve memories of what childhood food and nutrition were like. All 14 people we spoke to chose to talk about memories linked, above all, to affection and good times, even when some difficulties of food scarcity or poverty were interspersed in the story. Elderly people aged between 65 and 84 years old were interviewed. All of them residents of the Southwest region of Paraná, the majority are of Italian, German and Polish descent. Almost all of them were born in Rio Grande do Sul or Santa Catarina and moved to that region after adulthood, during the Marcha para Oeste policy, by the Getúlio Vargas government in the early 1940s. The memories brought up curiosities about practices food, ways of doing it and use of terms about food where they mix the original language of their grandparents/parents, settlers, with the Portuguese language, creating dialects. The statements were emotional at various times, bringing back many pleasant memories, and others not so much, but they were considered by the elderly who were willing to tell an important moment, seen as an opportunity to talk a little about the past to people interested in listening to them. The method was qualitative, using the main technique of oral history.

2024, Tessituras - Revista de Antropologia e Arquitetura

The Southwest region of Paraná and West of Santa Catarina have very similar cultural characteristics due to the occupation process - most of them descendants of Italian and German immigrants, coming from Rio Grande do Sul. The research, approved by the ethics committee, is of a qualitative nature, using semi-structured interviews for field research. 32 interviews were carried out: 16 in Francisco Beltrão, Paraná and 16 in Descanso, state of Santa Catarina. The objective was to analyze the uses and meanings of the wood stove for rural and urban families in terms of
commensality, sociability and preservation of their symbolic culture. Among the results, it was possible to verify that, for interviewees from both municipalities, both in urban and rural environments, the wood stove has been used over time as a family custom and a reference to comfort. It is a strong cultural link, especially in winter when it is used daily to prepare almost all meals. The difference related to the taste of the food was a relevant aspect in the statements.

2024, European Management Review

This study contributes to the legitimacy literature by investigating the perceived appropriateness of legitimation strategies used by controversial organizations. Through a mixed-method approach comprising interviews and conjoint experiments, we shed light on how evaluators perceive the appropriateness of five legitimation strategies used by the foie gras industry in France and how evaluators' environmentalism and media skepticism influence their perceptions. Some strategies favored by the industry are perceived as inappropriate by evaluators and thus may obstruct or, worse, counter the intended goal of legitimacy enhancement. Moreover, we observe that evaluators' high environmentalism and high media skepticism affect the perceived appropriateness of the strategies, albeit not of all five. Evaluators with high media skepticism favor explanation discourses and strategies that establish a common identity of the industry. Evaluators with high environmentalism favor the use of recognizable quality standards and labels, yet they are wary of high levels of organization through structured representation of industry interests.

2024, Agriculture and Human Values

Access to fruits and vegetables by low-income residents living in selected urban and rural Minnesotan communities was investigated. Communities were selected based on higher than state average poverty rates, limited access to grocery stores, and urban influence codes (USDA ERS codes). Four communities, two urban and two rural, were selected. Data were gathered from focus group discussions (n = 41), responses to a consumer survey (n = 396 in urban neighborhoods and n = 400 in rural communities), and an inventory of foodstuffs available at stores located in all the communities and at large grocery stores in neighborhoods adjacent to the urban communities. In the two urban neighborhoods, a significant number of foods (26% and 52%) were significantly more expensive than the Thrifty Food Plan's (TFP) market basket price (MBP). Additionally, a significant number of foods in the two rural communities were more expensive (11% and 26%). In focus groups, participants identified major barriers to shopping in their community to be cost, quality of food, and food choice limitations. Results of the food inventory show that foods within the communities were costly, of fair or poor quality, and limited in number and type available, supporting complaints verbalized by focus group participants. Through focus groups and surveys, participants expressed concern that healthy food choices were not affordable within their communities and believed that people in their community suffered from food insecurity. The absence of quality, affordable food for low-income residents in these four Minnesota communities prevents or diminishes their ability to choose foods that help maintain a healthy lifestyle.

2024, Agriculture and Human Values

2024

Hatice Sarıcı Hocayev 1842 başarı elde etmişlerdir. M. Nalivkina bölgede yaşadığı yıllar boyunca yerli halkın içinde yabancı bir erkeğin edinemeyeceği tecrübe ve bilgiler edinmiştir. O yerli kadınlar hakkında edindiği bu kültürel bilgiler ile kocasıyla birlikte yazdığı bu esere büyük katkılar sağlamıştır. Onun sağladığı bu katkılar ile bölgenin yemek kültürü hakkında bilgi sahibi olunmuştur. Nalivkinlerin eserine Rus İmparatorluk Coğrafya Derneği tarafından altın madalya verilmiştir. Nalivkinlerin bu eseri yine birçok oryantalistin takdirini ve övgüsünü almıştır. Eserin ilk eleştiri yazısını yazan Akademi üyesi Nikolay İvanoviç Veselovsky, M. Nalivkina'yı döneminin ''ilk Rus kadın etnografı'' olarak adlandırmıştır.

2024, Norte Grande Geography Journal

The fusion of knowledge, the interrelationship of disciplines and, finally, the interaction of learning fields, provides new challenges for an auto denominated global society. The contemporary value of landscape, linked to the patent commodification of culture, the commercial construction of identities, the triumph of inauthenticity, of the induced representation or the economy of symbolism, open up great prospects for studying the symbolic value of landscape. The rapprochement of geographical praxis to the study of space intangibles, linked to the discovery of emotional geographies, besides the growing interest of communicational sciences on the territorial discourse, allow us to envisage a communicative study of landscape based on a fusion of geographical and communicational knowledge. The balancing of the variables: geography, landscape, emotion and communication, enables the progress towards analysing the emotionalisation of space to discern its intangible value, which emerges from the application of different communication techniques.

2024

ÖZ İnsanlığın başlangıcından itibaren üretimi, tüketimi, ulaşımı, sunumu, kutsallığı gibi pek çok açıdan ele alınan yemek, içine doğulan toplumun kişiye yüklediği kültürel unsurlardan biridir. Kültürel bir unsur olarak yemeğin hayati önemi, insanlık tarihinde çeşitli dönüm noktalarını belirlemiştir. Buna göre, insanların ilk besinleri olarak deniz ürünlerini tüketmesinden avcı-toplayıcıya dönüşmesi, avcı-toplayıcıdan çobanlık/besiciliğe ve tarım dönemine geçişin hepsi, besinin temin edilmesinde hayatta kalmaya yönelik insani çabayı işaret eder. Planlı avlanma, insanın toplulukla hareket etmesini mecbur kılmıştır. Sırasıyla ateşin kullanımı, hayvanların evcilleştirilmesi ve tarımın ortaya çıkması; çeşitli dinsel inanç ve pratiklerin gelişmesine, aydınlatmaya, yemeklerin pişirilerek yenmesine, çoban/besici devrimine, yerleşik toplum düzeninin, yazının, kentleşmenin ve toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu gelişmeleri bir kırılma olarak değerlendirdiğimizde, bu kırılmaların her biri gerek insanın fiziksel evrimini gerekse toplumsal örgütlenmelerini doğrudan etkilemiştir. Hayatta kalmaya yönelik beslenme alışkanlığının bir noktadan sonra sadece hayati olma özelliğini yitirdiğini söylemek mümkündür. Yemeğin kültür tarihi içerisindeki yerine dair tarihî kaynaklardan (yemek kitapları, kayıt defterleri vb.), arkeolojik kazılardan ve yerli toplulukları inceleyen antropologların ortaya koyduğu çalışmalardan çeşitli bilgileri edinmek mümkündür. Bunların yanı sıra geçmişten günümüze ulaşan, bugün edebiyat tarihi içerisinde değerlendirilen metinler de yemek kültürüne dair bilgiler içermektedir. Bu tür eserler, ortaya çıktıkları toplumun aynası niteliğinde olduklarından ister sözlü kaynaktan beslensin isterse yazılı olarak ortaya çıksın toplum yapısı hakkında bilgi verirler. Bu çalışmada, Dede Korkut (DK) ve Kutadgu Bilig (KB) eserleri yemek kültürü üzerinden değerlendirilecektir. Bu iki eserin seçilmesindeki neden, Türk kültürünün iki farklı toplumsal örgütlenme modelini temsil etmeleridir. DK ve KB edebî olarak bakıldığında türleri, içerikleri, üslupları, eserlerin oluşumları ve en önemlisi aktarım ortamları açısından farklılık gösterir. Eserlerdeki bu farklılıklar, onların farklı toplumsal örgütlenme modellerinin bir çıktısıdır. DK göçebe, KB ise devletleşmiş bir toplumun aynası niteliğinde eselerdir. Burada dikkat çekici olan şey, Türklerde uzun bir süre bu iki farklı toplumsal örgütlenme biçimlerinin varlığını sürdürmesidir. Orta Asya'da Karahanlı Devleti gibi tarımsal üretim sebebiyle yerleşik düzenin, kentleşmenin ve toplumsal tabakalaşmanın görüldüğü devlet yapılanmalarının yanında yaklaşık aynı dönemlerde Oğuzlar gibi göçebe topluluklar da vardır. Türk tarihinin aynı gelişimsel ve homojen bir evrim modeli üzerine konumlandırılamayacağı, sadece tarih disipliniyle ilişkilendirilen metinlerde değil bugün edebiyat tarihi içerisinde hem dil hem edebî özellikleri açısından değerlendirilen yazılı kaynaklardan da anlaşılmaktadır. Bu anlamda metinlerde yer alan besinlerin, kurulan sofraların, yenen ya da dışlanan yemeklerin, kendi tarihsel sosyal örgütlenme bağlamları içerisinde, yinelenen ve değişen anlamlarıyla birlikte değerlendirilebileceğini söylemek mümkündür. Çalışmada adı geçen metinler üzerinden hem göçebe yaşam biçiminde hem de yerleşik toplumsal düzende yemek kültürünü nelerin şekillendirdiği, yemek yemenin toplumsal ilişkiler ağını nasıl düzenlendiği, otoriter yapıyı ve toplumsal statüyü nasıl belirlediği üzerinde durulacaktır.

2024

The Galo are one among many tribes inhabiting the mountainous terrain of Arunachal Pradesh, located in the foothills of the Himalayas in Northeast India. The traditional subsistence practice of the Galo includes swidden cultivation popularly known as jhum in Northeast of India, animal husbandry and gathering. This paper discusses in detail their indigenous foodways and also explores the challenges regarding the archaeology of the food in the region.